Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • Aktüel
    • Akademik
    • English
    • Arabic
    • Diğer Diller
  • Programlar
    • Televizyon
    • Radyo
    • Youtube
  • Yazışmalar
    • Tüm Sualler
    • Sual Başlıkları
    • Sual Gönder
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • - Aktüel
    • - Akademik
    • - English
    • - Arabic
    • - Diğer Diller
  • Programlar
    • - Televizyon
    • - Radyo
    • - Youtube
  • Yazışmalar
    • - Tüm Sualler
    • - Sual Başlıkları
    • - Sual Gönder

Sual Başlıkları

“ Bakma-Dokunma”

için arama neticeleri gösteriliyor
  • Sual: Televizyonda, resimde, filmde, bilgisayarda avret yerine şehvetle bakmakla hürmet-i müsahere olur mu? Gözünün önüne avret yeri gelse, şehvet duysa, bunlarla hürmet-i müsahere olur mu? Kocanın amcasıyla, dayısıyla hürmet-i müsahere olsa, nikâh bozulur mu? Ya da kimlerle olursa bozulur?
    Cevab:

    Hürmet-i musahere bir kadınla cinsî temasta bulunmak yahud çıplak tenine ve başındaki saçına şehvetle dokunmak veya fercinin içine şehvetle bakmak suretiyle meydana gelir. Bu kadının annesi ve kızının o adamla evlenmesi yasak olur. Bu adamın oğlu veya babası da o kadına yasak olur. Dokunmak ve bakmakta şehvetin sınırı, erkeğin âletinin hareket etmesi yahut sertse hareketin ziyadeleşmesidir. Kadın veya yaşlılarda gönlün meyletmesi, ürpermesi, o kişi ile cinsî teması gönülden arzu etmektir.

    İtibar, dokunurken ve bakarken şehvetli bulunmayadır. Binaenaleyh şehvetsiz dokunur da, sonra elini çektiği halde bu dokunmadan şehvete gelirse, hürmet-i musahere olmaz. Bakmakta da şehvet şarttır. Nitekim gözünü yumduktan sonra şehvete gelse hürmet-i musahere olmaz. Şehvetin baktığı kadına duyulması şarttır. Bakıp başkasını düşünerek düşündüğü kadına duyarsa hürmet-i musahere olmaz.

    Bunun dışında şehvetle bile olsa bakmakla, TV, resim ve aynada yahud su ve cam içinde şehvetle bakmakla, hatta bakıp meni gelmekle hürmet-i musahere olmaz. Yalnızca kadının fercinin içine (yuvarlak kısmına) şehvetle bakınca olur. Bunun da meydana gelmesi çok ihtimal dışıdır. Kocanın amcası veya dayısıyla hürmet-i musahere olmaz. Yalnızca usul ve füru ile, yani adamın oğlu veya babası ile olabilir (İbni Âbidin, Namazın Şartları Bahsi, Haram Olan Kadınlar Bahsi).

    Hürmet-i musaherenin kadından gelmesi fevkalâde zordur. Vesvese etmemeli, bu mevzuyu hiç düşünmemelidir.

