Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • Aktüel
    • Akademik
    • English
    • Arabic
    • Diğer Diller
  • Programlar
    • Televizyon
    • Radyo
    • Youtube
  • Yazışmalar
    • Tüm Sualler
    • Sual Başlıkları
    • Sual Gönder
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • - Aktüel
    • - Akademik
    • - English
    • - Arabic
    • - Diğer Diller
  • Programlar
    • - Televizyon
    • - Radyo
    • - Youtube
  • Yazışmalar
    • - Tüm Sualler
    • - Sual Başlıkları
    • - Sual Gönder

Sual Başlıkları

“Cenaze”

için arama neticeleri gösteriliyor
  • Sual: Bir arkadaş babasının yurt dışındaki kemiklerini Türkiye’ye getirdi. Tekrar cenaze namazı kılınabilir mi?
    Cevab: Hanefî ve Mâlikî mezhebinde ancak cenaze namazı kılınmamış cenazeye kabrin başında kılınır. Bir daha kılınması mekruh olur. İmam Ahmed bin Hanbel’e göre cenaze namazını kaçıran, kabri başında bir aya kadar kılabilir. Bu bazı Şâfiî ulemasının da kavlidir. Bazı ulema ölü çürümedikçe kılınır dediler. Ebediyyen kılınır da denildi.
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Fıkıh kitaplarında “Defnden sonra düâ edilir. Sessiz olarak Kur’ân-ı kerîm okunur. Yüksek sesle okumak mekrûhdur” buyuruluyor. Kabristanda yüksek sesle Kur’an-ı kerim okumak mahzurlu mudur?
    Cevab: Bu İmam Ebu Hanîfe hazretlerinin kavlidir. İmam Muhammed hazretleri mekruh olmadığını buyurmaktadır. Fetvâ da böyledir. (Muhîtü’l-Burhânî) Büyüklerimizi kabirde yüksek sesle Kur’an-ı kerim okurken ve okuturken gördük.
    5 Ağustos 2010 Perşembe
  • Sual: Osmanlıların yaptığı gibi mezar taşlarında motiflerin ve desenlerin bulunmasının câiz olmadığını işittim. Osmanlı yaptıysa bir bildiği vardır diye düşündüm. Bunun aslı var mıdır?
    Cevab: İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki: “Kabrin başına eseri kaybolmasın ve tahkir edilmesin diye taş dikip hâcet olursa yazı yazmakta beis yoktur. Bunda amelî icma vardır. Şarktan garba kadar bütün müslüman imamlarının kabirleri üzerine yazı yazılmıştır. Bu, halefin seleften aldığı bir ameldir. Nitekim Rasulullah aleyhisselâm bir taş getirerek onu sütkardeşi Osman bin Mazun'un başı ucuna koydu. ‘Bununla kardeşimin kabrini tanıyacağım ve ailemden vefat edeni bunun yanına defnedeceğim’ buyurdu. Yazı kabri tanımanın yoludur. Ama özürsüz yazı yazmak doğru değildir. Hatta kabrin üzerine Kur'ân-ı kerim veya şiir yahud medhiye mekruhtur.” Bu bakımdan mezar taşı dikmek ve buna mevtayı tanıyabilecek kadar İslam harfleriyle yazı yazmak caizdir. Taş üzerine âyet-i kerîme, mübârek isimler, şiir, medhiye gibi şeyler, Fâtiha kelimesini yazmak, resmini koymak câiz görülmemiştir. Asırlardan beri yazılıyor ise de, kötü bir bid’at olarak vasıflandırılmıştır. Mezar taşına, İslâm harfleriyle ismi ve ölüm hicrî senesi yazılabilir dediler. Mamafih Osmanlı ve daha evvelki Müslüman cemiyetlerin çoğunda mezarlarda nakış ve desen yapılması, çeşitli yazı ve beyitler yazılması âdet olmuştu. Bunun doğru olmadığını söyler, bunu yapanlara söz söylemeyiz. Belki hoş gören âlimler vardır. Osmanlılar sünnet-i seniyyeye uymakta hassas idi. Ancak kimse melek değildir. Hata yapabilir, günah işleyebilir. Osmanlıların yapması da bunun meşru olduğunu göstermez. Mamafih Osmanlıların pek çok iyiliği yanında bu gibi kusurların lafı edilmez.
    10 Ekim 2010 Pazar
  • Sual: Kabrin veya ölünün nakledilmesinin hükmü nedir?
    Cevab:

    İbni Âbidîn hazretleri cenâze bahsinin sonunda der ki: Definden evvel cenazeyi başka yere nakletmek bazılarına göre mutlak surette caizdir. Bir takımları sefer müddetinde aşağı bir yere nakledilebileceğini söylemiştir. İmam Muhammed bunu bir veya iki mil diye kayıtlamıştır. Çünki bir yerin kabristanı çok defa bu mesafeye ulaşır. Onun için fazlası mekruhtur. Nehr sahibi “Zâhir olan budur” demiştir. Definden sonra nakli ise mutlak surette caiz değildir. Bazı sonra gelen âlimlerin şâz takımının buna cevaz vermesine kulak asılmaz. Hazret-i Yakub ve Yusuf aleyhisselamın ecdadının yanında olsun diye Mısır’dan Şam’a nakledilmesi, bizden öncekilerin şeriatidir.

    Nitekim bu hâdise Tevrat’ta anlatılmaktadır: Hazret-i Ya’kûb, Mısır’da vefat etmiş, vasıyeti üzerine oğlu Hazret-i Yûsuf babasının cenâzesini Kudüs yakınındaki Nur mağarasına -bugünki Halîl şehri- götürerek orada dedelerinin yanına defnetmiştir (Tekvin 49/29-33, 50/1-14). Hazret-i Yûsuf, vefat ettiğinde Mısır’da defnedilmiş, ancak dört yüz sene sonra Hazret-i Mûsâ İsrâiloğulları ile beraber Mısır’dan ayrılırken O’nun cenâzesini de vasıyeti üzerine yanlarında götürerek aynı yerde babasının yanında defnetmişti (Tekvin 50/24-26, Çıkış 13/19; Yeşu 24/32). Burada Hazret-i İbrâhîm, Hazret-i Sâre, Hazret-i İshak, Hazret-i Ya’kûb ve Hazret-i Yûsuf beraberce medfundur. Bu rivâyetin benzerini İbn Hibbân, Hazret-i Peygamber’den de nakletmektedir.

    Bazı fakihler bu hâdiseyi delil alarak cenâzenin bulunduğu yerden başka yere nakledilmesine cevaz vermişlerdir. Bazıları ise bu nakillerin adı geçen peygamberlerin vasıyeti üzerine yapıldığını, peygamberlerin vasıyetine riâyet etmenin ise gerekli olduğunu söylemiştir. Fakihlerin ekserisi ise,  bunun eski şeriatlerde câiz olduğunu; Müslümanlar için de şeriat olması için şartların tamam bulunmadığını söylemiştir. Nitekim Hazret-i Peygamber’in “Katledilenleri öldükleri yerde defnediniz!” hadîsi bunu göstermektedir. Hazret-i Peygamber, Uhud harbi şehidlerinin şehid düştükleri yerde defnedilmesini, hatta cenâzelerini Medine getirmiş olanlara da geri götürmelerini emretmişti. Halbuki Medine-i münevvere kabristanı yakındı. Yine Şam’ın fethinde vefat eden Sahâbîler de burada –toplu olarak değil, şehid düştükleri ayrı ayrı yerlerde- defnedilmişlerdi. Hazret-i Âişe, kardeşi Abdurrahman, Medine’ye on iki mil kadar uzaklıktaki Hubşiyy’de (veya Habeşe) vefat ederek Medine’ye getirildiğinde, kabri başında “Allah’a yemin ederim ki, eğer ben öldüğün yerde bulunsaydım, seni öldüğün yere defnederdim” demişti.

    Bununla beraber Sa’d ibni Ebî Vakkas ile Said bin Zeyd, Medine’ye dört mil mesâfedeki Akîk denilen yerde vefat etmişler; cenâzeleri Medine’ye getirilip burada defnedilmişti. Abdullah ibni Ömer de burada vefat etmiş ve kendisinin Seref’de defnolunmasını vasiyet etmişti. Cemel Vaka’sında şehid düşen Hazret-i Talha’nın cenâzesi Medine’ye naklolunmuş; Muaz bin Cebel de bizzat hanımının kabrini açarak cenâzesini nakletmişti. Hazret-i Osman, Mescid-i Nebevî’yi genişletirken buradaki kabirlerin Cennetü’l-Baki’ kabristanına naklini emretmişti. Hazret-i Muaviye’nin de mescidi genişletirken bu yolda hareket ettiği bilinmektedir. Bu iş Sahâbe’nin huzurunda cereyan etmiş ve hiçbiri karşı çıkmamıştı. Hatta Hazret-i Câbir, babasının cesedini bizzat kabrinden çıkarıp bir başka mevkiye naklettiğini haber vermektedir (Tecrid-i Sarih Tercümesi).

    Yukarıda da geçtiği üzere Hanefîlere göre henüz defnedilmemiş bir cenâzenin, bulunduğu yerden uzağa nakli câizdir. Bazılarına göre sefer mesâfesinden yakına, bir görüşte de birkaç mil uzağa nakli câizdir. (İbn Âbidîn)

    Mâlikîler bu konuda biraz daha geniş düşünmekte ve bir maslahat varsa cenâzenin definden önce de, sonra da başka bir yere nakline cevaz vermektedir. Buna göre cenâze, kabri sel sularının basmasından korkulduğu zaman veya bereketi umulan bir mekâna yahud da âilesinin kolayca ziyaret edebileceği bir mekâna, hürmeti gözetilmek şartıyla nakledilebilir. (Muhtasaru Halîl)

    Defnedildikten sonra ise cenâzenin nakli veya yalnız kabrin açılması, bir zaruret olmadıkça câiz değildir. Ancak Abdullah ibni Übeyy, ölümünden sonra Hazret-i Peygamber’in emriyle kabrinden çıkarılmış, Hazret-i Peygamber O’na gömleğini giydirdikten sonra tekrar defnedilmişti. İslâm hukukçuları bundan, bir ihtiyaç ve bir maslahat olduğunda meyyitin definden sonra naklinin câiz olduğu hükmünü çıkarmışlardır.

    Hanefî mezhebine göre, ölü yıkanmamışsa veya kıbleye karşı defnedilmemişse yahud başka bir ölüyü de gömmek için kabir sonradan açılamaz. Ancak defn esnasında kabirde kıymetli bir eşya kalmışsa, kefenin başka birisine âit olduğu sonradan anlaşılırsa ve o da satmaya yanaşmıyorsa, kabrin bulunduğu arâzinin başkasının mülkü olduğu anlaşılırsa veya kabrin bulunduğu yer şuf’a yoluyla alınmışsa, su baskınına veya ecnebi istilâsına maruz kalmışsa, düşmanın tacizinden veya soyguncunun kabri açacağından korkulursa, vahşi hayvanların açma tehlikesi varsa meyyitin mezarı açılıp başka yere nakledilebilir. Yine dar olan bir mescidi genişletmek veya yer darlığı sebebiyle bir başka ölü gömmek maksadıyla, artık kemikleri tamamen çürümüş olan bir meyyitin mezarı açılabilir. Kemiklerin çürüyüp çürümediği konusunda o beldede süregelen âdete nazaran zan kâfidir; bir şüphe olursa ehlihibreye mürâcaat edilebilir. Ayrıca bir nizâ sebebiyle, sözgelişi meyyitin cinsiyeti hakkında bir şüphe varsa, bilirkişi (kâif) incelemesi için mezar açılabilir. Yine gebe bir kadının çocuğunun canlı olduğu hakkında bir şüphe varsa mezar açılarak meyyitenin karnı yarılıp çocuk çıkarılır. (İbn Âbidîn) Hazret-i Yusuf’un cenazesinin nakli bizden öncekilerin şeriatidir. Bizden öncekilerin şeraiti neshedilmedikçe bizim de şeriatimizidir ama burada meyyitin öldüğü yere defnolunması hakkında sünnet vâki olmuştur. Önceki şeriatlere uyulamaz.

    Şâfiî mezhebi bütün bunlara ilâveten, meyyit yıkanmadan veya kefenlenmeden veya kıbleden başka yere müteveccihen defnedilmişse, ya da vasiyet etmişse cenâzenin nakledilebileceğini söylerler. (Tuhfetü’l-Muhtac, Şirvânî Hâşiyesi)

    Mâlikî mezhebi de, bir maslahat varsa defnedildikten sonra ölünün bir yerden bir başka yere naklini câiz görür. (Muhtasaru Hâlîl)

    Hanbelî mezhebi, definden sonra cenâzenin nakli hususunda en geniş görüşlere sahip mezhebdir. Ancak bunlar, ölünün defnedildikten sonra, gömüldüğü yerden daha hayırlı bir yere veya iyi bir kimseye yakın gömülmek için nakledilebileceği hükmünden şehidlerin müstesnâ olduğunu söylerler. (İbn Kudâme, el-Muğnî)

