Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • Aktüel
    • Akademik
    • English
    • Arabic
    • Diğer Diller
  • Programlar
    • Televizyon
    • Radyo
    • Youtube
  • Yazışmalar
    • Tüm Sualler
    • Sual Başlıkları
    • Sual Gönder
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • - Aktüel
    • - Akademik
    • - English
    • - Arabic
    • - Diğer Diller
  • Programlar
    • - Televizyon
    • - Radyo
    • - Youtube
  • Yazışmalar
    • - Tüm Sualler
    • - Sual Başlıkları
    • - Sual Gönder

Sual Başlıkları

“Aile”

için arama neticeleri gösteriliyor
  • Sual: Taşıyıcı annelik câiz midir? Çocuk kimin çocuğu sayılır?
    Cevab: Taşıyıcı anne, eğer sperm sahibi erkekle evli değilse, bu şekilde döllenme câiz değildir. Bununla beraber, çocuğun annesi onu doğuran kadındır; yumurta sahibi kadın değildir. Kur’an-ı kerîmde, “Anneleri, onları doğuran kadınlardır” buyuruluyor (Mücâdele: 2). Başka bir kadından yumurta alınması, organ nakli hükmündedir. Mamafih yumurta sahibi kadınla bu çocuk arasında mahremiyet doğar. Nitekim çocuğu emziren kadın, kemik ve hücre yapısının teşekkülünde rol oynadığı için sütannesi sayılmaktadır. Doğrusunu Allah bilir!
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: İnsan klonlamak câiz midir?
    Cevab: Çocuğun dünyaya nasıl geleceği şer’î kaynaklarda açıkça belirtildiği için, insan kopyalama da şer’î hukuka aykırıdır. Hilkati tağyir (yaradılışı değiştirmek) câiz değildir. Ancak bu durumda, doğan çocuk asıl hücre sahibi erkekse onun oğlu, kadınsa kardeşi sayılır. Annesi ise onu doğuran kadındır. Somatik hücrenin kadından alındığı insan kopyalamada çocuk ile hücresi alınan kadın arasında mahremiyet doğar. Nitekim çocuğu emziren kadın, kemik ve hücre yapısının teşekkülünde rol oynadığı için sütannesi sayılmaktadır. Doğrusunu Allah bilir!
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Tüp bebek câiz midir?
    Cevab: Tüp bebek ile nesebin sübutuna fetvâ verilmiştir. Nitekim Şâfiî ulemâsından Şirbînî, bu konuda şöyle der: “Bir kadın ihtilâm olmuş kocasının menisini cinsî uzvuna yerleştirmek suretiyle gebe kalsa, doğan çocuk meşrûdur ve kadın bundan dolayı günahkâr olmaz” (Muğnî'l-Muhtâc.) Hanefîlerden İbn Âbidîn’de de bu yolda izahat vardır: “Bir kadın kocasının veya bir câriye efendisinin menisini, cinsî temas hâricinde rahmine akıtır ve hâmile kalırsa, bu çocuğun nesebi sâbit ve gerekirse iddet icab eder”. Bu sun’î ilkahın (yapay döllenmenin) yabancı kimseler arasında cereyan etmemesi de şarttır.
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Bir kimse karısına seni boşadım dese ve boşanmayı kasdetmese, talâk vaki olur mu?
    Cevab: İbni Âbidîn hazretleri diyor ki: Sarih (açık) söz kazâen niyete muhtaç değildir, fakat diyâneten niyete muhtaçtır. Yani adam zevcesine “Boşsun” gibi boşanma için kullanılan açık bir sözü söylese, ama “Meşguliyetin yok” mânâsını kasdetse, kadın da bunu mahkemeye intikal ettirse, kâdı boşanmaya hükmeder. Erkeğin niyetini bilemez. Ancak Allah katında boşanma olmaz. Evlilik devam eder. Sarih talâkın (açık sözle boşamanın) hem kazâen hem diyâneten vâki olması için talâk sözünü mânâsını bilerek kadına izafeyi kasdetmesi mutlaka lâzımdır ve onu ihtimalli bulunduğu mânâya sarfetmemesi gerekir. Yani erkek “Boşsun, Seni boşadım, Sana talâk verdim, Sen mutallakasın” gibi açıkça boşanam için kullanılan sözleri, kendi zevcesini kasdederek ve boşanmak niyetiyle söylemiş olamlıdır. Kadının yanında fıkıh kitaplarında yazan talâk meselelerini tekrar eder yahut bir kitaptan naklederek “Karım boştur” sözünü söyler veya yazarsa veya başkasının yeminini hikâye ederse (meselâ “Felanca karım boştur dedi” dese) kendi karısını kasdetmedikçe asla talâk vâki olmaz (gerçeklemez). Kadın kocasına talâk sözünü söylemeyi öğretir de mânâsını bilmeden söylerse, talâk vâki olmaz. Meselâ Farsça “talâk başed” (Boşsun) kelimesini kadın kocasına öğretip söyletirse, koca bunun seni boşadım mânâsına geldiğini bilmedikçe boşanma olmaz. “Sen hayızlısın” diyecekken, dili sürçüp “Sen boşsun” sözüyle yalnız kazâen talâk vâki olur. Şaka ile boşayanın talâkı hem kazâen hem diyâneten vâkidir. Çünkü o, sebebi bile bile kasdetmiştir. Dolayısıyla erkeğin talâkı kasdetmeksizin açık bir sözle karısını boşadığı hallerde kâdıya gidilse, kâdı insanın kalbinden geçeni bilemeyeceği için boşanmaya hükmeder. Ama Allah ile kul arasında nikâh devam etmektedir. Bugün kâdı olmayan yerlerde böyle bir vaziyette erkeğin beyanı ve yemini ile evliliğe devam edilebilir.
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Evli kadın kaçırılmış, ırzına geçilmiş; tekrar kocasının eline geçmiş. Kocasının buna yaklaşması câiz midir?
    Cevab: Kendisiyle zinâ edilen kadın kocasına haram değildir. Kadın zinâ ederse hayız görmedikçe kocası ona yakınlık edemez. Çünkü zinâdan gebe kalmak ihtimali vardır. Kocasının suyu başkasının ekinini sulamamalıdır. Hamile ise yaklaşamaz. (İbn Âbidîn, Iddet bahsi.)
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Kadın kocasının rızası olmaksızın doğum kontrolü yapabilir mi?
    Cevab: Hâniyye, Fethü’l-Kadir ve Nehr'de "Kadının başka kadınların yaptıkları gibi rahminin ağzını tıkaması câizdir" diyor. Bahr ise "Kadından izin almadan yapılan azle kıyasen bunun da kocasının izni olmadan yapılması haram olmak gerekir" demektedir. Yani ne kadın kocasından ve ne de koca karısından izin almadan azl (doğum kontrolü) yapabilir. Bu hüküm Hanefî mezhebinin aslına göredir. Bezzâziye'de, "Kocasının karısını azlden men etmeye hakkı vardır" denilmektedir. Nitekim zamanın bozukluğuna bakılırsa, iki taraftan da azlin câiz olması gerekir. (İbn Âbidîn.)
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Bir erkek karısına boşanma hakkı vermişse, kadın da seninle yatmak bana babamla yatmak gibidir dese ama niyeti boşanmak olmasa ne lazım gelir?
    Cevab: Kadına boşama hakkı mücerred bu sözle verilmişse o mecliste kullanabilir. Ne zaman istersen sözü ilave edilmişse dilediği zaman kendini boşar. Burada boşanma hakkı o meclise aittir. Kadın kullanmadı ise düşer. Kadına boşanma hakkı sürekli olarak verilmişse bile kadının bu sözü boşanmaya sebep olmaz. Çünki bu bir bâin talâk lafzıdır. Bâin talâkta ise niyet muteberdir.
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Burada bir arkadaş hanımını baba evine göndermiş. Sonra telefonda boşanma niyeti ile bu iş bitti demiş. Kadın bir ay sonra arayıp pişman olduğunu söylemiş. Erkek niye anlamıyorsun bu iş bitti demiş. Bir ay sonra yumuşamış, yine böyle söylemiş ama boşanma niyeti olmaksızın. Şimdi pişmanlar. Ne gerekir?
    Cevab: Birinci söz bâin talâk hâsıl eder. İkinci söz birinci sözü hikâye ediyorsa, ki öyle görünüyor, talâk sayılmaz. Böyle olmasa idi, Hanefî mezhebinde ıddet içinde söylendiği için talâk sayılırdı. Üçüncü söz talâk değildir. Binâenaleyh tekrar yeni bir nikâh ile evlenebilirler.
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Karısına pek kötü muamele yapan adamdan kadının boşanması için açılacak boşanma dâvâsında, kadın çocuğun velâyetini istiyor. Kanunlar da velâyeti anaya veriyor. Velâyetin anaya verilmesinin talebi uygun mudur? Uygun değil ise, uygun hale gelmesi herhangi bir şekilde mümkün müdür?
    Cevab: Şer’î hukukta prensip itibariyle veli babadır. Eşler ayrılmışsa, çocuk oğlan ise 7, kız ise 9 yaşına kadar hıdâne velisi annesidir. Yani çocuğu anne terbiye eder. Sonra babaya verilir. Baba yoksa veya uzakta ise veya bakmıyorsa veya fâsık ise çocuk annede kalır. Bu zamanda velinin şer’î hükmü sınırlıdır. Çocuğun malı yoksa babanın vasi olması da pratikte bir şey ifade etmez. Kaldı ki baba, bir başkasını vasi tayin edebilir. Bu vasi anne de olabilir. Netice itibariyle çocuk küçükse zaten annesi hıdâne velisidir. Büyüdüğü zaman da baba salih ise çocuk annede kalsa bile, kanun velâyeti anneye verse bile, şer’en veli ve vasi babasıdır. Annenin buna mâni olabileceği bir şey yoktur.
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Bir kimse, filancanın evine girersen boşsun dedi. Bir zaman sonra “Bak filancanın evine gidersen boşsun ha” dedi. Bir zaman geçti, yine aynı şeyi söyledi. O eve giderse kaç talâk olur?
    Cevab: Bir talâk olur. Çünki ikincisini teyid için söylemiştir. (İbn Âbidîn.)
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Ayın 20’sinde seni boşamazsam üç defa benden boş ol dese, ne lâzım gelir?
    Cevab: Ayın yirmisinden önce bir kere boşarsa, yemini yerine gelir. Sonra dilerse tekrar alabilir. (İbn Âbidîn.)
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Zifaf edilmeyen kadını üç defa boşamakla hülle gerekir mi?
    Cevab: Gerekmez diyenler olmuşsa da ulemâ “Bu söz bâtıldır, mezhebe muhaliftir. Hülle gerekir” diyor. (İbn Âbidîn, Bakma ve Dokunma bahsi.)
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Baldız ile hürmet-i müsahere olursa nikâh düşer mi?
    Cevab: Düşmez. Baldız ile mahremiyet geçicidir. Yani zevcesi ölse veya ayrılsa evlenebilir.
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Hazreti Ayşe'nin nişan, evlenme ve zifafa girme yaşları için kitaplardaki kaviller nedir?
    Cevab: Kaynaklar 6 yaşında nikâhlandığını, 9 yaşında iken zifafa girdiğini söylüyor. Bu yaşın daha yukarı olduğunu bildirenler de vardır. Arap memleketlerinde 9 yaş umumiyetle kızlar için bülûğa erme yaşıdır. Arap cemiyetinde genç kız-yaşlı erkek veya tersi izdivaçlar, dul kadınla genç erkeğin evlenmesi veya tersi normal karşılanmaktadır.
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Müt’a nikâhı Hazret-i Ömer tarafından neden kaldırıldı? Câbir bin Abdullah’dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerife göre: “Biz Hazret-i Muhammed ve Ebubekir zamanında bir avuç hurma karşılığında kadınlar ile geçici nikâhlar yapardık. Hazret-i Ömer bunu Amr bin Hurays hâdisesinden sonra kaldırdı.” Amr bin Hurays hâdisesinde neler oldu?
    Cevab: Müt’a nikahı Câhiliye devrinde, yani Hazret-i Peygamberin peygamberliğini ilan edişinden evvel câri idi. Hazret-i Peygamber, böyle bir nikâh yapmadı. Yapılmasını emretmedi. Kur’an-ı kerimde Mü’minûn suresinin altıncı âyetinde üstü kapalı da olsa müt’a nikâhının câiz olmadığı bildirildi. Hayber gazâsında Hazret-i Peygamber müt’a nikahını yasakladı. Bunu başta Hazret-i Ali olmak üzere çok sayıda sahabi bildiriyor. Bunun yasaklandığını bilmeyenler, bilmediği için yapanlar da vardı. Hazret-i Ömer zamanında, sahabiler toplanarak, Hazret-i Peygamberin müt’a nikâhını yasakladığını, dolayısıyla müt’a nikâhının câiz olmadığını müzâkere ederek karara bağladılar. İcma’ya vardılar. Müt’a nikâhını Hazret-i Ömer yasaklamadı. Hazret-i Peygamber tarafından yasaklandığı onun zamanında ilân edildi. Hazret-i Ömer’e düşmanlıkları sebebiyle böyle şeyler uydurup kendisini suçlayanlar vardır.
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Padişahların, nikâhlı hanımları, ikballeri, peykleri ile 4 kadın gözetmeksizin birlikte olmalarının hukuku nedir? Kur’an’dan âyet verebilir misiniz?
    Cevab: Câriyelerle evlenmenin ruhsatı, Nisa suresi: 3, 25; Mü’minûn suresi: 5-6. ayeti kerimeler ve Hazreti Peygamberin sünnetidir.
    21 Haziran 2010 Pazartesi
  • Sual: Peygamber efendimizin "Çöplükte biten gülleri koklamayınız!" mealindeki bir hadis-i şerifini okudum. İnsan ailesinden dolayı kınanamayacağına göre buradaki murad ne olabilir?
    Cevab: Şir’atül-İslâm kitabında bu hadis-i şerifi bildirdikten sonra diyor ki, kendi güzel, zengin ve soylu, ama kötü huylu bir kadın, çöplükte bitmiş gül gibidir. Bununla evlenmemelidir.
    7 Temmuz 2010 Çarşamba
  • Sual: Efendim beş aydır çeşitli sebeplerden dolayı hanımımla ayrıyız. Sinirli ve üzüntülü bir ânımda hanımıma mesaj gönderdim. “Baban seni bugün gece 12’ye kadar eve getirip bırakmazsa hem vallahi hem billahi hem tallahi bir daha birleşmemiz imkânsız olacaktır. Bu işin dönüşü yok” dedim. Bunun ardından da kayınpederime bir mesaj gönderdim. Mesajın sonunda “Madem kızınızı getirmediniz. O halde bana tek birşey kaldı: Boşum! Boşum! Boşum! Kızınıza tebliğ edersiniz” dedim. Bunların neticesinde talâk vâki olmuş mudur?
    Cevab: Hanımınıza gönderdiğiniz mesaj ile boşanma tahakkuk etmez. Bu belki bir boşanma vaadidir. Yani böyle olursa boşarım demek gibidir. Kayınpederinize yazdığınız mesaj da böyledir. Nitekim İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki “Ben senden boşum” demekle boşanmaya niyet edilse bile boşanma gerçekleşmez. Dolayısıyla bu mesaj ile de boşanma olmaz. İslâmiyete uygun şekilde boşanmak için erkek kadına cinsî temasta bulunmadıkları bir hayızdan temizlik devresinde bir defa “Boşsun” veya “Seni boşadım” gibi açık bir söz söyleyerek boşanma iradesini bildirmelidir.
    14 Temmuz 2010 Çarşamba
  • Sual: İlmihallerde talâk bahsi anlatılırken “Kinâye söyleyince, boşamaya niyet ettiyse veya öfkeliyse bir bâin talâkla boşamış olur” diye yazıyor. Bir kimse öfkeli iken kinâye söz söylese, meselâ “Babanın evine git!” dese; fakat boşamaya niyet etmese boşanma gerçekleşir mi?
    Cevab: Kinâye söz, “Babanın evine git”, “Bana örtün”, “Bana yabancısın” gibi hem boşanmada, hem de başka mânâda kullanılan kelime demektir. Bir kimse böyle bir kelimeyi hanımına talâk niyeti ile söylerse, bir bâin talâk olur. Talâk niyetiyle söylemezse talâk olmaz. Kadın bu vesileyle mahkemeye mürâcaat etse, erkek “Ben talâk niyetiyle söylemedim” derse kabul edilir. Ancak bu sözü öfkeli iken veya zevcesi ile boşanma üzerine konuşurken sarfetmişse, mahkemede “Ben bunu talâk niyetiyle söylemedim” demesi kabul edilmez ve mahkeme talâka hükmeder. Mahkeme erkeğin niyetini bilemez. İlmihallerde de bu husus ifade ediliyor. İbni Âbidîn hazretleri bu halde kazâen talâk vâki olduğunu, ancak diyâneten talâk vâki olmayacağını bildirmektedir. Kazâen lafzı mahkemeye mürâcaatı; diyâneten lafzı ise Allah ile kul arasındaki durumu ifade eder. Şer’î mahkemenin bulunmadığı yerlerde erkek öfke veya talâk müzâkeresi esnâsında söylediği kinâye sözü talâk niyetiyle söylemediğine yemin ederse boşanmış olmaz.
    22 Temmuz 2010 Perşembe
  • Sual: Fıkıh kitaplarında (Semen, para tayin edilince, sahih olan sözleşmelerde teayyün etmez. Yani söz kesilirken tayin edileni vermek lazım değildir. Misli, benzeri verilebilir. Mehirde, nezirde [adakta] ve vekil yapmakta da teayyün etmez. Emanet, hibe ve sadaka vermekte, şirkette ve gaspta teayyün eder. Mebi her zaman teayyün eder) deniyor. Mehirde 11 Reşat altını vermeyi taahhüt etmiştik. Şimdi onun yerine, o değerde başka mal, TL, Dolar, Euro vesaire verebilir miyiz?
    Cevab: Satış akdinde semenin (satılan mal karşılığı ödenecek meblâğın) cinsi söylenmedi ise, söz kesilirken orada kullanılan semen anlaşılır. Burada, piyasadaki paraların mâliyeti (hakikî kıymeti) ve râyici (geçer kıymeti) müsâvi ise, bey’ sahih olur. Müşteri hangi parayı isterse verebilir. Geçer kıymetleri farklı ise, en yükseğini verir. Geçer kıymetleri aynı olup, mâliyetleri farklı ise, cinsi, sıfatı söylenmezse, bey’ fâsid olur. Suriye’nin sınıra yakın kısımlarında Türk lirası geçmektedir. Haleb’de şu kadar lira üzerinden akid yapılsa, Suriye veya Türkiye lirası diye açıklanmasa, hangisinin geçer kıymeti fazla ise o verilir.

