Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • Aktüel
    • Akademik
    • English
    • Arabic
    • Diğer Diller
  • Programlar
    • Televizyon
    • Radyo
    • Youtube
  • Yazışmalar
    • Tüm Sualler
    • Sual Başlıkları
    • Sual Gönder
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • - Aktüel
    • - Akademik
    • - English
    • - Arabic
    • - Diğer Diller
  • Programlar
    • - Televizyon
    • - Radyo
    • - Youtube
  • Yazışmalar
    • - Tüm Sualler
    • - Sual Başlıkları
    • - Sual Gönder

Sual Başlıkları

“Avrupa Tarihi”

için arama neticeleri gösteriliyor
  • Sual: Almanya 19. yüzyılın ikinci yarısındaki ziraat ve ticarete dayalı dağınık iktisadî yapısından, hızlı bir şekilde endüstrileşmesini hangi kaynaklarla sağladı?
    Cevab: Bunun çok sayıda sebebi vardır. En başta sert, disiplinli ve çalışkan Prusyalı Alman karakteri gelir. Alman milleti, çalışmaktan, kazanmaktan usanmaz, yılmaz. Prusya, küçük Alman devletlerinin istila ederek, Alman birliğini kurdu. Büyük bir imparatorluk haline getirdi. Milli bir hanedanı da başa geçirdi. Bismark gibi yüksek meziyette devlet adamları vardı.
    Fransa ve İngiltere tehdidi; devamlı harblerde kazanılan tecrübeyi de dikkate almak gerekir. Harb nakliyatı için demiryolu, karayolu, hatta hava yolu lazımdır. Harb; sanayi, ticaret, imar ve yetişmiş eleman demektir. Almanya buna muvaffak olmuştur.
    Makinelerin imali ile daha çok tabii kaynaklara ihtiyaç duyuldu. Bundan dolayı Afrika ve diğer memleketlerde sömürgeler kuruldu.
    Essen, Duisburg gibi çelik merkezleri öne çıktı. Ayrıca Almanya’da çok zengin kömür madenleri vardır. O zaman için bu, enerji kaynağı demekti. Geniş ve verimli topraklar; Avrupa’nın, hatta Rusya’nın her tarafına dağılmış kalabalık nüfus; sanat ve kültürde isim yapmış entelektüel bir halk, Almanya’nın refahının âmilleridir.
    1 Ağustos 2017 Salı
  • Sual: Amerikalıların kutladığı şükran günü dinî bir bayram mıdır?
    Cevab: Amerika'ya ilk gelen Avrupalı muhacirlerin XVII.asırda başlattığı bir âdettir. Karaya çıktıklarında kıtlık oldu. Kızılderililerin yardımıyla çabuk yetişen mısır ekerek açlıktan kurtuldular. Mısır hasadı yaptıklarında, Kızılderilileri de davet ederek açlıktan kurtulmanın şerefine hindi kesip ziyafet verdiler.
    2 Ağustos 2017 Çarşamba
  • Sual: İngiltere'nin 1900'lü yıllarda süper güç olduğunu ifade ediyorsunuz. İngiltere bu hususiyetini nasıl kaybetti?
    Cevab: İkinci Cihan Harbi, İngiltere’yi çok hırpaladı. Bundan sonra sömürgecilik devri bitti veya şekil değiştirdi. Global sermaye ABD'yi öne çıkardı.
    2 Ağustos 2017 Çarşamba
  • Sual: 1500’lerden bu yana Amerika’ya göç eden Avrupalıların öldürdüğü Kızılderili sayısı belli midir?
    Cevab: Cinayet, hastalık bulaştırma,  kötü çalışma şartları gibi sebeplerle milyonlarca Kızılderili’nin öldüğü söyleniyor. Burada bir sayı vermek zor; ama yuvarlak hesap 50 milyon civarındadır.
    13 Ekim 2018 Cumartesi
  • Sual: Sizce İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılmak isteme sebebi nedir?
    Cevab: Görünürdeki sebep, Avrupa Birliği mevzuatı ile İngiliz hukukunun birbirine uymaması ve problemler meydana getirmesidir. Görünmeyen sebep, Avrupa Birliği’nin çöküyor olmasıdır. İngiltere, artık kendisini bu birlikte görmekte bir menfaat bulmamaktadır.
    31 Mart 2019 Pazar
  • Sual: İslâmiyetin dışındaki din ve inançlarda ‘hak mezhepler’ mefhumu var mıdır?
    Cevab: Ortodoks, yani doğru yol itikadı vardır. Ama bu, o yolun kendisine taktığı isimdir. Diğerlerinin onu doğru yolda gördüğünü göstermez.
    14 Nisan 2019 Pazar
  • Sual: Fransız İhtilali’nde halktan veya askerlerden hanedanlarına bağlı kalan hiç olmadı mı?
    Cevab: Olmaz mı, bilhassa garp tarafındaki Vendée vilâyetinde isyanlar senelerce sürdü. Fransa’da halkın yarıya yakını hala monarşi sempatizanıdır.  
    25 Temmuz 2019 Perşembe
  • Sual: Fransız ve Bolşevik ihtilallerinden sonra hanedanların akıbetleri ne oldu?
    Cevab: İkisinde de monarşi kaldırıldı. Birincisinde Kral ve kraliçe, Avusturya’ya kaçmak isterken yakalandığı için idam edildi. Hanedanin diğer mensupları İngiltere'ye kaçtılar. Rusya'da ise Beyazlar Çarı kurtarmak istedikleri için Bolşevikler çar ve ailesini öldürdüler. Hanedanın diğer mensuplarından sağ kalanlar, İngiltere ve Avrupa'nın diğer memleketlerinde yaşadılar. Napoléon’dan itibaren Fransa’da ve 1990’dan itibaren Rusya’da hanedanın hakları ve malları kısmen iade edildi.