    16 Mart 2011 Çarşamba
  • Sual: Başörtüsü omuzlara dökülmeli mi yoksa yakayı kapatsa yeterli mi? İnce başörtüsü kullanmak caiz mi?
    Cevab: Omuzlar örtülü ise, yakayı kapatsa kâfidir. Omuzlara dökülmesi iyidir. İçini (saçları) gösteren başörtüsünün yok hükmünde olduğunu Hazret-i Peygamber bildirmektedir.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Kadınlar cemaatle namaz kılmak için câmiye gidebilir mi?
    Cevab: Dinin emirlerinin yeni tebliğ ediliyor olması sebebiyle Hazret-i Peygamber ilk zamanlar kadınların süslenmeksizin ve koku sürmeksizin cemaate gelmesine müsaade etmiş; ancak erkekler saf tuttuktan sonra çocukların, bunların da arkasında kadınların durmasını emretmişti (Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî). Cemaatle namaz bitince, kadınlar erkeklerden önce çıkabilsin, böylece iki cins birbirine karışmasın diye, Resûlullah bir müddet oturup, sonra kalkardı. Hatta mescidde -bugün de Bâbü’n-Nisâ diye bilinen- ayrı bir kapı tahsis etmişti. (Buhârî, Nesâî, Ebû Dâvud). Din bilgileri yayılınca, artık Hazret-i Peygamber hanımların cemaate gelmesini istemedi. Evvelâ sadece el ayak çekildiği gece namazlarına (akşam, sabah, yatsı) gelmelerine müsaade etti (Müslim, Tirmizî). Kendisine “Seninle namaz kılmayı seviyorum ya Resûlallah” diye arzeden Ümmü Humeyd’e, “Biliyorum. Şu var ki, kendi evinde kılacağın namaz, mescide kılacağın namazdan daha hayırlıdır. Kadınların en hayırlı mescidleri, evlerinin en tenha köşesidir” buyurdu. Bu hanım vefatına kadar hep evinde namaz kıldı. (İbni Hüzeyme, İbni Hibbân, Ebû Dâvud)
    Hazret-i Peygamber, bir cenâzede rastladığı hanım topluluğuna, “Sevap için geldiniz; günahla dönün!” buyurmuştu (İbni Mâce). Bu sebeple kadınların cenâzeye iştiraki tahrîmen mekruh olarak görülmüştür. Nitekim Hazret-i Âişe der ki: “Resûlullah, kendisinden sonra kadınların ne âdetler çıkardığını görse idi, Benî İsrâil'in kadınları men edildiği gibi mutlaka onları mescidlere gelmekten men ederdi” (Buhârî, Müslim, Tirmizî, Ebû Dâvud, Taberânî). Reddü’l-Muhtâr, bu meseleyi, zamanın değişmesiyle hükümlerde meydana gelen değişikliğe misal verir ve der ki: “Bu onun zamanındaki kadınlar hakkında söylenmiştir. Ya zamanımız kadınlarına ne demeli? Sahihayn'da Ümmü Atiyye'den rivayet olunan, ‘Biz cenâzelerin peşinden gitmekten men olunduk; ama kat’i olarak yasaklanmadı’ hadîs-i şerîfi, o zamana mahsus olmak gerekir. O zaman kadınların mescid ve bayramlara çıkmaları mübah idi.” 
    Bu sebeple Abdullah bin Ömer, Cuma namazı için câmiye gelen hanımlara “Ey hanımlar, buradan çıkıp evlerinize dönseniz, sizler için daha hayırlıdır” buyurdu (Taberânî). Cuma namazı, kadınlara farz olmadığı gibi; cemaatle namaz da yalnızca erkekler için sünnet-i müekkededir. Reddü’l-Muhtâr metninde der ki: “Kadınların cemaate gitmeleri, Cuma, bayram namazı ve vaaz için bile olsa tahrimen mekruhtur. Velev ki ihtiyar olsunlar veya gece namazı olsun. Müftâbih kavil budur.”
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Tüp bebekle çocuk sahibi olmak caiz midir, şartları nelerdir? Cinsiyet tesbit usulleri caiz midir? Kur’an-ı kerimde bebeğin cinsiyetini Allahtan başka kimsenin bilemeyeceği yazıyormuş.
    Cevab: Aralarında nikâh bağı bulunan kadın ve erkek arasında yapılması şartıyla câizdir. Ancak kadının avret yerini zaruret olmadan başkası göremeyeceği için, kadın rutin jenital muayene için doktora gittiğinde tüp bebek muamelelerinin yapılması mümkündür. Çocuğun cinsiyetini tesbit etmek câizdir. Bu, gayb sayılmaz. Âletle anlamak gözle görmek gibidir. O halde gayb değildir. Kur’an-ı kerimde mealen “Rahimlerde ne olduğunu Allah’dan başka kimse bilemez” buyuruluyor. Bunu cinsiyete hasretmek doğru değildir.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Erkeğin, vefat eden eşinin başı açık resimlerine bakması haram mıdır?
    Cevab: Şehvetsiz bakabilir. Çünki ölüm ile nikâh sona erer.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Kadınların kollarının dar bir bluz ile örtünmesi caiz midir?
