6-7 EYLÜL HADİSELERİ VE LİNÇ KÜLTÜRÜ

6-7 Eylül 1955 günü patlak veren ve binlerce binanın yakıldığı, eşyanın tahrip ve yağma edildiği, insanların öldürüldüğü hadiseler, tarihe kara bir sayfa olarak geçmiştir.
16 Ağustos 2021 Pazartesi
16.08.2021

 

Sona eren balayı

Türkiye ile Yunanistan arasında 1930’da başlayan balayı, 1954’de Yunanistan’ın o zaman İngiliz müstemlekesi olan Kıbrıs’a kendi geleceğini tayin hakkı tanınması hususunda Birleşmiş Milletler’e müracaatı ile son buldu. BM bu müracaatı kabul etmeyince; EOKA, adada İngilizlere karşı terör faaliyetlerine girişti. Bunun üzerine İngiltere, Türkiye ile Yunanistan’ı 29 Ağustos’ta Londra’ya konferansa çağırdı.

Hâdise Türkiye amme efkârını işgal etti. Bazı siyasiler, meseleyi meclise taşıdı. Bazı gazeteler hemen her gün Yunanistan, Türkiye Rumları ve Patrikhane hakkında kışkırtıcı neşriyata başladı. Türkiye’deki Rumların Türklerden daha müreffeh bir hayat yaşayan asalaklar olduğu dile getiriliyordu. Milli Amele Hizmet’in (MAH, yani o zamanki MİT) desteklediği Milli Talebe Cemiyeti, Kıbrıs Türktür Cemiyeti gibi teşkilatlar hadisede kilit rol oynamaya başladı. Yunan matbuatı da, başta Atatürk’e hakaret olmak üzere buna kışkırtıcı bir şekilde cevap vermekte gecikmedi.

Adadaki Türk liderlerden Fazıl Küçük’ün Türklere katliam hazırlığını ihbar eden mektubu 16 Ağustosta neşredildi. Vatandaşlar, mücadele için Kıbrıs’a gitmek üzere müracaatta bulunmaya başladılar. 5 Eylül’de Londra’daki Fatin Rüştü Zorlu, müzakerelerin zor geçtiğini, Türk amme efkârınn infiali kozunu ileri süreceğini söyleyince, vaziyetten vazife çıkaran kesim için fitili ateşlemenin zamanı gelmişti. Hükümet oyuna getirilecek; masum infial kozu, büyük bir pogroma dönüşecekti. (Pogrom, dini, etnik veya siyasi sebeplerle bir gruba karşı yapılan şiddet hareketleridir.)

6-7 Eylül

Kıbrıs Türktür

Evvela Taksim’de gösteri yapan bir grup genç, ülkede Yunan düşmanlığının hedefi görülen Patrikhane’ye Kıbrıs Türktür yazan bir çelenk koydu. Bayrağa dil uzattığı gerekçesiyle bir Rum genci dövüldü. Bazı Rum gazeteleri ateşe verildi.

6 Eylül 1955 günü saat 13 ajansında Türkiye radyosu Selanik’te Atatürk’ün doğduğu eve bomba atıldığı haberini geçti. 20 bin tirajlı bulvar gazetesi İstanbul Ekspres, haberi aynı gün yaptığı iki baskıyla ilan etti. Gazetenin sahipleri Mithat Perin ve Gökşin Sipahioğlu’nun MAH ile irtibatı olduğu biliniyordu. Bombayı iki gün evvelden bildikleri için, kâğıdın kıt olduğu bir zamanda o zamana kadar görülmemiş 300 bin tiraj için kâğıt stoku yapmışlardı.

Öğleden sonra bir grup İstiklal Caddesi’nde toplanarak gayrı müslimlerin işyerlerini taşlamaya başladı. Sonra, Beyoğlu, Kurtuluş, Şişli, Nişantaşı gibi mahallelere dağıldı. Hadiseler, Eminönü, Fatih, Eyüp, Bakırköy, Yeşilköy, Ortaköy, Arnavutköy, Bebek, Kadıköy, Kuzguncuk ve Çengelköy’e yayıldı.