    14 Şubat 2011 Pazartesi
  • Sual: Meyyit ( ölü ) yıkanırken nasıl yatırılması gerekir?
    Cevab: Hasta sekerat hâlinde (ölmek üzere) iken ima ile namaz kılıyor gibi yüzü ve ayakları kıbleye gelecek şekilde yatırılır. Ölüm tahakkuk ettikten sonra soymak üzere sedire ve yıkanmak üzere teneşire yatırıldığında bazıları aynı şekilde yatırılır; bazıları ise kabirdeki gibi sağ tarafı kıbleye gelecek şekilde yatırılır demiştir. Bazıları ise nasıl mümkün ve kolay ise o şekilde yatırılır demiştir. Esah kavil de budur. (İbni Âbidîn, Cenâze; Fetâvâ-yı Hindiyye, Cenâze).
    6 Nisan 2011 Çarşamba
  • Sual: Cenaze namazında selâm verdikten sonra eller aynı anda mı indirilecektir?
    Cevab: Cenâze namazında dördüncü tekbir söylendikten sonra sağa, sonra sola selâm verilir. Kitaplarda ellerin ne zaman indirileceği açıkça bildirilmiyor. Ancak eskilerden bazısı sağa selâm verdikten sonra sağ eli, sola selâm verdikten sonra da sağ eli indirirlerdi. Molla Hüsrev’in Dürer kitabında, kıyam bahsinde diyor ki: “İki ellerini, rükûdan kalkdığı zaman salıverir. Yine Bayram Namazının tekbirleri arasında, iki ellerini salıverir. Sözün kısası, zikri mesnûn (zikr sünnet) olan her kıyamda iki ellerini bağlar. Böyle olmayan her kıyamda da ellerini salıverir”. Bundan anlaşılıyor ki, cenâze namazında, sağa selâm verince, mesnûn (sünnet olan) bir zikr kalmadığı için, iki eli birden indirmek en doğrusudur.
    30 Mayıs 2011 Pazartesi
  • Sual: İkindi namazının farzından sonra tilâvet secdesi yapılabilir mi?
    Cevab: İki çeşit kerahat vakti vardır:
    Bunlardan birincisi güneşin doğduğu, en tepede olduğu ve battığı zamanlardır. Güneşe tapınanlara benzememek için bu vakitlerde hiç namaz kılınmaz. Bundan o vakitte hazırlanan cenazenin namazı, o vakitte okunan secde âyetinin secdesi, o günün ikindi farzı, nafile namaz ve o vakte kayıtlı nezr (adak) namazı müstesnadır. Bu altı çeşitten birincisi kerahatsiz, ikincisi tenzihî kerahatle, üç ve sonrası tahrimî kerahatle sahih olur.
    İkinci çeşit fecrin ağarması ile güneşin doğuşu ve ikindi namazından sonraki zamandır. Bu vakitlerde kılınan bütün namazlar kerahatsiz sahih olur. Yalnızca nafile namaz ile vâcib ligayrihi kısmı namaz kerahatle sahih olur. Bunlardan sehv secdesi dışındakiler kesilip, sonra kaza edilmek gerekir.
    Bunlardan başka aşağıda sayılacak vakitlerde bilhassa nâfile kılmak mekruhtur:
    1-Fecrin ağarmasından sonra, sabah namazının sünnetinden başka; 2-Sabahın farzını kıldıktan sonra; 3-İkindinin farzını kıldıktan sonra, güneş sararmamış olsa bile; 4-Akşamın farzından evvel; 5-Bayram namazından evvel, ne evde, ne câmide;  6-Bayram namazından sonra câmide nafile namaz kılmak mekruhtur. Nezir ve tavaf namazı ile ifsad ettiği nafilenin kazası da böyledir. Ancak tilâvet secdesi ile cenaze namazı böyle değildir. o halde ikindinin farzından sonra tilâvet secdesi yapmak mekruh değildir (Ni’met-i İslâm, Evkât-ı Mekruhe)
    21 Ekim 2011 Cuma
  • Sual: Tanımadığımız birinin cenazesine katılmak uygun mu?
    Cevab: Camiye cenazesi getirlen herkes müslüman kabul edilir. Cenaze namazı kılınır.
    15 Kasım 2011 Salı
  • Sual: Yatırlara para bırakmak, mum, süpürge getirmek, yatırların yanındaki havuza para atmak caiz midir?
    Cevab: Yatırlar yanındaki havuza para atmak, buranın hizmetine bakan türbedara yardım etmek, sadaka vermek demektir. Caizdir, makbuldür. Buraya getirilen mum ve süpürge de yatırın temizliği için kullanılır. Para ise, türbedar için sadaka sayılır. Yatırdaki velinin ruhu için adak yapılır. Böylece dileğinin gerçekleşmesinin kolaylaşacağına inanılır. Dileği gerçekleşince de bu adağını yerine getirir. Bu da caizdir. Mezardakilerin muma, paraya ihtiyacı yoktur. Bunlar fakirlere sadaka edilip sevabı bu mezardakine hediye edilince sevinir ve istifade eder. Mübarek bir zat ise, ruhu yardım eder.
    20 Kasım 2011 Pazar
  • Sual: Ölünün arkasından selâ okumak bid’at mıdır?
    Cevab: İhtilaflıdır. Bid'at diyen de, bid'at değildir diyen de vardır. Okumamak daha iyidir
    23 Aralık 2011 Cuma
  • Sual: Bir kabre iki, üç meyyit konabilir mi?
    Cevab: Zaruret varsa ve önceki ölü çürümüşse, umumî mezarlıktaki böyle bir mezara müteaddit ölüler gömülebilir. Meselâ başka yer olmaması veya çok zor bulunması özürdür. Önceki cesedin kemikleri bir yere toplanır. Araya biraz toprakla tümsek yapılır veya kerpiç dizilir. Sonra yeni ölü konur. Mezar hususî toprakta ise, vârislerden başkası gömülemez. İzin verirlerse gömülebilir.
    26 Mart 2012 Pazartesi
  • Sual: Müslüman olup olmadığı belli olmayan insanın cenaze namazı kılınır mı?
    Cevab: Sünnet olmak gibi Müslümanlık alâmetleri varsa, kılınır. Câmiye getirilen cenazenin namazı hüsnü zan edilerek kılınır.
    26 Mart 2012 Pazartesi
  • Sual: Bedeninin yarısı olmayan insanın cenaze namazı kılınır mı?
    Cevab: Başı veya gövdesinin başıyla beraber yarıdan azı veya başsız yarıdan fazlası bulunmayan cenazenin namazı kılınmaz.
    26 Mart 2012 Pazartesi
  • Sual: Evde veya bir insana ait olan arazide cenaze namazı kılanları işittim. Bu bid’at değil midir? Cenaze namazı kılmak için belli bir mekân var mıdır?
    Cevab: Cadde, meydan gibi umumi yerlerde ve mülk arazide cenaze namazı kılmak mekruhtur. Zira birincide ammenin, ikincisinde hususi şahısların hakkı vardır. Cenaze namazını özürsüz camide kılmak tenzihen mekruhtur. Mescid-i Haram müstesnadır. Cenazeler için hazırlanmış olan ve içinde cenaze namazı kılınması mu’tâd bulunan hususî mescit ve namazgâhlar da müstesnadır. Nitekim şiddetli yağmur gibi bir özre mebni cenaze cemaat mescidi içine dahi alınabilir. Cenaze namazını mezarlıkta kılmak dahi lâyık olmaz. (Nimet-i İslam)
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: İmam bir cenaze namazı kılmaya başladıktan sonra başka bir cenaze musallaya getirilmiş olsa ilk cenazenin namazı sonra gelen cenazeye kifayet eder mi? İkinci için yeniden mi kılınır?
    Cevab: Etmez. Ayrıca kılınır. (Nimet-i İslam)
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: İmam cenaze namazı kıldırırken cenaze imamın göğsü hizasında durmazsa imamın kıldırdığı namaz caiz olur mu? Mutlaka lazım olan bir durma biçimi bildirilmiştir?
    Cevab: İmamın cenazenin her hangi bir cüz’ü önünde durması lâzımdır. Cenazenin göğsü hizasında durması ise menduptur. Erkekle kadın arasında fark yoktur. Çünkü göğüs imanın yeridir. Şefaat imandan dolayı yapılır. Cenazeler müteaddit olurlarsa, imam yalnız bir tanesinin göğsü hizasında durur. (Nimet-i İslam)
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Kadınlarla aynı hizada bulunma hali cenaze namazını bozar mı?
    Cevab: Bozmaz, fakat mekruhtur. Muhazatın (bir kadının erkeğin yanında aynı namazı kılması hâlinin) namazı bozması, rükû’lu ve secdeli namazlar içindir. (İbni Abidin)
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Cenaze namazının bazı tekbirlerine yetişemeyen kimse imam efendiyi bekleyip tekbiri imamla mı alacak... Beklemez ve namaza girer girmez tekbir alırsa namazı sahih olur mu?
    Cevab: Cenaze namazına sonradan gelip, imamı iki tekbir arasında bulan kimse, namaza hemen dâhil olmayıp, imamın tekbirini bekler. Namaz bitince, almadığı tekbiri kaza eder. İmamın iftitah tekbirinde mevcut iken, geciken kimse, ikinci tekbirini beklemeden iktida eder. Beklemeden tekbir alırsa, Tarafeyn’e (İmam Ebu Hanife ve Muhammed’e) göre namazı sahihtir. (İbni Abidin)
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: İmamın dördüncü tekbirinden sonra cenaze namazına yetişen kimsenin durumu nedir?
    Cevab: Dördüncü tekbirden sonra gelen kimse, Tarafeyn’e göre cenaze namazına yetişmiş olmaz. İmam Ebu Yusuf’a göre namaza girmiş sayılır. Fetva da böyledir. (İbni Abidin)
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Cenaze namazında birinci tekbirin ve diğer üç tekbirin hükümleri nedir? Bu tekbirlerden birisi terk edilmiş olsa namaz caiz olur mu? Tekbirlerden birini unutup selam veren imam efendi namazı nasıl kurtarır?
    Cevab: Kıyam ve tekbirler namazın rüknüdür. Birinci tekbir hem şart, hem rükndür. Bir tekbir eksik söylense, namaz fâsid olur. Üçüncü tekbirde sehven selâm verirse, dördüncüyü dahi alarak selâm verir. (Nimet-i İslam)
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: İmam efendi dördüncü tekbirden sonra ve selamdan önce dua okumaması gerekirken sehven veya dalgınlıkla dua okumuş olsa, besmele çekse veya ayet okusa, cenaze namazı sahih olur mu?
    Cevab: Dördüncü tekbirden sonra dua etmeksizin selâm vermek zâhir-i mezheptir, Bazıları, «Allâhümme Rabbenâ âtinâ fiddünya haseneten» duasını bir takımları «Rabbenâ lâ tüzi' kulûbenâ» yı okuması lâzım geldiğini söylemişlerdir. Sükût ile dua arasında muhayyer kalacağını söyleyenler de olmuştur. Şu halde selâmdan sonra dua okumanın veya besmele söylemenin namaza zararı yoktur. (İbni Abidin)
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Cenaze namazında çocuk ve deli için üçüncü tekbirden sonra mağfiret duası okunur mu?
    Cevab: Çocuk ve deli için mağfiret duası okunmaz. Onun yerine bedel olan dua söylenir. O da fetevveffehû’dan sonra şöyledir: Allahümmec’alhu lenâ feratan vec’alhu lenâ ecran ve zuhran vec’alhu lenâ şefîan müşeffean. (Nimet-i İslam)
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Çocuğun cenaze namazında niyet bakımından erkek ve dişilik tayin olur mu?
    Cevab: Evet.
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Mevkufat kitabında ölü için birden fazla cenaze namazı kılmak mekruhtur buyuruluyor. Bir cenaze yıkanmadan önce namazı kılınmış sonra da defnedilmiş olsa bu cenazenin namazı yeniden kılınır mı? Yıkanmak için tekrar kabir açılır mı?
    Cevab: Cenaze namazını meyyit yıkanmadan kılmak meşru değildir. Yıkandıktan sonra tekrar kılınır. Cenaze namazı kılınmayarak defn edilmiş ise, yıkanmamış bile olsa, namazı (çürümedikçe) kabri üzerinde kılınır. Definden sonra, kabir açmak, haram olduğu için, meyyitin taharet şartı, sâkıt olmuş demektir. (Nimet-i İslam)
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Cenaze namazı kıldırmakta olan bir imamın abdesti bozulsa yerine başkasını geçirmesi caiz olur mu? Eğer caiz olursa bir sualim daha var. İmamın yerine geçen kimse nereden devam eder. İmam okumaları sessiz yapıyor. Kaldığı yeri nasıl tayin eder?
    Cevab: Cenâze namazında istihlâf câizdir. Esah olan kavil budur. Kaldığı yerden devam eder. İmamın hadesten evvel aldığı tekbir sahihtir. Halef, bu tekbirden sonraki okunacak şeyi okur. (İbni Abidin)
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Kadınlara cenaze namazı kılmaları lazım değilken kılmaları halinde ellerini koyma biçimi namazda olduğu gibi göğüs üzerine mi olacaktır?
    Cevab: Kadın, namaz kılarken ellerini her zaman göğüs üzerine koyar.
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Cenaze namazında üçüncü tekbirden sonra fatihayı besmelesiz dua niyeti ile okuyabiliyoruz. Sehven veya bilmeden besmele çekerek okunsa namaz sahih olur mu? Dua makamında âyet okumak namazı mekruh eder mi?
    Cevab: Cenaze duasını bilmeyen, dua niyetiyle fatihayı okuyabilir. Başında besmele çekmez zarar vermez. Zira besmele de ayet değil, bir cihetten duadır.
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Namazda sübhaneke okunurken "Ve celle senâüke" kısmının okunmayıp da cenaze namazında okunmasının belli bir sebebi var mıdır?
    Cevab: Bu kısım, meşhur rivayette geçmediği için, diğer namazlarda okunmaz. (İbni Abidin)
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Müslüman bir erkeğin gayrimüslim olan karısı, hamile olduğu halde ölse, karnındaki çocuk da İslâm fıtratı üzerine olduğundan, böyle bir durumda cenaze namazı kılınacak mı? Müslüman mezarlığına mı küffar mezarlığına mı defnedilir? Müslüman bir erkeğin Gayrimüslim olan karısı, hamile olduğu halde ölse; karnındaki çocuk da uzuvlar henüz teşekkül etmemiş yani dört aylık olmamış olsa, bu çocuğun uzuvları henüz teşekkül etmediğinden yok hükmünde kabul edilip kadının cenaze namazı kılınmaz kendi batıl dini üzere gömülür demek doğru olur mu?
    Cevab: Doğmamış veya ölü doğmuş cenin için cenaze namazı kılınmaz. Müslümandan gebe kalan zımmî bir kadının nereye defnedileceği ihtilaflıdır. Eshab-ı Kiram üç kavil üzerine ihtilaf etmiştir. Bazıları çocuğunu nazarı itibara alarak müslüman kabristanına defnedileceğini söylemiştir. Bazıları kâfir kabristanına defnedilir, çünkü çocuk karnında olduğu müddetçe onun bir cüzü hükmündedir, demişlerdir. Vâsıle bin Eska’ ise o kadına ayrı bir yerde kabir kazılacağını söylemiştir. İhtiyatlı kavil budur. Sırtı da kıbleye çevrilir. Çünki karnındaki çocuğun yüzü kadının sırtına bakar. Çocuk dört aylık değilse, kadın kâfir kabristanına defnedilir. (İbni Abidin)
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Cenaze namazında dördüncü tekbirden sonra iki tarafa selam vermek ve selam verirken başı sağa sola çevirmenin hükmü nedir?
    Cevab: İki tarafa selam vermek vacibtir.
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Nimet-i İslam kitabında ( Cadde, meydan gibi umumi yerlerde ve mülk arazide cenaze namazı kılmak mekruhtur. Zira birincide ammenin, ikincisinde hususi şahısların hakkı vardır) buyuruluyor. Kişinin kendine mahsus arazisine, yazlığına, kışlığına cenazesini getirtip, cenaze namazını kıldırması da mekruh olur mu? Başkasının mülkü olan arazide mülk sahibinin izni ile cenaze namazı kıldırması mekruh olur mu?
    Cevab: Olmaz. Olmaz.
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: İbni Abidin’de İmamın dördüncü tekbirinden sonra namaza yetişen kimse İmam Ebu Yusuf’a göre namaza girmiş sayılır. Fetva da böyledir buyuruyor. Bu kimse imamın selâmından sonra 4 tekbiri de kaza mı edecek?
    Cevab: Evet. Cenaze kalkmamışsa, münferid kılar gibi kılacak. Cenaze kalkmışsa, sadece tekbirleri alacaktır.
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Cenaze namazında imama sonradan yetişen kimse imam efendinin selamından sonra tekbirlerin kazasını yaparken kıbleye dönmesi veya namazdan hemen sonra yapma gibi şartı var mı? Mesela alamadığı tekbirleri evde v.s alabilir mi?
    Cevab: Hayır. Hemen ve kıbleye karşı alacaktır.
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Secdeli ve rükû’lu namazlarda yanılmalarda secde-i sehv yapılıyor ve namaz kurtuluyor. Cenaze namazında hata eden imamın telafi imkânı var mı?
    Cevab: Vaziyete göre değişir.
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Cenaze namazında, dördüncü tekbir diye üçüncü tekbirde selam veren imam selamdan sonra hemen hatırlasa ve dördüncü tekbiri alsa tekrar selam verse namazı kurtarıyor mu?
    Cevab: Üç tekbirle kılınan namaz fâsid olur. Üçüncü tekbirde sehven selam verirse, hemen dördüncüyü alarak selâm verir.
    3 Nisan 2012 Salı
  • Sual: Cenaze namazında, imam efendi beşinci tekbiri alırsa cemaat de beşinci tekbiri alacak mı? Nasıl yapacak? Beşinci tekbiri alan imam efendinin ve ona ittiba eden cemaatin namazlar sahih oldu mu?
    Cevab: İmam beşinci tekbiri alırsa, cemaat almaz, selâmını bekler. Namaz, kasıt varsa maalkerahe (kerahatle), ve illa (kasıt yoksa) bilâkerahe (kerahatsiz) sahihtir.
    3 Nisan 2012 Salı
  • Sual: Cemaatten biri cenazenin erkek mi kadın mı olduğunu bilemese nasıl niyet eder?
    Cevab: Dua namazın sıhhat şartı değildir ki erkek veya kadına niyetin ayrı olması şart olsun.
    3 Nisan 2012 Salı
  • Sual: Bâliğa olmamış küçük kıza hatun kişi niyeti ile ve baliğ olmamış oğlan çocuğuna er kişi niyetine şeklinde niyet edilirse cenaze namazı sahih olur mu? Bunların niyeti nasıl yapılır?
    Cevab: Bu bir sıhhat şartı değildir.
    3 Nisan 2012 Salı
  • Sual: Mezartaşına Arabî harflerle mi yazı yazılmalıdır? Lâtin harfleriyle yazılırsa mevtâya zararı olur mu?
    Cevab: Mezartaşına Arabî olarak mevtânın ismi ve vefat tarihi yazılacağı; aksi takdirde mevtânın bundan dolayı üzüleceği, kitaplarda yazılıdır.
    6 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Cenaze namazi başlanırken abdesti olmayan kimsenin, cenaze namazına yetişmek için hemen teyemmum ederek namaz kılması caiz midir?
    Cevab: Cenaze ve bayram namazında, kaçırıldığı takdirde bedeli olmadığı için, kaçırmaktan korkan teyemmüm ederek uyabilir.
    6 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Evliyâ kabirlerine gidince, onların ruhlarını arşta mı farz etmeliyiz?
    Cevab: Sâlihlerin ruhu Cennetü’lme'vâ denilen bir yerdedir. Cennet nimetlerinin suretleriyle zevklenirler. Sevenleri ziyaret edince kabirlerine gelip selâma mukabele eder, dualarına âmin derler.
    6 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Âhirette herkes kendi cemaatiyle, kendi hocasının arkasında mı bulunacak?
    Cevab: Kıyamette herkesin dinde tâbi olduğu zâtların arkasında haşredileceği meâlinde bir âyet-i kerime vardır. Tefsirler, bundan mezhep imamlarının kasdedildiğini söylemektedir.
    6 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Bazıları kabristana gider, orada geceleyip, kabirdekiler için koyun keser ve çocuk ister. Bunun dinen hükmü nedir?
    Cevab: Koyun kesip sevabını kabirdeki mübarek zatın ruhuna hediye eder ve bu mübarek zatı vesile kılarak Allahtan çocuk ister. Böyle istigase ve tevessüle, yani dualarının kabulü için aracı yapmaya Ehl-i sünnet izin verir.
    11 Nisan 2012 Çarşamba
  • Sual: İslâmiyetin adlî tıp ilmi hakkındaki hükümleri nelerdir? Hususiyetle otopsi, ölü muayenesi câiz midir? Bugünki doktorların, adlî tıpçıların veya savcıların bu işle iştigal ettiklerini düşünürsek, bu mesleği yapanların mesuliyeti olur mu?
    Cevab: Ölü, bilinmeyen bir hayatla diridir. Hisseder, üzülür ve sevinir. Duyduğu elem de dünya değil, âhiret azabı cinsindendir. Bu bakımdan hadis-i şerifte "Ölünün kemiklerini kırmak, diriyken kırmak gibidir" buyurulmuştur. Otopsi, maddi hakikatin (ölüm sebebinin) ortaya çıkması için yapılır. Bu bakımdan ölü bundan dolayı üzülmez. Aksi takdirde bazıları töhmet altında kalabilir. Suç, cezasız kalabilir. Organ nakli de böyledir. Ancak tıp mekteplerindeki teşrih (anatomi) derslerinde insan kadavrası üzerine çalışma hususunda âlimler ihtilâf etmiştir. Bazıları bunda zaruret bulunmadığını, insana en çok benzeyen hayvan olduğundan bahisle at kadavrası veya mulaj (balmumu) insan heykelleri üzerinde çalışılmasını tavsiye etmiştir.
    16 Nisan 2012 Pazartesi
  • Sual: "Vazife şehidi" tabiri mahzurlu mudur?
    Cevab: Din yolunda hayatını kaybeden müslümana şehid denir. Helâlinden rızık peşinde koşarken ölen müslüman âhiret şehidi sayılır. Kazâda ölen kimse de böyledir
    16 Nisan 2012 Pazartesi
  • Sual: Cenâzede siyah matem elbisesi giymek câiz midir?
    Cevab:

    Cenâze ile çiçek ve çelenk götürmek, bunları mezâr üstüne koymak, mâtem alâmetleri taşımak, yakaya rozet, resim gibi şeyler takmak, gayrımüslimlerin âdetidir. Müslümanların bunları yapması câiz değildir. İbni Mâce’nin bildirdiği hadîs-i şerîfte, “Cenâzeyi yüksek sesle ve ateş, ışık ve başka şeyler taşıyarak götürmeyiniz!” buyuruldu. Ölü için sessiz ağlamak câizdir. Yüksek sesle ağlamak, mâtem tutmak, siyah elbise giymek, siyah perdeler ve rozetler, işaretler asmak, mâtem işâretleri, resmini taşımak câiz değildir. Hazânetü’r-Rivâyât’ta diyor ki, “Cenâzeye ve cenâze çıkan yere siyâh örtmek ve siyâh giyinmek câiz değildir.” Siyah elbise giyinmek sünnettir. Başka zaman siyah giyinmeyip, yalnızca ölüye mâtem saikiyle siyah giyinmenin câiz olmadığı buradan anlaşılmaktadır. Ancak kocası ölen kadının ıddet zamanı olan dört ay on gün için mâtem tutması sünnettir. Bu zamanda mücevher takmaz, süslenmez. İbni Abidin, kocası ölmüş kadının bu zaman zarfında siyah elbise giymesinin dört mezhebde de câiz olduğunu söylemektedir.

    22 Nisan 2012 Pazar
  • Sual: Geçenlerde katıldığım bir seminerde, seminer veren kişi, İslâmiyette telkin diye bir şey olmadığını, bunun diğer İslâm cemiyetlerinde de görülmediğini, bize mahsus bulunduğunu, bunun bir yozlaşma sayılacağını, âdetâ hocaların ölüye kopya verdiğini alaycı bir üslûp ile anlattı. Benim işittiğim ve okuduğum kadarıyla telkin meşru bir şeydir. Bunun hakikatini ve telkinin tarihçesini varsa kaynaklarıyla bildirir misiniz?
    Cevab:

    İmam Gazâlî, kıyâmet ve âhiret hallerini anlattığı Dürretü’l-Fâhire fî Keşfi Ulûmi’l-Âhıre adlı kitabında ve başka ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında hülâsaten şöyle anlatılır: Ölü kabirde uykudan uyanır gibi olur. Kabir yarılıp, Münker ve Nekîr adında iki sual meleği zuhûr eder. Ölüye yakın gelip: “Men rabbüke ve mâ dînüke ve men nebiyyüke”, yani Rabbin kimdir ve dinin hangi dindir ve Peygamberin kimdir? Diye sorarlar. Bunlara doğru cevap verirse, o melekler, onu Hak teâlânın rahmetiyle müjdeleyip giderler. Bundan sonra kıyametin kopacağı ana kadar cennet nimetlerine benzer bir şekilde kabir hayatını sürdürür. Doğru cevap veremezse, kabir azabına duçar olarak kıyamete kadar sıkıntı içinde bekler. Meyyit defnedildikten sonra, Salih bir kimse mezarın başında ölünün yüzüne karşı ayakta durup ölünün ve annesinin ismi ile telkine başlar. Meselâ Ey Ahmed bin Ayşe der. Sonra Allahü teâlânın büyüklüğünü ve ölümün hakikatini anlatan sözler söyler. Ardından kendisine sorulacak sualleri ve cevabını verir.
    Sahabe-i kiramdan Said Ezdî hazretleri anlatıyor: Ebu Ümâme’nin yanına gittim. Ruhunu teslim etmek üzere idi. Bana şöyle dedi: Ey Said! Resulullah aleyhisselâm buyurdu ki, “Sizden biriniz vefat edip defnolunduğu zaman, biriniz başı ucunda dursun ve Ey filan bin filan! desin. Zira ölü duyar. Tekrar böyle desin. O zaman oturur. Ve tekrar böyle söylesin. Ölü, beni irşad eyle; Allahü teâlâ sana rahmet eylesin! der”. Siz de bana böyle yapınız. Bu hadis-i şerifin senedlerini İmam Sekâfî Erbaîn kitabında yazıyor.
    Ölüye telkin vermek, kopya vermek demek değildir. Hadis-i şerifte, "Ölülerinize lâ ilahe illallah demeyi telkin ediniz!" buyuruluyor. Kopya vermek olsaydı, bunun da kıymeti olmamak gerekirdi. Burada telkin bir zikr olarak dirilere emredilmiştir. Telkinde bulunmak sünnet olduğuna göre, işitenlere de fayda verir. Ölü de bunu işitir. Bir kuvvet hâsıl eder. Mecmâ’ul-Enhür, Cevhere gibi fıkıh kitaplarında telkinin meşru olduğu bildirilmektedir. Birgivî Vasıyetnamesi’nde nasıl verileceği yazılmıştır. Ulemâ, çeşitli kitaplar yazarak telkîn vermenin sünnet olduğunu isbat etmiştir. Bunlardan biri Siyam âlimlerinden Mustafa bin İbrahim’in Nûrü’l-yakîn fî-Mebhasi’t-telkîn adlı eseridir. Hicrî 1345’te yazılmıştır. 1976’da İstanbul’da tab olunmuştur. Burada telkin vermeyi emreden ve Taberânî ile İbni Mende’nin rivayet ettiği hadîs-i şerîf vardır. Birgivî’nin Cilâü’l-Kulûb ve Âlûsî’nin Gâliyye adlı eserlerinde de “Resûlullah aleyhisselâm definden sonra telkin vermeği emreyledi. Kendisi de telkin verdi” diyor. Bunlar telkinin kopya olduğunu düşünmemiş de bu seminerci mi düşünmüş? Allah ölenin imanlı olup olmadığını bilmiyor da mı sorgu meleği gönderiyor? O halde bunu da inkâr etmek gerekmez mi? Hâdiseyi bu kadar basite irca eden bir kimse, ancak pozitivistlere aldanmış bir zavallı olabilir. Türklerden başka cemiyetlerde telkinin olmadığını söylemek de yanlıştır. Sadece Vehhabî inanışındakiler telkini inkâr eder. Çünki ruhun diriliğine inanmayıp, öldüğünü söylerler. Hadis-i şerif ile sâbit olmuş bir hâdiseyi göz göre göre inkâr etmek her baba yiğidin harcı değildir.

    24 Nisan 2012 Salı
  • Sual: Mîzânü’l-Kübrâ kitabında diyor ki, “Dört mezheb sözbirliği ile bildiriyor ki, lahdin kabir tarafı, kerpiç dizerek veya hasırla kapatılır. Burasını pişmiş tuğla ile, tahta ile kapatmak mekruhtur”. Bugün cenazelerde meyyit kabri konduktan sonra lâhd mertek denilen tahtalarla kapatılmaktadır. Bu câiz olmuyor mu?
    Cevab:

    İbni Abidin der ki: Lâhdin üzerine kerpiç ve kamış örülür. Kerpiçler kabir tarafından lâhdin üzerine işlenir. Kerpiçlerin aralarındaki boşluklar, meyyitin üzerine bunlardan toprak inmemesi için moloz ve kamışlarla tıkanır. Lâhdin etrafına pişmiş tuğla işlemek mekruhtur. Çünki tuğla ziynettir. Meyyitin ziynete ihtiyacı yoktur. Bir de tuğla ateşte pişmiş şeylerdendir. Binaenaleyh tefâül (yani hayra yormak) için meyyitin üzerine konması mekruhtur. Nitekim kabre doğru ateşle yürümek de mekruhtur. Ulema tuğla ve tahtaları mekruh saymışlardır. Bu, meyyitin etrafında olduğuna göredir. Üstüne işlenirse mekruh olmaz. Çünkü yırtıcı hayvanlardan korur. Buhâra uleması, «Bizim memleketimizde tuğla kullanmak mekruh değildir. Zira arazi zayıf olduğu için buna ihtiyaç vardır.» demişlerdir.
    Netice itibarıyle lâhdin üzerine kerpiç ve kamış örülür. Pişmiş tuğla ve tahta gibi şeyler etrafına konmazsa da üstüne konabilir. Gevşek toprakta, tabut gibi, lâhdin etrafına tuğla ve tahta koymak da câizdir. Nitekim toprak gevşek veya nemli olursa, meyyitin malından bir tabut yapılır. Böyle olmayan toprakta tabut kullanmak bütün ulemanın kavillerine göre mekruhtur. Ancak kadınları, defin esnasında mahremiyeti temin için her zaman tabut ile gömmek caizdir.

    8 Mayıs 2012 Salı
  • Sual: Hâmile kadının kabir ve türbe ziyaret etmesinde bir mahzur var mıdır?
    Cevab: Yoktur. Eskiler kadın korkar da çocuğunu düşürebilir diye kabristana gitmesini hoş görmezdi.
    20 Mayıs 2012 Pazar
  • Sual: Ölünün kabre nasıl koyulacağı âyet veya hadîsle mi sâbittir?
    Cevab: Kabrin dibine kıble ucuna lahd adında bir oyuk yapılır. Ölü bu lahde yüzü kıbleye karşı gelecek şekilde yerleştirilir. Üzerine tahta mertek veya kerpiç dizilir. Bu defin şekli sünnete dayanır. Ölüleri toprağa gömmek ise âyet-i kerimenin emridir.
    28 Temmuz 2012 Cumartesi
  • Sual: Cuma, sahur ve cenâze için salâ vermek caiz midir?
    Cevab: Cuma salâsı âdeti Mısır’da başlamıştır. Hicrî 700 senesinde Mısır Sultanı Melik Nâsır bin Mensûr, Cuma ezânından önce minârelerde salât ve selâm okutmuştur. Sabah salâsı çok eski bir âdettir. İsrâîl Peygamberleri, sabah ezânından önce tesbih okurlardı. Eshâb-ı kirâmdan Mesleme bin Muhalled, Mısır’da vâlî iken, Hicrî 58 senesinde, Halife Muaviye’nin emri ile ilk minâreyi yaptırıp, müezzin Şerhabîl bin Âmir’e sabah ezânından önce salât verdirdi. (Mir’at-ı Haremeyn). Ezândan sonra salât ve selâm getirmek, ilk olarak Hicrî 781 veya 791 senesinde Mısır’da Sultân Nâsır Salâhüddîn’in emri ile başladı. Sonra Cuma günü de okundu. On sene sonra akşam namazının ardından getirildi. Sonra Cuma ve pazartesi geceleri akşam namazı akabinde okundu. Şam'ta buna tezkir derler ki, cuma günü öğle ezanından önce okunan salâ gibidir. Bu bid’at-ı hasenedir. (İbni Âbidin). Hanefîlerin yaşadığı memleketlerde Cuma gecesi yatsıdan evvel; Şâfiî memleketlerinde ise ezanın hemen ardından getirilir.
    Cenâze salâsı hakkında ise ihtilâf olundu: Bazı âlimler “Cenâze olduğunu bildirmek için minârelerde salât okunması muteber kitaplarda yazılı değildir. Şu halde bid’atdir. Okutmamalıdır” demiştir. Buna mukabil İmam Şa’ranî Uhûdü’l-Kübrâ kitabında Abdullah bin Mes’ud’dan naklen ölü için salâ vermenin mahzurlu olmadığını söylüyor. Mısır Başmüftüsü Bahîtül-Mutiî, Ahsenü’l-Kelâm kitabında, salânın cevazına delil gösteriyor. Ölünün ardından salâ verilmesi, cenâze için cemaatin toplanmasını temin maksadına matuftur. Nitekim Hindiyye’de der ki: Ölen kimsenin, akrabalarına ve komşularına ölümünü haber vermek müstehabdır. Böylece, onlar o kimsenin, cenaze namazını kılarak ve ona dua ederek, hakkını eda etmiş olurlar. Cevheretü'n -Neyyire'de de böyledir. Bazı âlimler, bir şahsın ölümünü ilan için, sokakta bağırmayı kerîh görmüşler; bazıları ise, bunda bir beis görmemişlerdir. Serahsî'nin Muhît'inde de böyledir. İbni Abidin Cenaze bahsinde "Öldüğü, komşularına ve yakınlarına bildirilir. Ölen kimse âlim veya zâhid yahut kendisiyle teberrük olunan bir zat ise bazı müteahhirîn âlimleri, cenazesi için sokaklarda ilân yapılmasını iyi görmüşlerdir. Lâkin bu iş onu büyüterek yapılmamalıdır" der. Seyyid Abdülhakîm Efendi, Sefer-i Âhiret Risâlesi’nde, “Vefâtın i’lâm ve işâasına be’s yokdur (Ölümün bildirilmesi ve yayılmasında mahzur yoktur] demektedir.
    2 Ağustos 2012 Perşembe
  • Sual: Cenâzenin başında kendisini öven sözler söylemek, dua etmek ve tabut taşınırken tekbir getirmek câiz midir?
    Cevab:

    Zamanımızda bazı cenâzelerde, cenâze namazı kıldırıldıktan sonra imam veya bir başkasının ölüyü öven sözler söylemesi; sonra dua yapılması; tabut taşınırken de yüksek sesle tekbir alınması âdet olmuştur.
    Hindiyye’de der ki: Cenâze namazı kılındıktan sonra tabutun yanında ayakta dua etmek mekruhtur. Nitekim Zübdetü’l-Makâmât’ta İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin cenâze namazı kılındıktan sonra durup duâ yapılmadan hemen mezarlığa götürüldüğü yazıyor.
    Tabut başında veya kabir yanında nutuk söylemek gayrımüslim âdetidir. Böyle nutuk söylemek, ölüyü kendinde bulunmayan şeylerle övmek câiz değildir. Kendinde bulunan sıfatlar ile de övmekte fayda ve lüzûm yok ise de mekruh olmaz (Hindiyye). Sadece cenâze namazı kılınmadan evvel veya sonra cemaate ölüye olan haklarını helâl etmelerini telkin etmek ve ölüyü nasıl bilirdiniz diye sorarak tezkiye yaptırmak iyidir.
    İbni Âbidin der ki: Cenaze kaldırılırken seslerin yükseltilmesi mekruhtur. Bu sözle cenâzenin üzerinde yüksek sesle ağlamak kasdedilmiş olması muhtemeldir. Veya halk namaza durduktan sonra ölüye yapılan duada sesin yükseltilmesi de kasdedilmiş olabilir. Câhiliyet âdetinde olduğu gibi, ölüyü muhal şeylerle övmek de kasdedilmiş olabilir. Ölünün üzerine sena etmenin, onu vâki şeylerle övmenin esası ise mekruh değildir. Nitekim orada hazır bulunanları rikkate getirip, kalblerini yumuşatıp haklarını helal etmelerine sebep olabilir. Sahih-i Müslim’de geçen bir hadîs-i şerifte  “Hasta veya ölünün yanında hazır olduğunuzda, hayır söyleyin. Zira sizin söylediklerinize melekler âmin derler” buyuruldu.
    Ölüyü defnettikten sonra, birkaç dakika etrafında oturup veya çömelip, Bakara sûresinin başını ve sonunu okumak, meyyit için dua ve istigfar etmek müstehabdır. Papazlar, kabrin yanında ayakta durup okumaktadır. İbâdette gayrımüslimlere benzememek için ayakta değil, çömelip okumak gerekir. Cenâze sırasında, defin ile meşgul olmayanların da ayakta durmayıp, oturması gerekir. Kabrin yanında nutuk söylemek gayrımüslimlerin âdetidir. Defnettikten sonra birkaç dakika etrafında oturup veya çömelip, Bakara sûresinin başını ve sonunu okumak, meyyit için dua ve istigfâr etmek müstehabdır.
    Cenâze sessiz götürülür. Yüksek sesle tekbîr, tehlîl, ilâhîler okumak bid’attir (Halebî, Merâkı’l-Felâh, Ni’met-i İslâm, Şir’atül-İslâm).
    Ölü için sessizce ağlamak câizdir. Yüksek sesle ağlamak, mâtem tutmak, siyah elbise giymek, siyah perdeler, rozetler, işaretler asmak, mâtem işaretleri, resmini taşımak, bando çalmak câiz değildir (Hazânetü’r-Rivâyât). İbni Mâce’nin bildirdiği hadîs-i şerîfte, “Cenâzeyi yüksek sesle ve ateş, ışık ve başka şeyler taşıyarak götürmeyiniz!” buyuruldu.  Siyah elbise giyinmek sünnettir. Başka zaman siyah giyinmeyip, yalnızca ölüye mâtem saikiyle siyah giyinmenin câiz olmadığı buradan anlaşılmaktadır. Ancak kocası ölen kadının ıddet zamanı olan dört ay on gün için mâtem tutması sünnettir. Bu zamanda mücevher takmaz, süslenmez. İbni Abidin, kocası ölmüş kadının bu zaman zarfında siyah elbise giymesinin dört mezhebde de câiz olduğunu söylemektedir.