    Cevab: Kadınların kolları dar bluzla yabancı erkeğe örtünmüş olmaz. Bedeni de dar ise kadınlara ve kendi mahremi erkeklere karşı da örtünmüş olmaz. Kadınların, göğüs, sırt ve karınlarını başka kadınlara ve mahremlerine de örtmesi vâcibdir.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Annesi yatalak hasta olan erkeğin, annesinin altını temizlemesinde mahzur var mıdır?
    Cevab: Doktor gibi zarurettir. Zaruretler memnuları mübah kılar.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Gelin, insanın kendi kızı gibi midir? Nerelerine bakmak caiz, nerelerine bakmak caiz değildir?
    Cevab: Kızı gibidir. Kollarına, boynuna, başına, dizden aşağısına bakabilir.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Kadın evde kocasının karşısında şortla durabilir mi?
    Cevab: Caizdir.
    21 Kasım 2011 Pazartesi
  • Sual: Hakkında hürmet-i müsahere meydana gelen Hanefî’nin, bu şekilde hürmet-i müsahereyi kabul etmeyen Şâfiî mezhebine göre nikâh tazelemesi mi gerekir?
    Cevab: Hürmet-i musahereye maruz kalan kişi, Hanefî ise derhal ayrılması gerekir. Şâfiî ise, nikâhı devam eder. Çünki bu mezhebde hürmet-i musahere sadece sahih nikâh ile teşekkül eder. Hanefî mezhebindeki kimse, zor vaziyette ise Şâfiî mezhebini taklid edebilir. Nikâhı bozulmaz. Ancak nikâhı Şâfiî mezhebine göre sahih değilse, yeniden bu mezhebe göre nikâh yapmaları gerekir.
    25 Mart 2012 Pazar
  • Sual: “Âhir zamanda en iyiniz hafifülhaz olanınızdır, yani hanım ve çocuğu olmayandır” hadis-i şerifine uyarak evlenmiyorum. Namazımı kılıyor, harama bakmamaya çalışıyorum. Mahzuru var mıdır?
    Cevab: Evlenmeden nefsini günahlardan korumak bu zamanda çok zordur. Her müslümana evlenerek iyi bir aile kurması, hanımını ve çocuklarını himaye etmesi yakışır. Sisteme uygun davranmamak mahzurludur.
    6 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Kadın yorgun olduğu zaman kocasının isteğini geri çevirmesi haram mı?
    Cevab: Evliliğin erkeğe verdiği bir hak ise de, erkeğin merhamet etmesi lâzımdır.
    10 Nisan 2012 Salı
  • Sual: Cima (cinsî münasebet) yapmanın uygun olmadığı günler var mıdır?
    Cevab: Şir'atü'l-İslâm gibi kitaplarda bu hususta tafsilat vardır. Bu iş için haram gün yoktur; tavsiye edilmeyen günler vardır. Bunlar da umumiyetle tecrübelerle tesbit edilmiştir. Bu zamanda bunlara itibar etmemelidir. İmkân buldukça cima etmelidir. Aksi takdirde harama düşmek tehlikesi vardır.
    10 Nisan 2012 Salı
  • Sual: Fıkıh kitaplarında Mâlikî mezhebinde kadınlara dokunma hâlinde arada kalın bir örtü varsa abdesti bozulmaz diyor. Kalın örtü ne demektir?
    Cevab: Teninin hararetini, sıcaklığını hissettirmeyen kalınlıkta demektir. Kalın bir şey üzerinden dokunup şehvet hâsıl olursa, kasıtlı yapılmışsa günah ise de, abdesti hiç bozmaz.
    8 Mayıs 2012 Salı
  • Sual: Erkek ile erkek, kadın ile kadın arasında hürmet-i musahere olur mu? 
    Cevab: Olmaz. Bir adam bir adamla cinsî münasebette bulunsa bile, o adamın kızını alabilir. Bu fiil kadınlar arasında da olsa hürmet-i musahere icabetmez. (İbni Abidin)
    16 Mayıs 2012 Çarşamba
  • Sual: İki kişi arasında hürmet-i musahere teşkil edecek bir hal cereyan etse, bu iki kişinin çocukları birbiri ile evlenebilir mi?
    Cevab: Zina eden şahsın usûl ve fürûuna zina ettiği kadının usûl ve fürûu helâldir. Aralarında hürmet-i musahere olan iki kişinin çocukları veya anne-babası birbiriyle evlenebilir. (İbni Abidin)
    20 Mayıs 2012 Pazar
  • Sual: 19 yaşındaki erkek kardeşim, ergenlik başlarında 12 yaşındayken annemizle yan yana televizyon seyredenken kazara hürmet-i musahere olduğunu söyledi. Bunu anne babamıza asla söyleyemeyiz. Anne babamız, fıkıh bilgileri az, ama inançlı ve onurlu insanlardır. Söylemesek bir mesuliyet doğar mı? Alo Fetva hattını aradım. “Şâfiî ile amel edin. Kaldı ki anne ve baba ile kesinlikle hürmeti müsahere olmaz” dediler. Ama aralarındaki nikâh Şâfiî’ye göre değil.
    Cevab: 12 yaşında bir çocuğun annesinin çıplak tenine şehvet ile dokunduğuna inanmak çok zordur. Bir kere hürmet-i musahere, bir kadının çıplak tenine şehvet ile dokunmakla olur. Bu da âletinin dokunduktan sonra sertleşmesi ile anlaşılır. Hürmet-i musahere, hele anne ile, kolay kolay hâsıl olacak bir şey değildir. Vesvese veya mevzuyu iyi bilmemekle alakalı olabilir.