6-7 Eylül

Sünnet edilen papaz

“Makarios’a Ölüm” ve “Kıbrıs Türktür” diye slogan atan mütecavizlerin ellerinde Atatürk ve Bayar’ın resimleri vardı. Çoğu Kıbrıs Türktür Cemiyeti’nden talebelerdi. Her semtte gayrı müslim vatandaşlara ait ev ve dükkânlar evvelden tespit edilmiş; hatta bazısı (Naziler’in yaptığı gibi) geceden tebeşirle veya soba boyası ile işaretlenmişti. Bazılarının elinde sokak ve kapı numaralarını gösteren listeler vardı. Ellerdeki sopalar tornadan çıkmışçasına aynı büyüklük ve uzunlukta idi.

Polis, hadiseleri seyretmekle iktifa ediyordu. Türkler, gayrı müslimlerle karıştırılmasın diye kapılarına bayrak asarken, bazısı gayrı müslim komşularını korumaya çalışıyordu. Dükkânlardan hıncını alamayanlar apartman katlarına çıkıp evlerdeki eşyayı sokaklara atıyor; mağazalardaki Rumlar sokağa çıkarılıp dövülüyordu.

Kiliseler ateşe verilmiş; bazı papazlar sünnet edilmiş; mezarlıklardaki kemikler sağa sola atılmıştı. Caddeler kumaş ve eşya denizi haline gelmişti. Bayrağı olmayan otomobiller camları kırılıp ters çevriliyordu. Tahripçiler Taksim Abidesi’ne çıkıp bayrak sallayarak zaferlerini kutladılar. Böyle bir taşkınlık Türk tarihinde görülmemişti.

6-7 Eylül

Bugün bedava

Yüksekkaldırım’da bir Yahudi, kargaşa arasında komşusunun tabelasını alıp kendi dükkânına asarak kurtulmuştu. Tabelasındaki Doçent kelimesini gayrı müslim ismi zannedip, bir Türk tabibin muayehanenesini de tahrip etmişlerdi. Tünel’de Cevat Bey’in manifatura dükkânını yağmalamaya başlayınca, adamcağız Türk olduğunu ispatlamak için pantolonunu indirmek mecburiyetinde kalmıştı. Beyoğlu’ndaki umumhanelerdeki gayrı müslim sermayeler de “Bugün bedava” sloganıyla yağmadan payını almıştı.

Liondor adlı ipekçi mağazası, gayrı müslim zannedilir korkusuyla bayrak asmakla iktifa etmemiş, vitrine mushaf koyup, üzerine “Elhümdülillah Müslümanız” yazmıştı. Aziz Nesin, o gün lokantalardaki çerçeveli Atatürk resmi bolluğuna şaşırdığını anlatır.

Hızını alamayanlar sürat motorlarıyla Adalar’a geçip, yağma ve tahribi orada sürdürdüler. Gece hızını arttıran hadiseler ertesi günü de devam etti. İskenderun, Çanakkale ve İzmir’de de benzeri hadiseler oldu. İzmir’deki Yunanistan konsolosluğu ateşe verildi. 6 Yunanlı NATO subayının evi yağmalandı. İngiliz Kültür Enstitüsü’ne ve limanda demirli iki İngiliz gemisinin mürettebatına mazota bulanıp tutuşturulmuş taş veya kumaşa sarılmış teneke kutularla saldırıldı.

Tam bu esnada İstanbul’da birkaç tane milletlerarası konferans tertipleniyordu. Dolayısıyla hadiseler dünya aktüalitesine çok menfi tesir yaptı. Hem mali sıkıntıları çözebilmek adına Dünya Bankası ve milletlerarası finans çevreleriyle; hem de Londra’da müzakereler yürüten hükümeti müşkül vaziyete soktu.

6-7 Eylül

Uzak şehirlerden yağmaya

Geride kalan manzara korkunçtu. Aralarında 2 papazın da bulunduğu 11 ila 16 kişi ölmüş; 30 ila 300 kişi yaralanmıştır. 60 kadın tecavüz sebebiyle hastanede tedavi görmüştür. 5300 ila 7000 bina (dükkân, ev, otel, eczane, okul, fabrika, kilise, manastır, sinagog, mezarlık, ev) tahrip edilmiştir.

