SULTAN HAMİD’İN AÇLIKTAN ÖLEN ŞEHZÂDESİ: AHMED NURİ EFENDİ

Ben ölürsem, kimseyi suçlamayın; zira açlıktan ölüyorum. Beni bir Müslüman olarak defnedersiniz”
10 Haziran 2019 Pazartesi
10.06.2019

Ben ölürsem, kimseyi suçlamayın; zira açlıktan ölüyorum. Beni bir Müslüman olarak defnedersiniz”

Şehzâde Ahmed Nuri Efendi (1878-1944), Sultan II. Abdülhamid’in 3. oğludur. Bedrifelek Kadınefendi’den dünyaya gelmiştir. Selim Efendi ile Zekiyye Sultan’ın anne-baba bir kardeşidir. Abdülkâdir Efendi’den 27 gün küçüktür. Umumiyetle padişahın küçük oğlu Ahmed Nureddin Efendi ile karıştırılır.

Harbiye Mektebi’nin Şehzâdegân Sınıfı’na devam etti. Sultan Hamid’in 1909’da tahttan indirilmesi üzerine bütün aile Yıldız Sarayı’ndan çıkarıldı. Çoğunun gidecek yeri ve evi bile yoktu. Ahmed Efendi, ağabeyi Selim Efendi ile beraber evvela ablası Zekiye Sultan’ın evine ilticâ etti. Sonra Yıldız’da kendisine tahsis edilen konağında yaşadı. Yazları Büyükdere’de tuttuğu sayfiyede geçirirdi.


Şehzâde Ahmed Nuri Efendi

Sanatkâr

Ayşe Sultan, biraderi Ahmed Nuri Efendi için şunları anlatıyor: “Çok zeki, o nisbette de hassas bir zât idi. Bu sebeple dâimâ bedbaht yaşadı. Resme fevkalâde istidadı vardı. Sarayda iken, Sanâyi-i Nefise Mektebi hocası İtalyan ressam Salvatore Valery’den ders almıştı. Cam üzerine renkli resimler yapardı. Günlerce uğraşarak 25. cülûs yıldönümü (1901) hediyesi olarak babasına küçük bir çadır büyüklüğünde sanat eseri bir seyyar hamam yapmıştı.

Bir Cuma selâmlığında babasının arabasına atılan ve bomba zannettiği bir paketi kucaklayıp arabadan atlamış; sonradan bu paketin kimsesiz bir bebek olduğu anlaşılmıştı. Ancak atlamanın şiddeti ile Ahmed Nuri Efendi fıtık olmuş; ameliyat geçirdiği halde vefatına kadar bu illeti çekmiştir.”




Şehzâde Ahmed Nuri Efendi'nin çocukluğu (Ömer Koç arşivi)

Değişen âdetler

Ahmed Nuri Efendi’nin evliliği de saray âdetlerinin ve babasının arzusu haricinde cereyan etti. Babası, oğlunu, ağabeyleri gibi saraylı bir kızla evlendirmek istedi. Ancak Ahmed Efendi kendi istediği kızla evlenmeyi tercih etti. Asırlık an’aneleriyle yaşayan sarayda, artık çok şeyler değişiyordu. Sultan Hamid evlat hatırına ses çıkartmadı.

1900 senesinde sarayda vazifeli süvari binbaşısı Çerkez Ali İlyas Bey’in kızı olan Fahriye Zîşan Hanım ile evlendi. Şehzâde, 17 yaşındaki bu kızı, Şehzâdebaşı’nda ziyaret ettiği Mekteb-i Tahsil adlı kız mektebinde tesadüfen görmüştü. Mektebin müdürü, kızın ağabeyi idi. Güzel bir kızdı. Üstelik bu aile, Şehzâde’nin annesi ile ahbab idi.


Fahriye Zişan Hanımefendi

Vefâkâr eş

Sultan Hamid sonradan gelinini sevdi. 1905 senesinde İstanbul’da vuku bulan fıtık ameliyatı sebebiyle zevcine çok ihtimamla baktığı için, altın madalya ile mükâfatlandırdı. Ancak çocukları olmadı. Buna rağmen, zevcesini çok seven Şehzâde, başka bir evlilik yapmadı.