    8 Ekim 2019 Salı
  • Sual: Bir hocamız 18. Asırda Portekiz’in süper güç ve dünya limanlarında tek söz sahibi olduğunu; Umman’dan kalkan geminin Singapur’a Portekizlilerden ruhsat almadan gidemeyeceğini söyledi. Doğru mudur?
    Cevab: Portekiz 16. asrin ikinci yarısına kadar dünya denizlerinin liderlerindendi. Ama Vâdisseyl Muharebesi ile tarihten silindi. Portekiz diye bir devlet kalmadı. Bir asır sonra tekrar kuruldu ise de, eski halinden eser kalmamıştı. Bu asırda denizlerde artık İngiliz hâkimiyeti görülmektedir.
    12 Ekim 2019 Cumartesi
  • Sual: Fransızlar Frankların torunları olduğuna göre, nasıl Latin oluyorlar?
    Cevab: Bir Germen kavmi olan Franklar, yerli halkla karışarak Fransız milleti ve lisanı meydana geldi. Bu cemiyette, Germen değil; Latin kültürü hakimdir.
    14 Aralık 2019 Cumartesi
  • Sual: Fransız İhtilali için milliyetçilik cereyanını uyandırdı denilir. Halbuki kralın haksızlıklarına karşı yapılmıştı. Herhangi bir etnik grubun Fransa’da muhtariyet için isyan etmediği biliniyor. Şu halde Fransız İhtilali nasıl milliyetçilik cereyanını uyandırmıştır?
    Cevab: Meselenin cevabı uzundur. Fransız İhtilali'nin sebebi bahsettiğiniz şeyler değildir. Bunlar millete yutturulan sebeplerdir. Fransa’da ihtilal evvelinde halk hiç de fakir değildi. Siyasi baskı yoktu, hatta darbe günü Bastil Zindanı basıldığında sadece 7 tane adi mahkuma rastlandı. Hakiki sebep otorite değişikliğidir. Asırlardır süre gelen ananelerin yıkılmasıdır. Fransa İhtilali, İtalyan İhtilali, Rus İhtilali, Türkiye İhtilalinin hep Masonlar tarafından yapıldığı, bizzat kendileri tarafından itiraf edilmiştir. Daha sonra Avrupa'daki ve dünyadaki bütün kavimler tahrik edilerek ulus devlet projesi yürürlüğe sokuldu. Böylece imparatorluklar, krallıklar, monarşiler, dolayısıyla gelenek, din alt üst oldu. İhtilalin milliyetçi tesiri budur.
    13 Mart 2020 Cuma
  • Sual: İngiltere’nin hem resmi dini Hıristiyanlık olmasına rağmen, eşcinsel evlilik gibi Hıristiyanlıkta da günah olan bazı şeylerin resmen tanınmasının sebebi nedir?
    Cevab: Demokrasi icabı hükümet bu işleri takmamaktadır. Kilisenin gücü, XVI.asırdan beri zayıftır.
    1 Nisan 2020 Çarşamba
  • Sual: Avrupa Birliği'nin dağılması, global sermaye ve global güçlerin nüfuzunu daha fazla arttırmasına sebep olur mu?
    Cevab: Avrupa Birliği’ni kuran da dağıtmak isteyen de zaten global sermaye ve global güçlerdir.
    17 Mayıs 2020 Pazar
  • Sual: İkinci Dünya Harbi’nden sonra Sovyet Rusya’nın çok güçlenmesinin sebebi nedir?
    Cevab: Britanya başbakanı Churchill ve Amerika başkanı Roosevelt, Nazilere karşı elbirliğiyle Sovyet diktatörü Stalin’i desteklediler. Roosevelt’in annesi Yahudi idi. Bunun da tesiriyle Nazilere olan düşmanlığı, aklını örttü. Yahudi müşavirleri de bunda tesirli oldu. bunların bir kısmının komünist olduğu sonradan ortaya çıktı. Dünyadaki Slav-Cermen dengesinden; Panslavizm siyasetinden habersizdi. Tarih bilmezdi. Nazi düşmanlığını, Alman düşmanlığı olarak anladı. Nazilerden de tehlikeli olan Sovyetleri dünyanın başına bela yaptı. Küçümsediği, belki de kıskandığı Churchill’in ikazlarını bile dinlemedi. Avrupa’ya Amerikan düşmanlığı tohumlarını ekti. Amerika’ya hep şüpheyle bakan Avrupa Birliği’nde bunun rolü oldu. Komünizmin cihanşümul hale gelmesinde, başta Roosevelt olmak üzere Amerika’nın bitmez tükenmez gafları rol oynamış; Soğuk Savaş devrinde Washington, adeta Moskova’ya çalışmıştır. Bu sebeple aslında büyük bir iktisatçı olan Roosevelt, bazı tarihçiler tarafından “6 bin yılın budalası” kabul edilir.
    24 Mayıs 2020 Pazar
  • Sual: Napolyon devri ve Fransız ihtilâli hakkında kitap tavsiye edebilir misiniz?
    Cevab: Piyasada çok kitap vardır. Albert Sorel’in Fransa İhtilali iyidir Napolyon hakkında Emil Ludwig’in biyografisi vardır.
    24 Mayıs 2020 Pazar
  • Sual: Kral Arthur efsanesi gerçek midir?
    Cevab: Efsanedir. Ama bu efsanenin çıktığı Brötonlar, Kuzey Fransa menşeli Keltlere mensup bir halk olup, Angllar ve Saksonlar adaya gelmeden evvel burada hâkimdi. Sonra batıya, bugünki Galler mıntıkasına sürüldüler.
    30 Mayıs 2020 Cumartesi
  • Sual: Osmanlı padişahlarını “Kadın düşkünü” olmakla itham eden bir kesim, niye İngiltere Kralı VIII. Henry’den hiç bahsetmez? Getirdiği yeni mezhepte tek eşlilik mi esastır?
