Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • Aktüel
    • Akademik
    • English
    • Arabic
    • Diğer Diller
  • Programlar
    • Televizyon
    • Radyo
    • Youtube
  • Yazışmalar
    • Tüm Sualler
    • Sual Başlıkları
    • Sual Gönder
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • - Aktüel
    • - Akademik
    • - English
    • - Arabic
    • - Diğer Diller
  • Programlar
    • - Televizyon
    • - Radyo
    • - Youtube
  • Yazışmalar
    • - Tüm Sualler
    • - Sual Başlıkları
    • - Sual Gönder

Sual Başlıkları

“ Dua”

için arama neticeleri gösteriliyor
  • Sual: Fâsık babaya hayır dua edilir mi?
    Cevab: Elbette edilir. Gayrımüslim bile olsa, hidâyeti için dua edilir. Hatta Salih insana dua eden çok olur. Esas, fâsık ve gayrımüslimlere dua etmelidir. kitaplarda, gayrımüslime “Allah râzı olsun” duasının söylenebileceğini, bunun mânâsının “Allah senin bu hâlinden râzı olsun” değil, “Allah seni râzı olduğu yola soksun” olduğu yazar. Anne veya baba, fâsık veya gayrımüslim de olsa, evlâdın onlara karşı vazifeleri devam eder. Hürmet ve hizmet etmesi gerekir. Fısk veya küfrlerinden ileri gelen kötü huyları beğenilmez, bunlar desteklenmez; bu istikametteki emir ve isteklerine uyulmaz; ama bunun için de sert söylenmez; itiraz ve münakaşa edilmez.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Hıristiyanlar gibi “Seni melekler korusun” diye dua etmek uygun olur mu?
    Cevab: İnsanın iki yanında, ayrıca ön ve arkasında kendisini koruyan hafaza melekleri vardır. Melekler zaten insanları korumaktadır. Böyle dua etmek Müslümanlar arasında âdet değildir. Benzemek kasdı olmaksızın böyle dua edilirse, mahzuru olmaz.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Baba Ehl-i sünnet itikadında değilse yahut namaz kılmıyor ve içki içiyorsa da bedduası kabul olur mu?
    Cevab: Gayrımüslimin bile bedduası kabul olunabilir. Nitekim hadîs-i şerifte “Gayrımüslim bile olsa mazlumun bedduasından sakının. Çünki onunla Allah arasında perde yoktur” buyuruluyor.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Yatırlara para bırakmak, mum, süpürge getirmek, yatırların yanındaki havuza para atmak caiz midir?
    Cevab: Yatırlar yanındaki havuza para atmak, buranın hizmetine bakan türbedara yardım etmek, sadaka vermek demektir. Caizdir, makbuldür. Buraya getirilen mum ve süpürge de yatırın temizliği için kullanılır. Para ise, türbedar için sadaka sayılır. Yatırdaki velinin ruhu için adak yapılır. Böylece dileğinin gerçekleşmesinin kolaylaşacağına inanılır. Dileği gerçekleşince de bu adağını yerine getirir. Bu da caizdir. Mezardakilerin muma, paraya ihtiyacı yoktur. Bunlar fakirlere sadaka edilip sevabı bu mezardakine hediye edilince sevinir ve istifade eder. Mübarek bir zat ise, ruhu yardım eder.
    20 Kasım 2011 Pazar
  • Sual: İman etmeyen birinin ruhuna dua edilir mi?
    Cevab: İmanı olmadığı iyi bilinen bir kimsenin ruhu için dua edilmez. Ecdadımız, gayrımüslimler için “Toprağı bol olsun!” tabirini kullanırdı.
    29 Kasım 2011 Salı
  • Sual: Cenaze namazında çocuk ve deli için üçüncü tekbirden sonra mağfiret duası okunur mu?
    Cevab: Çocuk ve deli için mağfiret duası okunmaz. Onun yerine bedel olan dua söylenir. O da fetevveffehû’dan sonra şöyledir: Allahümmec’alhu lenâ feratan vec’alhu lenâ ecran ve zuhran vec’alhu lenâ şefîan müşeffean. (Nimet-i İslam)
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Cenaze namazında üçüncü tekbirden sonra fatihayı besmelesiz dua niyeti ile okuyabiliyoruz. Sehven veya bilmeden besmele çekerek okunsa namaz sahih olur mu? Dua makamında âyet okumak namazı mekruh eder mi?