Tecavüze uğrayan işyerlerinin %59’u Rum, %17’si Ermeni, %12’si Yahudi, %10’u da Müslümanlara; evlerin %80’i Rum, %9’u Ermeni, %5’i Müslüman, %3’ü Yahudilere aittir. Fransız, İtalyan, Avusturyalı ve Almanlara ait işyerlerinden başka, İsveç Sefareti ile Ermeni ve İngiliz mezarlıkları da tecavüze uğramıştı.

200 bin kişinin katıldığı hadiselerde, yağma için başka şehirlerden yüzlerce kişinin geldiği/getirildiği anlaşıldı. Maksadın katliam değil, gayrı müslimleri tasfiye ederek, mallarına çöreklenmek olduğu bellidir. Nitekim Türkiye’deki Rumların büyük ekseriyeti Yunanistan’a göç etmek mecburiyetinde kaldı.

Hasarın yekûnunun o zamanki parayla asgari 100 milyon sterlin (150 milyon dolar) olduğu hesaplanmıştır. Hükümet, 8 Eylül’de bir özür beyanı ile zararın tazmini, vergi kolaylığı, ucuz malzeme verme ve ithalat, banka borçlarının tehiri sözü verdi. Reisicumhur Celal Bayar’ın önayak olmasıyla bir yardım kampanyası açıldı. Buna iştirak eden 100 kadar firmanın yarıya yakınının gayrı müslimlere ait olması dikkat çekicidir. Toplanan 9 milyona, hükümet de 60 milyon ilave ederek zarara uğradığını tescil ettirenlere tazminat ödedi.

6-7 Eylül

Muhteşem örgütlenme

Suç, evvela komünistlere yıkılmak istendi. Aralarında Kemal Tahir ve Aziz Nesin’in de bulunduğu 45 kişi tevkif edilip mahkemeye çıkarıldı; ama beraat etti. Örfi idare mahkemeleri 5500 kişiyi muhakeme etti. Hadisenin asıl failleri üzerine gidilmedi/gidilemedi. Nihayet 228 kişi suçlu bulundu.

Hadise en çok Demokrat Parti hükümetinin aleyhine olduğu halde, 27 Mayıs darbesinden sonra dosya yeniden açıldı. Evvelce mecliste “Hadiseler komünistlerin işidir” diyen Fuat Köprülü, şimdi siyasi husumet sebebiyle, hükümeti işaret ediyordu. Darbeciler Adnan Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu’yu 6’şar, İzmir Valisi Kemal Hadımlı’yı 4,5 yıl hapse mahkûm etti.

Enteresan olan, mahkemeler esnasında Atatürk’ün doğduğu eve atılan bombanın, diplomatik çanta içinde Selanik Başkonsolos Yardımcısı Mehmet Ali Tekinalp tarafından Türkiye’den getirilen iki dinamit lokumu olduğu; Türk Başkonsolosluğu’nun bekçisi Hasan Uçar tarafından bahçeye atıldığı anlaşıldı. Uçar’ı azmettiren, Selanik Hukuk Fakültesi talebesi ve MAH elemanı Yunan tebalı Oktay Engin’di. Diplomatik muafiyet sebebiyle konsolos yardımcısı kurtuldu. Yunanistan, Oktay Engin’e 3,5 ve Hasan Uçar’a 2 yıl hapis cezası verdi. Türkiye’ye iltica eden Oktay Engin, cezadan kurtuldu; tahsilini tamamlayarak Emniyet’te çalıştı. Kaymakam ve vali oldu.

Bir Özel Harp Dairesi (o zamanki ismiyle Seferberlik Tetkik Kurulu) vardır. Esas işi harb sırasında halkın mukavemetini temindir. Ama yurt içi ve dışında derin devlet ideolojisi istikametinde gizli ve gayrı hukuki faaliyetler yürüttüğü ileri sürülür ve gladio ile aynileştirilir. Bunun reisi Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, 1991 senesinde, 6-7 Eylül hadiselerinin, Özel Harp Dairesi’nin tertiplediği muhteşem bir örgütlenme olduğunu, maksadına ulaştığını söylemiştir. Mamafih bütün dünyaya verilen Vandal Türkler imajı yüzünden Türkiye’nin eli zayıflamıştır.