TARİHTE ‘ÇARŞAF AÇILIMI’

Kadınlar nasıl kapandı, sonra nasıl açıldı? Ör­tün­me­ bah­si, CHP’nin ‘çar­şaf a­çı­lı­mı’ i­le bu­gün­ler­de tek­rar gün­de­me gel­di. An­cak me­se­le­nin de­rin bir ma­zi­si var.
17 Aralık 2008 Çarşamba
17.12.2008

Ga­ze­te­ler­den öğ­renildiğine gö­re dün­ya­da en çok pe­ruk sa­tı­lan ül­ke İs­ra­il’miş. Ne­den aca­ba di­ye bil­mem me­rak eden oldu mu? Bu­nun ba­sit bir se­be­bi var. Ya­hu­di di­nin­de ka­dın­la­rın ba­şı­nı ört­me­si mec­bu­ri­dir. Din­dar Ya­hu­di ka­dın­la­rı pe­ruk ta­ka­rak bu em­ri bir neb­ze de ol­sa ye­ri­ne ge­tir­me­ye ça­lış­mak­ta­dır. Ni­te­kim Tev­rat‘ta ka­dın­la­rın, ken­di­le­ri­ne ni­kâh dü­şen er­kek­ler­den kaç­ma­sı ve gü­zel­lik­le­ri­ni, ziy­net­le­ri­ni on­lar­dan sak­la­ma­la­rı ge­rek­ti­ği açık­ça ya­zar.

İs­hak Pey­gam­ber’in ha­nı­mı­nın, kar­şı­sı­na ya­ban­cı bir er­kek çık­tı­ğı za­man, yü­zü­nü iyi­ce ört­tü­ğü an­la­tı­lır. İs­lâm di­nin­de de va­zi­yet çok fark­lı de­ğil­dir. Ya­hu­di di­nin­de ay­rı­ca ka­dın­lar hav­ra­ya git­tik­le­ri za­man da, er­kek­le­re ka­rış­ma­yıp, ken­di­le­ri­ne tah­sis edil­miş ve ka­fes­le ay­rıl­mış yer­ler­de iba­det eder­ler. İs­lâm di­ni­nin ak­si­ne, Ya­hu­di­lik­te ka­dın­lar top­lu ya­pı­lan iba­det­ler­de ce­ma­at­ten sa­yıl­maz.

Jean d’Arc niye yakıldı?

Bu­na ben­zer emir­le­re İn­cil‘de de rast­la­nır. Pau­lus’un Ko­rin­tos­lu­la­ra Bi­rin­ci Mek­tu­bu’nda, du­a eder­ken ka­dın­la­rın saç­la­rı­nı ört­me­le­ri ve­ya top­tan kes­me­le­ri em­ro­lu­nur (11. kı­sım, 5-7 âyet­ler.) Bu se­bep­le ta­rih bo­yu Hı­ris­ti­yan ka­dın­la­rı hep baş­la­rı­nı ört­müş­tür. Son asır­lar­da baş ör­tü­sü­nün ye­ri­ni ba­şı iyi­ce ka­pa­tan bo­ne ve şap­ka­lar al­dı. Bir ka­dı­nın ba­şı açık gez­me­si ve top­lu yer­ler­de ba­şı açık otur­ma­sı ayıp kar­şı­la­nır­dı.

İtal­ya, İs­pan­ya gi­bi ko­yu Ka­to­lik ül­ke­le­riy­le, Rus­ya, Yu­na­nis­tan, Bul­ga­ris­tan, Sır­bis­tan gi­bi Or­to­doks mem­le­ket­le­rin­de bil­has­sa köy­ler­de ba­şı açık ka­dı­na rast­la­mak ne­re­dey­se im­kân­sız­dır. Os­man­lı­lar za­ma­nın­da da Rum, Er­me­ni ve Ya­hu­di ka­dın­la­rı, Müs­lü­man ka­dın­la­rı gi­bi ör­tü­lü ge­zer­ler­di.

Tev­rat, ay­rı­ca ka­dın­la­rın er­kek ve er­kek­le­rin de ka­dın el­bi­se­si giy­me­si­ni ya­sak­lar. İn­gi­liz­le­re kar­şı Fran­sız mil­le­ti­ni ayak­lan­dı­ra­rak har­bi ka­zan­ma­la­rı­nı sağ­la­yan mis­tik kah­ra­man Je­an d’Arc‘ın öl­dü­rül­me­si­nin se­bep­le­rin­den bi­ri­si de de­vam­lı er­kek el­bi­se­siy­le gez­me­siy­di.

