Gelişmiş Arama İçin Tıklayınız!

DÜNYADA SÜNNET ÂDETLERİ

Sünnet, çok eski bir gelenek… Mumya ve papirüs resimlerinden anlaşıldığına göre Antik Mısır’da vardı. Kolomb, Kızılderililerin sünnetli olduğuna çok şaşmıştı. İngiltere’de sünnet bir sınıf ve statü sembolüdür.
1 Haziran 2011 Çarşamba
1.06.2011

Sünnet, çok eski bir gelenek… Mumya ve papirüs resimlerinden anlaşıldığına göre Antik Mısır’da vardı. Kolomb, Kızılderililerin sünnetli olduğuna çok şaşmıştı. İngiltere’de sünnet bir sınıf ve statü sembolüdür.

ABD’nin San Francisco şehrinde Kasım ayında bir referandum var. Sünnet yasaklansın mı, yasaklanmasın mı? Kadın sünneti zaten ABD çapında yasaklanmış vaziyette. Ne kadar sıhhî faydası olursa olsun, sünneti insan vücuduna izinsiz bir müdahale olarak görenler mevcut. Referandumdan evet çıksa bile, işin yüksek mahkemeye kadar yolu var. Nitekim yüksek mahkeme 1972’de teknoloji kullanmayışlarıyla meşhur Amiş adlı Hıristiyan mezhebindekilerin çocuklarını mektebe göndermemesini haklı bulmuştu. Yahova Şahitleri’nin çocuklarının mekteplerde günlük merasimler esnasında Amerikan bayrağını selamlamaya zorlanamayacağı, çünki bunun dini inançlarına aykırı olduğuna; Quackerların harbe katılıp kan dökmeleri dini inançlarına aykırı bulunduğu için muharip olmayan sınıflarda askerlik yapmalarına karar vermişti. Amerika’daki Yahudi ve Müslümanlar, din ve vicdan hürriyetine aykırı gördükleri bu yasakla mücadele ediyor. Yahudiler daha evvel de kendi dinleri için bir tehdit olarak gördükleri Amerika’nın dinler arası diyalog projesini ne yapıp yapıp tesirsiz hâle getirmişti. Yasak, Yahudi ve Müslümanları muaf tutsa bile ayrımcılık olarak görülebilir.

Buzullar sünneti unutturdu

Kaynağı Tevrat olarak görülse de sünnet çok eski bir âdettir. Mumya ve papirüs resimlerinden anlaşıldığına göre Antik Mısır’da vardı. Ergenlik çağı başında rahipler yaptığına göre tek sebebi de hijyen değildi. Üst sınıf Aztekler sünnetliydi. Kolomb, Kızılderililerin sünnetli olduğuna çok şaşmıştı. Mezopotamya’da ilk erkek çocuğun kurban edilme âdetinin, Akadlar arasında sünnete dönüştüğü iddia edilir. Afrika’nın Müslüman olmayan kısmında da sünnet yaygındır. Bazı ilim adamları 50 bin sene evveline kadar bütün insanların sünnet olduğunu, ancak buzul devrinin aşırı yoklukları sebebiyle bu âdetin Avrupa’da kaybolduğunu, ancak sıcak mıntıkalarda varlığını koruduğunu söyler.

Tevrat, Hazret-i İbrahim’in ileri yaşında sünnetle emrolunup bizzat kendisini sünnet ettiğini ve bu sayede çocuk sahibi olduğunu anlatır. İbrahim şeriatinde câiz iken; Musa şeriatinde vâcib kılınmıştır. Öyle ki Tevrat’ta sünnetsiz sözü dinsizler için kullanılır. Sünneti terk, Yahudiler için aforoz sebebidir. Barnabas İncili’ndeki rivayete göre, havârîler Hazret-i İsa’ya sünnetin sebebini sormuşlar; O da “Hazret-i Âdem cennetten çıktığında derisini kesmeye yemin etti; Cebrâil de ona sünnet olmayı öğretti” demiştir. Hazret-i İsa 8 günlükken sünnet olmuştu. Bugün bazı Hıristiyanların kutladığı 1 Ocak, Hazret-i İsa’nın sünnet tarihidir (sirkonsizyon). Paulus, Hıristiyan inancını yayarken, Yunanlıların sünnet olmak istemediklerini görmüş; İncil’in Tevrat hükümlerini neshettiğini ileri sürerek sünnet olmayı kaldırmıştır. Süryânîler sünnete karşı çıkmaz; Habeş Kopt kilisesi ise sünneti tatbik eder. Hindu-Budist inancı, sünneti yasakladığı için, Hindistan ve Çin’de sünnete rastlanmaz.