    Cevab: VIII. Henry’yi de beğenmeyen çoktur. Ama muktedir bir hükümdardı. Yeni getirdiği mezhebin papaya bağlılık haricinde Katolikten pek farkı yoktur. Tek evlilik esastır. Boşanma belli şartlarda caizdir.
    30 Mayıs 2020 Cumartesi
  • Sual: Bildiğim kadarıyla İngiltere en güçlü günlerini 3 tane kadın devrinde geçirmiş. İngiliz tahtında şark kültürünün aksine kadınların kraliçe olup bu denli tesirli olması İngiltere’ye ne kazandırıp ne kaybettirmiştir?
    Cevab: Lex Salica denen eski Alman verasetinde kadınların tahta çıkması mümkün değildir. Fransa ve Almanya böyledir. İngiltere, İsveç ve Rusya’da, ayrıca İspanya, Hollanda, Lüksemburg’da kadın hükümdar görülmüştür. İngiliz hükümdarlarından en parlak devre sahip olanların Kraliçe I. Elizabeth, Victoria ve II. Elizabeth olması enteresandır. Ama bunun sebebi İngiltere’de sistemin oturmuş olmasıdır.
    30 Mayıs 2020 Cumartesi
  • Sual: İngiliz kraliyet ailesinin Alman orijinli olmasının sebebi nedir?
    Cevab: 1688 ihtilali neticesinde doğan İngiliz anayasa geleneğine ve 1701 tarihli Act of Settlement’a göre kralın Katolik olmaması lazım iken, Stuart hanedanından son kral II. James’in Katolik dininden vazgeçmemesi üzerine, iki Protestan kızı sırasıyla hükümdar oldular. Nihayet 1714’de en yakın Protestan vâris olan ve Kral II. James’in halasının kızının oğlu Hanover elektörü Georg, I. George adıyla parlamento tarafından tahta çıkarıldı. II. James’in Katolik soyu Fransa’da yaşamaya devam etti ve kendilerini tahtın hakiki varisi olarak gördüler.
    5 Haziran 2020 Cuma
  • Sual: Hitler, II. Cihan Harbi’nde Türkiye’yi işgal edip, Azerbaycan-Bakü petrollerine ulaşsaydı, harbin neticesi ve dünyanın istikbali değişebilir miydi?
    Cevab: Değişebilirdi. Ama kanaatimce sadece harb biraz uzardı. Çünkü Amerika işin içine girdikten sonra, Hitler’in yıllarca süren bir harbden galip çıkması çok zordu.
    5 Haziran 2020 Cuma
  • Sual: II. Cihan Harbi’nde Hitler ile Stalin ittifak yapıp, Batı bloğuna karşı harekete geçebilir miydi?
    Cevab: Geçebilirdi. Baştan zaten ittifak yaptılar. Fakat ikisi de megaloman olduğu için, Polonya'nın taksimi aralarını bozdu. Bu ittifak devam etseydi, harb daha da uzar ve yıkıcı olurdu.
    5 Haziran 2020 Cuma
  • Sual: Papazların evlenmesi yasak olduğuna göre, tarihte çocuğu olan papalar nasıl izah edilir?
    Cevab: Din adamlarına evlenme yasağı asırlar sonra ortaya çıkmıştır. Bundan sonra yine evlenip çocuk sahibi olduktan sonra kiliseye intisap eden papalar olmuş; bazı papaların ise gayrimeşru çocukları dünyaya gelmiştir.
    13 Haziran 2020 Cumartesi
  • Sual: Kimileri, İngiltere’de kraliçenin sembolik olduğunu; kimileri de dünyayı kraliçenin idare ettiğini söylüyor. Hakikat nedir?
    Cevab: 3 asırdan beri İngiltere’de hükümdar semboliktir. Kraliçenin kanunları veto etme salahiyeti vardır; ama 1710’dan beri kullanılmamıştır. Bunun gibi anayasa sisteminde hükümdara ait görünen salahiyetlerin çoğunu kraliçenin kullanması imkânsız gibidir. İktidar, seçimle gelen parlamento ve bu parlamentoda ekseriyeti elinde bulunduran başbakanın elindedir. Ellerinde geniş araziler tutan soyluların da nüfuzu az değildir.
    13 Haziran 2020 Cumartesi
  • Sual: III.Haçlı seferinde Kral Richard’ın İngiltere’deki tahtını kaybetme ihtimali çıkmasaydı Kudüs’ü geri alabilir miydi?
    Cevab: Pek muhtemel değildir. Fransa Kralı Philip ile arası bozulmuştu. Kendisinin askerliği iyi; fakat siyaseti zayıftı.
    20 Haziran 2020 Cumartesi
  • Sual: Almanlar Hitlerle ve Nazilerle olan bağlantılarını nasıl kuruyor?
    Cevab: Almanlar, maziyle yüzleşti. Kötülük yaptıklarından özür dilediler; kısmen telafi ettiler. Şimdi Nazi rejimi talebelere karanlık bir devir olarak okutulur. Nazileri övmek suçtur. Halktan soyunda Nazi olanlar kendilerini saklar.
    21 Temmuz 2020 Salı
  • Sual: Batı insanı İslâmiyete bu kadar paralel olan bazı huyları nasıl kazandı?
    Cevab: Taassuptan uzaklaştıkça analitik düşünmeyi öğrendiler. Müslümanlığa tarafsız baktılar. Güzellikleri alıp tatbik ettiler. Kaldı ki aklın yolu birdir ve her din güzel huylu olmayı emreder. Dinler bozulsa bile, bu ahlaki prensipler varlığını devam ettirir.
    20 Ağustos 2020 Perşembe
  • Sual: Portekiz’deki Capela dos Ossos kilisesi kemiklerden yapılmıştır. Sosyal medyada bunun Müslüman kemikleri üzere inşa edildiği paylaşılmaktadır. Doğru mudur?