İpek çarşafa işlendi gönül

İs­ter ken­di­si­ni me­rak­lı ve­ya kö­tü ni­yet­li göz­ler­den sak­la­mak için ol­sun, is­ter­se ye­me­ğe saç dö­kül­me­si­ni en­gel­le­mek için ol­sun, ta­rih bo­yu ka­dın gi­yi­mi­nin mü­him bir ak­se­su­arı­nı baş ör­tü­sü teş­kil eder. Os­man­lı ka­dın­la­rı, fe­ra­ce adın­da bu­gün­kü par­dö­sü­ye ben­zer bir üst gi­yi­mi gi­yer, baş­la­rı­na da yel­dir­me de­ni­len bir eşarp alır­lar, yüz­le­ri­ni de yaş­mak de­nen in­ce bir tül­le me­rak­lı göz­ler­den giz­ler­ler­di.

Çar­şaf İs­tan­bul’a Sul­tan Ha­mid za­ma­nın­da Şam va­li­si Sup­hi Pa­şa’nın ha­nım­la­rı ta­ra­fın­dan ge­ti­ril­di. [Sup­hi Pa­şa, meş­hur cum­hu­ri­yet ide­olo­ğu Ham­dul­lah Sup­hi Tan­rı­över’in ba­ba­sı­dır.] Ucuz­lu­ğu ve pra­tik­li­ği se­be­biy­le he­men mo­da ol­du. Yaş­ma­ğın ye­ri­ni, in­ce tül pe­çe al­dı. Hü­kü­met, asa­yiş en­di­şe­siy­le, suçlular çarşaf giyip de saklanır diye endişelendiyse de, çar­şa­fın önü­ne ge­çe­me­di. An­cak sa­ra­ya çar­şaf­lı ka­dın ka­bul edil­mez­di. Sa­ray­lı­lar ile sa­ra­ya gi­dip ge­len­ler fe­ra­ce giy­me­ye de­vam et­ti­ler.

Si­yah ipek­ten çar­şaf­lar, za­man­la ren­ga­renk ol­du. Çiz­gi­li, ka­re­li, nua­re de­sen­li çar­şaf­lar çık­tı. Ka­dın­lar, bu kı­ya­fet­le de şık ol­ma­yı becerdi. Bir ipek çar­şa­fa iş­len­di gö­nül/Ye­ni­den Şiş­li’de şiş­len­di gö­nül/İn­ci­den diş­le­re diş­len­di gö­nül, tür­kü­sü meş­hur ol­du. İki par­ça pe­le­rin­li çar­şaf­lar çık­tı. Meş­ru­ti­yet’ten son­ra boy­la­rı kı­sal­dı. Yırt­maç­lı­sı ya­pıl­dı. Baş ör­tü­sü en­se­den bağ­la­nan tan­go-baş mo­da ol­du. Ama ka­dın­lar hiç­bir za­man açık ge­ze­me­di. Cum­hu­ri­yet­ten son­ra kı­ya­fet ser­best­li­ği ge­lin­ce, ka­dın­la­rın bir kıs­mı Av­ru­pa­lı­lar gi­bi gi­yin­me­ye baş­la­dı. Mu­al­li­me ha­nım­lar­dan ba­zı­la­rı ba­şı sım­sı­kı ör­ten şap­ka­la­rı ter­cih et­ti.

 

Türban mı eşarp mı?

Mu­ha­fa­za­kâr kit­le bir müd­det çar­şaf­la gez­di. Za­man­la bun­la­rın da bir kıs­mı man­to-eşar­bı ter­cih et­ti. Bir kıs­mı tür­ban de­ni­len ve ba­şı ör­tüp boy­nu açık­ta bı­ra­kan sarık-vâ­ri Hin­dis­tan ori­jin­li bir baş ör­tü­sü­ne geç­ti. Bir kıs­mı da si­yah çar­şaf­ta ıs­rar et­ti.

Ana­do­lu hal­kı ise ba­şı, hat­ta ba­zen yü­zü ta­ma­men ör­ten ma­hal­lî kı­ya­fet­le­ri­ni muhafaza etti. Öy­le ki me­se­la Er­zu­rum’da eh­ram, Kon­ya’da şal­var-at­kı, Ri­ze’de peş­te­mal, Diyar­be­kir’de car, Bur­sa’da fe­ra­ce gi­yil­me­ye de­vam et­ti.

Za­ten her Müs­lü­man ül­ke­nin hal­kı, ma­hal­le­rin­de­ki ör­fe gö­re gi­yi­nir­di. İs­lâm di­ni bel­li bir kı­ya­fet em­ret­me­miş, sa­de­ce vü­cu­dun mu­ay­yen yer­le­ri­nin ör­tün­me­si­ni is­te­miş­tir. İran’ın ça­der’i, Af­ga­nis­tan’ın bur­ka’sı (bür­gü) meş­hur­dur. Ma­lez­ya­lı ile Ni­jer­ya­lı bir ha­nı­mın ay­nı kı­ya­fet­le gez­me­si el­bet­te bek­le­ne­mez.