    Semenin cinsi söylenmiş ise, teayyün ettiğinden başka semen verilemez. Reşad altını üzerine pazarlık edilmişse, İngiliz altını verilemez.

    Semen, sahih akidde tayin edilince, teayyün etmez. Yani söz kesilirken tayin edileni vermek lâzım değildir. Misli, benzeri verilebilir. “Bu elimdeki 100 lirayla şu malı aldım” diye akid yapılsa, sonra bu parayı cebine koyup, mislini, benzerini verebilir. Semenin kendi tayin edilince, teayyün etmez ise de, cinsi, mikdarı ve vasfı tayin edilince, teayyün ederler. Yani bu cins, mikdar ve vasfı taşımayan semen verilemez. 100 lira demişse 100 dolar veremez. 11 Reşad altını demişse 11 Aziz veya bu kıymette para veremez.

    Söz kesilen semen, örfe uyulup, bozuk para olarak da verilebilir. Meselâ 20 mecidiyye diye pazarlık olunduğunda, yirmilik yerine onun bozukluğu olan onluk ve beşlik verilebilir.

    Semen, para olmayıp mal ise, hatta altın veya gümüşten işlenmiş eşyâ ise, pazarlıkta tayin edilince, mebî gibi teayyün eder. Satış da, mukâyada (trampa) satışı olur. Yani o malı aynen vermek gerekir. Meselâ müşteri, bir gümüş kaşığı gösterip, “Şu kaşık ile bu horozu satın aldım” dese, kaşığı vermesi lâzımdır. Aynı ağırlıkta, aynı şekilde ve aynı kıymette başka gümüş kaşık veremez. Çünki semen para değil de mal olup, alıcı tarafından tayin edilmiştir, dolayısıyla teayyün etmiştir.

    Semen, fâsid satışta, sarf satışında, emânet, şirket ve vekâlette, kirâ bedelinde, hibede, zekât, sadaka ve satın alma vekâletinde ve gaspta tayin edilince, teayyün eder. Meselâ emânetçi, emânet bırakılan parayı aynen geri vermekle mükelleftir, geri verirken mislini veremez. Telef oldu ise, mislini değil, kıymetini öder. Satın alma vekili, mal sâhibinin verdiği parayı kendi için kullanamaz. Kullanırsa, vekilliği bozulur. Bir altın lira gasp eden, bunu aynen öder. Bu yok ise, benzerini veremez, kıymetini öder.

    Mehrde ve nezrde ve vekil yapmakta da teayyün etmez. Vekile 100 lira verip “Git şu parayı felancaya ver ve kendisini vekil ettiğimi söyle. Bana şu evsafta bir at alsın” dese, o kişi de bu parayı cebine koyup, vekile aynı mikdarda kendi parasını verebilir. “Şu koyunu kesmek nezrim olsun” dese, başka bir koyunu kesebilir. “Bu elimdeki 11 Reşad altını mehr olmak üzere nikâhladım” dese, başa 11 Reşad altını verebilir.

    Netice itibariyle mehr pazarlığı yaparken 11 Reşad altını söz kesilmiş ise, 11 Reşad altını vermek icab eder. 11 Aziz veya bunun kıymeti kadar para, döviz verilemez. Ama nikâh yapılırken belli 11 Reşad altını mehir olarak gösterilse idi, teayyün etmeyeceğinden sonradan bunu değil de başka 11 Reşad altını vermek câiz olurdu. Mehrde teayyün etmez demek bu demektir. Karşı tarafın rızası varsa, başka şey verilebilir.

    5 Ağustos 2010 Perşembe
  • Sual: İslâm hukukuna göre kadın ev işi yapmaya ve çocuğunu emzirmeye mecbur mudur?
    Cevab: İbn Âbidîn hazretleri nafaka bâbında Bahr kitabından alarak diyor ki: Kadın un öğütmekten, ekmek yapmaktan, yemek pişirmekten çekinirse bakılır: Eğer kadın baba evinde hizmetçisi bulunanlardan ise yahud kendisinde bir illet bulunursa, kocası ona hazır yemek getirir. Aksi takdirde, kadının baba evinde hizmetçisi bulunanlardan değilse ve kudreti de varsa kocasının hazır yemek getirmesi vâcib değildir. Kadının ev işleri için ücret alması câiz değildir. Çünkü diyâneten onu yapmak kendisine vâcibdir. [Yani ev işi yapmazsa günaha girer; fakat ev işi yapmaya zorlanamaz. Kocası nafaka vermeye devam eder.] Velev ki eşrafdan birinin kızı olsun. Çünkü Peygamber aleyhisselâm, Hazret-i Ali ile Fâtıma arasında işleri taksim etmiş; dış işlerini Hazret-i Ali’ye, iç işlerini de Hazret-i Fâtıma radıyallahü anhümaya vermiştir. Halbuki Hazret-i Fâtıma bütün cihan kadınlarının hanımefendisidir.

    Ni’met-i İslâm’da nafaka bâbında diyor ki: Taâmın dışarıdan tedâriki erkeğe ve dâhilde hazırlanması kadına aittir. Çünki bu işler zevceye diyâneten lâzımdır. Resûl-i ekrem efendimiz hazretleri, Hazret-i Ali ile Hazret-i Fâtıma radıyallahü teâlâ anhümâ arasında, geçinme işlerini taksim buyurup, hâricî işleri Hazret-i Ali’ye ve dâhilî işleri Hazret-i Fâtıma’ya ait kılmışlardı ki, Hazret-i Fâtıma üstelik bütün kadınların seyyidesidir…Vâlide çocuğu emzirmek için cebrolunamaz. Babası süt anne tutar. Vâlideye çocuğunu emzirmek şer’an (hukuken) değil diyâneten vâcibdir. Çocuk annesinden başkasını emmezse çocuğunu emzirmek hukuken de vâcib olur.

    Netice itibariyle, İslâmiyette kadın ev işi yapmaya ve çocuğunu emzirmeye mecbur değildir sözünü, hukukî bir borç olarak mecbur değildir şeklinde anlamak gerekir. Yani yapmazsa, zevc bunları zevcesine zorla yaptıramaz. Çocuk için de babası süt anne tutar. Kadın ev işi yapmasa da, çocuğunu emzirmese de nafakaya hak kazanır. Ancak kadın hizmetçilerle büyümüş zengin bir âilenin kızı olmadıkça ev işi yapmadığı için günaha girer. Sütü var ise, çocuğunu emzirmediği için de günaha girer. Çünki bunlar kendisine diyâneten vâcibdir. Zengin kadına zengin nafakası verilir. Yani kocası hizmetçi tutar. Kadının ev işlerini yapması, zevcine teberru ve ihsandır. Çok sevaptır. Ev işi yaparsa veya çocuğunu emzirirse ücret isteyemez. Çünki erkeğin vazifesi, dışarıdaki işleri, kadının vazifesi içerideki işleri yapmaktır. Zevc de zevcesinin bu ihsanına karşı ihsanda bulunur. Ben ev işi yapmaya mecbur değilim diyen kadın, nafaka olarak fıkıh kitaplarında yazan asgari mikdara (her yıl için bir kat elbise) mahkûm olmayı göze almalıdır.

    10 Şubat 2011 Perşembe
  • Sual: Televizyonda, resimde, filmde, bilgisayarda avret yerine şehvetle bakmakla hürmet-i müsahere olur mu? Gözünün önüne avret yeri gelse, şehvet duysa, bunlarla hürmet-i müsahere olur mu? Kocanın amcasıyla, dayısıyla hürmet-i müsahere olsa, nikâh bozulur mu? Ya da kimlerle olursa bozulur?
    Cevab:

    Hürmet-i musahere bir kadınla cinsî temasta bulunmak yahud çıplak tenine ve başındaki saçına şehvetle dokunmak veya fercinin içine şehvetle bakmak suretiyle meydana gelir. Bu kadının annesi ve kızının o adamla evlenmesi yasak olur. Bu adamın oğlu veya babası da o kadına yasak olur. Dokunmak ve bakmakta şehvetin sınırı, erkeğin âletinin hareket etmesi yahut sertse hareketin ziyadeleşmesidir. Kadın veya yaşlılarda gönlün meyletmesi, ürpermesi, o kişi ile cinsî teması gönülden arzu etmektir.

    İtibar, dokunurken ve bakarken şehvetli bulunmayadır. Binaenaleyh şehvetsiz dokunur da, sonra elini çektiği halde bu dokunmadan şehvete gelirse, hürmet-i musahere olmaz. Bakmakta da şehvet şarttır. Nitekim gözünü yumduktan sonra şehvete gelse hürmet-i musahere olmaz. Şehvetin baktığı kadına duyulması şarttır. Bakıp başkasını düşünerek düşündüğü kadına duyarsa hürmet-i musahere olmaz.

    Bunun dışında şehvetle bile olsa bakmakla, TV, resim ve aynada yahud su ve cam içinde şehvetle bakmakla, hatta bakıp meni gelmekle hürmet-i musahere olmaz. Yalnızca kadının fercinin içine (yuvarlak kısmına) şehvetle bakınca olur. Bunun da meydana gelmesi çok ihtimal dışıdır. Kocanın amcası veya dayısıyla hürmet-i musahere olmaz. Yalnızca usul ve füru ile, yani adamın oğlu veya babası ile olabilir (İbni Âbidin, Namazın Şartları Bahsi, Haram Olan Kadınlar Bahsi).

    Hürmet-i musaherenin kadından gelmesi fevkalâde zordur. Vesvese etmemeli, bu mevzuyu hiç düşünmemelidir.

    16 Mart 2011 Çarşamba
  • Sual: Hanımımla bazı kötü hadiseler yaşadık. Hanımıma söylediğim 3 söz var, bunlar talak gerektiriyor mu? 1- Ben bu evde durmam sözüne karşılık defol git nereye istiyorsan dedim. 2- Babası annesinin hasta olduğunu, kızlarını getirmemi istedi. Hanım büyük bir valiz hazırlamış, anladığım kadarıyla bu işi bitirmek istiyordu. Bu valizi ikiye böl dedim, kabul etmedi, tamam dedim iki valiz yap, eşyalarının hepsini götür dedim. 3- Tahmin ettiğim gibi işi bitirmeye karar vermişler, büyüklerimin ricasıyla tekrar hanımı arayıp kendisini evliliğimizin bitmemesi için ikna etmeye çalıştım. Kabul etmeyince, peki bu iş benim içinde bitti dedim. Sonunda tekrar birleşiyoruz, bu durumda söylediklerim 3 talak gerektiriyor mu, gerektiriyorsa ne yapmamız lazım?
    Cevab: 1-Boşanma niyetiyle söylendi ise, bir bâin talak olmuştur. Boşanma niyeti ile söylenmemişse talâk yoktur. 2-Boşanma niyetiyle söylenmemiş ise mesele yok. Boşanma niyetiyle söylenmiş, ama öncekinden ayrı ikinci bir talâk kasdedilmemişse, önceki talâkı haber vermiş olur. İkinci bir talâk sayılmaz. 3- Boşanma niyetiyle söylenmemiş ise mesele yok. Boşanma niyetiyle söylenmiş, ama öncekinden ayrı üçüncü bir talâk kasdedilmemişse, önceki talâkı haber vermiş olur. Üçüncü bir talâk sayılmaz. Bâin talâk ıddeti içinde ikinci bir bâin talâk, ayrı bir talâk sayılmaz.
    14 Nisan 2011 Perşembe
  • Sual: Üç tarihçinin katıldığı bir televizyon programında Sultan II. Abdülhamid’in 12 tane zevcesi olduğu, böylece şer’î hukukun getirdiği 4 tahdidinin aşıldığı söylendi. Böyle bir şey mümkün olabilir mi?
    Cevab: Osmanlı padişahları hür kadınlarla değil, cariyeleriyle, yani kadın köleleri ile evlenirdi. Bunun için nikâh gerekmez, çünki kendi mülküdür. Bir sayı tahdidi de yoktur.
    Son devirlerde, aslı hür veya müdebber, yani âzâdı vasıyet edilmiş olma ihtimaline binâen veyahud meşru olarak taksim edilmemiş ganîmetten alındığı bilinen câriyeler için, zinâ tehlikesini bertaraf etmek üzere, efendinin kölesiyle nikâh kıymasının iyi olacağını ulemâ ifade etmiştir. Buna nikâh-ı tenezzühî denir.
    Osmanlı Devletinin son zamanlarında, Sultan Abdülmecid zamanında köle ticareti yasaklandığı için, saraya kâfi mikdarda câriye gelmez oldu. Bu sebeple saraya Kafkasyalı kavimlerden hür kızlar alınıp yetiştirilmeye başlandı. Bu kızlar harem hizmetlerinde bulunduğu gibi, müsait olanları padişah ve şehzâdelerle evlendirilirdi. Bunlarda şeriatın aradığı 4 tahdidine riayet edilmesi mecburî idi. 
    Sultan II. Abdülhamid’in kayıtlara göre 16 defa evlendiği görülüyor. Bunlardan bir kısmı câriyedir. Mamafih bunlarla nikâh-ı tenezzühî yapılmıştır. Bunların diğer kısmı Kafkasyalı hür kızlardır. Bunlarla normal nikâh akdedilmiş; şer’î hukukun 4 tahdidine de riayet olunmuştur. Padişahın hiçbir zaman 4’ten fazla zevcesi olmamıştır. Yeni bir hanımla evleneceği zaman, öncekilerden bir tanesini boşamaktadır. Bu kadın çocuğu varsa sarayda yaşamaya ve unvanlarını taşımaya devam etmektedir. Sultan Abdülhamid’in zevcelerinden Behice II. İkbal’in verdiği bu malumatı kendisini görüp bizzat işitenlerden dinledik.
    Bu izahat gayet makuldür. Çünki şer’î hukuka göre bir kadının boşandığını duymaması, boşamanın sıhhatine tesir etmez. Yani kadın boşandığını duymasa da boşama muteberdir; ancak kadın nafaka gibi zevcelik haklarını taşımaya devam eder. Netice itibariyle padişah, hukuk kaideleriyle muhataptır. Bir erkeğin 4 kadından fazla evlenmesi batıldır. Aynı zamanda suçtur. Böyle bir evlilik, resmî kayıtlara geçirilemez. Bu kadın mirasçı olamaz. Nafaka alamaz. Bu birleşmeden doğan çocuklar da hukuken tanınmaz. Şer’î hukuku ve saray geleneklerini iyi bilmeyenler, karşılaştıkları hâdiseler karşısında hayrete düşmekte ve bunları analiz edemeyerek esaslı hatalara kapılmaktadır.
    9 Haziran 2011 Perşembe
  • Sual: Nikâhlanırken mehr olarak aile yâdigârı kıymetli taşı bulunan altın bir yüzük vermiştim. Zifaf veya halvet olmadan nikâhımız bozuldu. Mehrin vaziyeti nedir?
    Cevab: Ölüm, zifaf veya halvet olduktan sonra taraflar nikâhtan ayrılırsa, kadın mehr konuşulmuşsa tamamını hak eder. Mehr konuşulmamışsa kadına mehr-i misl, yani o kadının cemiyetteki emsallerinin aldığı mehr ödenir. Ölüm, zifaf veya halvet olmadan taraflar nikâhtan ayrılırsa, kadın mehr konuşulmuşsa yarısını hak eder. Mehr konuşulmamışsa kadına mehr-i mislin yarısını geçmeyecek şekilde bir muta (hediye) verilir. Mehr teslim edilmiş ise, kadın yarısını iade etmekle mükelleftir. Mehr yüzük ise koca bunun yarısına sahip hâle gelir. Mehr kadının elinde fâsid akitle alınmış mal gibidir. Talâk ile kadının yüzüğün yarısındaki mülkiyeti bâtıl olmuştur. Kadın yüzüğün piyasa kıymetinin yarısını erkeğe öder. Veya erkek yüzüğü alıp kadına piyasa kıymetinin yarısını öder. Anlaşamazlarsa, hâkimin hükmü ile yüzük taksim edilir. Yani satılır, elde edilen bedelin yarısı erkeğe, yarısı kadına verilir. Yüzük zâyi olmuş veya bozdurulmuş ise, kadın piyasa kıymetinin yarısını erkeğe öder. (İbn Âbidin, Mehr bahsi.)
    11 Haziran 2011 Cumartesi
  • Sual: Bir arkadaşım, şiddetli bir münakaşa neticesinde hanımına iki kere aynı mecliste açıkça boşadığını söylemiş. Sonra da pişman olmuş. Ama hanımı üç talâk verdiğini söylemiş. Kendisi ise iki olduğundan emin. Nasıl hareket edilir?
    Cevab: Talâkta kadının sözü nazara hiç alınmaz. Aksi takdirde kendi ikrarıyla kendi lehine, başkası aleyhine netice doğurmuş olur. Talâk münhasıran erkeğin bileceği bir şeydir. İki şahit işitip, üç talâk olduğu hususunda kadı önünde şahitlik yaparsa, kadı kazaen ayrılmalarına karar verir. Şahitler yok ise veya iş kadıya intikal etmemişse, söz yemin ile beraber erkeğindir. Erkek isterse zevcesine ric’at eder (döner). Bu takdirde eğer kadının sözü doğru ise, günah erkeğindir. (İbni Âbidin, Ric’at bâbı.)
    23 Ağustos 2011 Salı
  • Sual: Nikâh yaparken, kadın bulunmaz, vekili veya velisi bulunursa, kızın, babasının ve dedesinin ismini söylemek kâfi midir? Şahitlerin bunları şahsen tanıması gerekir mi?
    Cevab: Nikâhta iki erkek veya bir erkek iki kadın şahidin bulunması akdin sıhhati için şarttır. Evlenecek kadının meçhul olmaması şarttır. Nikâhlanan kadının şahitlerce başkalarından ayrılması lâzımdır. Tâ ki bilinmezlik ortadan kalksın. Eğer yüzü örtülü olarak orada bulunuyorsa, kendisine işaret kâfidir. Ama ihtiyatlı olan yüzünü açmaktır. Şahsını görmezler de başka bir odadan sesini işitirlerse, orada yalnız başına bulunduğu takdirde nikâh caizdir. Yanında başka bir kadın daha varsa caiz olmaz. Çünkü meçhuliyet, bilinmezlik ortadan kalkmamıştır. Kadın gaip olur da şahitler sözünü işitmezlerse, meselâ nikâh akdini kadının vekili yaparsa bakılır: Şahitler kadını bilirlerse, onu kastettiğini anladıkları ismini zikretmek kâfidir. Kadını bilmezlerse, mutlaka kendi ismiyle babasının ve dedesinin isimlerini zikretmek gerekir. Koca için de böyledir. Bir kavle göre gaipte olan şahıs şahitlerce bilinen bir kimse olsa bile, akdin mutlaka ona izafe edilmesi lâzımdır. Nitekim gaip kadın veya erkeği şahitler tanıyorsa, yalnız ismini söylemek kâfidir.