    Üçüncü bir şahsın şehvetle dokundum demesiyle, eşlerin ayrılması gerekmez. Kadının bunu tasdik etmesi ve erkeğin de kabul etmesi gerekir. Ama o anda eğer aleti kalkık halde kadına sarılmış ise, veya ağzından öpüyorsa, yahud kadının göğsünü sıkıyorsa, o zaman şehvetli olduğu anlaşılır ve kocanın itirazına mahal kalmaz. Üçüncü şahıs hakikaten şehvet ile dokunmuş olsa bile, bunu ikrar etmesi de gerekmez. Böylece eşlerin ayrılmasına hacet kalmaz. Yoksa üvey annesine kızan her oğul, gidip sarılır, sonra da babasına bu kadını boşa, hürmet-i musahere oldu der.

    Oğlun, (babanın karısına) dokunma nedeniyle lezzet duyduğunu haber vermesi halinde, baba, onun doğru söylediğini kuvvetle zannetmelidir. Aksi takdirde hürmet-i musahere hâsıl olmaz.

    Mülkü (yani evlilik gibi bir hukukî statüyü) giderecek haberin ya tarafların (karı veya kocanın) ikrarı, yahud iki kişinin şahitliği ile gelmesi gerekir.

    Hürmet-i musaherenin şehvetli dokunuşla da oluşu Hanefî mezheplerinde sabittir. Maliki, Şafii ve Hanbeli mezheplerinde başka yollarla sabit olur. Âyet veya hadis olmaması ölçü değildir. İmam Ebu Hanife bir hadis görmüş, ama bu hadis bugüne intikal etmemiş olabilir.
    20 Mayıs 2012 Pazar
  • Sual: Çocuk olmaması için tedbir almak, doğum kontrolü yapmak câiz midir?
    Cevab: Fetâvâ-yı Hindiyye’de “Zamanın Fesâdı (Kötülüğü) Korkusu Sebebiyle Dışarıya Azil” adında bir başlık altında diyor ki: Bir adam, "Bu zamanda, kötü bir çocuk olur!" diye, karısının izni olmaksızın azil yapsa, yani menisini eşinin fercine dökmese, el-Asl’daki açık cevaba göre, buna ruhsat yoktur. "Zamanın kötülüğünden dolayı, müsâade vardır." diyenler de olmuştur. Erkek karısını, azilden men edebilir. “Kölenin Nikâhı” bahsinde de diyor ki: Hür bir kadının rızâsı veya evli bir cariyenin efendisinin rızâsı ile azl mekruh değildir. Efendinin kendi câriyesine, câriyenin rızâsı olmasa bile, azl yapması mekruh olmaz.