İslâmiyette erkeklerin sünnet edilmesi, Hazret-i Peygamber’in tatbikatıyla meşru olmuştur. Nitekim asıl ismi hitan olduğu halde, Hazret-i Peygamber’in sünneti olduğu için bu isimle anılagelmiştir.  Farz olmadığı halde, sünnetsiz bir Müslüman düşünülemez. Bugün İslâm âliminde sünnet, çocukların süslü elbiseler giydiği, hediyeler aldığı; eğlencelerin tanzim edildiği; ziyafetlerin verildiği hususî bir bayram gibi kutlanır. Fenn-i Hitan isimli kitabı bulunan Dr. Rıza Nur der ki: “Müslüman ve Yahudi sünnetlerinde fark vardır. Yahudiler licamı keserler, Müslümanlar licamı kesmezler. Müslümanların ve Yahudilerin işlem aletleri ve tedavi usulleri de ayrıdır.” (Yahudiler prepus, yani sünnet derisini keserler. Buna milah denir. Sonra kesilen derinin altındaki zar geri sıyrılır. Buna periah denir. Sonra buradaki kan emilir. Buna da metzitzah denir. Müslümanlar sadece deriyi almakla iktifa eder; periah, yani zarı geri sıyırma işini yapmazlar.)

Dünya Sağlık Teşkilâtı gibi milletlerarası müesseseler sıhhate faydalı olduğu gerekçesiyle sünnete taraftardır. Avrupa ve Amerika’da 1860’larda frengiyi önlemek ve mastürbasyonu engellemek maksadıyla sünnet teşvik edilirdi. Amerika’da 1887’de %10, 1971’de %90 sünnetli bulunmasına mukabil, aleyhte propaganda sebebiyle 1994’te yeni doğanların %60’ı, 1999’da ise %57’si sünnetlidir. San Francisco’nun bağlı bulunduğu Kaliforniya’da bu nisbet %33’tür. 1948’da İngiltere’de sağlık işleri devlet eliyle verilmeye başlanıp, sünnet masrafı karşılanmaz olunca, sünnet nisbeti de giderek azalmaya yüz tuttu. 

Sünnetli prensler

İngiliz kraliyet ailesi erkekleri sünnetlidir. Prens Charles, saraya çağrılan bir haham tarafından sünnet edildiği gibi, kardeşleri de sünnetlidir. Prenses Diana, oğullarını sünnet ettirmek istemiyordu. Ancak Prens William, annesinin ölümünden birkaç ay sonra bir fıtık operasyonu bahanesiyle hastanede sünnet oldu. Kardeşi Harry de onu izledi. Kraliçe Victoria’nın, ailesinin Hazret-i Davud’un soyundan geldiğine inandığı, bu sebeple çocuklarını sünnet ettirdiği söylenir. Kraliyet ailesinin esir bir Endülüs prensesi vasıtasıyla Hazret-i Hasan’ın soyundan geldiği, hatta Kral II. George’un gizli Müslüman olduğu rivayetleri de nazara alınırsa mesele iyice çetrefilleşir. İngiltere’de sünnet bir sınıf statü sembolüdür. Asil ve zenginler hep sünnetlidir. Amerika ve Avustralya’da da böyledir. Beyazlar, zenginler, tahsilliler ve dindarlar arasında sünnet daha yaygındır.