    Bilmekten murad, nikâhı kıyılanın filan kızı filane olduğunu şahitlerin bilmesidir. Yoksa şahsını tanımaları değildir. İsim söylemek de şart değildir. Murad, ya isim yahut isim yerini tutacak ve kadını tayin edecek bir şeydir. Bir kimse birine kızını nikâh eder de adını söylemezse, o kimsenin iki kızı bulunduğu takdirde akit sahih değildir. Çünkü hangisi için yapıldığı belli değildir. Bir kızı varsa, akit muteberdir. Kızın ismini söylemese de olur. Ancak başka bir isim söyler, bu isimde bir kızı yoksa, nikâh olmaz. Bir kızı olan bir adam bir oğlu bulunan birine şahitler huzurunda “Kızımı senin oğluna nikâhladım” dese, öbürü de kabul etse, nikâh sahih olur. (İbni Abidin, Nikâhın musahhaf sözlerle akdi bâbı)
    19 Eylül 2011 Pazartesi
  • Sual: İrem ismini koymak uygun mudur?
    Cevab: İrem Kur’an-ı kerimde geçer: “Görmedin mi yüksek direkli İrem'e rabbin ne yaptı?” (Fecr Suresi 7. âyet). İrem, Âd kavminin atasıdır. Veya Âd kavmine mensup bir kabiledir. Yüksek direkli tabiri, sütunlarıyla meşhur bir şehir inşa ettikleri veya uzun boylu oldukları yahut güç sahibi bulundukları manasınadır. Benzeri yaratılmamış bir kavim idi.
    Âd kavmi 23 kabileden meydana gelir. Yemen ile Şam arasında yaşamışlardır. Uzun boylu, iri yarı, güçlü ve uzun yaşayan insanlardı. Bulundukları beldenin toprağı gayet münbit ve yağmuru bol idi. Her taraf yemyeşil, bağlar, bahçeler, rengârenk çiçekler, göz alabildiğince meyve ağaçları vardı. Adım başı pınarlar, akarsular bulunurdu. Bu belde İrem diye tanınmıştır. Büyük kaya parçalarını yontarak sütunlar haline getirip, muazzam binalar yaparlardı. Bu süslü binaların içinde havuzlar ve bahçeler bulunurdu. Zamanla aralarında fitne ve fesat yayıldı. Hazret-i Hud kendilerine peygamber olarak gönderildi. Fakat Rabbin davetini kabul etmedikleri için büyük bir kıtlık ile helâk edildiler.
    İrem kelimesinin manası ve tarihî menşei hakkında tefsirlerde çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. İrem, bu kelimeyi erame şeklinde okuyan Mücâhid, Dahhâk ve Katâde gibi âlimlere göre alâmet, bayrak demektir. İbni Abbas’tan bir rivayette ise helak olmak manasına gelir. Erime benu fülanun, filanın oğulları helâk oldu demektir. İmam Mücâhid’e göre İrem eski bir ümmettin. İrem kelimesinin manası da kadim (eski) veya güçlü demektir.
    Tarihçi İbni İshak, İrem’in Hazret-i Nuh'un oğlu Sam olduğunu söyler. Atâ’nın İbni Abbas’tan rivayetine göre Sam’ın oğludur. O halde Âd da İrem’in oğlu veya torunudur. Amâlika kavmi ve Medine (Yesrib) yerlileri bu soydandır. İrem’in bu kavimin atası veya annesi olduğu da rivayet edilir. Çünki hem müzekker, hem müennestir (maskülen-feminen). Yüksek direkli İrem’in bir benzeri daha evvel yaratılmamıştı” kavl-i celilinden dolayı İrem’in bir şehir olduğunu söyleyenler de vardır. Bağ-ı İrem “İrem bağları” lisanımızda meşhurdur. (Tefsir-i Kurtubî)
    Şu halde, İrem ismini erkek veya kız çocuğa koymanın şer'en bir mahzuru yoktur. Çocuğa güzel bir isim konması Hazret-i Peygamber’in emridir. Ancak İrem, anıldığı zaman, Kur’an-ı kerimde helâk edilmiş bir kavim hatıra gelmektedir. Bu sebeple çocuğa bu ismi vermemek daha iyidir.
    21 Eylül 2011 Çarşamba
  • Sual: Çocuklara Allah'ın isimlerinden olan "Hâlık" isminin konulması caiz mi? Abd sözü ile başlayan isimler kız çocuğuna neden konulmuyor?
    Cevab: Hâlık, samed, rahman gibi Allahın zâtî isimleri konmaz. Başına abd ilâve edilirse olur. Aziz, Mecid gibi sıfatlar insanlara da tek başına konabilir. Abd, erkek köle demektir. Kadın için kullanılmaz. Kadın için bu gibi isimler kullanmak âdet olmamıştır.
    15 Kasım 2011 Salı
  • Sual: Çocukları okula göndermeyip çalıştırmak haram mıdır?
    Cevab: Babanın çocuğuna hayatta lâzım olacak bilgileri öğretmesi vecibedir. Bugün bunlar kısmen mekteplerde veriliyor. Ancak her çocuk okuyacak diye bir kaide yoktur. Zeki ve kabiliyetli çocuklar okur. Okuyamayacak olanlar, istidatlarına göre mesleğe yönlendirilir. Okumayacak çocuğu okutmak, hem çocuğa kötülük olur; hem de istidatlı olanların önünü kesmek demektir. Bu bakımdan okumayacak çocuğu okutmamak, hayırlı olur. Bir meslek öğrenmiş olur. Mektebe gitseler, belki asalak olacaklardır. Bu bakımdan, ebeveynin, çocuğu için hayırlı görerek onu okutmaması, mesleğe yönlendirmesi caiz, hatta iyidir. Hiç okutmayıp meslek de öğretmemek, ebeveyn vazifesini yerine getirmemek olur ki günahtır. Anne-babanın ihtiyacı varsa, çocuğu bünyesine uygun işte çalıştırmaları ve getirdiğinden nafaka yapmaları caizdir. Ancak yine de çocuğa din ve dünya bilgilerinden yetecek kadar öğretmeleri farzdır.
    15 Kasım 2011 Salı
  • Sual: Namaz kılmayana kız verilmez ve kestiği yenilmez deniliyor. Bu doğru mudur?
    Cevab: “Fâsığa kızını veren mel’undur” hadîs-i şeriftir. Ancak böyle kişinin kestiği yenir.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Başörtüsü omuzlara dökülmeli mi yoksa yakayı kapatsa yeterli mi? İnce başörtüsü kullanmak caiz mi?
    Cevab: Omuzlar örtülü ise, yakayı kapatsa kâfidir. Omuzlara dökülmesi iyidir. İçini (saçları) gösteren başörtüsünün yok hükmünde olduğunu Hazret-i Peygamber bildirmektedir.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Bir kadının dışarıda topuğu ve ayak parmakları görünecek ayakkabı giyinmesi caiz midir?
    Cevab: Kadının ayağının avret olmadığını söyleyen kaviller varsa da zayıftır. Bunlar da namazda kerahetle câiz görür, namaz dışında cevaz vermez. Ayakta kalın çorap varsa mahzuru olmaz. (İbni Abidin-Şurutü's-Salât bâbı)
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Gelinlik giymek caiz midir? Gayrımüslimlerin âdeti olduğundan dolayı nikâh merasiminde gelinlik giyilebilir mi? Gelinlik tesettüre aykırı düşer mi? Tesettüre uygun gelinliğin yabancı erkeklerin görmesinde bir mahzur var mıdır?
    Cevab: Gelinlik âdete tâbidir. Eskiden kırmızı renkte olurdu. Şimdi beyaz olması âdet olmuştur. Bu bakımdan şer’en mahzurlu değildir. Kadınların arasında tesettüre uygun olmasa bile giyilebilir. Şu kadar ki kadının kadına bakması câiz olan yerlerini nazara almalıdır. Derin dekolte veya transparan ile kadınların yanına da çıkılamaz. Çünki kadının kadına karşı göbek ile diz kapağı arasını örtmesi farz, göğsü, sırtı ve karnını örtmesi vâcibdir. Yabancı erkeklere kapalı bile olsa gösterilemez. Çünki ziynettir. Eski düğünlerde, gelinlik giymiş gelinin evden çıkarken üzerine manto veya bir örtü örtüldüğünü gördük.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Günümüzde berdel denen evliliklerde yapılan nikâh, Câhiliye devrinde görülen ve İslâmiyetin yasakladığı şigar nikâhı mıdır? Bu geçerli midir?
    Cevab: Berdelde damat kızkardeşini kayınbiraderine verir. Böylece iki taraf da birbirine başlık ödemez. Başlık zaten İslâmiyete uygun değildir. Ancak bu iki nikâh şartlarına uygun yapılmışsa, meselâ kızların rızası varsa, sahihtir.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Kadınlar cemaatle namaz kılmak için câmiye gidebilir mi?
    Cevab: Dinin emirlerinin yeni tebliğ ediliyor olması sebebiyle Hazret-i Peygamber ilk zamanlar kadınların süslenmeksizin ve koku sürmeksizin cemaate gelmesine müsaade etmiş; ancak erkekler saf tuttuktan sonra çocukların, bunların da arkasında kadınların durmasını emretmişti (Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî). Cemaatle namaz bitince, kadınlar erkeklerden önce çıkabilsin, böylece iki cins birbirine karışmasın diye, Resûlullah bir müddet oturup, sonra kalkardı. Hatta mescidde -bugün de Bâbü’n-Nisâ diye bilinen- ayrı bir kapı tahsis etmişti. (Buhârî, Nesâî, Ebû Dâvud). Din bilgileri yayılınca, artık Hazret-i Peygamber hanımların cemaate gelmesini istemedi. Evvelâ sadece el ayak çekildiği gece namazlarına (akşam, sabah, yatsı) gelmelerine müsaade etti (Müslim, Tirmizî). Kendisine “Seninle namaz kılmayı seviyorum ya Resûlallah” diye arzeden Ümmü Humeyd’e, “Biliyorum. Şu var ki, kendi evinde kılacağın namaz, mescide kılacağın namazdan daha hayırlıdır. Kadınların en hayırlı mescidleri, evlerinin en tenha köşesidir” buyurdu. Bu hanım vefatına kadar hep evinde namaz kıldı. (İbni Hüzeyme, İbni Hibbân, Ebû Dâvud)
    Hazret-i Peygamber, bir cenâzede rastladığı hanım topluluğuna, “Sevap için geldiniz; günahla dönün!” buyurmuştu (İbni Mâce). Bu sebeple kadınların cenâzeye iştiraki tahrîmen mekruh olarak görülmüştür. Nitekim Hazret-i Âişe der ki: “Resûlullah, kendisinden sonra kadınların ne âdetler çıkardığını görse idi, Benî İsrâil'in kadınları men edildiği gibi mutlaka onları mescidlere gelmekten men ederdi” (Buhârî, Müslim, Tirmizî, Ebû Dâvud, Taberânî). Reddü’l-Muhtâr, bu meseleyi, zamanın değişmesiyle hükümlerde meydana gelen değişikliğe misal verir ve der ki: “Bu onun zamanındaki kadınlar hakkında söylenmiştir. Ya zamanımız kadınlarına ne demeli? Sahihayn'da Ümmü Atiyye'den rivayet olunan, ‘Biz cenâzelerin peşinden gitmekten men olunduk; ama kat’i olarak yasaklanmadı’ hadîs-i şerîfi, o zamana mahsus olmak gerekir. O zaman kadınların mescid ve bayramlara çıkmaları mübah idi.” 
    Bu sebeple Abdullah bin Ömer, Cuma namazı için câmiye gelen hanımlara “Ey hanımlar, buradan çıkıp evlerinize dönseniz, sizler için daha hayırlıdır” buyurdu (Taberânî). Cuma namazı, kadınlara farz olmadığı gibi; cemaatle namaz da yalnızca erkekler için sünnet-i müekkededir. Reddü’l-Muhtâr metninde der ki: “Kadınların cemaate gitmeleri, Cuma, bayram namazı ve vaaz için bile olsa tahrimen mekruhtur. Velev ki ihtiyar olsunlar veya gece namazı olsun. Müftâbih kavil budur.”
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Tüp bebekle çocuk sahibi olmak caiz midir, şartları nelerdir? Cinsiyet tesbit usulleri caiz midir? Kur’an-ı kerimde bebeğin cinsiyetini Allahtan başka kimsenin bilemeyeceği yazıyormuş.
    Cevab: Aralarında nikâh bağı bulunan kadın ve erkek arasında yapılması şartıyla câizdir. Ancak kadının avret yerini zaruret olmadan başkası göremeyeceği için, kadın rutin jenital muayene için doktora gittiğinde tüp bebek muamelelerinin yapılması mümkündür. Çocuğun cinsiyetini tesbit etmek câizdir. Bu, gayb sayılmaz. Âletle anlamak gözle görmek gibidir. O halde gayb değildir. Kur’an-ı kerimde mealen “Rahimlerde ne olduğunu Allah’dan başka kimse bilemez” buyuruluyor. Bunu cinsiyete hasretmek doğru değildir.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Erkeğin, vefat eden eşinin başı açık resimlerine bakması haram mıdır?
    Cevab: Şehvetsiz bakabilir. Çünki ölüm ile nikâh sona erer.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Cinsî güç için Viagra kullanmak dinen mahzurlu mudur?
    Cevab: Câizdir. Tıbben zararlı olmayan her türlü destekleyiciyi kullanmak da böyledir.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Erkeğin de cinsî vazifelerini yerine getirmekten kaçınması haram mıdır?
    Cevab: Evlilik iki tarafa da dinî mükellefiyetler yükler. Dört geceden fazla fasıla vermemek sünnettir. Kadının da ihtiyaçları vardır. Karşılamak gerekir. Dört geceden sonra özürsüz yaklaşmamak mekruhtur. Bunun için azami bir müddet tayin edilmemişse de, ölüm iddeti dört ay on gün olduğundan bu kadar müddet zevcesine yaklaşmamak mahzurludur. Kadın razı ise mahzuru yoktur. Nitekim Seyyid Abdülhakîm Efendi der ki: Zeyd, nikâhlısı olan Hind’e, evlenmesinden itibaren mazeretsiz yaklaşmayıp, Hind’in bekâreti mahfûz kalsa ve zevcesi Hind dahi bu hâlden şikâyet etmeyip râzı olsa, tarafların muvâfakat ve rızâsıyla olduğundan her ikisine de bir günâh yoktur. Esasen zevcesine cimâ muamelesinde bulunmak, zevcin hakkıdır. Zevce talepte bulunursa, bir defa vâcib olur. Ondan başka dört geceden fazla fâsıla vermemek sünnettir. Binâenaleyh bir defadan sonra terkinde günah terettüp etmez, mekruhtur. Şer’î hüküm böyledir ama insaf etmek de lâzımdır. Erkek her ne vakit isterse, velev ki istimnâ suretiyle de olsa şehvetini giderebilir. Kadınlarda şehvet tabiatleri icabı erkeklerden fazla ve câiz yollardan şehvetlerini teskin etmeleri zor olduğundan, şehvetin galebe çaldığı zamanlarında şehvetini gidermek üzere dört gecede bir defa olmak veyahud başka günlerde talepte bulunsa veyahud arzusu malum olursa cimayı esirgememelidir. (Sevânihü’l-Enzâr)
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Evimizde yaşı ilerlemiş olan anne babaya karşı davranışlarımız nasıl olmalıdır? Bazen yanlış davranışlarına sabretmekte zorlanıyoruz. Ne tavsiye edersiniz?
    Cevab: Sizin de o yaşa geleceğinizi, belki onlardan daha fena vaziyete düşebileceğinizi, çocukken onlardan çok daha huysuz olduğunuzu, ama anne-babanızın size sabır ve şefkatle muamele ettiğini düşünün. Kur’an-ı kerimde “Anne ve babanız yaşlandığı zaman onlara öf bile demeyin” emrini hatırlayın.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Dinimiz anne babaya hürmette kusur etmemeyi emrettiği halde, Yavuz Sultan Selim hangi sebeple babasına savaş açıp padişah olmak istemiştir?
    Cevab: Dini korumak ana-baba hakkından önce gelir. Yavuz Sultan Selim, Şiî tehlikesinin Anadolu halkını tehdit ettiğini ve babasının yumuşak siyasetinin menfi neticeler doğurduğunu yakından gördü. Bu bakımdan İslâm tarihindeki hizmeti çok büyüktür. Sultan Selim babasına karşı ayaklanmış değildir. Babası, kanun-ı kadim icabı ve vezirlerin de telkini ile Şehzade Ahmed’i yerine bırakıp tahttan çekilmeyi düşünüyordu.  Ancak Şehzade Ahmed, şarktan gelen büyük tehlikeyi bertaraf edebilecek kapasitede değildi. Celalzade’de anlatıldığına göre, Sultan Selim, böyle bir tayinden vazgeçirmek için babasıyla görüşmeyi talep etti. bu talebi kabul edildi. Ancak vezirler, Padişah’ı kışkırttılar ve Şehzade Selim’in ayaklandığı intibaını hasıl ettiler. Bunu anlayan Şehzade Selim geri çekildi ki, bazı tarihlerde mağlup oldu denmesinin sebebi budur. Sonradan askerin kendisine mail olduğunu gören Padişah fikrini değiştirdi ve Şehzade Selim’i yerine bırakıp tahttan feragat etti. Bazı kroniklerde hiç tafsilat verilmediği için, Şehzade Selim’in babasına ayaklandığı istikametinde bir kanaat hasıl olmuştur.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Fâsık babaya hayır dua edilir mi?
    Cevab: Elbette edilir. Gayrımüslim bile olsa, hidâyeti için dua edilir. Hatta Salih insana dua eden çok olur. Esas, fâsık ve gayrımüslimlere dua etmelidir. kitaplarda, gayrımüslime “Allah râzı olsun” duasının söylenebileceğini, bunun mânâsının “Allah senin bu hâlinden râzı olsun” değil, “Allah seni râzı olduğu yola soksun” olduğu yazar. Anne veya baba, fâsık veya gayrımüslim de olsa, evlâdın onlara karşı vazifeleri devam eder. Hürmet ve hizmet etmesi gerekir. Fısk veya küfrlerinden ileri gelen kötü huyları beğenilmez, bunlar desteklenmez; bu istikametteki emir ve isteklerine uyulmaz; ama bunun için de sert söylenmez; itiraz ve münakaşa edilmez.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Kadınların kollarının dar bir bluz ile örtünmesi caiz midir?
    Cevab: Kadınların kolları dar bluzla yabancı erkeğe örtünmüş olmaz. Bedeni de dar ise kadınlara ve kendi mahremi erkeklere karşı da örtünmüş olmaz. Kadınların, göğüs, sırt ve karınlarını başka kadınlara ve mahremlerine de örtmesi vâcibdir.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Annesi yatalak hasta olan erkeğin, annesinin altını temizlemesinde mahzur var mıdır?
    Cevab: Doktor gibi zarurettir. Zaruretler memnuları mübah kılar.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Bir kızın sâlih ana babasını dinlemeyip, sevdiği biri ile evlenmesi câiz midir?
    Cevab: Anne ve babanın dine ve akla aykırı olmayan emir ve yasaklarına uymak vâcibdir. Bu sebeple anne ve babanın itirazı dine ve akla uygun ise dinlemeyen günaha girer. Bu şekilde yapılan evlilik İmam Ebu Hanife ve Ebu Yusuf’a göre sahih; Hanefîlerden İmam Muhammed ile Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî mezheplerinde sahih değildir.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Baba Ehl-i sünnet itikadında değilse yahut namaz kılmıyor ve içki içiyorsa da bedduası kabul olur mu?
    Cevab: Gayrımüslimin bile bedduası kabul olunabilir. Nitekim hadîs-i şerifte “Gayrımüslim bile olsa mazlumun bedduasından sakının. Çünki onunla Allah arasında perde yoktur” buyuruluyor.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Gelin, insanın kendi kızı gibi midir? Nerelerine bakmak caiz, nerelerine bakmak caiz değildir?
    Cevab: Kızı gibidir. Kollarına, boynuna, başına, dizden aşağısına bakabilir.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Erkek, hanımını boşarsa, çocukları yetiştirmek dinen kimin hakkıdır?
    Cevab: Oğlan yedi, kız dokuz yaşına kadar, başkasıyla evli olmayan ve Müslüman annede kalır. Sonra babaya verilir. Baba yoksa Salih asabeye verilir. Bu da yoksa veya çocuğu almazlarsa başkasıyla evli olmayan annede kalır. Sonra kızkardeşe, sonra teyzeye verilir. Çocuk kimde olursa olsun, nafakası babaya aittir. Babası yoksa çocuğun malından sarfedilir. Bu da yoksa miras sırasıyla akrabası nafaka verir.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Erkek çocuklara da altın nazarlık takmak caiz midir?
    Cevab: Büyüklere haram olan bir şeyi çocuklara yaptıran günaha girer, çocuk mesul olmaz. Erkek çocuğuna altın takmak ve ipekli giydirmek câiz değildir. Altın nazarlık, ziynet olarak değil; nazarlık olarak takılmaktadır. Bu bakımdan câiz görülebilir ise de, altın olmayan nazarlıkları tercih etmelidir.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Karı koca el ele tutarak veya kol kola girerek halk içinde beraber yürüyebilirler mi yoksa hanım on adım arkadan mı gelmelidir? Ehl-i sünnet ulemâsı bu mevzuda ne söylemektedir?
    Cevab: Dışarıda yürürken, zevc ve zevcenin el ele tutuşması veya kol kola yürümesi câizdir. Bununla beraber bunlar Şark’ta hoş karşılanmaz. Suizanna sebebiyet de verebilir. Bu sebeple eskiden zevc ile zevce sokakta yürürken birbirinden ayrı yürürdü. Küçükler büyüklere, kadınlar da erkeklere hürmet ettiği için yürürken hemen arkadan veya sağda biraz geriden gelirlerdi.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Geçenlerde “Nebi Hüseyin” ve “Ruhullah” isimlerinin kullanıldığını duydum. İslâmî açıdan, böyle isimler kullanılabilir mi?