    7 Ekim 2012 Pazar
  • Sual: Amerika’da yaşayan uzak bir akrabamız orada vefat etti. Oğlu yakılacağını bildirmiş. Kendisine neden yakılmaması gerektiğini ve yapılması icab edenleri nasıl bildirebiliriz?
    Cevab: Kur’an-ı kerimde Mâide suresinin 27-32 âyetlerinde anlatıldığına göre, Hazret-i Âdem’in oğlu Kâbil, kardeşi Hâbil’i öldürdü. O zamana kadar hiç ölüm hâdisesi olmadığı için cesedi ne yapacağını bilemedi. Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi.
    Bu hâdise Tevrat’ta da benzer şekilde anlatılmaktadır. (Tekvin bâb. 24) İnsanların ölülerini toprağa defnetmeleri usulü bu hâdiseden kalmadır ve Hazret-i Âdem şeriatından itibaren bütün semâvî dinlerde tatbik edilmektedir.
    Hazret-i Muhammed buyurdu ki: Hazret-i Âdem’in vefatında melekler kendisini yıkadı. Kefenlediler. Buhurladılar. Tabuta koyup, kendi dinine göre namazını kıldılar. Daha önce kazıp hazırladıkları bir lahde defnettiler. Kabrin üzerine toprak yığdılar. Sonra “Ey Âdemoğulları! İşte bu sizin yolunuzdur” dediler. (Müsnedü Ahmed bin Hanbel, Beyhakî)
    Hazret-i Muhammed aleyhisselâm, ölüleri yıkanmasını, kefenlenmesini, namazının kılınmasını, bir insanın göğsü hizası derinlikte kazılan bir mezara defnedilmesini, üzerine kerpiç veya tahta mertekler konulmasını, üzerine toprak atılmasını, toprağın düz değil, balık sırtı gibi bombeli ve ortası hafifçe oyuk yapılmasını, etrafına taş dizilmesini, başına ölüyü tanıtacak dair bir işaret dikilmesini, cenaze defnedilirken başında Kur’an-ı kerim okunmasını, mezarın zaman zaman ziyaret edilmesini, bunun hem ölüye, hem de yakınlarına faydası olduğunu, ölünün kemiklerinin kırılması, diriyken kırılması gibi ölüye acı verdiğini, bu sebeple günah olduğunu buyurdu. Ölülerini bizzat bu usulle defnetti. Kendisi de böyle defnedildi.
    İnsan ölünce, ruh bedeni terk eder. ma bedenle irtibatını devam ettirir. Mezar, bir nevi ruhun irtibat adresidir.
    Bu sebeple İslâm dininde ölünün bu şekilde gömülmesi kaide hâlini aldı.
    24 Kasım 2012 Cumartesi
  • Sual: Mezarlıkta yetişen meyve yenilebilir mi?
    Cevab: Kabristanda bulunan ağaç, orası kabristan yapılmadan evvel yetişmiş ise, toprak sahibinin mülküdür. Ağacı ve meyvelerini dilediğine verir. Sahipsiz toprak olup, halk tarafından kabristan yapılmış ise, ağaçlar, meyveler ve toprak, önceden gelen âdete göre kullanılır. Ağaçlar, kabristan yapıldıktan sonra yetişmiş ise, bunları diken malûm ise, o kimsenin mülkü olurlar. Bunları ve meyvelerini fakirlere sadaka verir. Dibe düşmüş çürüyecek meyveleri sahibinin izin vermediği bilinmedikçe alıp yemek câizdir. Fakirse her halde yiyebilir. Ağaçlar, kendiliklerinden yetişmiş iseler, diken kimse bilinmiyorsa, hâkimin kararı ile amel olunur. İsterse, sattırıp, parasını kabristanın ihtiyaçlarına sarf ettirir. Vakıf kabristandaki ağaçlar, meyveler, vakfın şartına göre kullanılır. Şartı bilinmiyorsa, hâkimin kararı ile amel olunur. Bugün için şer’î hâkim olmadığından, sahipsiz toprak veya lukata gibi muamele görür. (Hindiyye-Kerâhiyyet bahsi)
    22 Şubat 2013 Cuma
  • Sual: Ölenin borcunu ödemeden miras taksimi yapmak veya miras taksiminde Kur’an-ı kerimdeki hisselere riayet etmemek küfrü gerektirir mi?
    Cevab: Ölenin malından önce varsa borcu ödenir, sonra varsa vasiyetleri yerine getirilir, sonra para ve mal kalırsa varisler mirası paylaşır. Bu, âyet-i kerime icabıdır. Vârisler, mirası paylaşıp, sonra kendi ceplerinden ödemiş iseler de olur. Farzı yapmamak küfr değil, günahtır. İnkâr etmek küfrdür.
    7 Nisan 2013 Pazar
  • Sual: Geçenlerde Antalya’da ölü bulunan bir İngilizin evinden seccade ve mushaf çıktı. Bu kişinin Müslümanlığına hükmedilir mi?
    Cevab: Bir gayrımüslimin müslüman olduğuna Müslüman veya gayrımüslim iki erkeğin veya bir erkek iki kadının şâhidlik yapması hâlinde, şâhidlikleri kabul edilir. Bu kişi Müslüman olduğunu söylerse veya câmide cemaatle namaz kılarsa Müslüman olduğuna hükmedilir. (İbni Abidin, Mürted bahsi) Ölen bir kimsenin Müslüman olup olmadığında tereddüt edilirse, alâmetlere bakılır. Bunlar Bedâyi’de “sünnet olma, kınalı olma, siyah giyinme ve kasık tıraşı olarak zikredilir. İbni Abidin siyah giyinmek müslümanların alâmeti olmaktan çıkmıştır diyor. Diğerleri de bugün alâmet olmaktan çıkmıştır. Şu halde alâmetler de zamana göre değişmektedir. Alâmet bulunamazsa, Müslüman memleketinde ise, yıkanır, cenâze namazı kılınır. Müslümanlarla gayrımüslimlerin cenâzelerinin karışık olduğu yerlerde, ekseriyete bakılır. İki taraf da eşitse, yıkanır; namazı kılınır. (İbni Abidin, Cenâiz bahsi)
    19 Mayıs 2013 Pazar
  • Sual: Ölü doğan çocuk yıkanıp cenaze namazı kılınır mı?
    Cevab: Bir beze sarılıp gömülür; cenaze namazı kılınmaz. Sağ doğup sonra ölmüşse, ismi konur, yıkanır, kefenlenir ve cenaze namazı kılınır.
    15 Haziran 2013 Cumartesi
  • Sual: Bir erkeği hanımının yıkaması câiz midir?
    Cevab: Kadının ölen kocasını yıkaması caizdir; ancak kocanın ölen zevcesini yıkaması Hanefî’de câiz değildir. Zira ölüm ile nikâh biter. Mahremiyet kalkar.
    15 Haziran 2013 Cumartesi
  • Sual: Anne ve babasından birini öldürenin cenaze namazı kılınır mı?
    Cevab: Kısas ile öldürülürse cenaze namazı kılınmaz.
    15 Haziran 2013 Cumartesi
  • Sual: Kabre çiçek dikerken toprağına gübre veya otun ihtiyacı olan maddeleri karıştırmak câiz midir?
    Cevab: Câizdir.
    15 Haziran 2013 Cumartesi
  • Sual: Kabre çiçek dikerken toprağına gübre veya otun ihtiyacı olan maddeleri karıştırmak câiz midir?
    Cevab: Câizdir.
    15 Haziran 2013 Cumartesi
  • Sual: Cenâze evinde, cenaze sahibinin yemek dağıttırması câiz midir?
    Cevab: Cenaze evinden yemek dağıtılması mekruhtur. Komşuların ve yakınların yemek yapıp götürmesi gerekir. Cafer Tayyar vefat ettiğinde Resulullah aleyhisselâm, “Cafer’in evine yemek götürünüz. Şimdi onlar kederlerinden bu işle uğraşacak halde değildir” buyurdu. Komşuların getirdiği yemeği, gelip gidenlere ikram etmek câizdir. Uzaktan gelen misafirler için yemek hazırlamaları da caizdir.
    15 Haziran 2013 Cumartesi
  • Sual: İntihar edenin cenaze namazı kılınır mı?
    Cevab: Kılınır. Kılınmaz diyen âlimler de vardır. Dürrü’l-Muhtâr’da diyor ki: “Kendini öldüren kimse, bu işi kasten bile yapsa, yıkanır ve namazı kılınır. Bununla fetva verilir. Velev ki, günahı, başkasını öldürmekten daha büyük olsun”. Nitekim Hazret-i Peygamber buyurdu ki: “Üç şey sünnettendir: Her imamın arkasında namaz kılmak ki, namazın sevâbı sana, vebâli onadır. Her emir ile cihâd ki, ecri sana, şerri ise onun üzerinedir. Ehl-i tevhidden her ölünün namazını kılmak, intihar etmiş de olsa” (Deylemî). İmam Ebu Yusuf’a göre intihar edenin cenaze namazı kılınmaz. Zira Müslim'de geçtiği üzere Resulullah aleyhisselâm kendini öldüren birinin namazını kılmamıştır. Pek çok âlimler bu Yusuf’un kavlini tercih etmiştir. Ancak İbni Abidin der ki: Hadis-i şerif, intihar edenin cenaze namazının kılınmayacağına delâlet etmez. Zâhire bakılırsa, Resulullah aleyhisselâm başkalarını böyle bir işten menetmek için kılamamıştır. Nitekim Resulullah, borçlunun cenaze namazını da kılmamıştır. Bundan, onun namazını eshab-ı kiramdan da kimsenin kılmamış olması lâzım gelmez. Çünkü onun namazı ile başkasının namazı bir değildir. Anne babasından birini öldüren kimse ile kısas ile öldürülünce ve devlete isyan edip veya eşkıyalık yapıp, muharebe sırasında ölen kimsenin cenaze namazı kılınmaz.
    20 Haziran 2013 Perşembe
  • Sual: Cenazeyi yıkarken dökülen suların, yıkayanın üzerine sıçramasında mahsur var mıdır?
    Cevab: Müstameldir, kaçınmalıdır. Bunun için ölü yıkayanlar önlük giymektedir.
    13 Temmuz 2013 Cumartesi
  • Sual: Su olsa bile cenaze ve bayram namazını kaçırmamak için teyemmüm edilip de, Cuma namazı için edilememesinin sebebi nedir?
    Cevab: Cuma namazının bedeli öğle namazıdır. Bir özür sebebiyle kılınamazsa, öğle namazı kılınır ve Cuma’nın yerine geçer. Ama cenaze ve bayram namazının bedeli yoktur. (Nimet-i İslâm)
    28 Temmuz 2013 Pazar
  • Sual: Cenaze namazında ayakkabıları çıkarmak gerekir mi?
    Cevab: Hiçbir namaz için ayakkabıları çıkarmak gerekmez. Ayakkabı ile namaz kılmak sünnettir. Ancak ayakkabıda necâset olduğu kat’i biliniyorsa, çıkarılır. Necâset ayakkabının altında ise, çıkarılıp üstüne basılır. Ancak ayakkabının altına bevl, şarap gibi necâset bulaştığı iyi bilinir ve bir müddet yürünmüşse, delk ile temiz olur. (Berika, Bid’at ve Vesvese bahsi). Şehir yerlerinde ayakkabıya necâset bulaşması ihtimali pek mevcut değildir. Zira sokaklar şer’en temizdir.
    25 Ekim 2013 Cuma
  • Sual: Kocası ölen kadının bir sene evden çıkmaması lâzım mıdır?
    Cevab: İhdâd, yani 1 sene süslenmeyip fazla gezmeyip kocasına yas tutması sünnettir.
    26 Ekim 2013 Cumartesi
  • Sual: Trafik kazâsı ve kanser gibi hastalıklardan ölen şehid midir?
    Cevab: Evet.
    8 Aralık 2013 Pazar
  • Sual: Gayr-i müslim bir kişiye taziyeye gitmek caiz midir?
    Cevab: Evet.
    30 Aralık 2013 Pazartesi
  • Sual: Müslüman bir kimse, ölmüş bir gayr-i müslimi yıkayabilir mi?
    Cevab: Evet.
    30 Aralık 2013 Pazartesi
  • Sual: Kadınların kabir ziyareti yapması caiz midir?
    Cevab: Kadınların kabir ziyareti yüksek sesle ağlamaya ve ağıt yakmaya vesile olabileceğinden dolayı yasaklayan hadisler olmakla beraber, âlimler zaman zaman ziyaret etmelerine cevaz vermiştir.
    30 Aralık 2013 Pazartesi
  • Sual: Cenaze namazını kadınlar da kılabilir mi?
    Cevab: Evet.
    30 Aralık 2013 Pazartesi
  • Sual: Kadınlar cenaze namazında erkekler ile aynı hizada olursa erkeklerin namazı bozulur mu?
    Cevab: Hayır.
    30 Aralık 2013 Pazartesi
  • Sual: Cenaze toprağa koyulmadan veya toprak atılmadan Kur’an okuyup veya sadaka verip ruhuna göndermek doğru mudur?
    Cevab: Evet.
    24 Nisan 2014 Perşembe
  • Sual: Mektubat-ı Ma'sûmiyye’de (1/11) “Âdet olarak, riyâ, gösteriş olarak değil de, Allah rızâsı için fakirlere yemek, sadaka verip, sevablarını meyyitin ruhuna göndermek, iyi olur ve büyük ibâdet olur. Fakat bunun belli gün veya gecede yapılması için güvenilir bir haber yoktur” buyuruluyor. Fıkıh kitaplarının cenâze bahsinde ise, "Ölü evinden yemek, helva dağıtılması mekrûh ve çirkin bir bid'atdir. Birinci, üçüncü, yedinci gibi günlerde helva, çörek gibi şeyler yapmak ve kabr başında yemek dağıtmak ve hâfızları, hocaları, mevlidcileri toplayıp, okutup yemek vermek mekruhtur" diyor. Bu iki ifadeye göre, meyyitin ruhu için nasıl yemek verilmelidir? Bid'at olan sadece bunları belli günlerde yapmak mıdır? Yoksa hemen defnden sonra kabri başında veya ölü evinde dağıtmak da mı bid'attir?
    Cevab: İkinci ifadeye göre, ta’ziye zamanlarında, yani hemen sıcağı sıcağına ölü evinden yemek verilmesi uygun değildir. Zira hadis-i şerifte ölü evine başkalarının yemek getirmesi tavsiye edilmiştir. Aksi takdirde, sünnete muhalif oluyor. Birinci ifade ise, her zaman ölünün ruhu için yemek ve sadaka verilebilir; ancak zaman tayin etmemelidir, diyor. Ölü evine uzaktan taziyeye gelen misafirlere, evde yemek ikram edilmesi ise buna girmez; caizdir.
    24 Nisan 2014 Perşembe
  • Sual: Fıkıh kitaplarının cenaze bahsinde, kabrin bir karıştan yüksek olmaması gerektiği yazıyor. Bunun hükmü nedir?
    Cevab: Sünnete muhaliftir. Gösteriş için değil de, kabrin korunması için yüksek yapmak câizdir.
    24 Nisan 2014 Perşembe
  • Sual: Mezardan çiçek koparmanın vebali nedir?
    Cevab: Uygun değildir. Yeşillik, mezarda yatana fayda verir.
    3 Mayıs 2014 Cumartesi
  • Sual: Bebeklerin göbek bağı kesildikten sonra ne yapılır?
    Cevab: Gömülür.
    3 Mayıs 2014 Cumartesi
  • Sual: Modern câmiaya mensup kişilerin cenazeleri niçin Teşvikiye Câmii’nden kaldırılıyor? Câmide masonik işaretlerin olduğu doğru mudur?
    Cevab: Bilemeyiz. Buraya yakın oturdukları için olsa gerek. Teşvikiye Câmii’ni Sultan Abdülmecid yaptırmıştır. Şehrin, buraya doğru genişlemesini teşvik maksadıyla yeni semtler kurmuş; bu ve başka câmileri yaptırmıştır. Böyle mübalağalı şeylere itibar etmemelidir.
    23 Kasım 2014 Pazar
  • Sual: Eyüb’de teleferiğe binince kabristanın üzerinden teleferikle geçmiş olunuyor. Bu şekilde kabirlere basmadan üzerinden geçmek caiz mi?
    Cevab: Kabirlere özürsüz basmak mekruhtur. Burada basılmış olunmuyor.
    22 Şubat 2015 Pazar
  • Sual: Bir müslüman aklını kaybederse, âhiretteki vaziyeti ne olur?
    Cevab: Aklını kaybetmeden önceki hâline göre muamele görür.
    27 Mart 2015 Cuma
  • Sual: Selçuklu ve Osmanlılarda mumyalama iç organlar çıkarılıp ilaçlanıp tekrar koyulmak suretiyle mi yapılıyor? Bu, şer'an caiz midir?
    Cevab: Eski Türk geleneği icabı, cesed çürümesin veya geç çürüsün diye hususi ot, ilaç ve tütsülerle tahnit edilir. Bu caiz ve ölünün geç çürümesi için tedbir almak dinen mustehabdır. İç uzuvların çıkarılıp bedenin saman ile doldurulduğu Mısır mumyalamasından farklıdır.
    29 Mayıs 2015 Cuma
  • Sual: “Fatih Sultan Mehmet Han vefat ettiğinde taht kavgası vardı. Cenazesi odada unutuldu. 19 gün öyle kaldı. Cesed çürümüş ve kokmuştu. Yanına gitmeye kimse yanaşmadı” diyorlar. Doğru mudur?
    Cevab: Cenaze unutulmadı. Padişah cenazesi unutulacak bir cenaze değildir. Ama sıradan biri gibi de defnedilemeyeceği âşikârdır. O zamanın seyahat şartlarında yeni padişahın payitahta gelmesi beklendi.
    29 Mayıs 2015 Cuma
  • Sual: ‘Peygamberimiz kabir ziyaretini men etmiş; sadece vefatına 2 yıl kalınca izin vermiştir’ diyenlere ne denir?
