Cahiliye devrinde Mekke’de puta tapanlar müşrik kabul ediliyor da, neden putlara ibadet ettiği halde Hristiyanlar ve Brahmanlar müşrik sayılmıyor?
Arabistan müşrikleri, Allah’a inanırlardı. Nitekim Kur’an-ı kerimde meâlen buyuruluyor ki, “Onlara (müşriklere) yeri göğü yaratan kim diye sorsan, Allah derler”. (Ankebut, 61; Lokman, 25; Zümer, 38, Zuhruf, 9). Şu halde onlara niçin putlara ibâdet ettikleri sorulduğunda, “Biz onlara Allah’a şefaatçı olsunlar diye ibâdet ediyoruz” derlerdi. Halbuki Kur’an-ı kerim meâlen “Allah'ı bırakıp da taptıkları putlar, şefâat edemezler” (Zuhruf, 86) sözüyle buna cevap vermektedir. Müşrikler, yaratılışlarında mevcud olan marifetten dolayı, putlarının yaratıcı olmadığını söylüyor ise de, bu tabiî marifeti Peygamberlere uyarak kuvvetlendirmedikleri için, putların tapınmağa hakları olduğuna inanıyor, bunun için tapınıyorlar. Putların ibâdet olunmağa hakkı vardır dedikleri için müşrik oluyorlar. Yoksa bize şefâat etmelerini istiyoruz dedikleri için müşrik olmazlar.

Hristiyanlar, kâinatı yaratan ebedî ve ezelî bir Allah’a inanır. İsâ aleyhisselâm ve Rûhülkuds’te, Allah tarafından ihsan edilen bazı kudsî ve ilahî güçlerin bulunduğuna kâni olmakla beraber, esas itibariyle ne Hazret-i İsâ, ne Hazret-i Meryem, ne ruhülkuds, ne de azizlere tapınır. Bunların resim ve heykellerini hatırlama vesilesi yaparak, onları şefaatçi kılarlar. Bu yaptıkları bâtıl ise de, şirk değildir. Zira şahıslar veya resim ve heykellere tapınmak değildir. Teslîse inansalar bile, müşrik olmazlar. Zira Hristiyanlıkta esas olan “İsâ, Tanrı değildir. Tanrı’nın Peygamberidir. Ebedî olan tek tanrı, onu çok seviyor. Onun her istediğini yapıyor, yaratıyor. Bunun için her şeyi ondan istiyoruz, ona ve onu temsil eden resim ve heykellere, bu niyet ile yalvarıyoruz. Baba ve oğul, çok sevilen kimse demektir”. Böyle inananlar müşrik değil, Ehl-i kitaptır. İsâ aleyhisselâmda veya herhangi bir mahlûkta ulûhiyyet sıfatı bulunduğuna inanan, meselâ, “Ebedîdir. Herşeyi yoktan var ediyor” derse, müşrik olur. Kur’an-ı kerimde mealen, “Ey Ehl-i Kitab! Teslise inanmayın!” (Nisâ, 171) sözünden de bu anlaşılmaktadır. Eğer teslise inanan müşrik olsaydı, Kur’an-ı kerim bunlara Ehl-i kitap diye hitap etmezdi.

Aynı şey Brahma dini için de mevzubahistir. Brahma ve Buda dinleri, Hristiyanlık gibi, eski Peygamberlerin bildirdiği dinlerin tahrif edilmiş bir hâlidir. Hindistan ulemasından Mazhar Cân-ı Cânân 14. mektubunda der ki: “Brahma dini, Birmîhâ [veyâ Brahma] ismindeki bir melek vâsıtası ile Hindistan’a gönderilen mukaddes kitaplara dayanır. Brahma dini mensupları, Allah’ın bir olduğuna, insanları O’nun yarattığına, kıyâmet gününe, Cennete, Cehenneme ve tasavvufa inanırlar. Sonradan doğru yoldan ayrıldılar. Peygamberlerin ve evliyânın ruhlarını ve melekleri hatırlatmak için heykeller yaptılar. Şefâatlerine, yardımlarına kavuşmak için, bu heykellere secde ettiler. Arabistan’daki putperestler, böyle değildir. Bunlar, putlarının hâlık (yaratıcı) olduklarına inanıyor. Herşeyi yalnız putlardan istiyorlardı. Putlarına ilâh diyerek secde ediyorlardı. Bunun için, müşriktirler. Brahmanlar ise, hürmet niyeti ile tapınıyorlar. Seyyid Şerîf-i Cürcânî Şerh-i Mevâkıf sonunda, üçüncü maksadda şöyle der: “Muhammed aleyhisselâmın Peygamber olduğuna inanmayan kâfir olur. Bunlardan Yahudi, Nasârâ [Hristiyan], Brahman ve Budistler, başka Peygamberlere inanıyor. Bunların getirdikleri ve sonradan bozulmuş olan kitapları okuyorlar. Bunun için bunlara Ehl-i kitap denir. Başka Peygamberlere de inanmayanlar, bir yaratıcının varlığına inansalar da müşriktirler. Brahman, Budist, Yahudi ve Hristiyanlar, Ehl-i kitap iken, zamanla müşrik olabilir.


12 Ekim 2013 Cumartesi
Alakalı Başlıklar