SONBAHARDA YAZDAN KALMA GÜNLER - SULTAN I. MAHMUD
Lale Devri’ne son veren Patrona Halil İsyanı neticesinde Sultan III. Ahmed tahttan indirildi. Yeğeni yeni padişah Sultan I. Mahmud’a şu nasihatlerde bulundu: “Vezirine teslim olma! Daima hallerini araştır! 5-10 sene birini vezirlikte tutma!
Merhamet sahibi ol! İhtiyaç sahiplerine adaletle davran! Kimsenin bedduasını alma! Şehzadeler sana emanettir. Cömertliği elden bırakma! Gayet tasarruf üzere ol! İşi kendin gör; başkasına itimat etme!
İşte benim hâlim sana nasihat için kâfidir. Oğlum; devlet işlerini baban ve ben başkalarına bıraktığımızdan bu hâl başımıza geldi. Sen bizzat idareyi ele al!” dedi.
Bu, tecrübe, itiraf ve hükümet programı vasfındaki nasihatlerin akabinde saraydaki dairesine çekildi ve burada 6 sene sonra vefat etti.
Yeni padişah, babası 1703’te tahttan indirildikten sonra, amcası Sultan III. Ahmed’in himayesinde rahat bir şehzadelik geçirmişti. İyi bir tahsil görmüştü. Babasının hocası Şeyhülislâm Feyzullah Efendi’nin oğlu İbrahim Efendi’den ders almıştı.
Kaos günleri
Sultan I. Mahmud, 24’üncü padişah ve 89’uncu halifedir. Sultan II. Mustafa ile Saliha Sultan’ın oğludur. 1696 senesinde dünyaya geldi.
34 yaşındaki yeni padişahın biat merasiminde darbeci reisleri de hazır bulundu. Çok düşük rütbeli askerlerden müteşekkil darbeciler, iktidara hâkim idi. Zaten darbeler umumiyetle küçük rütbeli askerler tarafından yapılır.
Darbeciler, eski veziriazam Nevşehirli İbrahim Paşa’nın izlerini ve Lale Devri’nin hatırasını silmek üzere, yüzlerce sarayın yapıldığı İstanbul’daki Sadabad semtinin ve eski veziriazamın kurduğu Nevşehir’in yakılmasını istediler.
Padişah, Nevşehir’i kurtarmaya muvaffak oldu. Sadabad’daki kasırların yakılmasına değil ama, yıkılmasına razı oldu. Böylece bugün Kâğıthane’de bulunan Sadabad semtindeki 120 kadar kasır, yerle bir edildi.
Değişmez kanun
Kendisine veresiye et verdi diye Rum kasabı Boğdan prensi yapan Patrona Halil, o zamana kadar görülmemiş bir şekilde Divan toplantısına katılmak istedi. Defterdarı ailesiyle beraber dışarı atarak, konağına yerleşti.
Bu, vaktiyle darbeye destek veren askerlerin, darbecilerden iyice yüz çevirmesine sebep oldu. Sadrazam Damat Mehmed Paşa, o zaman İstanbul’da bulunan Kırım Hanı Kaplan Giray ve Dârüssaade Ağası Beşir Ağa Padişah’a destek verdi.
Padişah, Arnavut asıllı gemi tayfası Patrona Halil’i saraya yemeğe davet etti. Vezir rütbesi alacağı ümidiyle saraya giden Patrona Halil’in üzerine cellatlar üşüştü.
Böylece, Osmanlıların değişmez saltanat ananesi tecelli etti. Amcası Sultan III. Ahmed’in 1703’teki Edirne Vakasını tertipleyen darbecileri yok ettiği gibi, Sultan I. Mahmud da 46 gün sonra darbenin izlerini silmeye muvaffak oldu.
Kangren
İran harbleri devam ediyordu. Osmanlı ordusu, Hemedan önlerinde zafer kazandı. 40 bin kişilik İran ordusunun 30 binini imha etti. Kirmanşah, Urmiye ve Tebriz geri alındı. 1732’de sulh yapıldı. Cenubi Kafkasya Osmanlılara, Cenubi Azerbaycan İranlılara verildi.
İran ordusunun kumandanı, Avşar aşiretinden Nadir Han, Şah II. Tahmasp’ı tahttan indirip, yerine 10 aylık oğlunu geçirdi. Ama iktidar tamamen Nadir’in elindeydi. Ertesi sene Bağdad’ı kuşattı.
Eski veziriazam Anadolu beylerbeyi Topal Osman Paşa (Namık Kemal’in dedesi), 120 bin kişilik İran ordusuna karşı Bağdad önlerinde büyük bir zafer kazandı. İran ordusu 30 bin kayıp verdi. Yaralanan Nadir, geri çekildi. 7 aydır direnen şehir muhasaradan kurtuldu. Bu zafer üzerine Sultan I. Mahmud’a gazi unvanı verildi (1733).
Şehid oğlu şehid
Nadir, o kış Kerkük’teki Osmanlı ordugâhına baskın yaptı; zaten hasta olan Paşa şehit düştü. Ardından Arpaçay’da Paşa’nın halefi Köprülüzade Abdullah Paşa’yı şehit etti. Paşa’nın babası Fazıl Mustafa Paşa da 44 yıl evvel Avusturya harbleri sırasında Salankamen’de şehit düşmüştü.