    Cevab: Nebi, Arapça’da haberci demektir. Peygamber için de kullanılır. Zaten peygamber de Farsça’da haberci demektir. İnsan ismi olarak koymak câiz ise de yanlış anlaşılmalara sebebiyet verebileceğinden bugün için doğru değildir. Hüseyn ile bir araya gelirse Hazret-i Hüseyn’i peygamber kabul ediyormuş gibi bir mânâ çıkabilir. Nitekim Şiîler arasında böyle inananlar vardır. Rûhullah Hazret-i İsa'nın lakabıdır. Sırf bu sebeple konabilir ise de koymamak daha doğrudur.
    16 Kasım 2011 Çarşamba
  • Sual: Kadın evde kocasının karşısında şortla durabilir mi?
    Cevab: Caizdir.
    21 Kasım 2011 Pazartesi
  • Sual: Hıristiyan kızla evlenmek mahzuru var mıdır?
    Cevab: Müslüman bir erkeğin, Ehl-i Kitap, ayni Yahudi veya Hıristiyan bir kızla evlenmesi tahrimen (harama yakın) mekruhtur. Bu zamanda doğacak çocuğun dinî terbiyesi bakımından da fevkalâde mahzurludur. Müslüman bir kızın Ehl-i Kitap bir erkekle evlenmesi câiz olmadığı gibi, buna karar vermesi bile bir irtidad (dinden çıkma) sebebidir.
    22 Kasım 2011 Salı
  • Sual: Bezzâziyye’de diyor ki: “Bir baba ile kızı arasında hurmet-i musahere hâsıl olursa, kızın anası ile, yani adamın zevcesi ile adam arasındaki nikâh bozulmaz. Kadın başkası ile evlenemez. Adamın bu kadını boşaması lâzım olur. Bu kadın ile evli kalması ebedî haram olur”. Birinci meselede adam kadını boşamazsa ne olur?
    Cevab: Mahkeme aralarını ayırır. Kadın iddeti bittikten sonra başkası ile evlenebilir. Çünki hürmet-i musahere ve süt emmek ile nikâh kendiliğinden ortadan kalkmaz. Yalnız nikâh fâsid olur. Kadının başkasıyla evlenmesi, ancak birbirlerinden ayrıldıktan veya hâkim ayırdıktan sonra helâl olur. Fâsid nikâhta, karı-kocanın birbirlerini terk etmesi zifaftan sonra ise, ancak seni bıraktım veya yolunu serbest bıraktım gibi sözlerle tahakkuk eder. Zifaftan önce ise; bazılarına göre hem sözler, hem de dönmemek kasdıyla terk etmekle, bazılarına göre ise her iki surette ancak sözle olur. Hattâ kadını terk eder de iddetinin üzerinden seneler geçerse, başka kocaya varamaz. (İbni Abidin-Muharremat Bahsi)
    25 Kasım 2011 Cuma
  • Sual: Kadınlar çalışabilir mi?
    Cevab: Malı bulunmuyorsa, nafakasını temin eden kimse de yoksa, dinî prensiplere uygun olarak çalışmasında mahzur yoktur.
    8 Aralık 2011 Perşembe
  • Sual: Uzaktaki zevcesine boşanmasını bildiren mektup yazması hâlinde, zevce ne zaman boş olur?
    Cevab: Bir adam tahta, kâğıt gibi kalıcı gibi bir şeyin üzerine okunaklı bir şekilde zevcesini boşadığını yazarsa, niyet ettiği takdirde talâk vâki olur, gerçekleşir. Yazı adresli ise niyet etsin etmesin talâk vâki olur. Su gibi bir şeyin üzerine yazarsa, niyet etse bile talâk vâki olmaz. Mektup ve hitap suretiyle “Bundan sonra benden boşsun” diye yazar ve gönderir ise, yazdığı anda talâk vâki olur. Mektup ve hitap suretiyle yazarsa, meselâ "Ey filâne! Bu mektubum sana geldiği vakit sen boşsun" derse, talâkı mektubun varmasına ta’lik etmiştir, bağlamıştır. Mektup ulaştığında, okusun veya okumasın, kadın boş olur. Okunaklı ve adresli mektuba zevcesini boşadığını yazarsa, talâk niyeti yoksa kazâen talâk vâki olur, diyâneten olmaz. Nitekim meselâ “Ben yazımı denemiştim” derse böyledir (İbni Âbidin).
    8 Aralık 2011 Perşembe
  • Sual: Münakaşa esnasında zevcesine kızıp, talâk vâki olacak şekilde konuşsa, talâk kast etmese, fakat sarih bir ifade kullansa, ne lâzım gelir?
    Cevab: Kızmak üç kısımdır: Birincisi kendisinde öfkenin mukaddimeleri hâsıl olur. Öyle ki aklı değişmez. Ne söylediğini ve ne istediğini bilir. Bunun talâkı vâkidir. İkincisi öfkenin son haddine varır. Ne söylediğini ve ne istediğini bilmez. Böylesinin hiçbir sözü muteber değildir. Üçüncüsü bu iki mertebenin arasında bulunandır. Bunun talâkının vâki olması ihtilâflıdır. Bazılarına göre vâki olmaz. İbni Âbidîn hazretleri talâkı istemiş ve söylemiş ise, ama sonradan hatırlamıyorsa, iki şâhidin beyanı ile talâk vâki olur. Yoksa talâkı istemeyerek kızgınlıkla söylemiş olsa medhûş (dehşetten ne söylediğini bilmez) hükmündedir. Yani sonradan iki şâhid boşadığını söylese bile talâk vâki olmaz diyor. Söz açıkça talâk sözü ise, niyet etsin etmesin, kızgın olsun olmasın boşanmış olur.
    8 Aralık 2011 Perşembe
  • Sual: Nişan ile nikâh yapılmış olur mu?
    Cevab: Nişanlanma ile nikâhlanılmış olmaz. Nikâh vaadidir, söz vermedir; ama nikâh değildir. Hiç bir sebep göstermeksizin vazgeçilebilir. Vazgeçmek günah değildir.
    23 Aralık 2011 Cuma
  • Sual: Samed diye isim koymak caiz midir?
    Cevab: Allahü teâlânın isimlerinden rahman, hâlık gibi zâtına mahsus olanlar, insanlara isim olmaz. Mecid, metin, aziz, rahim gibi zâtına mahsus olmayanlar ise insanlara da verilebilir. Samed, Allahü teâlânın insanlara konulması câiz olmayan isimlerindendir. Varlığı için kimseye muhtaç olmayan demektir. Abdüssamed koymalıdır. Adı Samed olanlara Samet dendiği için belki kurtarır. Samet, sessiz demektir.
    23 Aralık 2011 Cuma
  • Sual: Anne babanın günah olmayan emirlerine uymanın farz olduğu bildiriliyor. Ama evlilik meselesi anlatılırken anne “Şununla evlenmeyeceksin!” derse, buna itaat lâzım gelmez deniyor. Arada tenakuz yok mudur?
    Cevab: Hükûmetin ve anne-babanın günah ve keyfî olmayan emirlerine uymak vâcibdir. Aksi halde değildir. Anne-babanın isteği dine uygun ve keyfî değilse uyulur. Evlenmeyeceksin dediği zaman şer'î bir sebep varsa, uymak lâzımdır. Kendilerine hizmet edilmesine dair isteklerine mutlaka uyulur. Ama keyfî bile olsa anne-babanın emirlerine uyan saadeti kazanır.
    31 Aralık 2011 Cumartesi
  • Sual: Anne babanın emirlerinden kendileri için olanı yapmak, meselâ anne "Oğlum bana su getir!" derse bunları yapmak farz olur. Fakat çocuğu için isterse, meselâ "Şu işte çalışacaksın, şu kahveye gitmeyeceksin, o arkadaşınla görüşmeyeceksin" gibi emirlerine itaat etmemek câizdir diye biliyorum. Doğru mudur?
    Cevab: Anne ve babanın emirleri şeriata uygun ve maslahata muvafık ise, yani keyfî değilse dinlemek vâcibdir. Şeriata aykırı veya keyfî emirlerine uymak gerekmez. Namaz kılmayacaksın, içki içeceksin derse veya iyi birisi olduğu halde bir arkadaşıyla görüşmesini yasaklarsa böyledir. Ama karşı da gelinmez, idare edilir.
    31 Aralık 2011 Cumartesi
  • Sual: Talâk-ı bâin olunca, iddet zamanı içinde yeniden nikâh yaparak aynı kadınla evlenebilir mi? İddetin bitmesini mi beklemesi gerekir?
    Cevab: Talâk-ı bâin iddeti içinde koca yeni bir nikâhla zevcesini alabilir. Ancak başka bir adamla evlenebilmesi için iddetin bitmesi gerekir.
    10 Ocak 2012 Salı
  • Sual: Akıllı ve bâliğ olmuş kız ile ailesinin tasvibini almaksızın kıyılan dinî nikâh sahih midir? Kız arkadaşımla geziyorum, fakat aklıma hep beraberken dolaşmakla konuşmakla vakit geçirmekle işlediğim günahlar geliyor. Fakat evlenmek için daha erken işimi yoluma koyamadım. Sırf bu günahlardan korunmak için dinî nikâh kıyılabilir mi?
    Cevab: Böyle bir nikâh Hanefî mezhebinde sahihtir. Fakat nikâh evlilik mukaddimesidir. Flört vesilesi değildir. Nikâhlanınca arada hak ve hukuk doğar. Kadının fiillerinden erkek mesul olur. Ölürse vâris olur. Nafaka vermesi icab eder. Bir kızla flört edeyim de günaha girmeyim diye nikâh kıymak doğru değildir. Allah herkesin kalbinden geçeni bilir. Sonra bu kızdan ayrılınca, ne olacaktır? Bu kız dul mudur, kız mıdır? Siz böyle bir kızla evlenir misiniz? Böyle bir erkekle gizlice nikâh kıyan kızdan da hayır gelir mi? Bir müslüman erkeğin kız arkadaşı olmaz. Evleneceği zaman uygun bir kız bulur. Şerefiyle evlenir. Diğer üç mezhebde kızın velisinin bulunmadığı ve yapmadığı nikâh sahih değildir. Hanefîlerden İmam Muhammed’e göre kızın velisi izin vermedikçe, nikâh sahih değildir.
    9 Şubat 2012 Perşembe
  • Sual: Eşimle çok şiddetli bir kavga esnasında “Yok arkadaş, bu böyle olmayacak” dedim. Bu kelimenin nikâh bakımından bir tehlikesi var mıdır?
    Cevab: Nikâha zararı yoktur. Nikâhı bozmaya delâlet eden “Babanın evine git!”, “Bana örtün!”, “Bana yabancısın!” gibi sözlerin boşama niyetiyle ve mâzi sigasıyla (geçmiş zaman kipiyle) söylenmesi hâlinde bir bâin (ayırıcı) talâk olur.
    9 Şubat 2012 Perşembe
  • Sual: İmam nikâhı, bir imam olmadan birbirini seven iki kişi arasında Allah tarafından kıyılıyor mu?
    Cevab: İslâmiyette nikâh erkek ve kadının rızâlarını iki şâhidin huzurunda ortaya koymaları ile olur. İmamın bulunması şart değilse de, nikâhın şartlarını iyi bilmesi umulduğu ve bereket için dua edilmesi için imam kıymaktadır. Bahsettiğiniz şekilde bir nikâh yoktur.
    13 Şubat 2012 Pazartesi
  • Sual: Nikâhın dinîsi veya resmîsi olmaz, nikâhtan maksat duyurmak, yani erkek ve kız birbirlerini iki müslüman şahit huzurunda isterlerse nikâh geçerlidir deniyor. Düğün yapılmadan resmî nikâh yapılırsa, yani herkese duyurulursa, nikâh geçerli midir?
    Cevab: Nikâhın dinîsi, resmîsi olmaz. Nikâh bir tanedir. İslâmiyette alışveriş ve kira dâhil bütün akitler dinîdir. Yani şartlarına uyulmazsa sahih olmaz ve ayrıca günah olur. İki taraf veya vekilleri, iki şahit huzurunda aldım vardım deyince nikâh olur. Resmî nikâhta, dinin aradığı şartlar çoğu zaman tahakkuk etmemektedir. Onun için dinî nikâhı yaptırmalı; belediye kaydını da mutlaka yerine getirerek suçlu vaziyete düşmekten kaçınmalıdır.
    13 Şubat 2012 Pazartesi
  • Sual: Nikâhımda vekilim vardı. Babam da nikâhta bulundu. Şâhidler kimdi, sâlih kişiler miydi, tam olarak bilmiyorum. Ama orada başka sâlih kişiler vardı. Bu nikâh Şâfiî mezhebine uygun mudur?
    Cevab: Şâfiîde nikâhı bizzat kızın velisi kıyar. Yani icab veya kabulde bulunan, kızın kendisi değil, velîsidir. Ayrıca iki erkek ve sâlih şâhid gerekir. Eğer akdi velîniz yapmış ve orada bulunan sâlih kişiler de en az iki erkek Müslüman ise nikâh Şâfiî mezhebine göre sahihtir.
    13 Şubat 2012 Pazartesi
  • Sual: İnek sütüne bir kadının sütü karışsa veya başka bir yiyeceğe ve bunu küçük bir çocuk yese içse o kadının süt çocuğu olur mu?
    Cevab: Kadın sütü ile pişmiş yemeği yemekle, süt çocuğu olmaz. Pişmemiş ise, yarıdan çok olunca, süt çocuğu olur. (İbni Abidin)
    13 Şubat 2012 Pazartesi
  • Sual: Kocanın karısını üç talâkla boşaması meselesinde, boşama ifadesi arka arkaya üç kez tekrarlanırsa üç talâk gerçekleşmiş olur mu? Yoksa "Kadın bir temizlik süresi içinde ancak bir kez boşanabilir. Üç talâkın aynı anda verilmesini Peygamber efendimiz tek talâk saymıştır" ifadesi dolayısıyla, bu üç talâğın ayrı ayrı verilmesi mi gerekir?
    Cevab: Boşanma kadının hayz görüp temizlendiği bir zamanda hiç el sürmeden bir defa açık talâk ile boşamak suretiyle gerçekleşir. Bunun hilafına olan boşamalarda, meselâ hayz görüp temizlenmeden evvel bir talâk vermek veya bir defada üç talâk vermek bid’at ve günah olmasına rağmen muteberdir, sahihtir. Bu hususta icma vardır. Ahmed Davudoğlu “Dini Tamir Davasında Din Tahripçileri” adlı eserinde bu meseleyi uzun uzadıya ele alıyor. Eğer boşama ifadesi ayrı birer boşama olarak değil de, önceki talâkı teyid için söylenmişse, ayrı bir talâk sayılmaz.
    13 Şubat 2012 Pazartesi
  • Sual: Bir keresinde, hanımla münakaşa esnasında ağzımdan “Bıraktım artık” veya “Ben bıraktım” gibi bir söz çıkmıştı. Ben bunu “Artık seninle uğraşamıyorum, sana alâka göstermeyi, değer vermeyi, mücadele etmeyi vs bıraktım” mânâsına söylemiştim. Boşamak gibi bir mânâ asla yok idi. İlmihalde “Bırakmak, terk etmek kelimeleri, kinâye iseler de, boşamak için kullanılmaları âdet olduğundan sarîhdirler” ifadesine göre nikâhımız ne oldu?
    Cevab: Bu gibi sözler kinâyedir. Boşama niyetiyle söylenirse, bir bâin talâk olur. Bu gibi kelimeler kinaye olmaktan çıkmış ise de, talâk niyeti diyâneten aranır; kazâen aranmaz. Yani İslâm mahkemesine gitse, bu söz ile talâka hükmeder; ama müftüye sorulsa, boşama niyeti olmadığı için talâk fetvâsı olmaz. Netice itibariyle, bahsettiğiniz niyetle söylenmişse, boşanma olmaz.
    13 Şubat 2012 Pazartesi
  • Sual: Nikâhımızda mehr söylenmemişti. Ne yapmalıyız?
    Cevab: Mehr-i misl, baba tarafından akrabaların mehridir. Çünki emsali bunlardır. Nitekim annesi câriye olsaydı, mehri bile olmazdı. Mehr söylemeden, hattâ mehr vermemek şartı ile nikâh yapmak da sahîh, şart fâsid olur. Zevcin, mehr-i misl vermesi vâcib olur. Kadının baba tarafından akrabâsına verilen kadar verir.
    13 Şubat 2012 Pazartesi
  • Sual: Zevce kocasına “Her ne zaman istersen aramızda nikâhı tazelemek/nikâh yapmak üzere seni vekil ettim” dese, daha sonra bu karı-koca ayrılırlarsa, kadının zamanında vermiş olduğu vekâlet muteber olarak kalır mı, yoksa iptal mi olur?
    Cevab: Her ne zaman erkek zevcesini boşar veya küfr sebebiyle nikâh fesholursa, erkek bu vekâlete istinaden nikâhı tazeleyebilir. Vekâletin bâki olduğu muhtevasından da anlaşılmaktadır.
    17 Şubat 2012 Cuma
  • Sual: Nikâhta şâhidlerin ve hocanın kızı ve babasını tanıması gerekir mi?
    Cevab: Kadın orada ise isminin söylenmesine bile hacet yoktur. Şâhidlerin kadını tanıması gerekmez. Babası ve dedesinin ismine bile gerek yoktur. Yüzü peçeli ise açılır. Başka odada, peçeli veya gaip (orada bulunmuyor) ise, ismi, baba ve dedesinin ismi söylenir. (İbni Abidin)
    17 Şubat 2012 Cuma
  • Sual: Hanefî’de nikâh akdinin sıhhati için mâzi sigası (geçmiş zaman kipi) kullanmak şart mıdır? Meselâ "Seni karılığa alıyorum" dense, kadın da "Kabul ediyorum" dese nikâh olur mu?
    Cevab: İki sigadan biri mâzi olursa, diğerinin hâl (şimdiki zaman) veya müzari (gelecek zaman) olması, ama istikbale değil, mâziye niyet edilmesi şartıyla câizdir. Kadın ve erkeğin kullandığı sözlerden ikisi de mâzi sigasıyla değilse, nikâh sahih olmaz.
    17 Şubat 2012 Cuma
  • Sual: Erkek şâhidlere kızı göstererek yanında "Bu benim karımdır" dese, kız da sadece "Evet" dese, nikâh sahih olur mu? Kız hiç bir şey demezse ne olur? Veya Hanefî’de tezvic ve nikâh kelimeleri şart olmadığından, erkek iki şâhide kızı göstererek "Bu bana ait" dese, kız da orada "Evet" dese, nikâh olur mu?
    Cevab: Bu bir şeyi yalandan haber vermektir. Kız da bu yalanı tasdik etmektedir. İbni Abidin der ki: “Bir kimse erkeklerin yanında bir kadına ey avradım der de, o da lebbeyk (buyur) cevabını verirse nikâh olmaz”.
    17 Şubat 2012 Cuma
  • Sual: Hanefî’de mehr konuşulmazsa, mehr-i misl lazım olur. Mehr-i misl için kadının baba tarafından akrabasına verilen kadar deniliyor. Peki bu miktar bilinmiyorsa en az ne kadar verilir?
    Cevab: Emsali olan kadınlar kadar verilir. Mesela doktor kızı ise, bir doktor kızına ne kadar mehr veriliyorsa o kadar verilir. Kadının baba tarafından ve yabancılardan dengi bulunamadığı vakit hâkim, iyice teemmül ve ictihad ederek mehr-i misle hükmeder
    17 Şubat 2012 Cuma
  • Sual: Hem mehr-i muacceli, hem de mehr-i müecceli kızın da rızası ile çok az bir miktarda tayin etmek, meselâ her ikisi için 10'ar euro tayin edilse câiz midir?
    Cevab: Mehrin ekalli (en azı) on dirhem gümüş veya bir miskal altındır. Bugün için takriben 5 gram altın kıymetinden aşağı olamaz.
    17 Şubat 2012 Cuma
  • Sual: Erkek evleneceği kızın sözüne inanarak, onu bâkire diye nikâhlasa ve nikâhtan (bir ay veya bir sene) sonra kızın daha önce nikâhlı olduğu ve talâk da verilmediği iddiası ortaya çıksa, nikâhları bozulur mu? Veya erkek kızı boşamak zorunda mıdır? Yoksa araştırma yapması mı gerekir? Eğer boşaması gerekiyorsa veya araştırma sonunda iddialar doğru çıkarsa mehr vermesi gerekir mi?
    Cevab: Bâkire diye alıp da dul çıkarsa nikâh bozulmaz. Erkek isterse kadını boşar. Bazı âlimlere göre tam mehr (Halebî, Bezzâziyye) verilir. Zira kızlığı kazâ ile bozulmuş olabilir. Bazı âlimlere göre mehr-i misl ödenir. Nitekim Fevâidü’l-Muhît der ki: Mehr, bâkire olduğu için yüksek tutulmuşsa, bu fazlalık verilmez, mehr-i misl ödenir. Buhara ve Harzem ulemâsının kavli budur. Eğer hâlâ nikâhlı olduğuna dair bir iddia varsa, bu iddiayı ortaya atan iki şahid ile ispatlamalıdır. Aksi takdirde kadının beyanı esas alınır. Kadının daha evvel evli olduğu ve hâlâ nikâhının devam ettiği ortaya çıkarsa, nikâh fâsid olur. Erkek ödediği mehri geri alır. Zifaf olmuşsa, kadına ukr (mehr-i misl ve mehr-i müsemmâdan az olanı) ödenir. Kadının başkasıyla evli olduğunu bilerek yapılan evlilik bâtıldır. Zifaf olmuşsa, mehr-i misl ödenir.
    17 Şubat 2012 Cuma
  • Sual: Bir kimse, kelime-i şahadet getirip müslüman olan bir Alman kadın ile evlendi. O zamandan beri kadında tek bir İslâm alâmeti mevcut değildir. Bu kadından ayrılırsa, çocuklar babadan kopma tehlikesi vardır. Bu halde çocuklara İslâmî terbiye veremezse, baba şer'an mes’ul müdür?
    Cevab: İslâm hukukuna göre fâsık bir erkek veya kadınla evlenmek sahih olmakla beraber, günahtır. Kadın çocukları alır da, İslâmî terbiyeden mahrum olarak büyürlerse, baba mes’uldür. Belki günahı, mecburiyet sebebiyle, benzerlerinden daha az olur.
    17 Şubat 2012 Cuma
  • Sual: Ehl-i kitap kadınla nikâhın sahih olması için, Hazret-i İsa'ya ilah demeyen bir Hıristiyan mı olması gerekir? Öyle ise bunu araştırmak veya kadına sormak gerekir mi? Müslüman olduğunu söyleyen, fakat daha ziyade Hıristiyan gibi yaşayan ve davranan bir kadınla nikâhın vaziyeti nedir? Kadının ağzını arayıp Hıristiyanlığa inandığını söylese, bu kadın mürted hükmünde mi olur, Hıristiyan hükmünde mi?
    Cevab: Hazret-i İsa’ya ilah diyen ve demeyen mefhumunu ayırmak zordur. Üç ilahtan ikincisi diyenler var ki bunlar da ehl-i kitap sayılır. İsa aleyhisselâma müstakil bir yaratıcı olarak inananlar müşriktir. Burada zann-ı gâlibe (çok zanna) göre hareket edilir. Müslüman oldum demekle Müslüman olunmaz. Önceki dinimden döndüm demesi de gerekir. Böyle değilse, hiç Müslüman olmadığı için mürted de olmaz. Böyle kadınla evlenmek tahrîmen mekruhtur. Eğer başta hakikaten Müslüman olmuşsa, sonradan tekrar Hıristiyanlığa girdiğini söyler veya küfre sebep olan bir iş yaparsa mürted olu
    17 Şubat 2012 Cuma
  • Sual: Mâlikî’de ve Şâfiî mezhebine göre nikâhta şahitler âdil olmalıdır diye geçiyor. Bunlardaki adaletten maksat nedir?
