AH KUDÜS! AH FİLİSTİN!

İslâmiyetin ilk kıblesi Mescid-i Aksâ, aynı zamanda Müslümanlarca en mukaddes üçüncü mabed sayılır.  Altın kubbesi pırıl pırıl parlayan Kubbetü’s-Sahra, bugün bile Kudüs’ün sembolüdür.
17 Mayıs 2021 Pazartesi
17.05.2021

 

Kudüs, bugün üç din mensupları için ayrı bir ehemmiyet taşıyor. 3000 sene evvel Davud aleyhisselâmın kurduğu Kudüs, bugün Doğu Kudüs veya Eski Şehir olarak bilinir. 6,5 km2’lik Eski Kudüs, taş binaları, dolambaçlı dar sokaklarıyla bir Orta Çağ şehri manzarası gösterir. Müslüman, Hıristiyan, Ermeni ve Yahudi mahallesi olarak dört kısma ayrılmıştır. Ancak bunlar arasında geçiş serbesttir. İlk üçü, artık neredeyse dükkân ve mâbedlerden ibarettir. Dükkânların üstünde, küçük, köhne evler vardır.

Kudüs, 4 tepe üzerinde kurulmuştur. Zeytin Dağı bunlardan biridir. Eski şehrin tam ortasındaki İbrahim aleyhisselâmın oğlunu kurban etmeye teşebbüs ettiği söylenen kayalık tepede Mescid-i Aksa yükselir. Hazret-i Davud’un kabrinin bulunduğu Siyon Dağı vardır.

Eski Şehrin batısında İngiliz ve ardından İsrail hâkimiyeti zamanında kurulan modern Batı Kudüs veya Yeni Şehir yer alıyor. İsrail burayı başşehir ilan etmiş ve parlamentosunu da taşımış olsa bile, dünya bunu kabul etmiyor ve mümessilliklerini eski başşehir Tel Aviv’de tutmaya devam ediyor. 

Osmanlı Kudüs'ü
Osmanlı Kudüs'ü

Barış Şehri

Davud aleyhisselâm ME 973’de vefat edince, yerine geçen oğlu Süleyman aleyhisselâm, babasının hazırlattığı yere Finikeli mimarlara Bet-ha Makdiş adındaki meşhur ve muhteşem mabedi yaptırdı. Kur’an-ı kerim bunu Mescid-i Aksâ diye anar. Hazret-i Süleyman Kudüs’ü imar etti. Birçok binalar, saraylar, bahçeler, havuzlar, mabedler yaptırdı. Dünyanın en zengin, en güzel şehri idi. O zamanki adı Barış Yurdu manasına Urşilim (Jerusalem) idi. Evvelki ismi Sion’dur.

Kudüs, Yahudiler arasında da ilk ayrılığa sebep oldu. Bir grup Yahudi, yenilik olarak gördükleri Kudüs’ün ve Bet-Makdiş’in kuruluşuna karşı çıktı. Mensupları bugün Filistin’deki Nablus’ta yaşayan Sâmirî mezhebi meydana geldi. ME 587’de Bâbil hükümdarı Buhtunnasar Kudüs’ü yakıp yıktı. Yahudilerin çoğunu öldürdü. Kalanlarını da, Bâbil’e sürdü. Bu karışıklıkta Tevrat nüshaları ortadan kayboldu.

İran hükümdarı Şireveyh, Bâbillileri yenince, ME 539’da Yahudilerin dönüşüne izin verdi. Yahudiler, Bet-Makdiş’i tamir ettiler.  ME 332’deki Büyük İskender’in Kudüs’ü işgalinin ardından Makedonyalıların idaresi altında yaşadılar. Bu devrede kesif bir Helenizasyon’a mâruz kaldılar. Zamanla Makedonyalı hükümdarlar, Yahudiliği yasakladı; Yahudiler isyan etti; muvaffak olamayınca da Roma’dan imdat istediler. ME 63’de Kudüs, Romalıların eline geçti. ME 20’de Romalıların Filistin’deki Yahudi valisi Herodes, mabedi tekrar yaptırdı.