    Cevab: Cenaze duasını bilmeyen, dua niyetiyle fatihayı okuyabilir. Başında besmele çekmez zarar vermez. Zira besmele de ayet değil, bir cihetten duadır.
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Erzeli ömür ne demektir? Yaşlılıkta bunamamak için ne yapmalıdır?
    Cevab: Ömrün en rezil hâli, yani ihtiyarlık meşakkati demektir. Hazret-i Peygamber ve onun yolundan gidenler, “ya rabbi, erzel-i ömürden sana sığınırım” duasını söylemişlerdir. Bunamamak için ilimle meşgul olmanın, çok Kuranı kerim okumanın faydalı olduğu bazı kitaplarda yazılıdır.
    6 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Babam ve annem dinin emirlerine karşı lakayttır. Bunları zorlayabilir miyim? Bedduaları kabul olur mu?
    Cevab: Şartlar müsaitse bir defa ikaz eder. Değilse veya dinlemezlerse dua eder. Beddua haklı ise, gayrımüsliminki bile kabul olur.
    6 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Çocuk doğduğu zaman yapılabilecek sünnetler nelerdir? Çocuk doğar doğmaz iki üç gün içerisinde sünnet ettirmek câiz midir? En doğrusu nedir?
    Cevab: Sağ kulağına ezan, sol kulağına kaamet okunarak kıbleye karşı durulup ismi konur. Ağzına hurma gibi bir tatlı sulandırılıp sürülür. İyi bir evlat olması için şöyle dua edilir. “Allahümme innî uîzühu bike ve zürriyetehu mineş şeytanir racîm. Allahümme’c'alhu (kız ise hu yerine hâ) veleden salihan ve bârren takiyyen ve enbetehu (kız ise enbetehâ) fi’l-İslâmi nebâten”. İmkân varsa saçı traş edilip tartılarak ağırlığı kadar gümüş sadaka verilir. Sünnet yaşı hakkında bir hüküm bildirilmemiştir. Doğumdan bulûğa kadar câizdir.
    6 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Anne babam dindar değiller, evde huzurum yok, ne yapmalıyım? Aile içinde çok fazla huzursuzluklarımız var, annem ve babamın inancı çok zayıf. Sürekli içki içip kavga ediyorlar. Evde ibadet ortamım dahi yok. Çok çaresizim, ne yapmalıyım?
    Cevab: İnsan anne-babasından mesul değildir. Bir kere gerekire ikaz eder. Sonra dua eder. Bir an evvel ekmeğinizi kazanıp evden ayrılmaya bakın.
    10 Nisan 2012 Salı
  • Sual: Camilerde ezan sonrası müezzin sesli olarak ezan duası ettiriyor, katılmak uygun olur mu, gerekir mi?
    Cevab: Câmiye cemaatle namaz kılmak üzere gelen kimse, okunan ezana icabet etmiş demektir. Bunun ezana sözlü icabeti ve sonunda da ezan duası okuması gerekmez. Okursa iyi olur. Başkası yüksek sesle okuyorsa, tekrar eder veya yalnızca amin der.
    8 Mayıs 2012 Salı
  • Sual: Tecdid-i iman duası yaptıktan sonra, abdesti bozulmuş olur mu?
    Cevab: Küfre düşenin abdesti bozulmaz ise de imana gelince tekrar alması iyi olur. Tecdid-i iman, âdet olarak (ihtiyaten) yapılıyorsa, buna da gerek yoktur.
    20 Mayıs 2012 Pazar
  • Sual: Cuma hutbesi sırasında hatib yüksek sesle ve Türkçe dua etmektedir. Bu duaya iştirak etmek lâzım mıdır?