    Cevab: Büyük günah işlediği bilinmeyen, küçük günaha da devam etmeyen, nâm-ı diğerle hasenatı seyyiatına galip (iyilikleri kötülüklerinden fazla olan kimsedir.
    17 Şubat 2012 Cuma
  • Sual: Eşimle nikâhımız kayınpederin yanında ve rızasıyla imam tarafından kıyıldı. Şâhidlerimiz iki kadın ile bir erkekti. Babam, kayınpederim ve nikâhı kıyan hoca efendi de nikâhımıza şâhid sayılır mı? Nikâhımız Şâfiî mezhebine uygun mudur?
    Cevab: Baba, kayınpeder ve imam şâhid sayılır. Dolayısıyla eğer akdi kızın babası yapmışsa, nikâh Şâfiî mezhebine göre sahihtir. Baba akdi yapmamışsa, yani erkek veya vekili ile karşılıklı nikâh sözlerini söylememişlerse, ayrıca nikâh kıyılırken nikâh veya tezvic gibi kelimeler kullanılmamışsa Şâfiî mezhebine göre nikâh sahih değildir. Şâfiî mezhebinde erkeğin karşısında kızın babası bulunur ve akdi bizzat yapar. İki de erkek âdil şâhid hâzır bulunur. Eğer icab veya kabulde kızın velisi bulunmamışsa, yani erkek kızı aldım dedikten sonra kızın velisi de kızı verdim dememişse, yalnızca kız kabul ettim demişse, bu nikâh Şâfiî mezhebine göre sahih olmaz.
    23 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Basit bir kavgada hanım “O zaman yatakları ayıralım” dedi. Ben de “Ayır, ayırırsan ayır” dedim. Boşama kastı yoktu. Nikâhımıza zarar gelmiş olur mu?
    Cevab: Nikâha zararı yoktur.
    23 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Hakkında hürmet-i müsahere meydana gelen Hanefî’nin, bu şekilde hürmet-i müsahereyi kabul etmeyen Şâfiî mezhebine göre nikâh tazelemesi mi gerekir?
    Cevab: Hürmet-i musahereye maruz kalan kişi, Hanefî ise derhal ayrılması gerekir. Şâfiî ise, nikâhı devam eder. Çünki bu mezhebde hürmet-i musahere sadece sahih nikâh ile teşekkül eder. Hanefî mezhebindeki kimse, zor vaziyette ise Şâfiî mezhebini taklid edebilir. Nikâhı bozulmaz. Ancak nikâhı Şâfiî mezhebine göre sahih değilse, yeniden bu mezhebe göre nikâh yapmaları gerekir.
    25 Mart 2012 Pazar
  • Sual: Anne ve baba hakkı mevzuunda bilgi almak isterim. Küçüklüğümden beri sorumsuz, çalışmayan, hep kendini düşünen, eskiden alkol problemi olan ve halen çocukları ve eşi için sorumluluklarını yerine getirmeyen bir babayla beraberiz. Bu durum bizi çok yıpratıyor ve çok üzüyor. Ben de ister istemez babama karşı bir soğukluk ve öfke var. Bazen evlat olarak davranışlarımdan ötürü vicdan azabı çekiyorum. Anne ve babamız, içki, kumar, zina gibi büyük günahları işleseler de, biz evlat olarak onlara nasıl davranmalıyız ki Allah bizden razı olsun?
    Cevab: Anne ve babanın günahkâr, ahlaksız veya imansız olması, onlara karşı hürmet ve hizmet etme mükellefiyetini değiştirmez. Dine uygun emirleri dinlenir; dine uygun olmayan emirleri dinlenmez, itiraz ve isyan da edilmez. Islahları için dua edilir. Peygamber dışında hiç kimseyi bütünüyle sevmek emrolunmadı. İmanları ve iyilikleri sevilir. İmansızlıkları ve kötülükleri sevilmez.
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: İslam nikâhı düşünce, mehir de düşer mi?
    Cevab: Nikâh düşünce, yani boşanınca veya eşlerden biri ölünce müeccel (veresiye) mehrin ödenmesi vâcib olur. Zifaf, ölüm veya halvet olmuşsa tam, olmamışsa yarım mehr ödenir.
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Beyimle defalarca boşanma kararı aldık ve çok yakın bir zamanda mahkeme açacağız. Yaklaşık 2 yıldır ara ara sinirlendikçe bir kaç kez “Boşayacağım seni, dinime imanıma boşayacağım” gibi cümleler kurdu. Dinî nikâhımız o zamandan düşmüş müdür? Şu anki vaziyet nedir?
    Cevab: Bu söz, istikbale ait bir boşama vaadidir. Yani ileride seni boşayacağım demektir. Boşama sayılmaz. Dine uygun boşama, hayz görüp temizlendikten sonra kadına el değmeden bir defa “Seni boşadım” demekle olur.
    30 Mart 2012 Cuma
  • Sual: Babam ve annem dinin emirlerine karşı lakayttır. Bunları zorlayabilir miyim? Bedduaları kabul olur mu?
    Cevab: Şartlar müsaitse bir defa ikaz eder. Değilse veya dinlemezlerse dua eder. Beddua haklı ise, gayrımüsliminki bile kabul olur.
    6 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Hanımını bırakıp başka şehre yerleşmek günah mıdır?
    Cevab: Bir erkeğin yeri, hanımının yanıdır. Hanımını da götürmeli veya usulüne uygun şekilde ayrılmalıdır. Kadın kalmaya râzı ise mesele yoktur.
    6 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Bir din kitabında “Oğluna dul alma, kız al!” şeklinde bir tavsiye okudum. Dul kadınla evlenmek uygun değil midir?
    Cevab: Dul kadın ile evlenmek câizdir. Gözü ilk kocasında olur, diye tavsiye edilmemiş. Bu da mutlak değildir.
    6 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Kocam haramlardan kendisini alamıyor ve çalışmıyor. Ailesine nafaka vermediği gibi, kendisini de geçindiremiyor. Uzun zaman ben barındırdım. Artık ben de annemin evinde yaşıyorum. Şimdi beni boşamasını istiyorum, boşamıyor. Hiçbir zaman talâk vermeyeceğim diyor. Daha gencim. Belki uygun birisi ile evlenebilirim. Ne yapmak lâzımdır?
    Cevab: Nafakadan acz, Şâfiî mezhebinde boşanma sebebidir. Mahkeme vasıtasıyla evliliği feshettirdikten sonra, kâdı bulunmadığı için, sâlih bir Şâfiî âlimine gidip vaziyeti iki âdil şahid ile ispatladıktan sonra, o âlim ikisini ayırır. Kadın talâk iddeti bekler. Şâfiî âlimi bulunamazsa, bu mezhebi bilen başka bir sâlih ilim sahibi de bu işi yapabilir.
    6 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: “Âhir zamanda en iyiniz hafifülhaz olanınızdır, yani hanım ve çocuğu olmayandır” hadis-i şerifine uyarak evlenmiyorum. Namazımı kılıyor, harama bakmamaya çalışıyorum. Mahzuru var mıdır?
    Cevab: Evlenmeden nefsini günahlardan korumak bu zamanda çok zordur. Her müslümana evlenerek iyi bir aile kurması, hanımını ve çocuklarını himaye etmesi yakışır. Sisteme uygun davranmamak mahzurludur.
    6 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Hollandalı bir hanımla evlenmek câiz midir? Çocukların yetişmesi açısından mahzurlu mudur ?
    Cevab: Ehl-i kitap bir kadınla evlenmek sahih ancak tahrimen mekruhtur. Çocuklar ve kendisi bakımından bu zamanda çok mahzurludur.
    6 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Çocuk doğduğu zaman yapılabilecek sünnetler nelerdir? Çocuk doğar doğmaz iki üç gün içerisinde sünnet ettirmek câiz midir? En doğrusu nedir?
    Cevab: Sağ kulağına ezan, sol kulağına kaamet okunarak kıbleye karşı durulup ismi konur. Ağzına hurma gibi bir tatlı sulandırılıp sürülür. İyi bir evlat olması için şöyle dua edilir. “Allahümme innî uîzühu bike ve zürriyetehu mineş şeytanir racîm. Allahümme’c'alhu (kız ise hu yerine hâ) veleden salihan ve bârren takiyyen ve enbetehu (kız ise enbetehâ) fi’l-İslâmi nebâten”. İmkân varsa saçı traş edilip tartılarak ağırlığı kadar gümüş sadaka verilir. Sünnet yaşı hakkında bir hüküm bildirilmemiştir. Doğumdan bulûğa kadar câizdir.
    6 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Tecâvüze uğrayan bir kadının doğurduğu çocuk ne yapılmalıdır? Anne, çocuğu istemeyip bir müesseseye verme hürriyetine sahip midir?
    Cevab: Bu, çocuğun suçu değildir. Kadın bu çocuğu büyütür. Parası yoksa, nafakasını beytülmal verir. Çocuğu başkasına veya bir müesseseye evlatlık verip onunla münasebetini kesmek câiz değildir.
    8 Nisan 2012 Pazar
  • Sual: Hiç çalışmayıp, sabahtan akşama devamlı ibadet etmek doğru mudur?
    Cevab: Zenginse, nafakası var ise câizdir. Ama en güzeli çalışmaktır. Kişinin kendi el emeğini yemesi güzeldir. Boş kalana şeytan vesvese verir.
    8 Nisan 2012 Pazar
  • Sual: Ana-baba, çocuklarının gurbete çıkmalarına engel olabilirler mi?
    Cevab: Ana-baba bakıma muhtaç ise, engel olabilir.
    8 Nisan 2012 Pazar
  • Sual: Toruna bakma hakkı, babanın babasına mı, annenin babasına mı düşer? Çocuğun anne ve babası kimi uygun görürse ona baktırabilirler mi? 
    Cevab: Çocuğun nafakası babasına aittir. Anne-baba ayrılmışsa, nafakası babaya, bakımı oğlan ise 7, kız ise 9 yaşına kadar anneye aittir. Anne-baba ölmüşse, nafakası çocuğun en yakın mahrem akrabalarına aittir. Babanın abası, annenin babasından önce gelir. Bunun dışında her iki dedenin de, anne ve babası sağ olan çocuğa bakmak gibi bir mecburiyeti yoktur.
    8 Nisan 2012 Pazar
  • Sual: Hanımım, anne ve babamla görüşmeme kararı aldı. Ben de bundan dolayı kayınbaba ve kayınvalidemle görüşmeyeceğim. Dinimizin bu mevzudaki hükmü nedir?
    Cevab: Bir erkek veya kadın için kayınpeder ve kayınvâlide ile görüşmek dinen zaruri değildir. Ancak eşini üzmek, onun hatırını gözetmemek akıllı insanın işi değildir.
    9 Nisan 2012 Pazartesi
  • Sual: Bakımı çok zor olan bir hastalık nedeni ile, yaşlı anne veya babayı bu haslalıkla ilgili bakımevine vermek caiz midir?
    Cevab: Câizdir.
    9 Nisan 2012 Pazartesi
  • Sual: Kadın kocasından izinsiz anne babasına bakabilir mi? Kadın kocasının anne babasına bakmak zorunda mı?
    Cevab: Kadın, bakıma muhtaç anne ve babasına bakmak, onları haftada bir ziyaret etmek, bunun dışında kalan mahrem akrabalarını arada bir ziyaret etmek için kocasının iznine muhtaç değildir. İzin vermese de gidebilir. Kadın, kocasının anne ve babasına bakmakla mükellef değildir. Ama Allah ihsan sahiplerini sever; kocasının hatırına bakmalıdır.
    10 Nisan 2012 Salı
  • Sual: Bir kadından örtünme, namaz vs. hususları yerine getirmesini istemek kocanın bir hakkı ve vazifesi midir? Bunun için koca kadına muayyen ölçülerde müeyyide tatbik edebilir mi?
    Cevab: Usulüne uygun şekilde ikaz eder. Dinî bilgilerde noksan ise, öğrenmesine yardımcı olur. Yine dinlemezse tatlı mükâfat vaadlerinde bulunur. Yine müsbet etice alamazsa, darılır. Bu da olmazsa ayrılabilir.
    10 Nisan 2012 Salı
  • Sual: Anne babam dindar değiller, evde huzurum yok, ne yapmalıyım? Aile içinde çok fazla huzursuzluklarımız var, annem ve babamın inancı çok zayıf. Sürekli içki içip kavga ediyorlar. Evde ibadet ortamım dahi yok. Çok çaresizim, ne yapmalıyım?
    Cevab: İnsan anne-babasından mesul değildir. Bir kere gerekire ikaz eder. Sonra dua eder. Bir an evvel ekmeğinizi kazanıp evden ayrılmaya bakın.
    10 Nisan 2012 Salı
  • Sual: Kadın yorgun olduğu zaman kocasının isteğini geri çevirmesi haram mı?
    Cevab: Evliliğin erkeğe verdiği bir hak ise de, erkeğin merhamet etmesi lâzımdır.
    10 Nisan 2012 Salı
  • Sual: Kayınvalidenin, oğluyla gelininin yatağına yatıp uyuması uygun mudur?
    Cevab: Uygun değildir. Ama haram da değildir.
    10 Nisan 2012 Salı
  • Sual: Erkek, boşadığı eşine kazanılmış mallardan vermek zorunda mıdır? Kadın, beraberken alınmış mallardan hak iddia edebilir mi?
    Cevab: Boşanan kadın, hangi sebeple boşanırsa boşansın, sadece ödenmemiş mehr, ödenmemiş nafaka ve iddet nafakasına hak sahibidir. Ayrıca çeyizini de alabilir.
    10 Nisan 2012 Salı
  • Sual: İnternette evlilik amaçlı siteler hakkında bilgi verir misiniz?
    Cevab: İslamı benimsemiş ve yaşayan erkek ve bayan kardeşlerimizin evlilik niyetiyle tanışmalarını sağlayacak internette siteler kurmuşlar. İnsanların evlenmesine aracı olmak çok iyidir. Hazret-i Peygamber, “Arabuluculuğun en hayırlısı evlilik hususunda olanıdır” buyurmuştur. Kendisi de böyle evlenmiştir. Müslümanların evlilik niyetiyle de olsa bu sitelerden eş aramaları, bunun için televizyondaki evlilik programlarına katılmaları yakışık almamaktadır. Evlilik, her iki tarafı iyi tanıyan, iyi niyetli (iki taraftan yalnız birine iyilik etmeyi düşünmeyen) ve iki tarafı tanıştırdıktan sonra aradan çekilen sâlih bir aracı vasıtasıyla olmalıdır.
    10 Nisan 2012 Salı
  • Sual: Çocuğu olmayan kadınla evlenmek mahzurlu mudur? Peygamberimizin çocuk yapmaya elverişli olmayan kadınlarla evlenmeyi yasakladığına dair bir hadis var mıdır? Bir kadının çocuk yapmaya elverişli olup olmadığını nerden anlayacağız?
    Cevab: Kısır olduğu iyi bilinen kadınla evlenmemek tavsiye edilmiştir. Zira evliliğin maksadı çocuk sahibi olmaktır.
    10 Nisan 2012 Salı
  • Sual: Birbirinin çocuklarını emziren iki kadının, emzirilmeyen çocukları birbiriyle evlenebilir mi?
    Cevab: Evet. Bunlar süt akrabası değildir.
    10 Nisan 2012 Salı
  • Sual: Cima (cinsî münasebet) yapmanın uygun olmadığı günler var mıdır?
    Cevab: Şir'atü'l-İslâm gibi kitaplarda bu hususta tafsilat vardır. Bu iş için haram gün yoktur; tavsiye edilmeyen günler vardır. Bunlar da umumiyetle tecrübelerle tesbit edilmiştir. Bu zamanda bunlara itibar etmemelidir. İmkân buldukça cima etmelidir. Aksi takdirde harama düşmek tehlikesi vardır.
    10 Nisan 2012 Salı
  • Sual: Dini görevlerini eksiksiz yapmaya çalışan bir kadınla namaz kılmayan ve içki içen bir erkeğin evlenmesi câiz midir?
    Cevab: Hadis-i şerifte “Fâsık ile evlenen mel’undur”, yani Allah’ın rahmetinden uzaktır buyuruldu. Ancak imanı varsa, evlilik sahihtir.
    10 Nisan 2012 Salı
  • Sual: İslâmî prensiplere aykırı davranılan düğünlere gitmek câiz midir?
    Cevab: Uygun olmamakla beraber, akraba arasında fitne çıkmaması için gidilir, kısa oturulur.
    10 Nisan 2012 Salı
  • Sual: Teşvik kredisi ile makine almak caiz midir?
    Cevab: Kredi alıp fâiz ödemek ancak nafaka için ve borç bulamadığı zaman câiz olur.
    10 Nisan 2012 Salı
  • Sual: Bir kimse zevcesinin sütünü yanlışlıkla içse zevcesi süt annesi mi olur? Boşanmaları gerekir mi?
    Cevab: Hayır. Süt çocuk ancak 2,5 yaşına kadar olur.
    10 Nisan 2012 Salı
  • Sual: Avukatlık yapmak caiz midir? Câiz ise hangi sahada olabilir? Siz savcılık, hâkimlik gibi hangi işte çalışmamı tavsiye edersiniz?
    Cevab: Niyeti, nafakasını helâlinden temin etmek, kimseye muhtaç olmamak; dinine ve insanlara hizmet etmek olunca, hepsi uygundur. Heves ve istidada bakılır. Her işi yaparken hıyanet, yalan, dalavere ile harama düşmek mümkündür. Avukatlık hakkındaki menfi sözler, spekülasyondur. Avukatlık, bugün insanlar için çok lüzumlu ve hakkıyla yapılırsa yapan için çok ecirli bir iştir. İnsanların işini halletmek kıymetli bir ameldir. Hâkim ve savcı için de insanları zulümden korumak, haklarını almalarına yardımcı olmak ne güzeldir!
    11 Nisan 2012 Çarşamba
  • Sual: Şâhidler yanında iman ve nikâh tazelerken "öteden beri nikâhım altında bulunan zevcemi onun tarafından vekâleten ve tarafımdan asaleten kendime tezvic ettim" demek nikâhın tazelenmesi için kâfi midir? Başına "mevcud şâhidler huzurunda..." gibi şeyler eklemek gerekir mi?
    Cevab: Hayır. Şâhid varsa, zaten şart tahakkuk etmiş demektir.
    14 Nisan 2012 Cumartesi
  • Sual: Eşimle tartıştık. Ben ona “Bırak beni, boşanacağım, gideceğim” diye ayağa kalkıp kapıya doğru gittim. O da bana “Tamam gel, şartları konuşalım, sonra gidersin” dedi. Netice itibariyle münakaşanın sonunda barıştık. Bu sözleri ne mânâda kullandığını sordum. “Seni sâkinleştirmek için söyledim, boşanmak için söylemedim” dedi. Acaba talâk oldu mu?
    Cevab: Böyle boşanma olmaz. Talâk lafzı kullanılmamış. Kaldı ki niyet de yoktur.
    14 Nisan 2012 Cumartesi
  • Sual: Kız arkadaşımla evlenmeyi düşünüyoruz. Ancak bu zamana kadar günah işlememek için nikâhlanmak istiyoruz. Ancak bunu ailelerimize ve çevreye duyuramayız. Bunun mahzuru var mıdır?
    Cevab: Nikâhta üç mezhebde kızın velîsinin bulunup akid yapması şarttır. Hanefî’de ise İmam Muhammed’e göre velînin izni aranır; diğer iki imama göre velî denklik bulunmaması hâlinde sonradan isterse nikâhı bozabilir. Hazret-i Peygamber gizli nikâhtan hoşlanmazdı. “Nikâhları ilan ediniz. Def çalınız” buyurmuştur (Nesaî, Tirmizî). Düğünde def çalınması, sadece eğlence için değil, herkese bu evliliği alenileştirmek içindir. Evlilikten maksat da budur. İki şâhid aleniyetin asgarisidir. Üstelik bugün için nikâhlar belediyeye kaydedilmedikçe kanun önünde muteber addolunmuyor. Miras, nafaka ve nesep hususunda problemler çıkıyor. Ayrıca bu şekilde evlenenler, kendilerini bu nikâhla bağlı görmüyor; nişanlılık hissiyatından kurtulamıyor. Basit bir sebeple işi bozabiliyor. Bu takdirde başkalarının duymadığı bir ayıp meydana geliyor. Bu erkek veya kız sonradan başkasıyla evlenecek olsa, mazisi mechul oluyor. Bu ise insanları kandırmaktan başka bir şey değildir. Şu halde bu zamanda gençlerin rağbet ettiği dinî nikâh, flörtü meşrulaştırmaya yarıyor. İslâmiyetin nikâhtan maksadı bu değildir.
    22 Nisan 2012 Pazar
  • Sual: Evlendiğimizde bize altın ve para olarak hediyeler geldi. Bunların bir kısmı ile araba aldım. Geri kalan kısmı, hanımımda duruyordu. Şimdi geçimsizlik sebebiyle ayrılmak üzereyiz. Hanımım bu hediyelere ilâveten, arabayı da kendisine vermemi istiyor. Böyle bir talepte bulunabilir mi? Düğünde gelen bu hediyeler kime aittir?
    Cevab: Düğünde gelen hediyeler, kime verilirse verilsin, açıkça gelinin veya damadındır denmedikçe, kız tarafından gelenler kızın, erkek tarafından gelenler erkeğindir. Hatta bazı yerlerde bu hediyeler karz hükmündedir. Yani meselâ o altını takan, kendisi de düğün yaptığında aynısını beklemektedir.  Binaenaleyh kız ancak kendi tarafından gelen hediyelere maliktir. Fazlasını isteyemez. (İbni Âbidin, Kitabü’l-Hibe)
    27 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Zevcem boşanmak üzere mahkemeye müracaat etti. Ben de boşanmayı kabul etmek istiyorum. Ancak karşı taraf maddî ve manevî tazminat talep ediyor. İslâm hukukunda boşanan tarafın böyle bir tazminat hakkı var mıdır? Şayet mahkeme bunu kabul ederse, ben bu tazminatı öderken mehre niyet edebilir miyim?
    Cevab: İslâm hukukunda taraflar hangi sebeple olursa olsun boşandığı zaman, kadının ödenmemiş mehr, ödenmemiş nafaka ve ayrıca iddet nafakasından başka bir talebi olamaz. Bu bakımdan mahkeme karar verse bile, bu tazminat kadına helâl değildir. Ancak kadın, bu tazminatı almadığı mehr, nafaka ve iddet nafakasına karşılık olarak alabilir; erkek de bu niyetle verebilir. Hanefî mezhebinde, alacağın takası (mahsubu) için aynı cinsten olması şart ise de, diğer mezheplerde şart değildir. Binaenaleyh altın alacağın karşılığı, aynı kıymette kâğıt para olarak takas yapılabilir.
    27 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Osmanlılardaki harem-selâmlık tatbikatının İslâmiyette yeri olmadığını, bunu İran geleneğinin tesiriyle Emevîlerin ihdas ettiğini işittim. Doğru mudur?
    Cevab:

    Harem-selâmlık geleneği İslâmiyetin başından beri vardır. “Kadınlara bir şey soracağınız, onlardan bir şey isteyeceğiz zaman, perdenin arkasından söyleyin. Bu onların ve sizin kalbiniz için daha temizdir” meâlindeki Ahzâb sûresinin 53. âyet-i kerimesine dayandırmışlardır. Hicab âyeti de denilen bu âyet-i kerime nâzil olduktan sonra Hazret-i Peygamber zaruret olmadan hanımlarla konuşmamış, onlarla bir arada oturmamıştır. Bundan sonra da Müslümanlar evlerinde harem-selâmlık tatbikatını devam ettirmiştir. Harem, yabancı erkeklerin giremeyeceği bir yerdir. Rahat hareket etmelerine, başı açık dolaşabilmelerine, sere serpe oturmalarına imkân verdiğinden dolayı hanımlar tarafından da hüsnü kabul görmüş ve benimsenmiştir.

    27 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Bir hocamız sınıfta "Erkek 3 defa boş ol dediği zaman boşanma olmaz" demişti. Bu sözün doğru olmadığını kaynaklarını vererek nasıl ispat edebilirim?
    Cevab:

    Boşanma üç defadır. Yani bir erkek (veya vaziyete göre kadın) peşpeşe veya ayrı ayrı üç defa boşanma iradesini ortaya koymuşsa, boşanma gerçekleşir. Kadın bir başka erkekle evlenip zifafa girdikten sonra, bu evlilik ölüm veya boşanma ile sona ermedikçe, eski kocasına varamaz. Üç talâk lafzının bir defada söylenmesi ile üç ayrı talâk olacağı Sahabe-i kiramın icma'ı ile sâbittir. Merhum Ahmed Davudoğlu’nun Dini Tamir Davasında Din Tahripçileri kitabında bu husus etraflı anlatılmaktadır.