Büyük Göç

İsa aleyhisselâm, Kudüs’te yaşadı; buradan göklere yükseldi. Bu sebeple şehir, yeni bir ehemmiyet kazandı. Şehrin her tarafında O’ndan izler vardır. Hıristiyanların onun göğe yükseldiğine inandığı yerde, ilk İsevîlerden Bizans İmparatoriçesi Helena’nın yaptırdığı Kıyamet Kilisesi, dünyanın en eski kiliselerindendir. İçinde Hristiyanlarca Hazret-i İsa’nın teneşiri ve mezarı olduğuna inanılan mekânlar vardır.

Yahudiler, Romalılara başkaldırdılar. Fakat 66 yılında Romalı kumandan Titus, Kudüs’ü tamamen yakıp yıktı. Bet-Makdiş de yandı. Sadece Ağlama Duvarı diye bilinen batı duvarı kaldı. Hadrianus, Kudüs’te putperest mabedi yapmak isteyince Yahudiler ayaklandı. İsyan bastırıldıktan sonra Kudüs’e girişi yasaklanan Yahudiler bölük bölük Kenan ilini, yani Filistin’i terk ederek dünyanın her yerine yayıldılar.

Ağlama Duvarı, 1895
Ağlama Duvarı, 1895

Sulh Devri

Muhammed aleyhisselâm Mirac’a Kudüs’te bugün bile mevcut bir taşın üzerinden yükseldi. O zaman harap haldeki Mescid-i Aksâ’da önceki peygamberlerin ruhlarıyla buluşup namaz kıldı. Kur’an-ı kerim, bu mucizeyi haber verir ve Kudüs’ü mübarek belde olarak vasıflandırır.

Halife Ömer devrinde, o zaman İlya denilen Kudüs barış yoluyla fethedildi. Hatta Halife, Kudüs’ü teslim almak üzere geldiğinde, kendisine gösterilen Kıyamet Kilisesi’nde namaz kılmayıp; “Ben orada namaz kılarsam, sonra câmiye çevirirler” dedi ve yakınında bir yerde namazını kıldı.

Müslümanlar şehre, mukaddes yer manasına Makdis veya Kudüs dediler. İslâmiyetin ilk kıblesi Mescid-i Aksâ, aynı zamanda Müslümanlarca en mukaddes üçüncü mabed sayılır. Emevî halifesi Abdülmelik, Hazret-i Muhammed’in miraca yükseldiği kayanın üzerine Kubbetü’s-Sahra’yı yaptırdı. Altın kubbesi pırıl pırıl parlayan bu bina, bugün bile Kudüs’ün sembolüdür. Mescid-i Aksâ’nın olduğu yere ve Ağlama Duvarı’nın bitişiğine, Emevî halifesi Velid, câmi inşa ettirdi.  1099’da Fâtımî hâkimiyetindeyken, Haçlıların işgal edip, halkı kılıçtan geçirdiği şehirde Kudüs Krallığı kurulduysa da, 1187 senesi Mirac Kandili’nde Salahaddin Eyyübî, Kudüs’ü geri aldı.

1516'da Yavuz Sultan Selim Kudüs'ü Memlüklerden fethetti. Oğlu Kanuni Sultan Süleyman surlarla çevirerek Kudüs’e son hâlini verdi. Şehri imar etti. Sur önündeki cadde ve şehrin kapılarından biri, onun ismiyle anılıyor. Osmanlı idaresi bütün din mensupları için bir sulh ve sükûn devresi oldu. Mühim dini mekânların anahtarı bir onbaşıda  durur; mezhepler birbirine girmeden âyin yapmaları temin edilirdi.

Ağlama Duvarı’nın altında eski Kudüs ve mabedin duvar kalıntılarının bulunduğu mahzenlere iniliyor. Burada Osmanlılar devrinden beri kazılar yapılmaktadır ve eski şehrin batı mahallesi altındaki kalıntılar ortaya çıkarılmıştır.

Yahudi yurdu

Kudüs, Müslümanların eline geçtikten sonra Yahudilerin buraya gelip ibadet edebilmelerine müsaade edildi; ama yerleşmelerine izin verilmedi. Siyonist desteğiyle başa gelen İttihatçılar, Filistin’i Yahudi iskânına açtı; baskı politikasıyla da Arapları küstürdü. 9/XII/1917 tarihinde, Filistin cephesi çöktü. Savaşı sürdürmek yerine münferid sulhün daha iyi olduğuna inanan Yıldırım Orduları kumandanı Mustafa Kemal Paşa, ordusuyla beraber Filistin ve Suriye’den çekilince, 1516’da barış yoluyla başlayan ve 4 asır devam eden Osmanlı hâkimiyeti kapanmış oldu.

