Bir hocamız, 17. ve 18. yüzyıl Osmanlı'sında aşağıdaki gibi bir hâlin ortaya çıktığını söylüyor: “İlk zamanlarda İslâmın karşı çıktığı ruhbanlık, tasavvufla birlikte başka isimler altında yeniden belirmiş, kişi ile Tanrısı arasında bir aracı tabaka oluşmuştu. Çoğunlukla tarikat ve toprak ağalığı karışımından oluşan bu tabakalar halk üzerinde bir tahakküm odağı hâlindeydi.” Buna ne dersiniz?
Bu yanlış değerlendirme, İslâmî kültürün zayıflığından olsa gerektir. Tasavvuf, çok eski bir disiplindir. Tasavvuf erbabını ruhbana benzetmek çok hatalıdır. Mürşid, mürid ile rabbi arasında feyz vasıtasıdır. Kur’an, Allah’a kavuşmak için vesile, vasıta arayınız, buyuruyor. Mürşid arada vasıta olur, feyz Allah’tan gelir ve sonra mürşid aradan çekilir. Hristiyanlıkta ise ruhban olmadan bazı ibadetler yapılamaz. Ancak çok kültür seviyesi düşük dağlıların yaşadığı yerlerde tasavvuf erbabı halk arasında nüfuz sahibi olmuştur ki bu tabiidir ve faydalıdır. Köy ağalığının doğuş sebepleri için Osmanlı Hukuku kitabımı okumanızı tavsiye ederim.


13 Mart 2020 Cuma
Alakalı Başlıklar