    27 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Câriyelerde nikâh var mıdır? Câriyelerle cinsî münasebet zina mıdır? Câriye sayısında bir tahdit var mıdır?
    Cevab: Bir erkek başkasının câriyesi ile evlenecekse, mutlaka nikâh gerekir ve burada dört tahdidi muteberdir. Kendi câriyesi ile evlenecekse nikâh gerekmez. Mülkiyet, nikâh demektir. Burada bir sayı tahdidi yoktur.
    27 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Hazret-i Peygamber niçin çok evlilik yapmıştır?
    Cevab: Hazret-i Peygamberin hanımları (zevcât-ı tâhirât), keskin zekâları, derin firâsetleri ile Hazret-i Peygamberin ibâdetleri ve ev içindeki hareketlerini haber vermenin yanında; bilhassa âile ve miras hukukunun teşekkülünde çok mühim bir rol oynamışlardır. Hazret-i Âişe, en çok hadîs rivayet edenlerin neredeyse başında gelmektedir. Bazı ahkâm âyetleri, Hazret-i Peygamber’in ev yaşantısı ve hanımları ile alâkalı olarak nâzil olmuştur. Hazret-i Peygamber’in müteaddid hanımlarla evlenmesinin bir hikmeti budur. Nitekim henüz hukukî hükümlerin mevzubahis olmadığı Mekke devrinde, daha genç olmasına rağmen, bir erkeğin en güçlü ve en çok kadına ihtiyaç duyduğu bir zamanda, Hazret-i Peygamber Hazret-i Hadîce’den başka hanımla evlenmemiştir. Evliliklerinin hemen hepsi Medine’ye hicretten sonradır. Bu hanımların çoğu yaşlı, dul ve ihtiyaçlı hanımlardı. Hazret-i Peygamber hepsini bir maslahat sebebiyle nikâhlamıştı. Hassaten hicretin altıncı yılında hicâb âyetinin (Ahzâb: 53) gelip kadınlarla yabancı erkeklerin bir arada bulunmaları yasaklanınca, Hazret-i Peygamber, hanımlara tebliğ vazifesini, zevceleri vâsıtasıyla yerine getirmeye başlamıştır. Böylece Hazret-i Peygamber’in çok evlenmesinin bir hikmeti daha zâhir olmuştur. Nitekim hanımlar Hazret-i Peygamber’in zevcelerine gelerek sual sorarlar; zevcât-ı tâhirât da Hazret-i Peygamber’e tavassut edip verdikleri cevabı bu hanımlara bildirirlerdi.

    Bu evliliklerden bir kısmı, Hazret-i Ebû Bekr ve Ömer gibi İslâmiyete çok hizmet etmiş zâtların taltifini temin etmiş; bir kısmı da mühim şahısların veya kabîlelerin müslüman olmasına sebebiyet vermiştir. Nitekim Ebû Süfyan ve oğlu Muâviye’nin müslüman olmasında Hazret-i Ümmü Habîbe’nin tesiri olmuştur. Ümmü Habîbe, Ebû Süfyân’ın kızı ve Muâviye’nin kızkardeşidir. Hazret-i Cüveyriyye, harbde esir alınan Benî Müstalık kabîlesinin tamamının müslümanlığına ve âzâd edilmesine vesile olmuştur. Hazret-i Peygamber’in kendi hissesine düşen Cüveyriyye’yi âzâd edip nikâhladığını gören Sahâbe-i kiram, kendi hisselerine düşen Benî Müstalik esirlerini de âzâdlamışlardı.