    Reddü’l-Muhtâr’da da diyor ki: Bir kimse câriyesinden onun izni olmaksızın azl yapabilir. Bunda kerahet yoktur. Hanefî mezhebinin esas kavli kadının izni yoksa azlin mübah olmadığı yolundadır. Ancak sonra gelen ulemâ, zaman bozukluğu sebebiyle “bizim zamanımızda mübahtır” demişlerdir. Hür kadının doğuracağı çocukta kötülük zuhur edeceğinden korkulursa, kadının rızası olmaksızın azl yapılabilir. Peki kadın kocasının rızası olmadan rahmin ağzının tıkamak, hap yutmak gibi tedbirler alabilir mi? Ulemâ bu hususta kadından izin almadan yapılan azle kıyasen bunun da kocasının izni olmadan yapılması haram olmak gerekir, diyor. Bu görüş, mezhebin aslına göredir. İbni Abidin, zamanın bozukluğu sebebiyle, iki tarafın da doğum kontrolü yapmasının caiz olduğunu söylemektedir.

    İmam Gazâlî, İhyâ’da bu mesele için uzunca bir bahis açmış ve hülâsa olarak şöyle söylemiştir: Azl yapmamak, cimânın edeblerindendir. Azl (meniyi dışarı akıtmak) hakkında âlimler dört farklı görüştedir: 1) Mutlak ve her halde azl mübahtır. 2) Mutlaka haramdır. 3) Eğer kadının da rızasıyla olursa helâldir; kadının rızası yoksa helâl değildir. Bunlar sanki azli değil de, kadına eziyeti yasaklamaktadır. 4) Câriyede azl mübahtır; hür kadında değildir. Bize göre en doğru fetvâ, azlin mübah olmasıdır.

    Azl yapmak mekruhtur diyenler, ne kasdetmektedir? Kerâhiyet üç mânâya gelir: 1) Tahrîmen kerâhiyet; 2) Tenzîhen kerâhiyet; 3) Faziletin terki mânâsına gelen kerâhiyet. Bu bakımdan azli mekruh görenler, üçüncü mânâyı kasdederler. Nitekim “câmide boş oturup zikr veya namazla meşgul olmamak mekruhtur” veya “Mekke'de oturup her sene haccetmemek mekruhtur” sözü bunu ifade eder. Bu kerâhetten maksat, evlâ ve faziletliyi terketmek demektir. Azl meselesinde de mekruh diyenlerin kasdı budur. Çünki çocuk sahibi olmak evliliğin faziletlerindendir. Evlenip de çocuk sahibi olmamak bu çerçevede değerlendirilebilir.

    Bizim (İmam Gazâlî’nin) azle tahrimen veya tenzihen mekruh demememizin sebebi şundan dolayıdır: Yasağın (nehyin) isbatı ancak nass veya nass ile bildirilen başka bir şeyin üzerine kıyas etmekle mümkündür. Oysa azlin mekruh olması için herhangi bir nass olmadığı gibi, kerâheti hakkında kıyas edebileceğimiz bir asıl da mevcut değildir. Aksine burada azlin mübah olduğuna dair kıyas yapılacak bir asıl vardır. O da evlenmeyi esasından terketmek veya evlendikten sonra cimâı terketmek veya cinsî münasebette bulunduğu halde meniyi akıtmayı terketmektir. Bunların herhangi birini terketmek, en faziletli olanı terketmek demektir. Herhangi bir yasağı işlemek değildir. Bunlarla azl arasında hiçbir fark yoktur. Zira çocuk, ancak meninin rahme düşmesiyle oluşur. Dolayısıyla meniyi rahme akıtmamak, çocuk düşürmek demek değildir.