    Cevab: Belli aralıklarla Müslüman kemiklerinden yapılmış kilise resimleri paylaşılır. Bunlar kilise mezarlığına gömülmüş ölülerdir. Yer darlığı sebebiyle zaman zaman çıkartılır ve bu şekilde tertiplenir. Kilise mezarlığına vaftiz edilmeyen birinin gömülmesi bile caiz değildir. Hiç Müslümanın kemiğinden kilise yapılır mı?
    20 Ağustos 2020 Perşembe
  • Sual: Avrupa, daha 18. asra kadar sokakları pislik içinde, delileri yakan, daha ortalarda Einstein, Kepler gibi bilim adamları yok iken, nasıl aydınlanma çağı yaşamış? Nasıl sanayi inkılabı yapabilmiş?
    Cevab: Aydınlanmadan kasıt, fikrî aydınlanmadır. Protestanlığın yayılması, Kilise’nin nüfuzunun azalması, Avrupalıların merakı, denizcilik, keşifler, Amerika kıtasının altınlarının ve hammaddesinin Avrupa'yı akışı, buna bağlı olarak sanayi inkılabı, nüfusun artması Avrupa’yı ilerletmiştir. Bu ilerlemede Yahudi entelektüellerin de rolü çoktur.
    29 Eylül 2020 Salı
  • Sual: Kraliçe Victoria’nın torunları Avrupa tahtlarına iken aralarında cihan harbinin çıkması şaşırtıcı değil mi?
    Cevab: Hükümdarların siyasi rolü düşüktür. Harbe, hükümet ve sair güçler karar verir. İngiltere’de Foreign Office ve War Office; Almanya’da generaller memleketi harbe sürüklemiştir. Hepsinin ardında global sermaye tabii.
    29 Eylül 2020 Salı
  • Sual: Avrupa’da bazı şahısların asalet unvanları kullandığı görülüyor. Bu devirde buna izin veriliyor mu?
    Cevab: Bunlar şövalye, sir, lord, baron, kont, marki, dük, prens gibi feodaliteden kalma asalet unvanlarıdır. Bunlar ve isimleri memleketten memlekete değişir. Avrupa’da insan hakları ve tarihe hürmet olduğu için Fransa gibi cumhuriyetin kalesi hükûmetler bile izin veriyor. Monarşilerde bu unvanlar zaten tabiidir. Avrupa’da asiller unvanlarını kullanabilir; unvanlara ait mülklerde tasarruf edebilir; buna dair mevzuattan istifade edebilir. Ancak bu unvanlar –İngiltere haricinde- onlara siyasi bir güç tanımaz.
    29 Eylül 2020 Salı
  • Sual: Avrupanın bugünki kültür müktesebatına erişebilmek için Müslüman âlimlerin tercümelerinden, İslâm dininin ve ilimlerinin sistematiğinden faydalandıklarını ve Arapça öğrendiklerini okuyoruz. Peki bu kitaplar, Yunanca’dan Süryanice’ye, oradan Arapça’ya tercüme edilirken; bunu Avrupa neden yapmamış; direkt kaynağa yönelememiştir?
    Cevab: O zaman o potansiyele sahip değillerdi. Kilise, cemiyet hayatına hâkimdi ve bu gibi şeylere menfi bakıyordu. Sosyal, siyasi ve iktisadi problemler de buna imkân vermemişti. Haçlı seferlerinden sonra, şark ile temas arttıkça, bu alaka da arttı. O eski kitapların çoğunun orjinalleri kaybolmuştu.
    29 Ekim 2020 Perşembe
  • Sual: İngiltere Kralı V.George, akrabası olan Çar II.Nikola’nın İngiltere’ye iltica etmesini neden temin etmedi?
    Cevab: İngiltere’de hükümdarın siyasetteki rolü en sonda gelir. Bu mesele hükümette konuşulmuş; o zamanki karışıklıklar sebebiyle mümkün olmamış; sonra da hükümet, Sovyetlerle münasebet kötüleşmesin diye vazgeçmiştir.
    10 Kasım 2020 Salı
  • Sual: Şamar oğlanı tabiri nereden gelmektedir?
    Cevab: Prens yaramazlık yaptığı zaman, onun yerine arkadaşı olan bir çocuk cezalandırılır. Prens, o çocuk ceza almasın diye yaramazlık yapmaz. Bu bir tabirdir; Osmanlılarda şamar oğlanı diye bir tatbikat yoktur.
    10 Kasım 2020 Salı
  • Sual: Prens Charles için Müslüman olduğu iddiaları doğru ise, annesi öldüğü zaman tahta çıkmasına izin verirler mi ya da VIII.Edward’ın başına gelen onun da başına gelir mi?
    Cevab: Bilinemez. Bu, resmî değildir; sadece Kıbrıslı Nazım Efendi ve çevresinin iddiasıdır. İngilizler oportünisttir, faydaya bakar. Gerekirse her şeyi sineye çeker.
    10 Kasım 2020 Salı
  • Sual: Avusturya şansölyesi, yani başvekili Prens Metternich nasıl bir şahsiyetti? Osmanlılara bakışı nasıldı?
    Cevab: İyi bir diplomat ve güçlü bir politikacı idi. Sempatiyle bakardı.
    21 Kasım 2020 Cumartesi
  • Sual: 19. asırda Balkanlarda kurulan devletlerin ekserisinin başına neden Alman asıllı idareciler getirilmiştir?
    Cevab: Osmanlı Devleti’nden istiklalini alan Yunanistan, Romanya ve Bulgaristan, hatta Belçika tahtına bazı Alman hanedanlarından prensler getirilmişti. Bunlar Alman oldukları için değil, nötr, yani süper devletlerin hepsinin kabul edeceği tarafsız ailelerden oldukları için bunlar hükümdarlığa getirilmiştir.