    Cevab: Hazret-i Peygamber, önceleri kabir ziyaretine izin vermezdi. Çünkü ölülerin çoğu müşrik idi. Müşrikler ziyaret edildiği zaman, ziyaret edene manevî olarak zarar verir. Zira kalbler arasında irtibat kurulur. Kimyadaki ‘birleşik kaplar kanunu’ gibi, birinin kalbinde bunan feyz veya zulmet, karşıdakine intikal eder ve ikisinin kalbinde de eşitlenene kadar bu devam eder. Ancak daha sonra müslümanlardan da ölenler olunca, Hazret-i Peygamber kabir ziyaretine izin vermiş ve bizzat kendisi de kabir ziyareti yapmış; kabir ziyaretini hem ölünün ruhunun şâd edilmesi ve hem de ziyaret edenin ibret alması için tavsiye buyurmuştur. Ölü, kendisini ziyaret edeni tanır ve sevinir. Ölünün ruhu için Kur’an-ı kerim okumak, tesbihat yapmak, sadaka vermek, kabrin üzerine yeşillik dikmek çok sevaptır ve ölünün ruhu bunlardan istifade eder.
    16 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Çok yakın zamanda annemi kaybettim. Ruhunun nerede ne yaptığını merak ediyorum.
    Cevab: Müminlerin ruhları, kabirde hesap verdikten sonra, Cennetü’l-Me’vâ denilen bir yerdedir. Burada cennet nimetlerinin suretleriyle oyalanır, hoş bir hayat yaşar. Ruhu, dünyaya gelebilir, kendi gibi olanlarla görüşebilir, ailesini ve evini ziyaret edebilir. İmansızların ruhları ise kabirde siccin denilen bir azap içindedir, hiçbir yere gidemez. Kıyamete kadar böyle kalır
    16 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Vehhabi itikadında olup da vefat eden yakınımıza dua ve hatm-i tehlil hediye edilir mi?
    Cevab: Zâhiren Müslüman olan herkesin ruhuna hayır ve hasenat hediye edilebilir. Bid’at itikadında olmak, büyük günahlardandır. Ehl-i sünnnet itikadına göre, büyük günah işleyen müslümandır, ehl-i kıble tekfir edilemez.
    16 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: 3 ay önce annemi kaybettim. Sık sık rüyama gelirdi. Ama geçenlerde rüyamda benden bir ilacını bulmamı istiyordu; ama ben üşengeçlikten erteliyordum. Halbuki hastalığı sırasında böyle bir şey hiç yapmadım. Bu neye delâlet eder?
    Cevab: Ziyaret etmeli, ruhuna okumalı ve sadaka vermelidir.
    30 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Bid’at ehli olmak şehâdete engel midir?
    Cevab: İmanı olan, zulmen öldürülür ise şehid olur. Bid’at, neticede bir günahtır.
    6 Eylül 2015 Pazar
  • Sual: Ölüyü morga koymak caiz midir?
    Cevab: Bir mecburiyet yoksa hayır. Zira ölü, tıpkı canlı gibi elem ve ıstırap çeker.
    6 Eylül 2015 Pazar
  • Sual: Hazret-i Peygamber’in cenazesine kaç kişi katılmıştır?
    Cevab: Pazartesi vefat etmiş. Çarşamba günü defnedilmiştir. Cenaze namazını üç gün boyunca yüzlerce kişi münferiden kılmıştır. Defninde kaç kişinin bulunduğu malum değildir. Gaslinde 8-10 kişi bulunmuştur.
    6 Eylül 2015 Pazar
  • Sual: Yol kesen müslüman eşkiyanın ve devlete baş kaldıran müslüman isyancının üzerine cenaze namazı kılınır mı? 
    Cevab: Dârülislâmda savaşırken öldürülür ise kılınmaz.
    17 Eylül 2015 Perşembe
  • Sual: Cenaze namazı selam vermeden bitirilebilir mi?
    Cevab: Cenaze namazında iki tarafa selam vâcibdir. (Nimet-i İslâm)
    28 Eylül 2015 Pazartesi
  • Sual: Bir Müslümanın vasiyetnamesinde yazması lazım gelen hususlar var mıdır?
    Cevab: Varsa kul ve Allah borçlarını yazması farzdır. Bunun dışında fakirlere mal sadaka vakıf arkasından Kur'an okutulması, sadaka verilmesi vs gibi hususlarda borçlarından geri kalan kısmın üçte birini geçmeyecek şekilde vasiyette bulunmak meşru ve müstehabdır.
    17 Aralık 2015 Perşembe
  • Sual: İstanbul gibi kalabalık yerlerde önceden defn yapılmış olan kabir yerinin üstüne araya beton perdeleme yaparak yeni birini daha defnediyorlar. Böyle bir şey uygun mudur? Uygunsa belli bir zaman geçmesi gerekir mi?
    Cevab: Münasip değildir. Ölü çürüyüp toprak olunca üzerine başkası gömülebilir. Bu zaman, yere göre değişir.
    2 Ocak 2016 Cumartesi
  • Sual: Sahabe ve evliyaların makamı ve mezarı olduğundan bahsediliyor. Mezarları varken neden makamları yapılmıştır?
    Cevab: Bir peygambere, sahabiye, evliyaya atfedilen birkaç kabir olabiliyor. Çok zaman geçtiği için kati olarak birisi gösterilemiyor. Bunlardan birisi hakikat, diğerleri makamdır. Umumiyetle evliyanın hayatında bulunduğu, kaldığı veya manevî olarak ruhunun tecelli ettiği yerlere makam deniyor.
    16 Şubat 2016 Salı
  • Sual: Son zamanlarda okuduğuma göre Karacaahmed, Zincirlikuyu, Aşiyan, Nakkaştepe, Maçka, Merkezefendi gibi mezarlıklara Sabetayistler de gömülüyor. Bunlar müslüman mezarlıklarından nasıl ayırt edilir? Akrabalarımızı buralara defnetmek caiz midir?
    Cevab: Bu şuurda olanlar, Bülbülderesi’nde olduğu gibi, aynı mezarlıkta, ama ayrı yere gömülüyor. İslâmiyet zâhire bakar. Müslüman mezarlığına gömülmüşse, müslüman olduğu kabul edilir.
    16 Şubat 2016 Salı
  • Sual: İslâm hukukuna göre kimlerin cenaze namazı kılınmaz?
    Cevab: Na’şının çoğu mevcut olan Müslümanın cenaze namazı kılınır. Ana babasını öldüren kimse, kısasen öldürülürse, cenaze namazı kılınmaz. Eşkıya, çatışmada öldürülürse yine cenaze namazı kılınmaz. İntihar edenin cenaze namazı esah kavle göre kılınır.
    18 Nisan 2016 Pazartesi
  • Sual: Cenaze olduğu zamanlarda, camilerde tesbihat yapılmıyor. Caiz midir?
    Cevab: Tesbihat şahsa kalmıştır. Yapmaya mani yoktur. Terkedilmez. Zira tesbih sünnet, cenazeyi geciktirmemek ise müstehabdır. Sünnet, müstehaba tercih edilir.
    26 Nisan 2016 Salı
  • Sual: Saygı duruşunun ve tabuta karanfil atmanın dinen mahzuru var mıdır?
    Cevab: Mecbur kalınınca yapmak caiz olur. Tabutun ve kabrin üzerine çiçek, çelenk vs atmak, koymak bid’attir. Müslüman âdeti değildir, kaçınmalıdır. Kabrin üzerine çiçek ve yeşillik dikmek sünnettir.
    26 Nisan 2016 Salı
  • Sual: Hazret-i Peygamber’in cenaze namazını sadece 17 kişinin kıldığı doğru mudur?
    Cevab: Hazret-i  Peygamber Pazartesi günü vefat etti. Çarşamba günü defnedildi. Bu arada sahabiler parça parça gelip namazını kıldılar. Bu zaman zarfında yüzlerce, binlerce kişi ayrı ayrı cenaze namazı kıldılar.
    10 Haziran 2016 Cuma
  • Sual: Ramazanda vefat edenler için kabir azabı başlamaz. Burada kabir azabına kabir sorgusu da dahil midir?
    Cevab: Dâhil değildir. Mü’minlerden 9 sınıfa kabir suali yoktur. Bu, onlardan değildir. İmam Süyutî’nin talebesi Muhammed bin Alkamî (v. 929), hocasının Câmî’us-Sagir kitabının şerhinde diyor ki: “Kâfirlere kabir suali olmaz. Mü’minlerden dokuz kimseye de sual olmaz: Şehid, düşman karşısında nöbette iken ölen, vebâ, kolera gibi bulaşıcı hastalıktan ölen, böyle hastalıklar yayıldığı zaman kaçmayıp, sabrederek başka sebeple ölen, sıddîklar, bâliğ olmayan çocuklar, Cuma günü veya gecesi ölenler, her gece Tebâreke suresi [ve Secde suresini] okuyanlar ve ölüm hastalığında İhlâs suresi okuyanlara kabir suali olmaz. Peygamberler de, Sıddîklara dâhildir.”
    27 Ağustos 2016 Cumartesi
  • Sual: Bir terör saldırısında hayatını kaybedenler şehid olur mu?
    Cevab: Bir Müslüman, haksız yere öldürülür ise hükmen şehid olur.
    29 Ocak 2017 Pazar
  • Sual: Osmanlılarda mezar taşlarından, mevtanın hangi mesleğe mensup olduğu anlaşılmaktadır. Genç yaşta ölen oğlum, mektepte bando şefi idi. Mezar taşını nasıl yaptırmak münasiptir?
    Cevab: Mezarın basit ve sade olması lâzımdır. İki başına taş dikilir. Başına da sadece ismi ve vefat tarihi yazılabilir. Fazlası, hatta ‘ruhuna fatiha’ tabiri bile lüzumsuzdur. Ölüye sıkıntı olur. O parayla hayır yapıp ruhuna hediye etmek daha münasiptir.
    6 Mayıs 2017 Cumartesi
  • Sual: Osmanlıdaki mezar taşlarının mesleklere, tarikatlara göre farklı olmasının sebebi nedir?
    Cevab: Hepsi öyle değildir. Bu bir âdettir. İslâm kültüründe resim ve heykel yasak olduğu için, mezar taşlarını eskiler, insanın adını yaşatan, geride bıraktığı bir âbide olarak görmüştür. Ancak mezar taşlarının ihtişamlı olması, süslenmesi doğru değildir. Mezarın iki tarafına taş dikip buraya ölünün ismini ve vefat tarihini yazmak kâfidir.
    24 Mayıs 2017 Çarşamba
  • Sual: Peygamberimizin, önünden geçen bir Yahudi cenazesi için ayağa kalktığı doğru mudur?
    Cevab: Doğrudur. Nesaî ve Müsnedü Ahmed’de geçer. Ölümün dehşeti karşısındaki haşyet ve meleklere ihtiram için böyle yaptılar.
    29 Mayıs 2017 Pazartesi
  • Sual: Dârulharbde öldürülenler şehid olur mu?
    Cevab: Nerede olursa olsun, Allah yolunda ölen veya haksız yere katledilen Müslüman şehid olur.
    2 Eylül 2017 Cumartesi
  • Sual: Bir insan ölürken, Azrail aleyhisselamı, iyi ve kötü amellerini gördüğü kitaplarda yazıyor. İntihar ya da harbde de böyle midir? Mesela Osmanlı’nın son devrindeki materyelistlerden Beşir Fuad intihar notlarını yazmış. Ama bunlardan bahsetmiyor. Ne dersiniz?
    Cevab: İnsan ölürken gözünden perde kalkar. Bu söylenenleri görür. Beşir Fuad, yazamayacak halde iken bunlar olmuştur.
    3 Ocak 2018 Çarşamba
  • Sual: Aynı sevap ve günaha sahip cehennemlik iki kişiden biri kıyametten evvel biri kıyamet vakti ölse kıyametten önce ölenin çektiği kabir azabı boşuna mıdır?
    Cevab: Orada, buradaki ölçü yoktur.
    3 Ocak 2018 Çarşamba
  • Sual: Ölümden çok korkuyorum. Bununla nasıl barışabilirim?
    Cevab: Kabirleri, bilhassa evliyayı ziyaret etmelidir. Tefekkür etmelidir. Şimdiye kadar herkesin öldüğünü düşünmelidir. Amellerini düzeltmelidir. Allahü tealanın nimetlerini, bilhassa müminlere âhiretteki ihsanlarını düşünmelidir.
    1 Şubat 2018 Perşembe
  • Sual: Müslüman kabrinin gösterişten uzak olması gerekiyorken, padişah veya sair devlet ricalinin kabirleri neden büyük ve gösterişlidir?
    Cevab: Âlimlerin ve evliyanın kabri de öyledir. Bu yatan için değildir. Kabrin, hayvanlardan korunması; öte yandan ziyaret edenlerin ibret alması, yağmurdan, güneşten korunması içindir. Ulema cevaz vermiş ki yaptırmışlardır. Caiz olmasa yatırmazlardı. Selef-i Sâlihîn, vakıf kabristanda olmamak şartıyla, meşhur kimselerin mezarları üzerine türbe yapılmasına izin vermiştir. Ancak Vehhabiler buna karşıdır. Bunun dışında padişahların kabirleri aslında gayet mütevâzıdır. Bunu söyleyenler, hiç başka hükümdarların kabirlerini görmemiş olsa gerektir.
    15 Nisan 2018 Pazar
  • Sual: Devr-i ıskata vekil olan ve devr halkasının başında oturan kimse, devre iştirak edebilir mi?
    Cevab: Fakirse evet.
    15 Nisan 2018 Pazar
  • Sual: Müslüman kabrinin gösterişten uzak olması gerekiyorken, padişah veya sair devlet ricalinin kabirleri neden büyük ve gösterişlidir?
    Cevab: Âlimlerin ve evliyanın kabri de öyledir. Bu yatan için değildir. Kabrin, hayvanlardan korunması; öte yandan ziyaret edenlerin ibret alması, yağmurdan, güneşten korunması içindir. Ulema cevaz vermiş ki yaptırmışlardır. Caiz olmasa yatırmazlardı. Selef-i Sâlihîn, vakıf kabristanda olmamak şartıyla, meşhur kimselerin mezarları üzerine türbe yapılmasına izin vermiştir. Ancak Vehhabiler buna karşıdır. Bunun dışında padişahların kabirleri aslında gayet mütevâzıdır. Bunu söyleyenler, hiç başka hükümdarların kabirlerini görmemiş olsa gerektir.
  • Sual: Falcı ve büyücülerin cenaze namazı kılınır mı?
    Cevab: Müslümanın cenaze namazı kılınır.
  • Sual: Cenaze evinde misafirlere verilen yemek caiz midir? Cenaze sahipleri bir de gelen misafirleri ağırlama onları yemeklemek mecburiyetinde midir?
    Cevab: Cenaze evinden 3 gün boyunca başkalarına yemek verilmesi mekruhtur. Üç gün boyunca cenaze evine yemek götürmek sünnettir. Ancak dışarıdan gelen misafirlere cenaze evinde yemek ikram edilmesi caizdir.
  • Sual: Cenaze namazı neden câmide kılınmaz?
    Cevab: Hanefî’de mekruhtur. Ancak cenaze dışarda ve cemaatin bir kısmı da dışarıda ise, saflar bitişik olmak şartıyla câmide imama uyulup cenaze namazı kılınabilir. Cenazenin camiye sokulması çeşitli mahzurlardan uzak değildir. Ancak Şâfiî mezhebinde cenaze namazının câmide kılınması mekruh değildir. Her iki kavil de Asr-ı Saadetteki farklı tatbikatlara istinad eder.
    29 Haziran 2018 Cuma
  • Sual: Ölüye telkin verirken zaruret olmadan, halk dağılmadan önce Şafii mezhebini takliden telkin vermek telfik olur mu?
    Cevab: Taklid şart değildir. Verilebilir, hatta veriliyor ki daha iyidir.
    5 Ekim 2018 Cuma
  • Sual: Cenaze namazında ön saftakilerin sevabı neden azdır?
    Cevab: Cenazeyi en az 3 safta kılmak lazımdır. İnsanlar en az 3 saf yapsınlar diye böyle buyurulmuştur. Bir de en arka safta durmak tevazuya daha uygun görülmüştür.
    16 Aralık 2018 Pazar
  • Sual: Vefat eden kişiyi mezara koyunca üzerine kaç tahta koymak gerekir?
    Cevab: Böyle bir sayı yoktur. Vaziyete göre konur. 
    13 Şubat 2019 Çarşamba
  • Sual: Kabir başında çok uzun süre durmak/dua okumak ölüyü rahatsız eder mi?
    Cevab: Ziyaret edene ve edilene göre değişir. Büyüklerin huzurunda sağlığında ne kadar durabiliyorsa, mezarında da o kadar durmalıdır.
    13 Şubat 2019 Çarşamba
  • Sual: Ölüm hastası olan biri, kardeşlerinin cenazesine gelmemesini vasiyet etse ne lazım gelir?
    Cevab: Böyle bir vasiyete uymak lazım değildir. Vasiyet, geride bıraktıklarına nasihatler ve varsa borçlarının ödenmesi hususundaki talimatları ihtiva eder. Cenazemi şuraya gömün, felanca cenazeme gelmesin, mezarımı şöyle yaptırın, kızım şununla evlensin, oğlum şu işi yapsın, zevcem evlenmesin, evim hanımımın olsun gibi vasiyetlere itibar etmek lazım değildir.
    13 Şubat 2019 Çarşamba
  • Sual: Yurt dışında ölmüş bir Müslüman için gıyabi cenaze namazı kılmak caiz midir?
    Cevab: Cenaze namazının sıhhati için aranan şartlardan biri de, meyyitin vücudunun yarıdan fazlasının mevcut ve imamın önünde olması lazımdır. Böyle olmayan cenazenin namazı kılınmaz. Cenaze namazı kılınmış bir meyyit için, meyyit mevcut olsa bile tekrar cenaze namazı kılmak mekruhtur. Ancak velisi veya sultan kılmamış ise, tekrar kılabilir. Nitekim Kanuni Sultan Süleyman’ın cenaze namazı Zigetvar’da kılınmış iken, cenaze alayına Belgrad’da yetişen Şehzâde Selim, tekrar kılmak istemiş; Şâfiî mezhebindeki kazaskeri vekil edip tekrar kıldırtmış; kendisi de uymuştur. Cenaze namazını velisi veya sultan tekrar kıldırırken daha evvel cenaze namazını kılmamış olan birisi uyabilir; kılmış birisinin uyması ihtilaflıdır. (İbni Âbidin)