Bu iki kıymetli serdarın ölümü Osmanlı ordusunun maneviyatını sıfıra indirmişti. Revan, Gence, Şirvan ve Tiflis elden çıktı. Kırım Hanı Kaplan Giray Kafkasya üzerinden yardıma gelmek istediyse de İran’ın müttefiki olan Ruslar bu harekete mani oldu.
Bunun üzerine Rusya ile siyasi vaziyet gerginleşti. Prut ve Edirne muahedelerini ihlal eden Ruslar, Azak ve Kırım’a hücum etti (1736).
Fırsat
Bunu fırsat bilen Avusturya da ertesi sene Osmanlılara harb açtı. İki cephede muharebeye mecbur kalan Osmanlı ordusu, Sırbistan ve Belgrad’ı geri aldı. Avusturya sulh istedi. Belgrad muahedesi yapıldı (1739).
Tek başına harbi yürütemeyeceğini anlayan Rusya da sulh istedi ve eski hâlin iadesi suretiyle muahede yapıldı. Ruslar, Kırım ve Karadeniz’den uzaklaştırıldı. Bu hâdiselerde Osmanlıları destekleyen Fransa’ya evvelce verilmiş olan ticari imtiyazlar yenilendi.
1736’da kendisini şah ilan eden Nadir, Sultan III. Ahmed devrinde fethedilen yerleri geri aldı ve bu avantajlı vaziyetten istifade ile sulh istedi. Bir yandan Rusya ile muharebe hâlinde olan Osmanlılar kabul etti. 13 yıllık kanlı muharebelerden sonra, 1639 tarihli Kasrışirin Muahedesi’nin hükümlerini teyit eden bir muahede imzalandı (1736).
İran’ı çöküşe sürükleyen macera
İran tarihinin en büyük sonuncu hükümdarı sayılan, Hindistan ve Afganistan’ı işgal ederek Asya’da Timur gibi bir cihangir rolü oynamak isteyen Nadir, Dağıstan, Şirvan, Şarki Anadolu ve Irak’a gözünü dikmişti. 1743’te antlaşmayı ihlal ederek Osmanlı hududunu ihlal etti.
Kerkük düştü. Kars kuşatıldı. Nadir’in düşmanı evvela susuz bırakıp teslime mecbur ettiğini bilen Kars Muhafızı Hacı Ahmed Paşa, daha İran ordusu gelmeden Kars çayından Kars gölüne cedvellerle su akıtıp gölü büyütmüş; kalenin etrafına da hendekler kazdırmıştı. 2 ay süren küçük ama şiddetli çatışmalardan sonra kışın yaklaşması üzerine Nadir muhasarayı kaldırmaya mecbur kaldı.
1746’da Kazvin ile Tahran arasındaki Kerden’de muahede imzalanarak 1639 Kasrışirin Muahedesi’nde tayin olunan sınır teyid edildi. Ertesi sene Nadir Şah bir suikast neticesi öldürüldü ve İran çöküntüye doğru sürüklenmeye başladı.
Vazife şuuru
Bundan sonra Padişah, iç meselelere ve imar faaliyetlerine ağırlık verdi. 24 senelik saltanatı, Osmanlı Devleti’nin parlak günlerinden sayılır. Sonbaharda adeta yazdan kalma güneşli bir gün gibidir.
Sultan I. Mahmud, 13/XII/1754 tarihinde ata binemeyecek derecede hasta olduğu halde Cuma selâmlığına çıktı. Hastalığı iki senedir devam ediyordu. Tabiplerin camiye çıkmamasına dair ikazlarını dinlemedi. “Halk, padişahı Cuma selâmlığında göremeyince huzursuz olur” dedi.
Mensup olduğu hanedanının karakteristik vasfına uygun olarak, hem dinî, hem de siyasi vazifesini yerine getirmek adına büyük bir fedakârlık yaptı.
Namazdan sonra silahtar ağanın kolunda güçlükle yürüyerek ata bindirildi. Saray kapısından girişte maiyetinin kolları arasına yığıldı. Vefat sebebi basur kanaması veya kalb krizidir. 58 yaşında idi. Eminönü’nde Yeni Câmi türbesine babasının yanına defnolundu.
Sultan I. Mahmud’un da sonra tahta çıkan kardeşi Sultan III. Osman gibi hiç çocuğu olmamıştır. 1730-1757 arası 27 sene sarayda hiçbir şehzade doğmamıştır.
Hemen hiç tanınmayan ve hak ettiği kıymeti bilinmeyen bu Padişah’ın karakterini başka bir yazıda ele alırız.
Önceki Yazılar
-
MEYVE VEREN AĞAÇ TAŞLANIR!9.12.2024
-
İNGİLTERE’Yİ İDARE EDEN GÜÇ ve ANKARA2.12.2024
-
TİCARET YAPACAKTINIZ DA KİM MÂNİ OLDU?25.11.2024
-
AVRUPA ÇEKİ VE HAVALEYİ MÜSLÜMANLARDAN ÖĞRENDİ18.11.2024
-
İYİ DÜELLO YAPANLAR, KÖTÜ ASKER OLURLAR!11.11.2024
-
Ankara ve İngiltere hattında HASSAS DENGELER4.11.2024
-
TERÖRÜN ALTIN ÇAĞI!28.10.2024
-
SULTAN HAMİD’İN TEK VÂRİSİ YAHUDİ DİŞÇİ!21.10.2024
-
CASUSLAR SAVAŞI14.10.2024
-
Türkiye ve İngiltere Hattında KAYIKÇI KAVGASI7.10.2024