    Şöyle bir sual sorulursa: “Azl mübah olsa bile, insanı buna sevkeden sebeplerden dolayı mekruh olmak ihtimâli vardır. çünki insanı azl yapmaya sevkeden sebep ya meşru, ya da bozuk bir niyettir. Bu boçzuk niyette, şirk izlerine rastlanır”. Buna şöyle cevap verilebilir: İnsanı azle sevkeden niyetler beş tanedir: 1) Câriyeler hususundaki niyettir. Câriye çocuk doğurursa, ümmü veled olup azâda hak kazanır. Efendi böyle bir statü doğmasın diye azl yapar. Bu azl, şer’an memnu değildir. 2) Kadının gençlik ve güzelliğini korumak için azl yapmak da yasaklanmış değildir. 3) Çocuklarının çokluğu sebebiyle sıkıntının artmasından, geçim zorluğundan ve gayr-ı meşrû yerlere başvurmaktan kaçınmak niyetidir. Böyle bir niyetle yapılan azl de yasak değildir. Zira zorluk ve çalışmanın azlığı, dinin yardımcısıdır. Gerçi asıl kemâl, Allah'a tevekkül etmektir. Nitekim Allahü teâlâ şöyle buyurmuştur: Yerde yürüyen ne kadar canlı varsa, hepsinin rızkı sadece Allah'a aittir. (Hud. 6) Şüphe yoktur ki, azl yapmakta kemâlin zirvesinden düşüş olduğu gibi, en faziletli olanı terk etmek de vardır. Fakat görünüşte tevekküle aykırı olan, malı koruyup biriktirmek, tevekküle zıt olmakla beraber yasak bir şeydir diyemeyiz. 4) Kız çocuğunun ar getireceği düşüncesiyle yapılan azldir. Bu, bozuk bir niyettir. Bu niyetle yapılan azlde mesuliyet vardır. 5) Temizliğe aşırı derecede düşkün olan bazı kadınlarda olduğu gibi, çocuk doğurmaktan, hayız ve nifastan kaçındığı için çocuk istememektir. Bu Hâricî mezhebine mensup kadınların âdetidir. Bu niyet de bozuktur.

    “Çocukların nafakasından korkarak evlenmeyi terkeden bizden değildir” hadîs-i şerifi ileri sürülerek, azl de evlenmeyi terketmek gibidir denirse, Resûlullah'ın “Bizden değildir” sözü, “Sünnetimiz üzere bize uymuş değildir” demektir. Zira sünnetin en faziletlisi evlenip çocuk edinmektir. Hazret-i Peygamber'in “Azl, çocuğu diri diri gömmektir” hadîs-i şerifi ileri sürülecek olursa, bunun gibi, azlin mübah olduğuna işaret eden birçok sahih hadîs de vardır. Bu hadîs, bozuk niyetle yapılan azl hakkında olsa gerektir. İbn Abbas, azl ile doğumu önlenen, küçükken öldürülen yavru gibidir kıyasına giderek “Azl, çocuğu öldürmenin bir şeklidir” deyince, Hazret-i Ali bu kıyasın zayıf bir kıyas olduğunu söyleyerek itiraz etmiş ve “Ancak meni (âyet-i kerimede geçtiği üzere) yedi tür değişimden geçtikten sonra zâyi edilirse, öldürülen çocuk hükmüne geçer” buyurmuştur (Mü'minûn: 12-14).

    Buhârî ve Müslim'de ittifakla Câbir'den rivâyet edilen hadîs-i şerifte şöyle buyurulmaktadır: “Bizler Resûlullah aleyhisselâm zamanında azl yapıyorduk”. Yani, “Biz azil yapıyorduk, bizim böyle yaptığımız Hazret-i Peygamber'in kulağına gittiği halde, bizi bu hareketimizden menetmedi”.