    19 Aralık 2020 Cumartesi
  • Sual: Martin Luther’in, Kanuni Sultan Süleyman tarafından desteklendiği ve fonlandığı doğru mu?
    Cevab: Bunlar mübalağalı ifadelerdir. Elbette ki Osmanlı hükümeti, Luther’in Avrupa’daki sosyal ve siyasi birliği bölmesinden memnun olmuştur ve belki de desteklemiştir. Buna dair müşahhas vesikalar elde değildir. Buna dair bazı neşriyat yapılmıştır.
    16 Şubat 2021 Salı
  • Sual: Bizans İmparatoru II. Manuel hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
    Cevab: Ciddiye alınacak birşey değildir. Manuel’in hatıraları diye bir kitap yoktur. Ona atfedilen bazı mektuplar vardır. İkinci Manuel amansız bir Osmanlı ve İslam düşmanı olarak tanınır.
    13 Mart 2021 Cumartesi
  • Sual: İngiltere’de siyasi sistemde hükümdarın rolü var mıdır?
    Cevab: Kağıt üzerinde bazı salahiyetleri olsa da şu anda tamamen semboliktir. İngiltere’de parlamento ve hükümet; perde arkasında ise Foreign Office ve War Office’in sözleri geçer.
    22 Nisan 2021 Perşembe
  • Sual: Roma İmparatorluğu’nun bu kadar uzun devam etmesinde en ehemmiyetli sebep nedir?
    Cevab: Adalete; an’aneye ve liyakata verdikleri ehemmiyet.
    31 Mayıs 2021 Pazartesi
  • Sual: Bizans, Rum mu, Latin mi idi?
    Cevab: Bizans, yani Şarki Roma İmparatorluğu, gayet tabii olarak Latin karakterli idi. Ama tebaa, askerler çeşit çeşit milletlere mensuptu. Zamanla Bizans’ın karakteri Latinlikten Yunanlığa döndü. Heraklius’tan itibaren resim lisan Yunanca oldu. Bu sebepledir ki Araplar ve onların tesiriyle Türkler Bizans’a Rum demiştir ki, Romalı demektir.
    30 Temmuz 2021 Cuma
  • Sual: Derin devlet kimdir?
    Cevab: Bunlar, gizli kapaklı âyinler yapan tapınak şövalyeleri gibi görülemez.  Dünyanın hemen her yerinde derin devlet denince kast edilen, % 90 bir takım memurlardır, yani istihbarattır.  Gizlilik ve dokunulmazlık perdesi arkasında çalışan, kimseye hesap vermek zorunda olmayan devlet memurlarıdır. Bunların çoğunun idarecilerinin kim olduğu bilinmez; ama vardır. Derin devlet, esas itibariyle 20.asrın ilk yarısının mahsulüdür.  1930'ların devleti yücelten, etnosantrik faşizminin kalıntısıdır. Evvela İngilizler, sonra Almanlar, sonra da Amerikalılar böyle teşkilatlar kurdu; bunları hikmet-i hükümet ve emniyet gibi bahanelerle dokunulmazlık perdesine büründürdüler. Bunların ne yaptıkları bilinemez, hatta sorgulanamaz. Finans ve militer cihetle teminat altına alınmışlardır. Bunları kuranlar, şurasını ihmal ettiler, belki de bilerek böyle hareket ettiler: Böyle mesuliyetsizlik halesiyle donatılan müessese, balon gibi şişmeye başlar. Mesela cezasız adam öldürme salahiyeti verilirse, yaptıklarından ötürü kimseye hesap vermeme imtiyazı tanınırsa bunu eninde sonunda kullanır. Kullandıkça açlığı artar; salahiyet sahasını, bütçesini ve kadrosunu büyütmeye bakar. Öyle bir nokta gelir ki devletin gizli ve bilinmez organları; görünenlerden ve bilinenlerden daha güçlü; sayıca ve teşkilatça daha şümullü hâle gelmeye başlar. Vatan, millet, halkın iyiliği gibi mücerred mefhumlarla, faaliyetlerini perdelemeyi âdet edinir. Bunlar ya alıştıkları için, ya manipüle edildikleri için ya da kendilerini ve çevrelerini korumak için, ya da menfaat temini için bu yolda devam eder; statükoyu vermemek için derin mücadelelere girişirler. Ancak derin devlet prensipleriyle uzlaşan, boyun eğen, onunla uyumlu çalışabilenler, görünürdeki idareciler arasına girebilir. Buna karşı çıkanlar; hainlikle, bölücülükle, gericilikle suçlanır. Bir müddet sonra insanlar ya korkudan susar; ya da kanıksar. Bu noktada artık demokrasiden, insan haklarından söz etmek abes olur.
    14 Kasım 2021 Pazar
  • Sual: İngiltere tarihine dair tavsiye edebileceğiniz bir eser var mı?
    Cevab: Jeremy Black, Kısa İngiltere Tarihi; Niall Ferguson, İmparatorluk.
    19 Mayıs 2022 Perşembe
  • Sual: Avrupa kelimesinin aslı nedir?
    Cevab: Eski Sami lisanında gün batımı demektir. Fenikeli bir kraliçenin ismidir.
    19 Mayıs 2022 Perşembe
  • Sual: Bugün Latinceye en yakın/benzeyen lisan İtalyanca mıdır?
    Cevab: Roma İmparatorluğu’nda konuşulan Latince, Barbar istilası üzerine zayıfladı. Sadece birkaç eyalette askerler, rahipler ve kolonizatörler tarafından konuşuldu. Bunlar da Germen kelimelerinin tesiri altına girdi. Böylece Fransızca, İtalyanca gibi Latin lisanları teşekkül etti.
    19 Mayıs 2022 Perşembe
  • Sual: 1453 yılından önce Bizans sarayında hangi dil konuşulurdu?