Ancak zaman içinde biraz da bu yüzden aile saadeti sarsıldı. 1919 senesinde şehzâdenin bir hareketi yüzünden gururu incinen Fahriye Hanım, Yıldız’daki evlerini terk ederek Feneryolu’ndaki köşke yerleşti. Ablasıyla beraber oturdu. Nadiren sokağa çıkardı.



Şehzâde Ahmed Nuri Efendi, Şehzâdegân mektebi'ne (önde solda)

Ekmeğini yedim

1924 yılında halifelik kaldırılıp Osmanlı hanedanı sürgün edildiğinde Şehzâde Ahmed Nuri Efendi, 46 yaşında bir miralay (albay) idi. Zaten zevcinden ayrı yaşayan Fahriye Hanım, boşanarak İstanbul’da kalabilirdi. Ama öyle yapmadı. “Efendinin ekmeğini yedim; onu gurbette yalnız bırakamam” dedi ve zevci ile beraber sürgüne gitmeyi tercih etti.

O zaman ailenin çoğunun yaşadığı Nice’e geldiler. Fahriye Hanım, 1940 senesinde burada vefat etti. Şehzâde, vefâkâr ve çilekeş zevcesinin cenazesini Şam’da Süleymaniye Câmii hazîresindeki aile kabristanına defnettirmeye muvaffak oldu.

Seyyar satıcı

Her an memlekete dönme hayaliyle yaşayan Şehzâde, maddî ve manevî olarak sıkıntıya düştü. Bir subay, gurbette ne yapabilir? Üstelik vatansız ise... Yıldız’daki konağına el konmuştu. Yok pahasına satılan Feneryolu’ndaki köşkten gelen para az zamanda bitti.  O zaman para kıt olduğu için, gayrımenkul ucuzdu.

Bu arada vaktiyle memlekette iken iyilikte bulunduğu bir Rum genci, gurbette rastladığı Şehzâde’ye bir miktar yardım etti. Elindeki avucundaki biten Şehzâde, seyyar satıcılık yaparak geçinmeye çalıştı. Resme ve mimarlığa olduğu kadar, kimyaya da vâkıftı. Nice’te evinde veya kaldığı otel odasında imal ettiği sabun gibi tuvalet malzemelerini satarak bir müddet geçinmiş; eşe-dosta da bunlardan hediye etmiştir.

Açlıktan ölüyorum

II. Cihan Harbi, hanedanın vaziyetini daha da fenalaştırdı. İş bulamayan Nuri Efendi, perişan bir vaziyete düştü. 1944 senesi Ağustos ayında Fransız Rivyera’sındaki Digne şehrinde bir parkta açlık ve hastalıktan vefat etmiş bulundu. Bir kimsesizler mezarlığına defnedildi. 20 sene süren sürgün hayatını 66 yaşında tamamlamıştı.

Halası Mediha Sultan’ın torunu olan Fethi Sâmi Bey anlattı: “Ahmed Efendi’yi tanır ve severdim. Digne’de bir parkta ölüsünü buluyorlar. Polis gelip bakıyor. Cebinden bir mektup çıkıyor. Mektupta, ‘Ben ölürsem, kimseyi suçlamayın; zira açlıktan ölüyorum. Bir sinemada piyano çalarak hayatımı kazanıyordum. Şimdi bu işi de bulamıyorum. Beni bir Müslüman olarak defnedersiniz’ yazıyor. Bunu babam öğrenmiş, bize anlattı.”


Şehzâde Ahmed Nuri Efendi’nin Feneryolu’nda Yâverağa Çıkmazı 4 numarada ahşap bir köşkü vardı. İki katlı, 2 salon ve 6 odası bulunan köşkün bahçesinde, mutfak ve müştemilat ile kuyu da vardı. [Nâzım Hikmet’in dedesi] Nâzım Paşa’dan satın alınmıştı. Aile sürgüne çıkınca köşkte Fahriye Hanım’ın akrabası iki yaşlı hanım kalmaya başladı. Sürgüne çıkan Şehzâde’nin vekili, köşkü yok pahasına sattı. Sonra çok el değiştiren köşk, harap halde durmaktadır.