Sual
Hasan Hüsnü Erdem’in "İlahi Hadisler" isimli DİB’ndan çıkmış eseri var. Dipnotta uzun tahric yapılmış, bazen ayet bazen benzer hadis verilmiş. Aslında neredeyse hepsi hikmet dolu, ibretli hadisler. Ama hüküm olarak ekseriyetle zayıf bazen oldukça zayıf çok nadir de mevzu rivayetler geçiyor. Hadis tahrici yalnızca hadis usulüne göre mi yapılır? Hadis usûlündeki tahricin, fıkıh ilmindeki yeri nedir? Bir şedidü’d-da’f ya da mevzu hadisle/rivayetle aynı manada bir sahih hadis ya da âyet olsa bunlar yine mi aynı kalır yoksa mevzu, zayıfa; zayıf, hasene yükselir mi? Bir hadis, fıkıh kitaplarında cerh edilmemiş ya da delil olarak kullanılmış ise bu hadis sahih demek midir?
Cevap
Beyan ettiğiniz gibi ilahi hadis de denen kudsi hadisler içinde epeyce zayıf, az sayıda da uydurma hadis mevcuttur. Sıhhat tetkiki cihetinden kudsi hadisler de diğer hadislerle aynı kaidelere tabidir. Muhaddisler bir hadisin Hazreti Peygamber'e nispetinin doğru olup olmadığına bakar. Manasının hikmetli ve güzel olması sahih sayılması için tek başına kafi değildir. Dolayısıyla başkalarına ait hikmetli sözler Efendimize nispet edilirse hadisçiler onları mevzu hadis kabul eder. Hadis tahrici günümüzde daha çok alakalı hadisin bulunduğu kaynakları tespit etme olarak bilinir. Aslında alakadar hadisin tüm senedlerini ve metinlerini tespit ederek sıhhat vaziyetlerini tayin işi olup hadis ve fıkıh ilimlerinde ayrı tahriç usulleri bahis mevzuu değildir. Muhaddislerin metodu her bir rivayet için ayrı hüküm verme şeklindedir. Mesela metni aynı olan bir hadise senedi farklı olduğu için hem zayıf hem hasen hükmü verilebilir. Zira o sened farklılığından ötürü iki ayrı hadis sayılır. Şedidü'd-da'f ve mevzu hadisler destekleyici rivayetlerle bir üst mevkiye yükselemez. Sadece zayıf hadisler hasen li-gayrihi derecesine yükselebilir. Aşırı zayıf veya mevzu hadisle aynı manada bir sahih hadis veya ayet varsa o hadis ve ayet delil olur. Ama bu aşırı zayıf veya mevzu hadisin hükmünü değiştirmez. Bir hadisin fıkıh kitaplarında delil olarak kullanılması sahih olması için tek başına kâfi değildir. Senedi vasıtasıyla onun Hz. Peygamber'e aidiyetinin tespiti gerekir. Ama bundan dolayı da ona bağlı ictihad tan edilmez, kötülenemez. Zira malum olmayan ve takviye edici başka delilleri bulunabilir. Ancak bazı hadislerin ümmetin kabulüne mazhar olmasından bahsedilebilir. Ne var ki, bunun da objektif kriterlerle tespiti zordur.
Alakalı Başlıklar