    Cevab: Sarayda ve halk arasında Rumca (Yunanca) konuşulurdu. Bu, saraylıların veya halkın Yunan ırkından olduğunu göstermez.
    4 Haziran 2022 Cumartesi
  • Sual: Amerika’daki jüri sisteminin kaynağı İslam hukuku mudur?
    Cevab: İslamiyetin tesiri olduğunu söyleyenler varsa da doğru değildir. İngiltere’de tahkik değil, itham sistemi cari olduğundan, ceza davasının görülmesi bir hukuk davasını andırır. Magna Charta ile tanınmış bir Common Law kaidesi, her İngilize, ceza ve hukuk sahasında bütün fiillerinin hesabını eşitleri huzurunda verme hakkını bahşeder. Nitekim Kral I. Charles buna dayanarak parlamentoda muhakeme edilmesine karşı çıkmıştı.
    8 Haziran 2022 Çarşamba
  • Sual: Tarihte Bizans imparatorluğu diye bir tarif olmadığı doğru mudur?
    Cevab: Doğrudur. Aslı Roma İmparatorluğudur. 4.asırda ikiye ayrılınca Doğu Roma ve Batı Roma diye anıldı. Bizans, Nearoma’nın, yani İstanbul'un eski ismidir (Bizantion). İstanbul’un fethinden sonra, Osmanlıların bu imparatorluğun varisi olarak görülmemesi ve Mukaddes Roma-Germen İmparatorluğu'nu öne çıkartmak için Alman tarihçilerinin Doğu Roma için Bizans tabirini kullandığı bilinmektedir. 1557’de Alman tarihçi Hieronymus Wolf, Corpus Historiæ Byzantinæ diye bir kitap yazdı. Bizans tabirinin bilinen en eski istimali budur. Belki daha önce de kullanılmıştır, ama biz bilmiyoruz. Bu kitabın 1648’de Fransızcası basılınca Fransız entelektüelleri arasında Bizans tabiri moda oldu. XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonra popülarite kazandı. Galat-ı meşhurdur. Doğu Roma için kullanılmasında mahzur yoktur.
    22 Temmuz 2022 Cuma
  • Sual: Sırbistan ile Karadağ aynı ırktan mıdır?
    Cevab: İkisi de ayın ırktandır. Ancak Karadağ’da şimalde Katolik, cenupta Ortodokslar yaşar. Arnavutlar haricinde, kültür olarak da Sırbistan’dan farklıdır. İtalyan orjinliler vardır. Ama XIX. asırdan itibaren güçsüz olduğu için, Sırbistan ile beraber hareket etmiştir. Sırbistan ile beraber Rusya’nın kontrolünden çıkarmak ve Rusya’nın Akdeniz’e inişini engellemek için Karadağ’ın istiklali teşvik edilmiştir.
    22 Temmuz 2022 Cuma
  • Sual: İsviçre’nin Lozan, Cenevre, Zürih gibi daha büyük şehirleri olduğu halde neden Bern gibi küçük ve ehemmiyetsiz bir şehir başşehir seçilmiştir?
    Cevab: 1848’de temsilciler meclisi ve senato Bern’i federal hükümetin ikametgahı tayin ettiler. Adem-i merkeziyetçilik ifadesi olarak Luzern, Lausanne ve Zürich’e başka federal müesseseler yerleştirildi. Bugün Lozan, Federal Mahkemenin (anayasal son merci), Zürih, Federal Üniversitesi’nin, Luzern Federal Sigorta Mahkemesinin ve sanat müesseselerinin merkezleridir. Üç Federal Anayasadan (1848/1874/2000) hiçbirinde “başşehir” ifadesi geçmez. İdari ve Meclis Kanunlarında “başşehir” ifadesi değil, “federal şehir”/“Bundesstadt” ifadesi yazılı. 1848 anayasasında İsviçre “Staatenbund”=Devletler Birliği (teşbihte hata olamazsa bugünün AB’si gibi) iken, 1874 anayasası ile “Bundesstaat”=federal devlet oldu. Bugün dahi idari mevzuat ve parlamento kanunlarında Bern için “başşehir” değil “federal şehir”=Bundesstadt yazar. Bakış açısı farklıdır. İsviçre’de Bern’e diğer Avrupa ülkelerinin başşehiri gördüğü gibi bakılmıyor. Sadece Federal Hükümet ve Federal Meclisin bulunduğu şehirdir. O kadar. Daha fazlası değildir. Bugün Bern’e halk nezdinde başşehir denmesi diğer Avrupalılara bir şeyleri anlatabilmek içindir. Yoksa onların bildiği gibi bir “baş”şehir değildir. Bern’in başşehirliği, Federal Başkan “Bundespräsident“ gibidir. İsviçreliler için her sene başka bir bakanın istemeyerek üstlendiği bu görev “primus inter pares” olarak diğer bakanların üstünde ek bir salahiyet vermez. Sadece dışarıdan gelen üst düzey misafirleri karşılamak gibi protokoler vazifeleri vardır. “Başşehir” ifadesi resmî yazılarda kantonların merkez şehirleri için kullanılır. Zürih zaten ekonomik merkez ve protestan liberalizminin ideolojik merkezlerinden olduğu için kabul edilmezdi. Buna bir de siyasi gücün eklenmesine, diğer kantonlar, bilhassa bu devletin kuruluşunda güç kaybeden Katolik kantonlar izin vermezdi. Cenevre Protestanlığın merkezlerinden ve Frankofon olduğu için Alman ve Katolik kantonlar tarafından kabul edilmezdi. Güçlü olanı daha da güçlendirmek 19. asır kurucu İsviçrelilerin mantığına ters idi. Protestan ekseriyetin yaşadığı Bern her iki lisanın kullanıldığı ve Ortaçağ eski rejiminde güçlü devletçik olsa da, Napolyon inkılabı ile eskimiş rejim olarak güç kaybettiği ve diğerleri tarafından rakip/tehdit olarak görülmediği için Federal Hükümet ve Meclis orada ikamet edebilir denildi.