    Şâfiî ve Hanbelî mezhebinde, cenaze namazı kılınmış olsa bile meyyitin huzurunda tekrar kılınabilir.

    Gıyaben cenaze namazı kılmak caiz değildir. Peygamber aleyhisselâmın vefat eden Habeş hükümdarı Necaşî için gıyaben cenaze namazı kılması, ona mahsustur veya Necaşi’nin bedeni mucize olarak Resulullah’ın önüne gelmiştir. Bu hususta Hanefîler ve Mâlikîler ittifak etmiştir. Hanbelî’de vefatı bir ay veya daha az bir zaman evvel vuku bulan ölünün gıyabında cenaze namazı kılmak caizdir. Şâfiî’ye göre, beldeden uzakta ölenler için gıyaben cenaze namazı kılmak kerâhetsiz olarak caizdir. Hanefîlerin, gıyabî cenaze namazı kılması sevablı değil mekruh bir iştir. Ancak gıyapta olup cenaze namazı kılınmadığı bilinen bir Müslüman için Şâfiî mezhebini takliden gıyabî namaz kılınabilir. (el-Fıkhu ale’l-Mezâhibi’l-Erbaa)

    17 Şubat 2019 Pazar
  • Sual: Rahat bir ölüm ve kabir azabı çekmemek için hangi surenin okunması tavsiye edilir?
    Cevab: Ölmek üzere olan hastanın rahatça can verebilmesi için Ra’d Suresi okunur. Kabir azabı çekmemek için geceleri Mülk Suresi okunur. Yasin-i Şerif ne niyetle okunursa ona fayda eder. Ölüm hastalığında İhlâs Suresi okuyanlara kabir suali olmaz. 
    31 Mart 2019 Pazar
  • Sual: Bir kişi “öldüğümde mezarımın yerini kimse bilmesin derse” bu vasiyeti muteber olur mu?
    Cevab: Hayır.
    1 Temmuz 2019 Pazartesi
  • Sual: Defin esnasında kadın akrabaların az uzakta bulunması caiz midir?
    Cevab: Kadınların cenazeye gitmesi caiz değildir; Resulullah tarafından men edilmiştir.
    1 Temmuz 2019 Pazartesi
  • Sual: Defin sırasında beton plakalar konması uygun mudur?
    Cevab: Ölünün bedenine değmiyorsa caizdir.
    1 Temmuz 2019 Pazartesi
  • Sual: Alevi inancı üzere ölen insanın cenaze namazı kılınır mı?
    Cevab: Müslümanın cenaze namazı kılınır.
    22 Temmuz 2019 Pazartesi
  • Sual: Bir cenaze namazında imam 4.tekbiri getirmeden selâm verdi. Cenazeyi defnettik. Ne lâzım gelir?
    Cevab: 4 tekbir de vâcibdir. Eğer imam kasten terk etmişse, namaz fâsiddir. İade lâzımdır. Kabrin başında tekrar bir kişi bile kılsa kâfidir. İmam kasten terk etmemişse, tekrarı müstehabdır.
    30 Temmuz 2019 Salı
  • Sual: Ölüyü, altın, gümüş veya madeni diş ile gömmek caiz mi?
    Cevab: Mümkünse sökülür. 
    30 Temmuz 2019 Salı
  • Sual: Mezar taşlarına Latin harfleriyle isim yazılması meyyite ızdırap verir mi? 
    Cevab: Müslüman mezartaşına İslâm harfleriyle meyyitin adını ölüm tarihini yazmalıdır. Aksi takdirde ölünün ruhu sıkıntı duyar.
    30 Temmuz 2019 Salı
  • Sual: Zevce vefat edince, zevciyet kalktığına göre, Hazret-i Fatıma’yı zevcinin yıkamasını nasıl anlamalıdır?
    Cevab: Bu, Hanefî mezhebinin hükmüdür. Takdir edersiniz ki, Hazret-i Ali Hanefî değildir. Onun ictihadına göre caiz olduğu anlaşılıyor. Resulullah ve sahabe devrinde şeriat daha yeni kurulmaktadır.
    24 Ağustos 2019 Cumartesi
  • Sual: Annesi babası Budist olan biri onların cenaze törenine katılabilir mi?
    Cevab: Caizdir. Peygamber Efendimiz anne babası Müslüman olmayan sahabilerin onların cenaze işlerini görmelerine, diğerlerinin de cenazeye iştirakine izin vermiştir. Ebu Talib öldüğünde, Hazreti Ali’ye yıkayıp kefenleyip defnetmesini emir buyurmuştur. Hâris bin Rebia’nın Hıristiyan annesi ölünce cenaze işlerini gördü; bir grup sahabi de cenazesine katıldı.
    12 Ocak 2020 Pazar
  • Sual: Ölünün sene-i devriyesini yapmak uygun mu?
    Cevab: Uygundur. Aynı gün yapılmaması iyidir. Mevlid okunur; Yasin, tebareke ve amme okunur. 40 bin kelime-i tevhid okunur. Hatim indirilir. Yemek verilir; sadaka dağıtılır. Ruhuna hediye edilir.
    7 Şubat 2020 Cuma
  • Sual: Kilolu bir kadını, kadınlar kaldıramadığı için erkek kardeşi kefenleyebilir mi?
    Cevab: Zaruret vardır. Kaba avretine bakmadan kefenler. 
    13 Mart 2020 Cuma
  • Sual: Koronavirüs sebebiyle ölen bir hastayı yıkamadan gömmek caiz midir?
    Cevab: Müslüman bir ölünün yıkanmadan defni caiz değildir. Yıkanmayan ölünün cenaze namazı da kılınamaz. Koronavirüs aynı mekânda bulunmakla kolayca geçecek bir hastalık değildir. Uzaktan olsun su tutarak, yıkamanın bazı sünnetlerini terk etmek suretiyle ölü yıkanabilir. Yıkanabilecek ölü, teyemmüm ettirilemez. Hele ceset torbası veya kefen üzerinden teyemmüm olmaz. Eğer ölüye yaklaşmak hâlinde hastalığın sirayeti muhakkak ise, ancak o takdirde hayattakileri korumak için yıkamadan defin caiz olur.
    1 Nisan 2020 Çarşamba
  • Sual: Çocukluğumuzda bize öğretilen ve kabir sualleri denilen, Rabbim, Allah; peygamberim, Muhammed aleyhisselâm; dinim, İslâm; kitabım, Kur’an-ı kerim; kıblem, Kâbe-i şerif; itikatta mezhebim, Ehl-i sünnet ve cemaat; amelde mezhebim, İmam Ebu Hanife; İbrahim aleyhisselâm milletindenim; Âdem aleyhisselâm zürriyetindenim, gibi suallerin kaynağı nedir?
    Cevab: Sual 4 tanedir, sonrası tertiptir. Rivayetlerde Mesela Acurri'nin eş-Şeria kitabında kabirde imandan, amelden vs şeylerden sorulacak diye rivayetler var. Sonradan kolaylık için maddeler haline getirilmiş olabilir. Nuhbe’de Sıratta sorulacak yedi sual yer alıyor. Bu da bir rivayettir.
    6 Nisan 2020 Pazartesi
  • Sual: Kabir yaptırırken sadece baş tarafına mezar taşı dikmenin mahzuru var mıdır? Yoksa her iki tarafa da mı yaptırmak lazım?
    Cevab: İkisi de caizdir.
    13 Haziran 2020 Cumartesi
  • Sual: Üzerine cenaze konulan taşın yüksekliği ne kadar olmalıdır? 
    Cevab: Cenazenin yükseğe konma mecburiyeti yoktur; yerde de durabilir. Yeter ki imamın önünde ve göğüs hizasında olsun. Âdeten musalla 1 metre yüksektedir.
    23 Haziran 2020 Salı
  • Sual: Bir kimse mezarının düz yapılıp üzerine çimen ekilmesini vasiyet etse caiz midir?
    Cevab: Bu vasiyete uyulmaz. Zira kabrin tümsekli olması sünnettir; düz mezar Hristiyan âdetidir.
    9 Temmuz 2020 Perşembe
  • Sual: Cenaze namazı kılındıktan sonra ölünün yüzünü açıp bakmak caiz midir?
    Cevab: Caizdir.
    9 Temmuz 2020 Perşembe
  • Sual: Dinin men ettiği matem tutmak ne demektir?
    Cevab: İnsanlık icabı üzülmek, ağlamak caizdir. Yırtınmak, bağırıp çağırmak, ağıt etmek, kadere itiraz caiz değildir.
    9 Temmuz 2020 Perşembe
  • Sual: Mezar taşına neler yazılabilir?
    Cevab: Baş taşına İslâm harfleriyle mevtanın ismi, soy ismi (lakabı, şöhreti), hicrî doğum ve ölüm tarihi yazılabilir. Ayak taşı boş kalır. Mevtayı medh eden sözler, şiirler, dualar yazmak bid’attir.
    21 Ağustos 2020 Cuma
  • Sual: Bazı meşhur ailelerden biri vefat edince tabutun Osmanlı sancağına sarılmasının hususi bir manası var mı?
    Cevab: Hayır. Böyle bir âdet yoktur. Tabutun üzerine herhangi bir örtü örtmek âdet olmuştur. Son zamanlarda üzeri ayet-i kerime yazılı yeşil örtü örtülüyor.
    29 Eylül 2020 Salı
  • Sual: Buradaki büyük mezarlığın yeni açılan bir bölgesinden mezar yeri satın aldık. Sonra mezarlık yakınında rastladığım bir vazifeli, bu arsanın sahibiyle devletin istimlak hususunda mahkemelik olduğunu, ama sahibi ölünce varislerin belediye ile anlaştığını, böylece mıntıkanın mezarlığa açılabildiğini söyledi. İlave araştırma yapmak gerekir mi?
    Cevab: Madem istimlak edilmiş, parası ödenmiş, mülk olmuştur, cevaz fetvası vardır. İmam-ı Azam Hazretleri öldükten sonra Bağdat'ın kabristanda değil Hayzuran kabristanda gömülmek istemiş. Hayzuran, şehrin dışında eski bir vakıf kabristanı idi. Bağdat kabristanı ise istimlak yoluyla kurulmuştu. Kimin malının alındığı, parasının ödenip ödenmediği belli olmadığı için, buraya gömülmeyi takvaya uygun bulmamıştı.
    29 Ekim 2020 Perşembe
  • Sual: Gayrı müslimle evlenen müslüman kadın öldüğü zaman nereye defnedilir?
    Cevab: Bu kadın mürteddir. Bu sebeple şer'i devlette hiçbir mezarlığa gömülmez; belirsiz bir çukur kazılıp içine konur.
    21 Aralık 2020 Pazartesi
  • Sual: Ölen kadının saçlarına kına yakmak uygun olur mu?
    Cevab: Âdet olmuş ise de, dinen münasip değildir. Meyyitin saçlarını taramak, saç, sakal, bıyık ve tırnaklarını kesmek Hanefi mezhebinde caiz değildir.
    21 Aralık 2020 Pazartesi
  • Sual: Bir cenaze namazında üç tekbir aldıktan sonra selam veren hocaya bütün cemaat itiraz ettiği halde kabul etmeyerek tamam olduğunu söyledi. Cenaze namazı tamam mıdır?
    Cevab: İmam, kendinden emin ise veya emin olmayıp bir şahidi varsa, namaz tamamdır.
    21 Ocak 2021 Perşembe
  • Sual: Iskat yapmanın hükmü nedir?
    Cevab: Meyyit için ıskat ve devr yapmanın Hanefi mezhebinde meşru olduğu Nurülizah ve bunun Tahtavi haşiyesi, Halebi, Dürrülmuhtar, Mülteka, Dürrülmünteka, Vikaye, Dürer, Cevhere ve Kadizade’nin Birgivi Vasiyetnamesi Şerhi gibi kıymetli kitaplarda yazılıdır. Cenab-ı Hak her şeyi sebeplerle yarattığı için, bu sayede fakirin sevinmesi sebebiyle, meyyitinin borçlarını affetmesi umulur.

    Tutulmamış oruçların fidye vererek ıskat edilmesi için nass vardır. Namaz, oruçtan daha mühim olduğundan, şer’i bir özür ile kılınamamış ve kaza etmek istediği halde, ölüm hastalığına yakalanmış bir kimsenin, kaza edemediği namazları için de, oruçta yaptığı gibi ıskat yapılması için, bütün âlimlerin sözbirliği vardır. Namazın ıskatı olmaz diyen kimse cahildir. Hadisi şerifte, “Bir kimse, başkası yerine oruç tutamaz ve namaz kılamaz. Fakat onun orucu ve namazı için fakiri doyurur” buyuruldu. (Tahtavi haşiyesi)

    İslamiyet'te ıskat ve devr yoktur. Bu, Hıristiyanların günah çıkartmasına benziyor, gibi sözler doğru değildir. “İslâmiyette ıskat yoktur, Birgivi uydurmuştur” sözü de yanlıştır. Cenab-ı Peygamber, “Ümmetim dalalet üzerinde birleşmez” ve “Müminlerin güzel gördüğü şey, Allah indinde de güzeldir” buyurdu. İslamiyet'te din adamları ıskat yapamaz. Iskatı yalnız ölünün vasisi (vasiyetle tayin ettiği kişi), vasiyeti yoksa, varisi yapabilir ve para din adamlarına değil, fakirlere verilir. Bugün, hemen her yerde, ıskat ve devr işleri İslamiyet'e uygun yapılmamaktadır. İslamiyet'te ıskat yoktur diyenler, muhtemelen buna aldanmaktadır.

    Faite namazları olan, yani özür ile kaçırıp, kazaya kalmış namazları bulunan bir kimse, bunları ima ile de kılmağa gücü yeter iken kılmamış ise, öleceği zaman, bunların keffaretinin ıskat edilmesi (üzerinden düşürülmesi) için vasiyet etmesi vaciptir. Kazaya gücü yetmemiş ise, vasiyet etmesi lazım olmaz. Ramazan’da oruç yiyen misafir ve hasta da, kaza edecek zaman bulmadan ölürse, vasiyet etmeleri lazım gelmez. Allah, bunların özürlerini kabul eder.

