Bazı İslâm büyüklerinin insanları imamlık ve müezzinlik yapmaktan, başkasına kefil ve vasi olmaktan men eden ifadelerine rastlıyoruz. Bu ifadelerde ne anlatılmak istenmektedir?
Bunlar veballi işlerdir. Ehliyet ve adalet gerektirir. Herkes bunu beceremez. Kul hakkına ve günaha düşer. Nitekim Hazret-i Ömer, vasi olmak ilk defasında saflık, ikinci defasında ahmaklık, üçüncü defasında hâinlik demektir buyurmuştur. Ancak bu işler yerine göre farz veya sünnet-i kifâyedir. Yapılmazsa, herkes günaha girer veya kerâhate düşer. Onun için kendine güvenenin böyle bir işe girişmesi, girişmeden evvel de fıkıh kitaplarındaki hükümlerini öğrenmesi ve mümkün mertebe adalete riayet ederek vazife yapması gerekir. İmam, müezzin, kadı, kefil, vekil, vasi olmak çok sevaplı işlerdir. Nitekim İmam Ebu Hanife, kendisine yapılan kadılık teklifini adaletle hükmedemeyeceğinden korkarak kabul etmemiş, bu yolda işkencelere maruz kalarak vefat etmiştir. Talebeleri İmam Ebu Yusuf, Züfer ve Muhammed ise kadılık vazifesi kabul edip insanlara faydalı olmayı tercih etmiştir. Herkesin ve her devrin hâli başkadır. Demek ki hakkıyla vazife yapamayacağından korkan kimsenin böyle işleri kabul etmemesi takvâ, etmesi fetvâdır. İhlâsla hareket edene Allah yardım eder. Nitekim "Kim Allah'ın dinine yardım ederse, Allah da ona yardım eder; ayağını sağlam tutar" âyet-i kerimedir.


16 Kasım 2011 Çarşamba