Peygamber Efendimizin fakir yaşayıp fakir öldüğüne göre, sonraki Müslüman hükümdar ve valilerden bazıları lüks bir hayat sürmüşlerdir. Bu bir tezat değil midir?
Helalinden olduğu ve zekâtı verildiği müddetçe herkes servetinin icabını yaşamakta serbesttir. Lüks bir hayat sürmenin İslamiyet'e aykırı bir tarafı yoktur. Peygamberler arasında çok zenginler vardı. Keza ashab-ı kiram arasında da. Peygamber Efendimiz dünyanın en zengin insanı idi. Ganimetin beşte biri onundu. Fakat o, mütevazı yaşamayı tercih etti. Bu onun kendi isteği ile idi. Böylece memurları da böyle davrandılar. Herkes içtimai hayatta kendisinden beklendiği gibi yaşamalıdır. Hükümdarın mütevazı yaşaması halk gözündeki vakarını yok eder. Onun için hükümdarlar adeta ihtişamlı bir hayat sürmek mecburiyetindedirler. Cemiyetin icabı budur. Emeviler devrinde cemiyet, Hz Peygamber devrindeki gibi değildi. Osmanlılardaki şatafat, devletin büyüklüğü ile ve sarayın devleti temsil edip dosta düşmana bu ihtişamı göstermek gerektiğindendir. Pembe İncili Kaftan hikâyesini hatırlayınız. Hususi hayatlarında basit ve mütevazı hayattan hoşlanırlardı. Zaten ruhu geniş bir kimse, ihtişamdan zevk almaz; mevkii itibarıyla katlanır. Kerderî’nin beyanına göre, İmam Muhammed, âlimlerin bile hükümdara, valiye ayağa kalkmasını münasip görmüş; halkı hükümdara meylettirmek ve düşmana korku vermek için kalkılır, demiştir.


24 Mayıs 2020 Pazar
Alakalı Başlıklar