    22 Ekim 2022 Cumartesi
  • Sual: Kraliçe Marie Antoinette, “ekmek bulamazlarsa, pasta yesinler” dedi mi?
    Cevab: Hayır. Bu tabir Ruso’nun bir romanında geçiyor. Cumhuriyet devrinde kraliçe için uyduruldu.
    19 Kasım 2022 Cumartesi
  • Sual: İngiltere sömürgeci ve zalim bir devlet iken, masum kanları üzerine kurulmuş bir ülkenin kraliçesini methetmenize mana veremedim?
    Cevab: Programları ve yazıları, kafasındakileri tasdik ettirmek için değil, bir şeyler öğrenmek için dinlemek ve okumak lazımdır. Kraliçe, İngiltere’de sembolik bir mevkidedir. Tarihte ve şimdi olup biten hadiselerde doğrudan rolü yoktur.
    20 Kasım 2022 Pazar
  • Sual: İngilizlerin İslam düşmanlığından bugün ne anlamak lazımdır? İngilizlerden kasıt nedir? Düşman olan bütün İngiliz halk mı? Bürokrasi mi? Hariciyesi mi? İngilizler halen İslama düşmanlık mı yapıyorlar? Kraliçe/kral gece gündüz İslam düşmanlığına mı çalışıyorlar?
    Cevab: İngiliz dış siyasetine hakim olan güç mihrakları kast edildiği açıktır. XIX.asrın ikinci yarısından, XX.asrın ilk çeyreği sonuna kadar İngiltere dünyanın en büyük sömürge imparatorluğu idi. Bu sömürgelerin bir kısmı müslüman beldeleri olduğu gibi, gücü elinde tutmak için müslüman beldelerine hakim olmak ve sömürge müslümanları üzerinde manevi nüfuzu olan Osmanlı halifesinin nüfuzunu kırmak icap ediyordu. Bu asırdaki İngiliz siyaseti bunun üzerine kurulmuştur. Halbuki XVII.asırdan itibaren İngiltere evvela İspanya, sonra da Rusya tehlikesine karşı hep Osmanlı Devleti ile iyi münasebetler kurmuş ve sürdürmüş. Hatta 1854 Kırım Harbi’nde Rusya’ya karşı Osmanlılarla omuz omuza çarpışarak binlerce askerini kaybetmiştir. Sonra siyasetini tamamen değiştirerek Osmanlı hilafetinin yıkılması üzerine kurmuş; nihayet buna muvaffak olmuştur. Sömürgelerinden çekilirken bile, yerlilerden kendisi gibi düşünen ve yaşayan kişileri başa geçirmiştir. Kadıyanilik gibi bölücü fırkaları ve kişileri desteklemiş, yüzüne güldüğü müslümanların gücünü baltalamaya çalışmıştır. Abdürreşid İbrahim Efendi’nin Âlem-i İslâm kitabının ikinci cildinde, İngilizlerin İslam Düşmanlığı diye bir serlevha vardır. Orada der ki: “Hilâfet-i İslamiyenin bir an evvel kaldırılması, İngilizlerin birinci düşünceleridir. Kırım muharebelerine sebep olmaları ve burada Türklere yardım etmeleri hilafeti mahvetmek için bir hile idi. Paris Muahedesi, bu hileyi ortaya koymaktadır. Her zaman Türklerin başına gelen felaketler, hangi perde ile örtülürse örtülsün, hep onlardan gelmiştir. Bu siyasetin temeli, İslamiyet'i yok etmektir. Bu siyasetin sebebi, İslamiyet'ten korkmalarıdır. Müslümanları aldatmak için, satılmış vicdanları kullanmaktadırlar. Bunları İslam alimi, kahraman olarak tanıtırlar.”

    Ancak bu, dini bir hüküm değildir; dünyevi bir tespittir. Dünyevi tespitler, bir alim ve veli tarafından da ileri sürülse zamanla değişebilir. Bu sözü söyleyenlerden Seyyid Abdülhakîm Arvasi, latin harfleriyle din kitabı yazılmasını veya milletvekili olunmasını caiz görmemiş; ama talebeleri zamanın ve ihtiyaçların değiştiğini nazara alarak buna cevaz vermiştir. Abdülhakim Efendi’nin bu sözüyle, zamanında sahte kahramanlara ve hamaset edebiyatına aldanan bazılarını tarihi gerçekleri görmek üzere ikaz ettiği bir hakikattir. “İslâmiyet’in en büyük düşmanı İngilizlerdir. Bütün ordusu ile donanması ile müstemlekelerden topladığı sayısız altınları ile hâsılı bütün imparatorluk kuvvetleri ile İslâmiyete yaptığı zarar, ikinci derecede kalmaktadır. Ondan daha korkunç İslâm düşmanı zamanın (1940) hükümetidir. Daha da kötüsü Şemseddin Günaltay gibi din adamlarıdır. Bunların dine ve millete verdiği zarar yanında, İngilizin yaptığı hiç kalır. İngilizler bu memleketi işgal edip müstemleke yapsa, bunların verdiği zararı veremezdi. Zira İngilizler Müslümanlarla uğraşmaz, İslâmiyetle uğraşır. Bunlar, hem Müslümanlarla, hem İslâmiyet ile uğraşıyorlar” buyurdu. Başka bir zaman İngilizler hakkında: “İslâm düşmanı olduğu halde, bilmeksizin İslâm ahlâkına en yakın Avrupalı millet” buyurdular. Müslüman doğup da işi Müslümanlığa düşmanlıkta bitirenlerle kıyaslayıp, bazı Avrupalıların, küfürlerine rağmen insaf gösterdiklerini söylerlerdi.Sağlam karakter kazanmak ve hedefe ulaşmak, maziye yaslanarak mümkün olur. İngilizler, ananelerine gösterdikleri hürmet asyesinde muvaffak olmuşlardır. Bu, İslami bir vasıftır. İslamiyetin hükümlerine uyanlar, ahirette fayadsı olmasa bile, dünyada bunun mükafatını görürler. Bu, değişmez bir hakikattir.