    Yine Buhârî ve Müslim'de Câbir'den şu rivâyet vardır: Adamın biri Hazret-i Peygamber'e gelerek şöyle dedi: “Benim bir câriyem var. Hurmalıkta bizim hizmetimizi görür ve su getirir. Ben ise arada sırada onunla buluşurum. Fakat gebe kalmasını istemiyorum”. Hazret-i Peygamber şöyle buyurdu: “İstersen azl yap! Fakat muhakkak ki, Allah tarafından takdir edilmiş ne ise olur”. Bundan uzun zaman sonra adamcağız çıkageldi ve dedi ki: “Ey Allah'ın resûlü! Bizim câriye gebe kaldı”. Bunun üzerine Resûlullah aleyhisselâm “Ben kendisi için takdir edilen olacaktır dedim ya” buyurdu.

    Netice itibariyle: Çocuk olmaması için önceden tedbir almak, meselâ prezervatif kullanmak câizdir. İmam Gazâlî’nin saydığı sebeplerle, meselâ dinî terbiye verememek korkusu ile doğum kontrolü yapmak iki tarafın da tek taraflı iradesiyle câiz olur. Gezip tozmak, hayatını yaşamak, fakir düşmek, çocuk sevmemek gibi sebepler özür değildir. Doğum kontrol metodlarından hepsi câiz olmakla beraber, kendisini kısırlaştırmak, tüplerini bağlatmak câiz değildir.
    18 Haziran 2012 Pazartesi
  • Sual: Başkalarının görme ihtimali varsa, kadının ince başörtüsü üzerine meshetmesi caiz olur mu?
    Cevab: Altına su geçiyorsa olur.
    26 Temmuz 2012 Perşembe
  • Sual: Kayınvâlide ve damadı arasında hürmet-i musahere olursa, sadece damadla kızın nikâhı mı gider, kayınvâlide ile kocasının nikâhı da bozulur mu?
    Cevab: Damad ile zevcesinin nikâhı gider.
    26 Temmuz 2012 Perşembe
  • Sual: Bir kadın yabancı bir bebeği evlat edinirse ve onu emzirirse, kocasına ve kendine mahrem olur mu?
    Cevab: İki buçuk yaşını doldurana kadar bir defa bile emzirse, mahremi olur. Çocuk kız ise, adamın; erkek ise kadının kız kardeşi emzirirse, yine mahrem olur. Aksi takdirde çocuk büyüdüğü zaman, kız ise adama, erkek ise kadına nâmehremdir. Evlâtlık, mahremiyet ve evlenme engeli doğurmaz. Bir başkasının çocuğunu kendi çocuğu ilan etmek câiz değildir. Ancak anne-babasını inkâr etmeden bakıp büyütmek câiz, hatta sevaplıdır.
    2 Şubat 2013 Cumartesi
  • Sual: Aralarında nikâh bulunmayan bir erkek ile bir kadın, halvet olsalar, yani baş başa kalsalar, bunlar arasında hürmet-i musahere doğar mı? Yani mesela bu kadının annesi ile bu erkek evlenebilir mi?
    Cevab: Halvet, hürmet-i musahereyi icab ettirmez.
    30 Aralık 2013 Pazartesi
  • Sual: Erkek;  evlenmek niyetinde olduğu kadının saçını, evlenmeden önce görebilir mi?
    Cevab: Annesi veya kızkardeşi görüp bildirebilir.
    20 Ekim 2014 Pazartesi
  • Sual: Bir erkeğin, zevcesinin evde mini etek giymesini istemesi caiz midir?
    Cevab: Kadın, kocasının yanında tesettüre mecbur değildir. Yabancı kadınların ve mahremi olan baba, kardeş gibi erkeklerin yanında dizlerinin üzerinde etek giymesi, ayağında uzun kalın çorap olsa bile caiz değildir.
    29 Ocak 2017 Pazar
  • Sual: Hanımın halası ve teyzesi, kocaya mahrem midir?
