VAKIFLARDA TARİHİ YAĞMA

Servet ile güç paralel olduğu için, Fransız ihtilalcileri, elindeki zengin vakıflara el koyarak kiliseyi güçsüz vaziyete düşürmek istediler. İhtilali model alan Jön Türkler de aynısını yapmıştır.
15 Haziran 2020 Pazartesi
15.06.2020

Servet ile güç paralel olduğu için, Fransız ihtilalcileri, elindeki zengin vakıflara el koyarak kiliseyi güçsüz vaziyete düşürmek istediler. İhtilali model alan Jön Türkler de aynısını yapmıştır.

İslâm-Osmanlı kültüründe maarif, sıhhiye, imar gibi hizmetler hep vakıflar vasıtasıyla yerine getirilmiştir. Câmiler, mektep ve medreseler, tekkeler, hastaneler, köprüler, çeşmeler, su bendleri, hanlar, kervansaraylar hep vakıf olarak yapılmıştır. Bunun için Osmanlı medeniyetine, vakıf medeniyeti demek âdet olmuştur. Ancak son asırda vakıflar, ne komünist memleketlerde, ne düşman işgaline uğrayan beldelerde emsali görülmüş bir talana uğramıştır.   

Bu işin pişdarı, Hürriyet Kahramanı Mithat Paşa olmuştur. Bir nevi mahalle sosyal güvenlik sigortası olan avârız vakıfları gelirlerinin bir kısmına 1872’de Tuna Valisi iken el koydu. Bu usul maarif masraflarının karşılanması bahanesiyle bütün memlekete teşmil edildi. 1930 tarihli ve 1580 sayılı Belediyeler Kanunu, kalan avârız vakıflarını tamamen belediyelere devretti.


Hayr-i Dessas

Servet ile güç paralel olduğu için, XVI.asırda İngiltere Kralı VIII.Henry ve XVIII.asırda Fransız ihtilalcileri, elindeki zengin vakıflara el koyarak kiliseyi güçsüz vaziyete düşürmek istediler. Bunu model alan Jön Türkler de aynısını yapmıştır.

1908’de iktidara gelen komitacılar, gözlerini vakıflara ve evkaf nezaretinin parlak servetine dikmişti. Evkaf nâzırı ve sonra şeyhülislâm yaptıkları Ürgüplü Hayri Efendi’nin teşebbüsüyle 1/VI/1911’de Harab Mebâni-i Vakfiye ile Vakıf Arsalarının Nakde Tahvili Hakkında Kanun sayesinde vakıf mallarını başka yere istedikleri gibi tahsis edip satma imkânı buldular.

5/VIII/1913 tarihli Tevcîh-i Cihât Nizamnamesi’nin 56.maddesi, ihtiyaç fazlası veya harap halde bulunduğu için kadro harici bırakılacak câmilere dairdir. Her vilayette komisyonlar câmileri tasnif edip, kadro harici gördüklerini satacaklardı. Başvekil Suat Hayri Ürgüplü’nün babası olan İttihatçı Hayri Efendi, böylece cumhuriyet devri tatbikatının da öncüsü sayılır.

Şair (Sultan Reşad’ın ağzından) der ki:

Hele ol Hayr-i dessâs mefâsid girdar

Etti evkâf-ı hümâyunumu paymâl-i hasar

Eyledi Bâb-ı Meşîhat’te de bir hayli mazar

[Hilekâr ve fesatçı Hayri, vakıfları yerle bir etti. Şeyhülislâmlıkta da çok zarar verdi.]


Sarıklının böylesi

Halifeliğin kaldırıldığı gün, 3/III/1924 tarih ve 429 sayılı kanun ile Şer’iyye ve Evkaf Vekâleti de kaldırıldı. Başvekâlet’e bağlı Vakıflar Umum Müdürlüğü kuruldu. 21 Mart 1926 gün ve 2472 sayılı bakanlar kurulu kararı ile vakıfların tasfiyesi için rapor hazırlamak üzere bir komisyon kuruldu.

Komisyona Dâhiliye, Maliye, Maarif, Ticaret, Sıhhat Vekâletleri ile Vakıflar Umum Müdürlüğü’nden birer aza tayin edildi. Kanunun ilk projesinde yer alan ve sonradan değiştirilen “Vakıf gelirleri millete aittir ve Ma­liye Vekâleti’ne devredilebilir” hükmü, inkılabın hakiki niyetini göstermektedir.

Halbuki vakıf, şahsî mülkiyettendir; bu da en tabii ve üniversel insan hakkıdır. Kanun teklifini veren Halil Hulki, Siirt müftüsüdür. Hilâfetin ilgasında olduğu gibi, burada da kanun teklifi bir sarıklıya verdirilmiştir.

Eksperi görmeli!

3/III/1924 tarih ve 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile memleketteki bütün mektep ve medreseler Maarif Vekâleti’ne devredildi. 9 gün sonra 12 Mart’ta Maarif Vekili Vasıf Çınar’ın yolladığı bir tamimle 16.245 talebenin okuduğu 479 medresenin hepsi kapatıldı. 9/IX/1924’te vilayetlere yollanan bir tamimle, Maarif’e devredilen medrese binalarının elverişli olanlarının mektebe dönüştürülmesi; elverişli olmayanların ise vilayet tarafından derhal satılması tebliğ olundu.