    Cevab: Cuma hutbesinde hatibin sessiz veya yüksek sesle Arapça dua etmesi câiz, hatta mendubdur. Ancak hutbeyi başka dil ile okumak câiz olmadığı gibi; hatib duaya başlarsa, cemaatın el kaldırmaları ve âşikare dil ile âmin demeleri câiz olmaz. Bunu yaparlarsa günahkâr olurlar. Bazıları günahkâr değil, isâet etmiş olacaklarını söylemişlerdir. Sahih olan kavil birincisidir. Fetvâ da ona göredir. Kezâ Peygamber aleyhisselâmın ismi zikredilince cemaatın aşikâre olarak salavât getirmeleri câiz değildir. Bunu kalbleri ile yaparlar. Fetvâ buna göredir. Hutbeyi sessizce dinlemek farzdır. Konuşana sus demek bile câiz değildir. (İbni Abidin). Hutbe ibâdettir, ilim öğrenme vasıtası değildir. Müslüman için haftada bir gün hutbedeki iki kelime ile ilim öğrenilemez. Hutbede söylenecek sözler bellidir: Hamdele, salvele, tesbih, dua, âyet-i kerime ve nasihat. Cuma'ya devam eden müslümanlar, hutbede neler söylendiğini üç aşağı beş yukarı zaten bilir. Selçuklu ve Osmanlı Türklerinin lisanı Türkçe olduğu halde, Cuma hutbeleri asırlarca dine uygun olarak Arapça okunmuş; hutbenin mânâsını cemaate anlatmak üzere Cuma’dan önce vaazlar konulmuştu. Üstelik hadis-i şerifte "Hutbeyi kısa, namazı uzun tutunuz" buyurumaktadır. Şimdi bunun tam hilâfı yapılmaktadır. Cuma hutbelerinin Türkçe okunması, 1927 yılında Tek Parti iktidarının müftüsü tarafından imamlara emredilmiştir. İmamlar, hutbenin sıhhatini muhafaza için yarısını eskiden olduğu gibi Arapça, yarısını hükümetin istediği gibi Türkçe okuyarak ortalama bir formül bulmuşlardır. Hutbede Türkçe dua okunması, cemaatin yüksek sesle âmin demesi ve hutbenin sonundaki “İnnallahe…” âyet-i kerîmesinin meâlini verilmesi âdeti, iki önceki diyanet işleri reisinin emriyle ortaya çıkmış garib tatbikatlardandır.
    12 Temmuz 2012 Perşembe
  • Sual: Ehl-i sünnet itikadında bulunmayan kimselerin tevbesinin kabul olmayacağına dair bir yazı okudum. Tevbenin kabul olması itikat ile alakalı bir mevzu mudur?
    Cevab: Ehl-i bid’at olan kimse, kendisini doğru yolda bilir. İtikadının bozuk olduğunun farkında olmadığı için buna tevbe etmek de aklına gelmez. Kasdedilen budur. Yoksa mürted bile olsa şartlarına uygun yapılan tövbe kabul olur. (Berika)
    1 Eylül 2012 Cumartesi
  • Sual: İman duası var mıdır?
    Cevab: İmanını kaybeden kimse, pişman olup tevbe ederse tekrar mümin sayılır. Küfr-i cehlî ile, yani bilmeden imanını kaybetmek tehlikesine karşı hadis-i şerifte bildirilen şu duayı okumalıdır: Allahümme innî eûzü bike min en üşrike bike şey'en ve ene a'lemu ve estağfirüke limâ lâ a’lemu inneke ente allâmü’l-guyûb. Küfr-i inadî ile, yani bilerek imanını kaybeden ise tevbeyi kasdetmelidir. Her müslümanın imanını kaybetmeden Müslüman olarak ölmek için dua etmesi lâzımdır. Bunun için Kur’an-ı kerimde Yusuf aleyhisselâmdan bildirilen “Teveffenî müslimen ve elhıknî bi’s-sâlihîn” (ya rabbî, Müslüman olarak canımı al ve beni sâlihler zümresine kat!) duası söylenebilir.
    20 Eylül 2012 Perşembe
  • Sual: Tevessül ve istigâse hususunda Aliyyü’l- Kari Şerhu’l-Fıkhı’l-ekber’de ve İbni Ebi’l-İzz Tahavi Şerhi’nde Ebu Hanife’nin şöyle dediğini yazıyor: Dua eden bir kimsenin, filanin hakkı için veya nebilerin ve rasullerin hakkı için veya Beytülharam ve Meş’ari’l-Haram hakkı için senden istiyorum demesi mekruhtur. Ne dersiniz?