    Hastanın keffaretlerinin ıskatı, öldükten sonra velisi tarafından yapılır. Ölmeden önce yapılmaz. Diri insanın, kendi için ıskat yaptırması caiz değildir. Üzerinde Allah hakkı veya kul hakkı bulunan kimsenin, iki şahit yanında vasiyet söylemesi veya yazmış olduğunu bunlara okuması vaciptir. Üzerinde hak bulunmayanın vasiyet etmesi müstehabdır. (Birgivi)

    Keffaret ıskatını vasiyet eden meyyitin velisi, yani mirasını yerlerine sarf için vasiyet ettiği vasisi, vasi yoksa varisi olan kimse yapar. Vasi veya varis, mirasın üçte birinden, her bir vakit namaz için ve vitir namazı için ve kaza edilmesi lazım olan bir günlük oruç için, birer fıtra miktarı, yani yarım sa (1750 gram) buğdayı veya bu miktarda parayı fakirlere veya fakirlerin vekillerine fidye olarak sadaka verir.

    Vasiyet etmedi ise, vasi veya varisin keffaret ıskatı yapması, Hanefi’de lazım olmaz. Şafii mezhebinde meyyitin kılmadığı namazları için fidye verilmez. Verilir kavli de vardır. Yapılırsa iyi olur. (Nefulenam fi Iskatissalati ves-Sıyam; İbni Kasım’ın Ebu Şüca metni şerhine Bacuri Hâşiyesi)

    Vasi ve varis dışında kimselerin de, ölü için Allah rızası için kendi malından ıskat yapması caizdir.

    Veli, ıskat yapamayacak halde ise, o meyyitin ıskatlarını yapmak için yabancı birini vekil eder. Iskatları, devri, başkalarına tercihen bu vekil yapar.

    Kul hakkını, vasiyet olmasa da, meyyitin bıraktığı maldan velinin ödemesi, her mezhepte lazımdır. Hatta alacaklılar, mirası ele geçirince, mahkemesiz bile alabilirler.

    Kazaya kalan oruçların fidyesini, yani mal ile ödenmesini vasiyet etti ise, bunu yerine getirmek vaciptir. Çünkü İslamiyet emretmektedir. Vasiyet etmedi ise, varisi kendi malı ile yapabilir. Namazı vasiyet etti ise, namaz fidyesini vermek vacib değil, caiz olur. Bu son ikisi kabul olmaz ise, hiç olmazsa sadaka sevabı hâsıl olup, günahlarını temizlemeğe yardım eder. İmam-ı Muhammed böyle buyurmuştur. Nefsine ve şeytana uyarak namazlarını kılmamış, ömrünün sonuna doğru buna pişman olup kılmağa ve kaza etmeğe başlamış olanın, kaza edemediği namazlarının ıskatının yapılması için vasiyet etmesi caizdir (Mecmaulenhür)

    Kul hakları, ödenecek borçlar, emanet, gasp, sirkat (hırsızlık), ücret ve bey’ (alışveriş) sebebi ile doğmuş borçlar ve döğmek, yaralamak, haksız olarak kullanmak gibi beden hakları ve söğmek, alay, gıybet, iftira gibi kalb haklarıdır.

    Vasiyet eden meyyitin malının üçte biri ıskat yapmağa yetiyorsa, velinin bu mal ile fidye vermesi lazımdır. Kifayet etmiyorsa, sülüsten (üçte birden) fazlası, bütün varislerin izniyle ıskata harcanabilir. Varisler razı olmazsa, ıskat isteyen varis kendi hissesinden teberru olarak ıskatı yapabilir.

    Bunun gibi, farz olan haccının yapılması için vasiyet etse, varisi veya başka biri, hac parasını hediye verse, caiz olmaz. Kendi malından vekil gönderilmelidir. Ölmeden vasiyet etmeyip, varisi kendi parası ile iskat yapsa veya hacca gitse, meyyitin borcu ödenmiş olur. Varisten başkasının parası ile bunlar caiz olmaz diyenler varsa da, Dürrü’l-Muhtar, Merakıyu’l-Felah ve Cilaü’l-Kulub kitaplarının sahipleri olur dediler.

    Keffaret ıskatı, yalnız Hanefi mezhebinde, buğday yerine un veya bir sa’ arpa, hurma, üzüm ile de hesab edilerek, bunlar da verilebilir. Çünki bunlar buğdaydan daha kıymetli oldukları için, fakire daha faydalıdırlar. Hepsi yerine kıymetleri olan altın veya gümüş de verilebilir. Diğer üç mezhebin Hanefi’yi taklit etmeleri caizdir. Secde-i tilavet için fidye vermek lazım değildir.

    Kerahet ve fesad bulunması ihtimalinden dolayı, bütün namazlarının iskatı için vasiyet eden meyyitin hiç malı yoksa veya üçte biri, vasiyete yetişmiyorsa veya hiç vasiyet etmemiş olup, vasi veya varis kendi malı ile ıskat yapmak istiyorsa, devr yapabilir.

    Devr yapmak için, veli, bir aylık veya bir senelik ıskat için lazım olan altın liralık veya beşibiryerde veya bilezik, yüzük veya gümüş geçer para ödünç alır. Meyyit erkek ise, yaşından 12 sene, kadın ise 9 sene düşerek, kaç sene borcu olduğunu hesaplar.

    Hanefi mezhebinde, bir günlük altı namaz için, 10,5 kilo, bir güneş yılı için, 3800 kilo buğday vermek lazımdır. Mesela, bir kilo buğday 180 kuruş olduğu zaman, bir senelik namaz ıskatı 6898 lira olur. Bir altın lira [7 gram ve 20 santigram olup], buğdayın kilosu 180 kuruş olduğu zaman 120 lira idi. Yani bir kilo buğday bedeli, bir gram altın kıymetinin takriben onda biridir [9,26 da biri]. Bir aylık namaz ıskatı için 4 tam ve 3 çeyrek, bir senelik için 57,5 veya ihtiyatlı olarak 60 altın lazım olur. Bir aylık namaz ıskatı için, 5 altın lira vermek lazım, demektir. Meyyitin velisi 5 altın lira veya bu ağırlıkta [36 gr] bilezik ödünç alsa ve dünyaya düşkün olmayan, dinini bilen ve seven bir veya birkaç, mesela dört fakir bulur. Bunların fıtra veremeyecek, yani zekât alabilecek fakir olmaları şarttır. Fakir olmazlar ise, ıskat kabul olmaz. fakirlerin vadesiz veya vadesi gelmiş borcu da olmamalıdır. Her ne kadar ıskat sahih olursa da, fakir eline geçen ile borcunu hemen ödemediği için günaha girer. Meyyitin velisi, yani vasiyet ettiği kimse veya varislerinden biri veya bunlardan birinin vekil ettiği kimse, “Merhum felanca efendinin ıskat-ı salatı için, bedel olarak, bu beş altını sana verdim” diyerek, 5 altını birinci fakire sadaka niyet ederek verir. Sadakayı fakire verirken “hediye ediyorum” demek caizdir. Sonra fakir, “Aldım, kabul ettim. Sana hediye ediyorum” diyerek bunu varise veya varisin vekiline hediye eder. O da teslim alır. Sonra, yine buna veya ikinci fakire verir ve hediye olarak ondan geri teslim alır. Böylece, aynı fakire dört kere veya dört fakire birer kere verip ve almakla bir devr olur.

    Bir devrde, 20 altınlık namaz keffareti ıskat edilmiş olur. Meyyit erkek ve 60 yaşında ise, 48 senelik namaz için, 48x60=2880 altın vermek lazım olur. Bunun için de, 2880:20=144 kere devr yapar. Altın adedi 10 lira veya bunların ağırlığında bilezik ise, 72 devr; altın 20 tane ise, 36 devr yapar.

    Fakir adedi 10 ve altın adedi de 10 ise, 48 senelik namaz keffaretinin ıskatı için, 29 devr yapar. Çünkü: Namaz kılmadığı yıllar x bir yıllık altın sayısı = fakir sayısı x bir fakire verilen altın sayısı x devr sayısıdır. Misalimizde yaklaşık olarak: 48 x 60 = 4 x 5 x 144 = 4 x 10 x 72 = 4 x 20 x 36 = 10 x 10 x 29 dur.

    Görülüyor ki, namaz ıskatında, devr sayısını bulmak için, bir yıllık altın sayısı ile meyyitin namaz borcu yılı çarpılır. Ayrıca, devr olunan altın lira sayısı ile fakir sayısı da çarpılır. Birinci çarpım, ikinci çarpıma bölünür. Bölüm, devr sayısı olur.

    Buğdayın ve altının kağıt lira karşılığı değerleri her zaman yaklaşık olarak aynı nispette değişmektedir. Yani, ıskat için, bir yıllık buğday miktarı değişmediği gibi, altının kıymeti, dünya piyasasına bağlanarak, aşırı yükselmediği zamanlarda, bir yıllık altın sayısı da, yani Hanefi mezhebi için, yukarda bulunan 60 altın lira da hemen hemen aynı olmaktadır. Bunun için, böyle fevkalade haller haricinde: Bir aylık namaz ıskatı 5 altındır. Bir aylık Ramazan orucu ıskatı takriben 1 altındır. Devr edilecek altın lira ve devr sayısı, buradan bulunur.

    Altın lira yok ise, veli, bilezik, yüzük gibi altın eşya, birinden ödünç alır. Bundan, “namaz kılmadığı sene adedi x 7,2 gram” tartılıp, bir mendile konur. Mendilde, namaz kılmadığı sene adedi kadar altın lira vardır. 60 adedi, devre oturan fakir adedine bölününce, devr adedi malum olur. Altın az ise, birincidekinin yarısı kadar tartılır. Devr adedi, birincinin iki misli olur. Misalimizde, 48 x 7,2 = 350 gram altın ve 10 fakir ile 6 devr; 70 gram altın ile 30 devr yapılır.

    Devr bitince, sondaki fakir, elindeki altınları veliye (vasi veya varise veya ıskatı yapana) hediye eder. Bu da borcunu öder. Velide altın liralar varsa, namaz kılmadığı seneler adedince, altın lira ile devr yapılır. 60 adedi, devre oturan fakir adedine bölününce, devr adedi malum olur. Altın adedi, namaz borcu olan seneler adedinden birkaç defa az olursa, devr adedi, o kadar defa çok olur. Yukarıdaki misalde, 48 altın lira ve bir fakir ile 60 devr ve 4 fakir ile 15 devr, 10 fakir ile 6 devr yapılır. Altın lira 10 aded ise, 48 yerine 50 kabul edip, 4 fakir ile 75 devr yapılır. Fakir adedi de 10 olursa, 30 devr yapılır.

    Namaz ıskatı bittikten sonra, tutulmayan, kaza edilmeleri lazım olan, 48 senelik, oruçların ıskatı için, 5 altını 4 fakire 3 kere devr eder. Çünki bir senelik yani, otuz günlük oruç keffaret ıskatı, 52,5 kilo buğday veya 5,25 gram altın, yani 0,73 adet altın lira olmaktadır.

    Görülüyor ki, Hanefide bir altın bir senelik oruç keffaretini ıskat eder ve 48 sene için 48 altın vermek lazım olur. 5 altın ile 4 fakire bir devr yapınca, 20 altın verilmiş oluyor.

    Kaza edilmeleri lazım olan oruçların ıskatı yapıldıktan sonra, zekât için, sonra kurban ve sadaka-i fıtr, nezr ve varisleri bilinmeyen kul hakları için de birkaç devr yapılır.

    Maliki ve Şafii mezheplerinde, namaz için de fidye yapılır kavline göre, vitir namazı sünnet olduğu için, bir günde beş namaz fidyesi verilir. Bu iki mezhepte, bir namaz ve bir oruç fidyesi olarak bir müd buğday verileceği el-Envar ve Nef’u’l-Enam’da yazılıdır. Bir müd 173,3 dirhem olup, bir günlük beş namaz fidyesi 2,1 kgr, bir ay için 63 kgr. buğday, yani 0,875 aded altın lira, bir sene için 705 kgr. buğday veya 10,5 aded altın ve bir aylık oruç fidyesi 5,2 kgr. buğday, 0,07 aded altın olur. Maliki ve Şafiiler, Hanefi mezhebini taklit ederken, bir aylık namaz fidyesi 5 altın, bir aylık oruç fidyesi bir altın hesab eder.

    Bir yemin keffareti için, bir günde 10 fakir ve özürsüz bozulup keffaret lazım olan bir günlük oruç keffareti için, bir günde 60 fakir lazımdır ve bir fakire bir günde, yarım sa buğdaydan fazla verilemez. Yani, birkaç yemin keffareti bir günde 10 fakire verilemez. O halde, yemin ve oruç keffaretleri için bir günde devr yapılamaz.

    Yemin vasiyeti varsa, bir yemin için, bir günde 10 fakirin her birine 2’şer kilo buğday veya un veya bu değerde herhangi bir mal, altın, gümüş verilir. Bunları, bir fakire, 10 gün arka arkaya vermek de olur. Yahut bir fakire kâğıt para verip, “Seni vekil ediyorum. Bu para ile hergün, sabah ve akşam olmak üzere, iki kere on gün karnını doyuracaksın!” demelidir. Karnını böyle on gün doyurmayıp, kahve, gazete parası yaparsa, caiz olmaz. En iyisi, bir aşçı ile pazarlık edip, on günlük parayı aşçıya verip, fakir, bu aşçıda, hergün, sabah ve akşam olmak üzere iki kere on gün karnını doyurmalıdır.

    Niyet ettikten sonra bozulan oruç ve zıhar keffaretleri de böyle olup, bu ikisinde, bir günün keffareti için, altmış fakire bir gün veya bir fakire altmış gün yarım sa buğday veya bu değerde başka mal vermek veya hergün iki kere doyurmak lazımdır.

    Vasiyet edilmeyen zekât ıskatı yapılması lazım değildir. Varisin, zekat ıskatı için de, kendiliğinden devr yapabileceğine fetva verilmiştir. Veli, altınları fakirlere her verişte, namaz veya oruç iskatı diye niyet etmelidir. Fakir de, veliye geri verirken, hediye ediyorum demeli ve veli teslim aldım demelidir. Fakir aldığı zekatı, zengine verebilir. Verdiği hediye olur. Zenginin bunu alması helal olur. Çünkü fakir kendi mülkünden vermiştir. Resulullah zengin, fakir ayırmadan, herkesin hediyesini kabul eder, hepsine, daha fazla karşılığını verirdi. Nitekim Resulullah Aişe’nin odasına geldi. Çömlekte et kaynıyordu. Azatlı köle Berire’ye sadaka verilen et idi. Resulallah sadaka (zekât) yemediği için ikram etmedi. “Bu et Berire için sadakadır. Onun bize verdiği ise hediye olur” buyurdu.

    Devre oturan fakirlerin meyyitin akrabasından olması caizdir. Kurban ve fıtra nisaba malik olmaması şarttır. Fakire verirken, “Falancanın şu kadar namazının ıskatı için, şunu sana verdim” demesi lazımdır. Fakir de, “Kabul ettim” demelidir ve altınları alınca, kendinin mülkü olduğunu bilmesi lazımdır. Bilmezse, önceden öğretmelidir. Bu fakir de lütfedip, kendi isteği ile “Falancanın namazının ıskatı için, bedel olarak şunu sana verdim” diyerek başka fakire verir. O fakir de, eline alıp, “Kabul ettim” demelidir. Alınca, kendi mülkü olduğunu bilmelidir. Emanet, ödünç gibi alırsa devr kabul olmaz. Bu ikinci fakir de, “Aldım, kabul ettim” dedikten sonra, “Ol vech ile sana verdim” diyerek üçüncü fakire verir.

    Ondan sonra, altınlar hangi fakirde kalırsa, lütfedip, arzusu ve rızası ile, veliye hediye eder. Veli alıp, kabul ettim der. Eğer fakir hediye etmezse, kendi malıdır, zor ile alınamaz. Veli bir miktar altını veya kâğıt para veya meyyitin eşyasından bu fakirlere verip, bu sadaka sevabını da meyyitin ruhuna hediye eder. Borcu olan fakir ve bâliğ olmamış çocuk devr yapmağa katılmamalıdır. Çünkü borçlunun, eline geçen altınlar ile borcunu ödemesi farzdır. Bu farzı yapmayıp, altınları meyyitin keffareti için yanındaki fakire hediye vermesi caiz olmaz. Devr kabul olur ise de, kendisi hiç sevap kazanmaz. Hatta günaha girer. Çocuk zaten hediye veremez.

    Çok sayıda namaz, oruç, zekat, kurban ve yemin borçları olup da, bunlar için, mirasın üçte birinden az bir malın devr edilmesini ve geri kalan mal ile, Kur'an-ı kerim, hatmi tehlil ve mevlid okutulmasını vasiyet etmek caiz değildir.

    Meyyitin borçlu olduğu namazları, oruçları, varislerin ve herhangi bir kimsenin kaza etmesi caiz değildir. Fakat nafile namaz kılıp, oruç tutup, sevabını meyyitin ruhuna hediye etmek caiz ve iyi olur.