Filistin’e Yahudi akını başladı. 1917’de Siyonist davasının mümessili Lord Rothschild’den maddi destek almak uğruna Balfour Deklarasyonu ile İngiltere Filistin’de Yahudilere bir yurt (devlet değil) vaad etmişti. Aynı yıl İttihatçı zulmüne karşı ayaklanan Şerif Hüseyn Paşa liderliğindeki Araplar da aynı hayali kuruyordu. Yeni Kudüs’ün kurulduğu İngiliz mandası devrinde Yahudi nüfusu, Arapları geçti.

1939’da İngiliz hükümeti, Balfour Deklarasyonu’nun hata olduğunu itiraf etti. Şunu da kaydetmek lâzımdır ki, Filistinliler Arap ihtilâline karışmadı; Yahudilere toprak da satmadı. Siyonistler, devlet arazisini ve ekonomik krize düşen bazı köylülerin satmak zorunda kaldığı toprağı satın aldılar. “Hâin Araplar, ettiklerini buluyorlar” teranesini terk etmelidir. Filistin bayrağı, istiklal mücadelesi esnasında tespit edilen diğer Arap bayraklarına benzer. Yeşil, İslâmiyeti; siyah, Abbasileri; kırmızı, Araplığı; beyaz da istiklali sembolize eder.

Mescid-i Aksa
Mescid-i Aksa

Elveda Kudüs

1948’de İsrail devleti kuruldu. İlk tanıyanlardan biri de Türkiye oldu. İsrail, işgal ettiği 25 km2’lik Batı Kudüs’ü 1950’de BM kararına aykırı şekilde başşehir ilan ederek, parlamento dâhil devlet dairelerini eski Yafa yakınındaki Tel Aviv’den buraya taşıdı. İsrail, 1948, 1967 ve 1973’de üzerine yürüyen birleşik Arap ordularını bozguna uğratarak topraklarını üç misline çıkarttı. Ürdün’den Doğu Kudüs ve Batı Şeria’yı, Mısır’dan Gazze’yi, Suriye’den Golan’ı aldı. Milletlerarası muvafakati elde edemediği için ilhak edememektedir.

Kudüs, Yahudilerden çok Hristiyan ve Müslümanların dinî ehemmiyet verdiği bir yerdir. Mescid-i Aksâ’ya yakın olan Altın Kapı her zaman kapalı tutulmaktadır. Bunun sebebi ise mahşer günü Mesîh’in bu kapıdan gireceğine dair Hristiyan inancıdır. Mesîh inince, mucize olarak bu kapı açılacaktır. Mescid-i Aksâ, şu anda Yahudiler için bir kıymet ifade etmez; Kıyamet’e yakın geleceğine inandıkları Mesih, mabedi tekrar kuracaktır. Burası bugün Müslümanların elindedir; Yahudilerin girmesi yasaktır.

İşgal topraklarındaki müslüman mabedleri Ürdün tarafından idare olunur. Bugün İsrail nüfusunun % 30’u Filistinlidir. Yahudilerin de %30’u İsrail’in yayılmacı politikalarına şiddetle muhalif Ultra-Ortodokslardır. Normal Yahudiler arasında da Filistin yanlısı sivil cemiyetler çoktur ve gösterileriyle Siyonist hükümete karşı çıkmaktadır (Peace Now, Ometz LeSarev, Gush Shalom, Sikkuy, Givat Haviva, Alternative Voice, School of the Heart, Taayyüş, Bat Shalom, Fifth Mothers gibi).

Ancak devleti elinde tutan Siyonistler için, Kudüs’ün sembolik ehemmiyeti vardır. 21 Ağustos 1980'de doğu ve batısıyla birleşik Kudüs'ün İsrail'in ebedî başşehri olduğunu ilan etmesi, büyük reaksiyon doğurdu; Türkiye sefirini bile geri çekti. Sonradan bu oldu-bitti kabullenildi. O zaman şehrin nüfusunun % 28’i Arap’tı. 1947'de İsrail kurulurken, İngiltere Kudüs’ün milletlerarası açık şehir olmasını teklif etmişti. Bugün milletlerarası camia, Kudüs’ün İsrail-Filistin arasında bölünmüş her iki devletin başşehri olması tezlerine taraftardır.