Bir yazınızda İslâm hukukuna en uygun idare şeklinin meşrutiyet olduğunu yazmışsınız. O devrin neşriyatından da anladığımız üzere Mustafa Sabri Efendi, Elmalılı Hamdi, Said Nursi, Manastırlı İsmail Hakkı gibi simalar da bu fikirdedir. Şu halde Halife Sultan II. Abdülhamid neden meşrutiyete karşı idi?
Hakkında kitap yazılacak bir meseleye burada cevap vermenin kolay olmadığını takdir edersiniz. Bunların istediği meşrutiyet farklıdır. Avrupaî bir meşrutiyettir. Parlamentonun, hükümdarın salahiyetlerini tahdit ettiği bir konstütüsyonel monarşidir. İslâm hukukuna uygun olan meşrutiyet bu değildir. Halife, şer’î kanunlar ve maslahat prensibi çerçevesinde icraatta bulunursa, buna meşrutiyet denir. Sultan Abdülhamid devri gerçek manada bir meşrutiyet idi. Sultan Abdülhamid meşrutiyete karşı değildi. Kanun-i Esasî’yi ilan eden padişah odur. Ama sonra bunun memlekette yürümediğini, din ve millet düşmanlarının oyunlarına alet olduğunu gördü ve bundan uzak durdu. Bu şahsiyetlerin, o zamanın icaplarını idrak etmeleri, kabiliyetleri nisbetinde olabilmiştir. Bazısı cumhuriyeti bile müdafaa etmiştir.


28 Ağustos 2016 Pazar
Alakalı Başlıklar