    Meyyitin borcu olan haccını, vekil ettiği kimsenin, meyyitin parası ile kaza etmesi caiz olur. Yani, meyyiti borçtan kurtarır. Çünkü hac, hem beden ile, hem de mal ile yapılan ibadettir. Nafile hac, başkası yerine her zaman yapılır. Farz hac ise, ancak ölünceye kadar hacca gidemeyecek kimse yerine, vekili tarafından yapılır.

    Mecmau’l-Enhür ve Dürrü’l-Münteka’da “Meyyitin ıskatını defnden önce yapmalıdır” diyor. Definden sonra da caiz olduğu, Kuhistani’de yazılıdır. Meyyit için yapılan namaz, oruç, zekât, kurban keffaretlerinin ıskatında, bir fakire zekât nisabından fazla verilebilir. Hatta altınların hepsi, bir fakire verilebilir.

    Bir kimse hayatta iken kılmadığı/kılamadığı namazların; tutmadığı/tutamadığı oruçların ıskat devrini yapamaz. Oruç tutamayacak kadar ihtiyar olanın ve iyileşmesi mümkün olmayan hastanın, tutamadığı oruçların fidyesini vermesi caizdir. Hastanın, namazlarını başı ile ima ederek de kılması lazımdır. Böyle ima ile bir günden fazla namaz kılamayacak hastanın, kılamadığı namazları af olur. İyi olursa, bunları kaza etmesi lazım gelmez. Tutamadığı oruçları, iyi olunca tutması lazımdır. İyi olmayıp, vefat ederse, bu oruçları af olur.

    7 Şubat 2021 Pazar
  • Sual: Vaktiyle anasını babasını ve ağabeyini öldüren birinin cenaze namazı kılınır mı?
    Cevab: Kılınır. Anne ve babasını taammüden öldüren ve bunun cezası olarak kısas ile öldürülen kimsenin cenaze namazı kılınmaz.
    13 Mart 2021 Cumartesi
  • Sual: Cenaze namazında hocanın helallik istemesindeki maksat nedir?
    Cevab: Cenab-ı Peygamber, borçlu birinin namazını kılmadı. Cemaatten birisi borcu üzerine aldı. Ondan sonra kıldı. Borcu olanın namazı kılınmaz diye bir şey yoktur. Ama kul hakkının ehemmiyetini göstermek için böyle yaptı. Onun için imamlar helallik alırlar. Helal edilmezse, namazı yine de kılınır.
    29 Mart 2021 Pazartesi
  • Sual: Bazı meşhur şahıslar için öldüklerinde toprak kabul etmemiş diyorlar. Böyle bir hal olabilir mi?
    Cevab: Olabilir. İbret için Asr-ı Saadette bir defa olmuştur. Yoksa toprak herkesi kabul eder.
    22 Nisan 2021 Perşembe
  • Sual: Teberru olarak yapılan ıskatla vasiyet üzerine yapılan ıskat arasında bir fark var mıdır?
    Cevab: Hayır. Bir kimse malının üçte birinden namaz, oruç ve sair ıskatının yapılmasını vasiyet ederse, bu mikdar ıskatına yetiyorsa hepsi ıskata harcanır, yani fakirlere verilir; yetmiyorsa, devir yapılır.
    4 Mayıs 2021 Salı
  • Sual: Bir kimse naaşının bulunduğu yerden memleketine gömülmek üzere vasiyet etmesi sahih midir?
    Cevab: Böyle bir vasiyet batıldır. Uyulması şart değildir. Çünki dinen meyyit öldüğü yere defnolunur.
    31 Mayıs 2021 Pazartesi
  • Sual: Büyüklerin kabrini ziyaret ederken nasıl durulur?
    Cevab: Mevtanın ayakucunda durulur. Arkası kıbleye gelir. Kabre çok yaklaşılmaz. Oturup okumak da caizdir. Fazla durulmaz.
    5 Temmuz 2021 Pazartesi
  • Sual: Bir kimsenin hiç nakit parası veya ziyneti olmasa, yalnız gayrımenkulu olsa bu kimsenin ıskatı nasıl yapılır?
    Cevab: Borç alınarak ıskatı yapılır. Iskatı, toprağa verir vermez, hatta verilmeden yapmak iyi ise de, sonra da yapılabilir. Ölünün parası ile yapmak şart değildir.
    8 Temmuz 2021 Perşembe
  • Sual: Devr-i ıskata oturanlar, meyyitin fakir oğlu veya babası olabilir mi?
    Cevab: Devre, meyyitin fakir akrabası oturabilir; ancak fidye vermesi caiz olmayan usul ve füruu ve eşi oturamaz.
    20 Temmuz 2021 Salı
  • Sual: Meyyitin ilk gecesinde mevlid okunduktan sonra gelen misafirlere havlu gibi şeyler hediye ediliyor. Bunun dinen hükmü nedir?
    Cevab: Böyle bir dini hüküm yoktur. Âdet olsa gerektir. Sevabı ölüye bağışlanırsa iyi olur. Ancak ölünün malından verilmemelidir. Zira taksim edilmemiştir. Varislerin hepsinin rızasıyla olur.
    20 Temmuz 2021 Salı
  • Sual: Büyükannemin mezarı mezarlığın ortasındadır. Yanına gitmek için yol yoktur. Diğer mezarların üstüne basmanın hükmü nedir?
    Cevab: Özürsüz kabre basmak mekruhtur. Mümkün mertebe basmadan yaklaşılır. Aksi halde zaruret vardır. Meyyit, kabrin kıble duvarının altındadır. Bu sebeple şimal duvarı üzerine basmayı tercih etmelidir.
    28 Temmuz 2021 Çarşamba
  • Sual: Şehitlerin bedeni çürür mü? Anadolu’daki binlerce şehidin bedenine neden rastlanmıyor?
    Cevab: Peygamberlerden maada herkesin cesedi çürür. Bu tabiat kaidesidir. Çürümeyenler fiziki şartlar veya mumyalama sebebiyledir. Cesedin geç çürümesi makbul ise de, çürümeyenler fiziki şartlar veya mumyalama sebebiyledir. Çürüyüp çürümemek hayra veya şerre delalet etmez.
    28 Temmuz 2021 Çarşamba
  • Sual: Define kazarken eski mezarları açmak günah mıdır?
    Cevab: Mezarlarda define olmaz. Mezarlıkta define aramak ahmakların işidir. Kabir açmak haramdır.
    28 Temmuz 2021 Çarşamba
  • Sual: “Şüphesiz ölü, ailesinin ona ağlaması yüzünden azap görür” hadis-i şerifini nasıl anlamalıdır?
    Cevab: Kimse, başkasının günahının cezasını çekmez. Bu hadis-i şerif, ölü, arkasından kadere isyan edercesine ve haram şekilde (yırtınıp bağırarak) ağlandığını istemediği veya arkasından ağlamanın, ölünün günahları sebebiyle azap görmesine engel olmayacağı şeklinde tefsir edilmiştir. Hadis-i şeriflere mana verip amel etmeye çalışmak tehlikelidir. Fıkıh kitaplarına tâbi olmak; Kur’an-ı kerim ve sünnete tâbi olmak demektir.
    29 Ağustos 2021 Pazar
  • Sual: İlmihalde, kaza edemeden ölen birinin namazları için de oruçta olduğu gibi ıskat yapılması için bütün âlimlerin sözbirliği vardır, ifadesi geçiyor. Burada namaz ıskatı için icma olduğu bildiriliyor. Halbuki bildiğim kadarıyla sadece Hanefi mezhebinde yalnız İmam Muhammed’in namaz ıskatı yapılabileceğine dair ictihadı vardır. Burayı nasıl anlamalıdır?
    Cevab: İcma (sözbirliği) olan namaz ıskatı, değil oruç ıskatı. Namaz buna kıyas edilmiş. Namaz ıskatı olmaz diyen, oruç ıskatı da olmaz demeye getiriyor ve icmaya karşı geliyor.
    10 Ekim 2021 Pazar
  • Sual: Kasten hiç namaz kılmayan kimse ölünce ıskat yapmak caiz olur mu?
    Cevab: Evet. Iskatta, fakiri sevindirmekle Allah’ın ölüyü affetmesi umulur.
    7 Kasım 2021 Pazar
  • Sual: Cenaze araba üzerinde iken namazı kılınabilir mi?
    Cevab: Namazı kılınırken cenazenin hayvanın üzerinde olması caiz değildir. Arabanın üstü veya arkası açık, tabut da imamın önünde ise namaz caiz olur.
    28 Kasım 2021 Pazar
  • Sual: Dinsiz bir komşunun öldüğünü söyleseler inna lillah okunur mu?
    Cevab: Elbette.
    3 Aralık 2021 Cuma
  • Sual: Şehitlerin ve tanınmış ferdlerin ölümlerinde saygı duruşu yapmanın hükmü nedir?
    Cevab: İslâm kültüründe saygı duruşu yoktur; ölünün ruhuna okumak vardır. Herkese layık olduğu muamele yapılır.
    8 Aralık 2021 Çarşamba
  • Sual: Mezar taşlarını okumak unutkanlık getirirse, neden yaptırılmıştır?
    Cevab: Laf olsun diye okumak, zihni yorar. Ölüyü bulmak için okunur.
    15 Aralık 2021 Çarşamba
  • Sual: Bir kimse vefat etse, babası, bunun ortağından para alıp mezar yeri alsa ve üzerine tapulatsa, sonra da buraya gömülmeyi vasiyet etse ne lazım gelir?
    Cevab: 1.Mezar kime aitse, o kullanır. Parasını vermiş almış. Para kimden gelirse gelsin. 2. Büyükşehir gibi yer darlığı varsa, babası, oğlunun yanına gömülebilir.
    28 Ocak 2022 Cuma
  • Sual: Uzaktan yakından cenazeye gelenlere pide ve meşrubat dağıtmak günah olur mu?
    Cevab: Olmaz.
    20 Şubat 2022 Pazar
  • Sual: Komşular cenaze evine kaç gün yemek götürürler?
    Cevab: 3 gün. Örfe bakılır.
    20 Şubat 2022 Pazar
  • Sual: Kadının mezar kazması caiz mi?
    Cevab: Caiz ama bu zor işi kadınlara bırakmamalı.
    8 Mayıs 2022 Pazar
  • Sual: Bir Müslüman, mülhid olduğunu katiyen bildiği ama diğer insanların bilmediği biri öldüğünde, cenaze namazının kılınmaması gerektiğini söylemek mecburiyetinde midir?
    Cevab: Kendisi kılmaz. Başkalarına söylemek mecburiyetinde değil. Söylese de kılmamayı mecbur etmez. Söylemek ayrıca fitne olur.
    8 Haziran 2022 Çarşamba
  • Sual: Cenaze yıkandıktan ve kefenlendikten sonra ayağından kan gelse tekrar yıkanır mı?
    Cevab: Yıkanmaz. İyi veya kötü bir şeye de delalet etmez.
    8 Haziran 2022 Çarşamba
  • Sual: Ölüyü yakmak ruhu yersiz bırakmak sözünü nasıl anlamalıdır?
    Cevab: Ruh yersiz kalmaz. Burada kasıt kabir, ruhun dünya ile irtibatıdır.
    14 Temmuz 2022 Perşembe
  • Sual: Dedem vefat etti. Dindar değildi, ama oruç tutar, kurban keserdi. Din düşmanlarını da severdi. Cenaze namazına katılmak içime sinmedi. Ne dersiniz?
    Cevab: Yaptıkları iman alametidir. Cahillik ve ahmaklık özürdür. Bundan dolayı küfre düşmüş sayılmaz, ama öğrenmediği için günahkâr olur. Şimdi kendisini dindar kategorisine sokan müslümanların çoğu da bu haldedir.
    22 Temmuz 2022 Cuma
  • Sual: Dinsiz veya sapkın birine rahmet okumak mahzurlu mudur?
    Cevab: Bile bile rahmet okursa, mahzurludur, küfr veya günah olur. Zira kafirlerin ölüsü ve dirisi için dua etmeyi Kur’an-ı kerim, bid’at ehlinin cenazelerine gitmeyi hadis-i şerif men eder.
    6 Eylül 2022 Salı
  • Sual: Bir kimse, vefat etmiş olan babasının namaz, oruç, hac, kurban ve fitre borçları için bir şey yapabilir mi?
    Cevab: Devir ve ıskat yoluyla bu borçlarını ödemeye çalışır. Ayrıca onun adına hac yapabilir.
    19 Kasım 2022 Cumartesi
  • Sual: Bu zamanda darülharbde kimin müslüman olduğunu nereden bileceğiz? Mesela her ölene Allah rahmet etsin denir mi? Herkesin cenaze namazı kılınır mı?
    Cevab: Müslüman olduğunu söyleyene müslüman muamelesi yapılır. Camiye müslümanların cenazesi getiriliyor, bu sebeple herkesin namazı kılınır. Hâli mechul olana hüsni zan edilir.
    20 Kasım 2022 Pazar
  • Sual: Bir kimse, vefat etmiş olan babasının, namaz. oruç, hac, kurban ve fitre borçları için bir şey yapabilir mi?
    Cevab: Iskat yapabilir.
    20 Kasım 2022 Pazar
  • Sual: İlmihalde “Meyyiti yıkarken niyet etmek sünnettir. Niyetsiz, temiz olur ise de, farz sâkıt olmaz” diyor. Hangi farz kimden sakıt olmuyor?
    Cevab: Ölüyü yıkamak farzı kifayedir. Yıkayan gasle niyet etmezse, bu farz düşmez, yani farz sevabı alamaz. Bu bir kavildir. Diğer kavle göre niyetsiz de yıkasa farz düşer.
    29 Kasım 2022 Salı
  • Sual: İki kardeş darılsa; bunlardan biri ölmüş oğlunu aile mezarlığından çıkarabilir mi?
    Cevab: Ölüyü nakletmek caiz olmaz.
    8 Ocak 2023 Pazar
  • Sual: Kokmuş ceset yıkanır mı?
    Cevab: Ölü tefessüh edip bozulmuş olduğu için el sürülmek imkanı kalmazsa üzerine su dökmek kafidir. (Tatarhaniyye, Hindiyye)
    8 Ocak 2023 Pazar
  • Sual: Kime ait olduğunu bilmediğimiz bir kişinin cenaze namazına katıldığımızda, imam “hakkınızı helal ediyor musunuz” dediğinde ne demelidir?
    Cevab: Size kalmış. İster “helal olsun”, ister “Allah rahmet eylesin” dersiniz.
    27 Ocak 2023 Cuma
  • Sual: Abdülhakim Efendi’nin Sefer-i Ahiret risalesinde ölüm hastasına kelime-i tevhidi hatırlatma hususunda “Kelime-i tevhidi hatırlatanların, hastanın düşmanı, vârisi olmaması uygundur. Kimse yok ise, vâris hâtırlatır” cümleleri geçiyor. Vârisi olmamasının hikmeti nedir?
    Cevab: Hasta, öldüğümü istiyor diye üzülür.
    7 Şubat 2023 Salı
  • Sual: Cenaze olunca yedinci veya kırkıncı günü okuma yapıp yemek vermek niçin mahzurludur?
    Cevab: Resulullah aleyhisselam buyurdu ki: “Ölünün mezardaki hali, imdad diye bağıran, denize düşmüş kimseye benzer. Boğulmak üzere olan kimse, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, meyyit de, babasından, anasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duayı gözler. Kendisine bir dua gelince, dünyanın hepsi kendine verilmiş gibi sevinmekten daha çok sevinir. Allahü teala, yaşayanların duaları sebebi ile, ölülere dağlar gibi çok rahmet verir. Dirilerin de ölülere hediyesi, onlar için dua ve istiğfar etmektir.” Şu halde bu hayır hasenatı ertelememeli, imkânı olunca hemen yapmalıdır. Böyle muayyen günlerde yapılacağına dair bir nass yoktur. Bu âdetler Yahudi ve Hristiyanlardan Müslümanlara geçmiştir. Şu halde bu günlerde yapılınca sevap olur diye düşünmek bidat olur. Ama yapanlara mani olmamalıdır.
    7 Şubat 2023 Salı
  • Sual: Cenaze defnedilmeden Kur’an-ı kerim okumak uygun değil midir?
    Cevab: Her zaman okunur. Sadece yıkanmadan evvel ölüye bitişik olarak okumak mekruhtur.
    7 Şubat 2023 Salı
  • Sual: Zelzelede ölenler yıkanır mı?
    Cevab: Zelzelede ölenler ahiret şehidi sayılsalar bile yıkanır ve kefenlenir ve cenaze namazı kılınır. Kefen bulunamazsa bu bir zarurettir ve üzerlerindeki elbise ile gömülür. Bunlar kefene kifayet eder. Zira normal kefen, sünnet üzere kefendir.
    9 Şubat 2023 Perşembe
Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
  • TR
  • EN
© 2019
  • Anasayfa
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • - Aktüel
    • - Akademik
    • - English
    • - Arabic
    • - Diğer Diller
  • Programlar
    • - Televizyon
    • - Radyo
    • - Youtube
  • Yazışmalar
    • - Tüm Sualler
    • - Sual Başlıkları
    • - Sual Gönder