    Cevab: Tevessülün caiz olması nass ile sabittir. Ehl-i Sünnet bunda ittifak etmiştir. Sahih-i Buhari'de geçtiği üzere Hazret-i Ömer kuraklık zamanında Hazret-i Abbas'ı vesile ederek dua ederdi. İnkâr edenler yalnızca Vehhabîlerdir ve bu sebeple Ehl-i sünnetin dışına çıkmışlardır. Fıkh-ı Ekber'de tevessül ve istigâsenin haramlığı şöyle dursun, cevazına dair uzun bahis vardır.

    Aliyyü'l-Kari'nin Fıkhu'l-Ekber şerhinin "Peygamberlerin Şefaati" bahsinde şöyle diyor: "Peygamberlerin ve meleklerin şefaati hak olduğu gibi, velilerin, âlimlerin, şehidlerin, fakirlerin ve belâlara karşı sabreden müminlerin ölmüş küçük çocuklarının şefaatları da haktır." Nass ile sabit olan şefaat, ahıret işlerinden olduğundan tevessülden daha mühimdir. Tevessül ile dünya işlerine tealluk eden meselelerde peygamber, veli veya sair salih kulları dünya işlerinde "şefaatçi tutmak" elbette caiz olur.

    Hadîka'da dil âfetlerinde der ki, and vererek, meselâ "Allah aşkına" diyerek bir kimseden dünyalık şey istemek câiz değildir. Hadîs-i şerîfte, bunların mel’un oldukları bildirildi. Dürer'de ve İbni Âbidîn'de diyor ki, bir müslüman, "Allah hakkı için şunu yap" derse, bunu yapmak lâzım olmaz, yani yapmamak günâh olmaz ise de, tâat, hatta mübah olan şeyleri yapmak iyi olur. Peygamber hakkı için yahud ölü veya diri bir Velî hakkı için dua etmek haramdır. Çünki, kimsenin Allahü teâlâ üzerinde hakkı yoktur. Âlimlerin bir kısmı böyle ictihad etti ise de, böyle dua etmek, "Yâ Rabbî, onlara vermiş olduğun hak için" niyeti ile câiz olur. Çünki, Rûm sûresinin kırkyedinci âyetinin meâl-i şerîfi şöyledir: "Üzerimize hak oldu ki, mü’minlere yardım ederiz". En’âm sûresinin onikinci âyetinin meâl-i şerîfi, "Allahü teâlâ kullarına merhamet etmeği kendisine lâzım kıldı" şeklindedir. Merhamet ve ihsan ederek, sevdiklerine haklar verdiğini göstermektedir.

    "Filanın hakkı için veya nebilerin ve resullerin hakkı için veya beytu'l-haram ve meşari'l-haram hakkı için Sen'den istiyorum demesi mekruhtur" ifadesi, Fıkhu'l-Ekber ve Akidetü't-Tahâvî metinlerinde geçmemektedir. Burada mekruhluk tevessülde değil, tevessül ederken kullanılan ifadededir. Şarihler, "hakkı için" ifadesinden Allahü tealanın vesileye borcu olduğunun anlaşılabileceğini düşünmüşlerdir. Bu sebepten dolayı, şarihler bu ifadeyi edebe muhalif görerek, mekruh kabul etmişlerdir. Ancak, bu mana kastedilmeden duada "hakkı için" gibi kelimelerin kullanılmasının caiz olacağı hadis-i şeriflerde geçen Adem aleyhisselam ve Resulullah aleyhisselam'ın dualarından anlaşılmaktadır.

    Abdülhakîm Arvasî der ki: (Bi-hakk-ı Muhammed) “sallallahü aleyhi ve sellem” demek, bi-hurmet-i Muhammed demektir. Mevkûfât sâhibi zan etmiş ki, hak kelimesi, bir hakk-ı şer'î veya hakk-ı aklîdir. Öyle murâd olunur ise, öyle olur. Minelkadîm bu dua böyle okuna gelmiştir. Evet, Allahü teâlâya hiçbir suretle, hiçbirşey, ne şer'an ve ne de aklen vâcib değildir. Burada hakdan murâd, bu murâd değildir.
    21 Aralık 2012 Cuma
  • Sual: Abdest dualarını hamamda okumak mekruh olduğu için, hamama duşakabin konsa, lavaboda alınan abdest için dua okumak caiz olur mu?
    Cevab: Bugünki hamamlarda, hatta helâlarda pis su birikmeyip gittiği için ortada necaset yoktur. Ortada necâset yok ise, abdest dualarını ve her duayı okumak caiz olur.