Bellini'nin Sünnet isimli tablosu

Eller gider Mersin’e…

Türkiye’de cumhuriyetin ilanından sonra inkılâpçılar arasında sünnet aleyhdarı bir cereyan baş göstermişti. Sürgündeki sabık şeyhülislam Sabri Efendi, ta Batı Trakya’dan yetişip, 14/XI/1928 tarihli Yarın gazetesindeki yazısıyla buna cevap vermişti.

Operatör Cemil Topuzlu 30/XI/1934’te tıp encümenine takdim ettiği tebliğde şöyle diyor: “Bugün biz Müslümanlar şu iptidai âdeti, sağlık için değil, sırf din için sürdürüyoruz. Hıristiyanların vaftiz töreni yapmaları gibi biz de çocuklarımızı sünnet ettiriyoruz. Hıristiyanlar vaftiz töreni yapmakla vücutlarındaki azalardan birini kaybetmezler. Halbuki biz Müslümanlar sadece mühim bir uzvumuzu kaybetmekle kalmayıp bir de ıstırap çekiyoruz. Sakat kalmak ve hatta ölmek tehlikesine bile maruz kalıyoruz...

Eski zamanlarda sıhhat bilgisi olmadığı için sünnet bir dereceye kadar tavsiye edilebilirdi. Fakat şu asırda, laik cumhuriyet devrinde, bu gayet gülünç ve iptidai operasyonun hiçbir değeri, hiçbir yeri olmamalıdır…

Gûyâ sünnetin temizlik bakımından faydası varmış; sünnetsizlik yüzünden hastalıklar oluyormuş. Pekâlâ bunu kabul edelim. Lâkin binde bir kişide tesadüf olunan bu hastalıklar için bütün Müslüman çocukların mühim bir uzuvlarını hayatları bahasına ve din uğruna kestirmekte mana nedir? Bence ileride vukua gelmesi muhtemel hastalıklar için sünnet ettirmek, ileride apandisiti patlar diye bütün çocuklarımızın apandisitlerini çıkartmayı tavsiye etmekten farklı değildir...

On sekiz yaşını geçtikten sonra arzu eden bir erkek ister din için olsun isterse temizlik için olsun sünnet edilmesini isteyebilir; ve sünnet olsun buna hiçbir itirazım yok. Ancak masum çocuklara din perdesi altında ıstırap çektirmemeli. On sekiz yaşına kadar hiçbir çocuğa sünnet ameliyesi yapılmasına müsaade etmemeli…

Şimdi sizden bir ricam var. Eğer münasip görürseniz, laik Cumhuriyetimizin Sıhhiye Vekaleti (Sağlık Bakanlığı) nezdinde bu hususta teşebbüste bulunalım. Sünnet ameliyesinin Müslümanlık dininde farz olmadığına; pek iptidai ve tehlikeli bir âdet olduğuna; on sekiz yaşından evvel çocukların asla sünnet ettirilmemesi [gerektiğine] ve bu yaştan evvel sünnet ettiren ve sünnet ameliyesi yapan kimselerin cezalandırılmasına dair bir kanun tasarısı hazırlayıp, sünnet mevsimi olan ilkbahardan evvel Büyük Millet Meclisi’ne göndermesini isteyelim.” (Tıp Dünyası, 15 Mayıs 1935)

Tebliğden sonra encümende bu mevzu üzerinde Dr. Niyazi İsmet, İhsan Sami, Haydar İbrahim, Ziya Nuri, Tevfik Salim, Abdülkadir, Ekrem Şerif, Esat Raşit ve Osman Şerafettin arkadaşlarım lehte ve aleyhte söz almışlar, birçok münakaşadan sonra, ilmi etüt için bir komisyon teşkiline ve komisyonun hazırlayacağı raporun encümende müzakere edilmesine karar verilmiş ise de bir şey çıkmamış, mesele unutulmuştur.

O zaman Türkiye’de bulunan bazı Avrupalılar ki, içlerinde Ayasofya’yı müzeye çeviren arkeolog Whittemore de vardır, teşebbüse şaşıp, sünnetin faydalarından ve Avrupa’da yaygınlaştığından bahsedince, bütün emeli Avrupalılara benzemek olan zamanın elitleri bu fikirden vazgeçmiştir.