Türkiye’deki 479 medrese, sıbyan mektebi ve külliye, başka maksatlarla kullanılmak üzere Maarif ve Sıhhat Vekâleti, Diyanet İşleri Reisliği, Darülfünun, valilik, belediye ve sair mercilere devredildi. Sadece İstanbul’da sayısı 65’i bulan vakıf kütüphaneler de Maarif’e devredildi.

El konulan medrese ve mekteplerin bir kısmı başka maksatlarla kullanılmaya başlandı; bir kısmı da ihale ile şahıslara satıldı. Mesela Antep’teki Koca Nakip Medresesi, belediye tarafından bir şahsa satılmıştır. Buna dair ihale ve satış ilanlarını o zamanki gazetelerde bolca bulmak mümkündür.

Vakıf esere muhammin (eksper) bir fiyat biçer; ihalede bunun %75’ini verene satılır; alıcı çıkmazsa %50’sini verene satılır. Muhammin de baştan “görülüp”, emsal değer düşük tespit edilebilir. Böylece vakıf eserleri, yok pahasına zamanın ileri gelenlerinin eline geçmiştir.

Uçurulan tekkeler

2/IX/1925 tarih ve 2413 sayılı bakanlar kurulu kararıyla Türkiye’deki gerek vakıf gerekse şeyhin mülkü vaziyetindeki bütün tekke ve zaviyeler istisnasız kapatıldı. İçindeki kıymetli eşya zaptı bile tutulmadan başka yerlere kaldırıldı, bir kısmı da yağma edildi. İlk etapta 773 tekke ve 905 türbe kapatıldı. 9362 eşyaya el konuldu.

Bunlar olup bitince, 30/XI/1925 tarih ve 677 sayılı Tekke ve Zâviyelerle Türbelerin Seddine ve Bir Takım Unvanların Men ve İlgâsına Dair Kanun çıkarıldı. Mesela İstanbul’daki Uşşâkî Tekkesi bir şahsa satıldı. Bursa’da İsmail Hakkı Bursevî Tekkesi, mektep hâline getirildi. Hacı Bektaş Dergâhı, örnek çiftlik kurulmak üzere Kırşehir özel idaresine devredildi.

Cumartesi son dakika

22/II/1926 tarih ve 748 sayılı Emval-i milliye ve metrukeden veya mazbut vakıflardan bazı müessesat ile belediyelere satılabilecek arazi ve arsalar hakkında kanun ile bakanlar kuruluna canının istediği vakıf arazilerini satma salahiyeti verildi.

10/VI/1933 tarih ve 2290 sayılı Belediye Yapı ve Yollar Kanunu, yeşil alan, yol, meydan yapmak gerekçesiyle şehir içinde bulunan vakıf arazilerine bedelsiz el konulabilmesine yol açtı. Belediyeler göz koyduğu vakıfları enkaz bedeli ödemeden alabilmek için, tedbir kararı alınmasına fırsat vermemek üzere, Cumartesi saat 11’de mahalli vakıflar idaresine tebligat yapar; yıkım için 24 saat müddet verirlerdi. O zaman mesai Cumartesi 12’ye kadardı. 

Vakıflar idaresinin yapacağı bir şey yoktur. Belediye işçileri Pazar günü 11’den sonra vakıf arsalar üzerindeki binaları yıkar, arsaya el konur, enkaz bedeli de belediye kasasına yatırılır. Mesela Ankara Hamamönü’ndeki vakıf mezarlık arsası üzerindeki bina; Sivas’ta Cumhuriyet Caddesi’nden İstasyon Caddesi’ne giden yola katmak üzere Gökmeydanı Medresesi; İstanbul’da Galata Yeni Câmii böyle yıkılmıştır.

Ressamlar Cemiyeti

Vakıf orman, çiftlik ve arsalar da talandan nasibini almıştır. Saray köyü ormanları, Terkos Balanburnu ormanı, Bursa Bilad-ı Yunus çiftliği, Silivri Çeltikçi çiftliği, Eskişehir Çifteler çiftliği, Edirne Uzunköprü II.Murad vakfına ait 641 dönüm tarla, Beyoğlu II.Bayezid vakfına ait eski Amerikan sefareti yanındaki 11 parsel (ABD’ye satılmıştır), Ankara Kızılbey vakfının bugün üzerinde Ziraat Bankası bulunan arsası, Ankara Hamamönü’nde bugün üzerinde doğumevinin bulunduğu 20 dönüm arsa, Tokat tarihi Taşhan (hapishane yapılmıştır), Eyüp Mihrişah Sultan imareti (tütün deposu yapılmıştır), Soğukçeşme Zeynep Sultan Medresesi’ne (ressamlar cemiyetine verilmek üzere) el konulmuştur.

Bitti mi? Hayır. Vakıfların acılı tasfiyesini sonraki bir yazımızda ele alırız.