    22 Şubat 2013 Cuma
  • Sual: Ahret kardeşi, ahret annesi, tarikat kardeşi nasıl oluyor?
    Cevab: İki kişi anlaşıp birbirlerini âhiret kardeşi yapıyor. Her namazda birbirlerine dua ediyorlar. Kardeşin kardeş üzerindeki haklarını yerine getirmeye çalışıyorlar. Ta ki ahirette birbirlerine faydaları olsun. Halk âdetidir; dinî bir şey değildir.
    16 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Vehhabi itikadında olup da vefat eden yakınımıza dua ve hatm-i tehlil hediye edilir mi?
    Cevab: Zâhiren Müslüman olan herkesin ruhuna hayır ve hasenat hediye edilebilir. Bid’at itikadında olmak, büyük günahlardandır. Ehl-i sünnnet itikadına göre, büyük günah işleyen müslümandır, ehl-i kıble tekfir edilemez.
    16 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Cemaatle namaz kılarken imamdan sonra bitirip duaya yetişen, tesbihleri mi çeker, dua mı eder?
    Cevab: Önce âyetülkursi okur, sonra tesbihat yapar, sonra dua eder.
    28 Ağustos 2016 Pazar
  • Sual: İnsanlar başkası tarafından kendilerine edilen dualarla hidayet bulabilirler mi?
    Cevab: Kur’an-ı Kerim'de mealen buyuruluyor ki, Allahü teala hidâyeti isteyene verir; yani onun hidayete kavuşacağı yolları gösterir. Hidayeti istemeyenlerden de dilediğine verir. Ama bu, nadirdir. Yani hidayete kavuşmak için birinci şart, onu istemektir. Ebu Tâlib istemediği için Cenab-ı Hak ona hidayet vermedi. İlim yolcusuna bu sebeple tâlib (taleb eden); tasavvuf yolcusuna bu sebeple mürid (irade eden, isteyen) denir. Dua elbette faydalıdır. Hidayet yollarından biridir.
    6 Mayıs 2017 Cumartesi
  • Sual: Almanya’da Cuma namazı kılarken, hatibin devlete dua etmesi, “Allah devletimize zeval vermesin” veya “Allah devletimizden razı olsun” demesi caiz midir?
    Cevab: Müslümanlara iyilik etmesi, müsamahalı ve merhametli davranması için dua etmesi caizdir. Razı olsun demek, bu hâlinden razı olsun demek değildir; razı olacağı hale soksun demektir. Öbürü mahzurludur.
  • Sual: Hayırlı bir evlilik yapmak isteyen biri ne yapmalıdır? Hacet namazı kılıyorum. Başka neler yapabilirim?
    Cevab: Bu niyetle Yasin-i şerif okumak, evliyanın ruhuna bağışlanmak üzere adak yapıp fakirlere sadaka vererek tevessül etmek, ayrıca hacet namazı kılıp dua etmek lâzımdır.
    8 Haziran 2019 Cumartesi
  • Sual: Ölünün sene-i devriyesini yapmak uygun mu?
    Cevab: Uygundur. Aynı gün yapılmaması iyidir. Mevlid okunur; Yasin, tebareke ve amme okunur. 40 bin kelime-i tevhid okunur. Hatim indirilir. Yemek verilir; sadaka dağıtılır. Ruhuna hediye edilir.
    7 Şubat 2020 Cuma
  • Sual: İmamın veya müezzinin namaz bitip de duanın sonunda veya aşir okuduktan sonra “Kâffe-i ehl-i iman ve ehl-i İslam ervahı için, hastalarımızın şifası, dertlilerimizin devası için, Allah rızası için el fatiha” veya “Lillahi tealel Fatiha” demesi bidat olur mu?
    Cevab: Hayır. Hayra vesile olduğu için sevap olur. Bunu söylemenin şart olduğuna inanmak mahzurludur.
    5 Temmuz 2021 Pazartesi
Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
  • TR
  • EN
© 2019
  • Anasayfa
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • - Aktüel
    • - Akademik
    • - English
    • - Arabic
    • - Diğer Diller
  • Programlar
    • - Televizyon
    • - Radyo
    • - Youtube
  • Yazışmalar
    • - Tüm Sualler
    • - Sual Başlıkları
    • - Sual Gönder