    Milletlerarası münasebetler dostluk veya düşmanlığa değil, menfaat üzerine kuruludur. Nitekim 1918’den itibaren İngiliz imparatorluğu zayıfladı; 1945’te ise iyice çözüldü. Öyle ki II. Cihan Harbi’nin galibi olduğu halde, mağlup gibi zarar gördü. Sömürgelerini kaybetti, maddi ve insani kaynaklarını tüketti. Daha sonra Sovyetler, ondan sonra da Almanya İslam düşmanlığında İngiltere’yi kat kat geçmiştir. Şu anda ise Müslümanlara sistemli düşmanlık edenler, global sermayenin bir kısmıdır. Kurmak istedikleri yeni dünya nizamı ile İslamiyet'in (faiz, tesettür gibi) asli prensipleri çatıştığı için böyle bir siyaseti takip etmektedirler. Herkes bilir ki İngiltere'de hükümdar sembolik mevkidedir, icranın içinde değildir. İngiltere’nin siyasetini parlamento ve hükümet kadar, askerler ve hariciyeciler tespit eder. Nitekim 1918-1922 arasında, İngiltere’nin Türkiye siyasetinde hükümet farklı, askerler farklı düşürüyordu, askerlerin dediği oldu. Şu anda İngiltere’nin böyle bir siyaseti olmadığı için, yorgan gitti, kavga bitti hesabı, artık böyle bir düşmanlıktan pratik faydası yoktur. Nitekim yeni Türkiye’nin kurulmasında İngiltere mühim bir rol oynadığı için, 1923’ten beri Türkiye’nin en yakın dostu İngiltere olmuş, en ufak bir kriz yaşanmamıştır. Geçen asırda İngiliz hükümdarları, dünyanın en büyük müslüman devlet hükümdarı olarak görülürdü. Zira en kalabalık müslüman teba, İngiltere’nin hakimiyetinde yaşardı. Bu sebeple İngiliz monarkları, İngiliz hükümetinin aksine umumiyetle Müslümanlara karşı mülayim bir siyaset içinde olmuşlardır.

    20 Kasım 2022 Pazar
  • Sual: Dünya tarihi ve Avrupa tarihi üzerine tavsiye edeceğiniz kitap var mıdır?
    Cevab: Dünya tarihi, hatta Avrupa tarihi tek bir kitaptan öğrenilmez. Piyasada çok sayıda kitap var. Hepsi çeşitli cihetlerden ve kendi zihniyetleri çerçevesinde ele almışlardır. Hepsinden haberdar olmak mümkün değildir. Türkçesi matbu kitaplar arasında Wells’in Kısa Dünya Tarihi ve Charles Seignobos’un Avrupa Milletlerinin Mukayeseli Tarihi meşhur ve hoştur.
    21 Ocak 2023 Cumartesi
  • Sual: Cadı avı, kadını aşağılayan Ortaçağ’ın karanlık bir çağ oluşuna delil değil midir?
    Cevab: Evet, cadı avı kadınlara karşı açılmış bir harb gibidir. Onları alçaltmayı, şeytanlaştırmayı, sosyal statülerini ellerinden almaya hedefleyen planlı bir teşebbüstür. Sonra bundan istifade ile eve bağlı burjuva kadınlık ideallerini tahakkuk ettirmek için kullanılmıştır. Burjuva ideallerine göre, erkek cemiyete, kadın eve attir. Ancak cadı avının Ortaçağ ile alakası yoktur. Gerçi Ortaçağ’da da kadın imajı çok parlak değildir. Cadı avı, Yeniçağ’ın mahsulüdür. 150 sene devre devre alevlenen bir çılgınlıktır. 1630’lara kadar ortalığı kasıp kavurmuştur. Cadılık mefhunu 1484 senesinde Papalık tarafından bir dinden çıkma sebebi olarak ortaya atılmıştır. Cadı avının isteri krizine dönüşmesi, matbaanın bulunmasıyla olmuştur. Eskiden biri bir şey yazdığı zaman, elle duvarlara asılıyor, fazla yayılmıyordu. Ama matbaanın bulunmasıyla, binlerce basılan zırvalar bütün Avrupa’ya yayılıyordu.. 1486’da basılan Heinrich Kramer’in Maleus Maleficarum (Cadı Çekici) isimli kitap, o zamanlar best-seller olmuştu. Decameron ve Canterbury Hikayeleri’nden ve Rabelais da hikayelerinden de anlaşlacağı üzere bu devirdeki kadın imajı 3 hususiyet etrafında döner: Şehvet düşkünü, zeki ve entrikacı. İktidar hırsına sahiptirler. Erkeklerden daha zekidirler. Bunun için erkekleri manipüle ederek herşeyi yapabilirler. Daniel Defoe’nin Moll Flanders romanı, fahişelikten hırsızlığa her türlü ahlaksızlığı yapan beş koca eskitmiş bir kadını anlatır. Kadın imajının olabildiğince düzelmesi, burjuvazinin hakimiyetini iyice kurduğu XIX. asırdadır.

    26 Ocak 2023 Perşembe
Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
  • TR
  • EN
© 2019
  • Anasayfa
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • - Aktüel
    • - Akademik
    • - English
    • - Arabic
    • - Diğer Diller
  • Programlar
    • - Televizyon
    • - Radyo
    • - Youtube
  • Yazışmalar
    • - Tüm Sualler
    • - Sual Başlıkları
    • - Sual Gönder