Kukuletalı veya kapişonlu mont veya hırka yahud tişört giymek keşişlere benzemek bakımından câiz midir?
Vaktiyle taylasan diye bir kıyafet vardı. Taylasan, başa giyilip iki tarafı omuzların üzerine sarkıtılan bir nesnedir. Bugünki kukuletalı pardösülere benzemektedir. O zamanlar Yahûdîlere mahsus bir kıyafetti. Buna rağmen Hazret-i Peygamber’in de, Eshâb-ı kiramdan Hazret-i Osman, Hazret-i Hasan, Hazret-i Hüseyn gibi ileri gelen zâtların da taylasan kullandıkları bilinmektedir (Kastalânî, Mevâhib). Hazret-i Peygamber’in hanımları bir yere gidecekleri zaman taylasan giyerlerdi (Kettânî, Terâtib). Hazret-i Muhammed’in âhir zamana ait haberlerinde geçen ve İmam Müslim’in rivâyet ettiği ‘İsbehan (İsfehan) Yahûdîlerinden yetmişbin taylasanlı kimse Deccal’e tâbi olurlar’ ifâdesi, taylasanın Yahûdîlere mahsus bir kisve olduğunu göstermektedir. Ancak âdette gayrımüslimlere benzemek mahzurlu olmadığı için ilk Müslümanlar giymiş ve Müslüman âdeti olmuştur.

İmam Münâvî taylasan için der ki: “Bunu giymek ittifakla mendûbdur. Bilhassa namaz, Cuma ve Bayram için ve toplantılarda mendub olması kuvvetlenir. Taylasan giymeye takannu’ da denir. Hadis-i şerifte ‘Takannu’ peygamberlerin ahlâkındandır’ buyuruldu. Bir başkasında da ‘Ancak sözünde ve işinde hikmeti istikmâl etmiş kimse tekannu eder’ buyuruldu. Taylasanda iç ve dışı ıslah gibi büyük fâideler vardır. Allah’dan hayâ etmeyi ve ondan korkmayı gösterir. Zira korkan kaçak kölenin şanı, başını perdelemektir. Taylasanın bir faydası da küfrü toplayıp at­masıdır. Çünkü o yüzün çoğunu örter, böylece kulun himmetini top­lar ve kalbini Rabbiyle birlikte hâzır kılar. Dış âzâları da muhalefetten ve nefsânî şehvetlerden korunur. Bundan dolayı derler ki: Taylasan halvet-i sugrâdır (küçük halvettir). İbni Hacer el-Heytemî der ki, tekannu sarığı kirlenmekten korur. Peygamberimiz aleyhisselam hicrete evine taylasan giyinmiş olarak çıktı. Nitekim hicrette gizlenmek zarureti vardır. Hatta İbni Abdisselâm der ki, taylasan bir kavmin sünneti ise, bunu terk etmek mekruh olur.”

Taylasan Hicaz’dan Mağrib’e, oradan da Endülüs’e yayılmıştır. Hala Fas ve Cezayir’de giyilir. Avrupa’ya buradan geçmiş, burada çok tutulmuştur. Keşişler tarafından hâlâ giyilir. Görülüyor ki kapişonlu veya kukuletalı elbiseleri giymek keşişlere benzemek kasdı olmadıkça mahzurlu değildir.


7 Kasım 2010 Pazar
Alakalı Başlıklar