    Cevab: Hanımın kardeşi bile mahrem değildir; halası ve teyzesi niye mahrem olsun? Yabancıdır.
  • Sual: Birbirine yabancı iki aile, müşkil vaziyette kalınca, iki odalı daire kiralayıp beraber yaşayabilirler mi?
    Cevab: Müşterek mekânlara girip çıkarken dikkatli olmak şartıyla evet. Cihan Harbi esnasında misalleri çok görülmüştür.
    15 Nisan 2018 Pazar
  • Sual: İbni Âbidin’de bir kadın üç günlük yola mahremi olan âkıl, bâliğ, zimmî bir erkekle gidebilir; ancak Mecusi (Zerdüşt) olan mahremi ile gidemez diyor. Bu farkın sebebi nedir?
    Cevab: Zimmî de ırzına namusuna düşkün ve emin bir kimse olabilir. Mahremi olan kadını hakkıyla koruyabilir. Ancak Mecusilikte kızkardeş gibi mahrem akrabalarla evlenmek caiz görülmektedir. Bu sebeple Mecusi’ye itimat olmaz.
    24 Mart 2019 Pazar
  • Sual: Evde erkek yokken kadın ihtiyaçları bakkaldan alabilir mi?
    Cevab: Alışverişi zevceye bırakmamalıdır. Koca almazsa zaruret olduğu için alabilir.  
    22 Temmuz 2019 Pazartesi
  • Sual: Dinin tesettür ve harem-selamlık emrine ehemmiyet vermeyen akrabalarla görüşmek nasıl olur?
    Cevab: Mahremi olmayan akraba evine gidince veya onlar gelince, kadın erkek birlikte oturmak, gülüp neşelenmek caiz değildir. Beraber oturmak âdet olan ve haram olduğuna ehemmiyet verilmeyen yerlerde, fitne çıkarmamak ve akraba arasında düşmanlıklara yol açmamak için, kadınlar erkek akraba yanında ve sofrada örtülü olarak, kısa zaman oturur. Ciddi konuşulur. Bu görüşmenin kısa sürmesine ve seyrek olmasına ve bilhassa bir yerde yalnız bulunmamalarına çok dikkat etmelidir. Dinini bilen ve uyan, bilgili ve halis Müslümanlar, böyle birlikte hiç oturmamalıdır. Cahillerle münakaşa etmemeli, dinimiz böyle emir ediyor diye ısrar etmemeli, dünya işlerini ileri sürerek, tatlı söyleyip, akrabayı darıltmayarak, haramdan kaçınmağa çalışmalıdır.
    22 Temmuz 2019 Pazartesi
  • Sual: Bu zamanda kızların tahsili ne derece ve ne kadar olmalıdır?
    Cevab: Kızların, erkeklerle karışık olmadan kendilerine lâzım olan dinî bilgileri öğrenmesi; bir ev hanımına yakışacak bilgileri tahsil etmesi iyi olur.
    30 Temmuz 2019 Salı
  • Sual: Tesettürlü bir hanımın kozmetik ve temizlik mamulleri satması caiz midir?
    Cevab: Kadınların nafakasını kocaları karşılar. Bu gibi işler, şer’an sahih olsa bile, namahrem ile temas ve haram işlemeye bir vasıta olursa çok mahzurludur.
    30 Temmuz 2019 Salı
  • Sual: Annenin veya babanın üvey annesi toruna ve damada yabancı mıdır?
    Cevab: Toruna mahrem; damada namahremdir.
    2 Mart 2020 Pazartesi
Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
  • TR
  • EN
© 2019
  • Anasayfa
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • - Aktüel
    • - Akademik
    • - English
    • - Arabic
    • - Diğer Diller
  • Programlar
    • - Televizyon
    • - Radyo
    • - Youtube
  • Yazışmalar
    • - Tüm Sualler
    • - Sual Başlıkları
    • - Sual Gönder