    Evlenilecek kadınların sayısının dörtle tahdid edildiği sırada, Hazret-i Peygamber’in dokuz hanımı vardı. Âyet-i kerime bunları boşama, bunlardan başka da evlenme buyurdu. Bu zevceler, ayet-i kerime gereği müminlerin anneleridir. Hazret-i Peygamber, bunları boşasa, başkasıyla evlenemezlerdi. Mağdur olurlardı. Halbuki evliliklerinin bir sebebi de mağduriyetlerinin önlenmesidir.
    27 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Bir kadın kocasına “Bitsin” derse, erkek de “Bitsin” derse ve kadın kocasına “Boşandık mı?” derse ve erkek “Evet” derse talâk olur mu? Bütün bunlar mesaj yazma yoluyla cereyan ederse yine talâk olur mu? “Boşandık mı?” yerine “Boşanıyor muyuz?” dese vaziyet değişir mi?
    Cevab: Birinci halde talâk olur. Mesajla da olsa vaziyet aynıdır. Ancak boşanıyor muyuz sözünde müzâri (şimdiki zaman) sigası kullanıldığı için, erkek mâzide (geçmiş zamanda) boşadığını kast etmişse, boşanma olur. Değilse olmaz.
    27 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Kendileri görülmediği için, yabancı kadın veya kızlarla telefonla sohbet, yazışmak veya mailleşmek câiz olur mu?
    Cevab: Fıkıh kitapları, yabancı kadınlara selâm vermeyi, selâm göndermeyi bile câiz görmeyince; ihtiyaçsız sohbet, yazışmak veya mesajlaşmanın da bu hükme girdiği anlaşılıyor.
    27 Nisan 2012 Cuma
  • Sual: Münakaşa esnasında boşama niyeti olmaksızın erkek “Bitti, tamam, kes!” dese, sabrım bitti, münakaşa bitti mânâsını kast etse, talâk olur mu?
    Cevab: Boşama niyetiyle söylemediyse olmaz.
    8 Mayıs 2012 Salı
  • Sual: Seven ne yapsın? O kişi için veya kendisi için?
    Cevab: Evlensin. Evlenemeyeceği birisi ise sabretsin. "Aşık olup, aşkını saklayarak ölen, şehid olur" hadis-i şeriftir.
    8 Mayıs 2012 Salı
  • Sual: Eşim, çocuklardan bunaldığı bir vakit "Bana biraz yardımcı ol! Yoksa gideceğim ve beni bulamayacaksınız" dedi. Ben de kendisine "Her seferinde bunu söyleyip durma! Defol, nereye gidersen git! Bir daha da dönme! Bu evden giden bir daha dönemez!” dedim. O da bana "Bu evden biri giderse o ben olmayacağım. İstiyorsan sen git" dedi. Bu cevabına sinirlenerek hışımla evden çıktım. Birkaç saat sonra döndüm. Bu kez sâkin konuşup barıştık. Benim sözüm ile talâk olur mu? Zevceme talâk salahiyeti vermiş oldum mu?
    Cevab: Açıkça boşanma için kullanılan (boş ol, talâk verdim) gibi kelimeleri boşama niyeti olmadan bile söylemekle bir talâk olur. Yalnızca boşama için kullanılmayan (git, örtün, defol) gibi kelimeleri boşama niyeti ile kullanırsa bir talâk olur. Bu kelimeler talâk müzakeresi sırasında kullanılırsa kazâen talak olursa da diyâneten olmaz. Kasıt olmaksızın talâk salahiyeti verilmiş sayılmaz.
    8 Mayıs 2012 Salı
  • Sual: Üç talâk ile boşayan kişinin hülle yapmadan tekrar nikâh yapması câiz midir?
    Cevab: Hayır. Hülle (hulle), âyet-i kerimenin emridir. Üç talâk ile boşanmış bir erkek, zevcesi bir başka erkekle evlenip, zifafa girdikten sonra, bu evlilik ölüm veya boşanma ile sona ermeden bu kadınla tekrar evlenemez.
    8 Mayıs 2012 Salı
  • Sual: Mehir, zekât nisâbına katılır mı?
    Cevab: Mehir borcunu, erkek nisabdan düşer; mehr alacağını kadın nisaba katmaz.
    8 Mayıs 2012 Salı
  • Sual: Hukuk-ı Aile Kararnâmesi’nin telfikçi usülle hazırlandığını belirtmişiniz. Fakat telfiğin caiz olmadığını biliyorum. Siz de bu şekilde hareket etmenin hatalı olacağını üstü kapalı da olsa ifade etmişsiniz. Devletin bu şekilde kanun hazırlaması câiz değil midir?
    Cevab: Bir meselede tek bir ictihadla amel etmek mecburidir. Aynı meselede birden fazla ictihadı karıştırmak, eğer ortaya çıkan netice dört mezhebden birine uymuyorsa, telfiktir ve batıldır. Uyuyorsa, zaruret varsa kerahatsiz, zaruret yoksa kerahatle sahihtir. “Mesâil-i müctehedün fiyhâda imâmülmüslimîn hazerâtı hangi kaville amel edilmesini emrederse o kavil ile amel olunur”. Yani müctehidler arasında ihtilaf edilmiş meselelerde, hükümdarın tercihi ile amel olunur. Bu bir kaidedir. Ancak bu, hususî hayata tesir edemez. Mahkemeler ve hükümet icraatları için bahis mevzuudur. Ve keyfî olmamalıdır; bir mecburiyetin eseri olmalıdır. Teb’a üzerine tasarruf maslahata menuttur. Yani halk üzerinde umumî menfaat gözetilerek tasarruf edilir. İnsanlar aile hukuku gibi hususi hayata dair işlere fazla karışılmasından hoşlanmaz. Neticede bu bir evliliktir. Bir şartı bir mezhebe, diğer bir şartı başka bir mezhebe göre tanzim edilirse, insanlar acaba zina mı ediyorum diye bile düşünebilir. Bu bakımdan Hukuk-ı Aile Kararnamesi şer’î hükümlere aykırı değildir. Ancak cemiyet böyle bir kanunu kabule hazır değildir. Nitekim Mecelle bile, Hanefî mezhebindeki zayıf kavillerden bazılarını ihtiva ettiği için tenkit edilmiştir. Eski ilim adamları ciddi, oturaklı ve muhafazakâr idi. Olur olmaz sebeplerle değişikliğe, gevşekliğe müsaade etmezdi. Kanun, bunu nazara almamıştır. Sosyoloji bilmemek alâmetidir.
    11 Mayıs 2012 Cuma
  • Sual: İki kız kardeş ile aynı anda evli olan bir gayri müslim, müslüman olup birini seçince, diğerinden olan çocukların hükmü nedir?
    Cevab: İslâmiyet gelmeden veya Müslüman olmadan önce yapılanlardan kişi mesul tutulmaz. Bunlar o adamın meşru çocuğudur. Müslüman kabul edilirler. Fâsid nikâhta bile çocuğun nesebi babadan sâbittir.
    11 Mayıs 2012 Cuma
  • Sual: Erkek ile erkek, kadın ile kadın arasında hürmet-i musahere olur mu? 
    Cevab: Olmaz. Bir adam bir adamla cinsî münasebette bulunsa bile, o adamın kızını alabilir. Bu fiil kadınlar arasında da olsa hürmet-i musahere icabetmez. (İbni Abidin)
    16 Mayıs 2012 Çarşamba
  • Sual: Kızımıza Ecrin koymak istiyoruz. Dinen uygun mudur? Manası nedir?
    Cevab: Ecrin isminin bir manası yoktur. Kur'an-ı kerimde geçmekle beraber, tek başına bir mana ifade etmez. Hadis-i şerifte "Çocuklarınıza güzel isim koyunuz!" buyurulmuştur. Peygamberler ve İslam tarihinden bu kadar mübarek zatın ismi varken, çocuğa böyle manasız bir isim vermek, doğru değildir.
    17 Mayıs 2012 Perşembe
  • Sual: Bir müslüman kız, Almanya’da bir Hıristiyan ile veya başka dinden yahud ateist biriyle evlenip ayrılsa, bu kadının dinen hükmü nedir?
    Cevab: Müslüman erkeğin, Ehl-i Kitab (Yahudi ve Hıristiyan) bir kadınla evlenmesi mekruh olmakla beraber sahihtir. Müslüman bir kızın veya kadının, Ehl-i Kitab bile olsa, Müslüman olmayan bir erkekle evlenmesi câiz değildir. Hatta bu husus âyet-i kerime ile sâbit olduğundan, bu kız/kadın evlenmeye niyet edip karar verdiği anda mürted olur, İslâmiyetten çıkar. Sonra pişman olup tövbe ederse, imanını tazeleyebilir, ama o erkekle evli kalamaz. Bu erkek nikâhtan evvel Müslüman olursa, mesele yoktur. Evlendikten sonra Müslüman olursa, kadının yine tövbe edip imanını tazelemesi gerekir. Bu kadın dârülharbde yaşıyor ve bu hükmü bilmiyorsa, imanı gitmez. Ama nikâhı aslâ sahih olmaz. Zinâ günahına girmese bile, Müslüman olduğu halde bu hükümleri öğrenmediği için bunu öğrenmediği için günahkâr sayılır. Çünki dârülharbde farz ve haramları bilmemek özürdür.
    17 Mayıs 2012 Perşembe
  • Sual: İki kişi arasında hürmet-i musahere teşkil edecek bir hal cereyan etse, bu iki kişinin çocukları birbiri ile evlenebilir mi?
    Cevab: Zina eden şahsın usûl ve fürûuna zina ettiği kadının usûl ve fürûu helâldir. Aralarında hürmet-i musahere olan iki kişinin çocukları veya anne-babası birbiriyle evlenebilir. (İbni Abidin)
    20 Mayıs 2012 Pazar
  • Sual: İmam Rabbanî hazretlerinin Mektubat kitabında sıkça, "Bazı zamanlar çoluk çocuğumuzun da bize düşman olacağı veya olduğu" ve "Evin, eşin ve çocukların idaresini Allahü teâlâ'ya bırakınız" deniyor. Ancak bunun ne şekilde yapılacağı tam olarak bildirilmiyor. Burada esas tema tevekkül müdür?
    Cevab: Sâlikin meşguliyeti Allahü teâlânın rızasını kazanmak olmalıdır. Bu sebeple evdeki işler gibi basit dünya işlerini bu işin meraklısına tevdi etmelidir. Büyüklerimizden de böyle gördük. Mesela ev badana olacak; rengini hanımlar seçer. Çoluk çocuğun düşman olması, onların dünyalık istekleri o kadar artar ki veya onları hak yolda bulundurmak o kadar zorlaşır ki, sâlikin/müslümanın kendi işine/ibâdetine vakti ve gücü kalmaz, hatta seyr ü sülükünü terk bile edebilir demektir. Kendisini geçim için gereğinden fazla zorlamamalı, hırsa kapılmamalı, çoluk çocuğum ne olur diye düşünmemelidir. Âyet-i kerimede mealen “Kim Allah’ın dinine yardım ederse; Allah da ona yardım eder ve ayaklarını sıkı tutar” buyuruluyor.
    20 Mayıs 2012 Pazar
  • Sual: Rabbimizden gelenlerin başımızın üstünde yeri vardır. Ama mesela eşi içki içen, sürekli eşini döven bir adama karşı o kadının tavrı ne olmalıdır? Mücadele mi, sabır mı?
    Cevab: Mücadele edebiliyorsa eder. Edemiyorsa sabr eder. “Kötü bir şeyi düzeltemezseniz, sabredin. Allah düzeltir” hadis-i şeriftir.
    20 Mayıs 2012 Pazar
  • Sual: Erkek karısını bir sinir anı ile üç talâk ile boşasa, kadın boş olur mu?
    Cevab: Boş olur. Ancak erkek ne söylediğini bilmez halde ise, yani boşadığını hatırlamıyorsa, boşamış sayılmaz. İki kişi talakı işitip söylerse, talâk olur.
    20 Mayıs 2012 Pazar
  • Sual: 19 yaşındaki erkek kardeşim, ergenlik başlarında 12 yaşındayken annemizle yan yana televizyon seyredenken kazara hürmet-i musahere olduğunu söyledi. Bunu anne babamıza asla söyleyemeyiz. Anne babamız, fıkıh bilgileri az, ama inançlı ve onurlu insanlardır. Söylemesek bir mesuliyet doğar mı? Alo Fetva hattını aradım. “Şâfiî ile amel edin. Kaldı ki anne ve baba ile kesinlikle hürmeti müsahere olmaz” dediler. Ama aralarındaki nikâh Şâfiî’ye göre değil.
    Cevab: 12 yaşında bir çocuğun annesinin çıplak tenine şehvet ile dokunduğuna inanmak çok zordur. Bir kere hürmet-i musahere, bir kadının çıplak tenine şehvet ile dokunmakla olur. Bu da âletinin dokunduktan sonra sertleşmesi ile anlaşılır. Hürmet-i musahere, hele anne ile, kolay kolay hâsıl olacak bir şey değildir. Vesvese veya mevzuyu iyi bilmemekle alakalı olabilir.

    Üçüncü bir şahsın şehvetle dokundum demesiyle, eşlerin ayrılması gerekmez. Kadının bunu tasdik etmesi ve erkeğin de kabul etmesi gerekir. Ama o anda eğer aleti kalkık halde kadına sarılmış ise, veya ağzından öpüyorsa, yahud kadının göğsünü sıkıyorsa, o zaman şehvetli olduğu anlaşılır ve kocanın itirazına mahal kalmaz. Üçüncü şahıs hakikaten şehvet ile dokunmuş olsa bile, bunu ikrar etmesi de gerekmez. Böylece eşlerin ayrılmasına hacet kalmaz. Yoksa üvey annesine kızan her oğul, gidip sarılır, sonra da babasına bu kadını boşa, hürmet-i musahere oldu der.

    Oğlun, (babanın karısına) dokunma nedeniyle lezzet duyduğunu haber vermesi halinde, baba, onun doğru söylediğini kuvvetle zannetmelidir. Aksi takdirde hürmet-i musahere hâsıl olmaz.

    Mülkü (yani evlilik gibi bir hukukî statüyü) giderecek haberin ya tarafların (karı veya kocanın) ikrarı, yahud iki kişinin şahitliği ile gelmesi gerekir.

    Hürmet-i musaherenin şehvetli dokunuşla da oluşu Hanefî mezheplerinde sabittir. Maliki, Şafii ve Hanbeli mezheplerinde başka yollarla sabit olur. Âyet veya hadis olmaması ölçü değildir. İmam Ebu Hanife bir hadis görmüş, ama bu hadis bugüne intikal etmemiş olabilir.
    20 Mayıs 2012 Pazar
  • Sual: Aleyna, Esilâ, Sudenaz, Berrâ, Afrâ, Damrâ, Şevval isimlerini çocuğa koymak uygun mudur?
    Cevab: Aleynâ, üzerimize mânâsına gelir. Esilâ, öğleden sonra demektir. Her ne kadar Kur’an-ı kerimde geçse ve ahenkli olsa bile, çocuğa böyle isimler vermek uygun değildir. Kur’an-ı kerimde hınzır, fâhişe gibi kelimeler de geçer ki, çocuğa isim olmayacağı âşikârdır. Sûde veya Sûdenaz, mânâsı olmayan bir kelimedir. Doğrusu Sevde’dir. Esmer mânâsına gelir. Suûde de yücelik gibi bir mânâ ifade eder. Berrâ yanlış bir kelimedir. Doğrusu Berre’dir. Çok iyi mânâsına gelir. Bununla beraber Hazret-i Peygamber’in üvey kızının ismi iken, bu ismi bir insan için uygun görmeyen Hazret-i Peygamber Zeyneb’e çevirmiştir. Afra çorak mânâsına geldiği için Hazret-i Peygamber tarafından yeşillik mânâsına Hadrâ olarak değiştirilmiştir. Hazret-i Peygamber, süt kardeşi Damrâ’nın ismini de Abdullah’a çevirmiştir. Damrâ, cılız mânâsına gelir. Görülüyor ki, sırf Asrı Saadet’te mevcud olduğunu işitip veya Kur’an-ı kerimde geçtiğini görüp çocuğa mânâsı olmayan veya kötü mânâ taşıyan isimler vermek doğru değildir. Şevval ise dişi develerin çiftleşmek için kuyruklarını kaldırması demektir. Bu hâdisenin gerçekleştiği aya da bu isim verilmiştir. Tarihte Müslümanların çocuklarına böyle isimler koyması âdet olmamıştır.
    3 Haziran 2012 Pazar
  • Sual: Velâyet-i icbar ile küçüğün baba veya dedesi tarafından evlendirilmesi hâlinde, evlilik gibi bir mevzuda kişinin iradesini yok saymak ne derece doğrudur?
    Cevab: Baba ve dedenin, çocuktan daha iyi ve faydalı düşündüğü kabul edilir. Bu evlendirmenin sahih olabilmesi için çocuğu küfvüne (dengine) ve mehr-i mislden (emsallerinin aldığı mehrden) yukarıya vermesi şarttır.
    9 Haziran 2012 Cumartesi
  • Sual: Çocuk olmaması için tedbir almak, doğum kontrolü yapmak câiz midir?
    Cevab: Fetâvâ-yı Hindiyye’de “Zamanın Fesâdı (Kötülüğü) Korkusu Sebebiyle Dışarıya Azil” adında bir başlık altında diyor ki: Bir adam, "Bu zamanda, kötü bir çocuk olur!" diye, karısının izni olmaksızın azil yapsa, yani menisini eşinin fercine dökmese, el-Asl’daki açık cevaba göre, buna ruhsat yoktur. "Zamanın kötülüğünden dolayı, müsâade vardır." diyenler de olmuştur. Erkek karısını, azilden men edebilir. “Kölenin Nikâhı” bahsinde de diyor ki: Hür bir kadının rızâsı veya evli bir cariyenin efendisinin rızâsı ile azl mekruh değildir. Efendinin kendi câriyesine, câriyenin rızâsı olmasa bile, azl yapması mekruh olmaz.

    Reddü’l-Muhtâr’da da diyor ki: Bir kimse câriyesinden onun izni olmaksızın azl yapabilir. Bunda kerahet yoktur. Hanefî mezhebinin esas kavli kadının izni yoksa azlin mübah olmadığı yolundadır. Ancak sonra gelen ulemâ, zaman bozukluğu sebebiyle “bizim zamanımızda mübahtır” demişlerdir. Hür kadının doğuracağı çocukta kötülük zuhur edeceğinden korkulursa, kadının rızası olmaksızın azl yapılabilir. Peki kadın kocasının rızası olmadan rahmin ağzının tıkamak, hap yutmak gibi tedbirler alabilir mi? Ulemâ bu hususta kadından izin almadan yapılan azle kıyasen bunun da kocasının izni olmadan yapılması haram olmak gerekir, diyor. Bu görüş, mezhebin aslına göredir. İbni Abidin, zamanın bozukluğu sebebiyle, iki tarafın da doğum kontrolü yapmasının caiz olduğunu söylemektedir.

    İmam Gazâlî, İhyâ’da bu mesele için uzunca bir bahis açmış ve hülâsa olarak şöyle söylemiştir: Azl yapmamak, cimânın edeblerindendir. Azl (meniyi dışarı akıtmak) hakkında âlimler dört farklı görüştedir: 1) Mutlak ve her halde azl mübahtır. 2) Mutlaka haramdır. 3) Eğer kadının da rızasıyla olursa helâldir; kadının rızası yoksa helâl değildir. Bunlar sanki azli değil de, kadına eziyeti yasaklamaktadır. 4) Câriyede azl mübahtır; hür kadında değildir. Bize göre en doğru fetvâ, azlin mübah olmasıdır.

    Azl yapmak mekruhtur diyenler, ne kasdetmektedir? Kerâhiyet üç mânâya gelir: 1) Tahrîmen kerâhiyet; 2) Tenzîhen kerâhiyet; 3) Faziletin terki mânâsına gelen kerâhiyet. Bu bakımdan azli mekruh görenler, üçüncü mânâyı kasdederler. Nitekim “câmide boş oturup zikr veya namazla meşgul olmamak mekruhtur” veya “Mekke'de oturup her sene haccetmemek mekruhtur” sözü bunu ifade eder. Bu kerâhetten maksat, evlâ ve faziletliyi terketmek demektir. Azl meselesinde de mekruh diyenlerin kasdı budur. Çünki çocuk sahibi olmak evliliğin faziletlerindendir. Evlenip de çocuk sahibi olmamak bu çerçevede değerlendirilebilir.

    Bizim (İmam Gazâlî’nin) azle tahrimen veya tenzihen mekruh demememizin sebebi şundan dolayıdır: Yasağın (nehyin) isbatı ancak nass veya nass ile bildirilen başka bir şeyin üzerine kıyas etmekle mümkündür. Oysa azlin mekruh olması için herhangi bir nass olmadığı gibi, kerâheti hakkında kıyas edebileceğimiz bir asıl da mevcut değildir. Aksine burada azlin mübah olduğuna dair kıyas yapılacak bir asıl vardır. O da evlenmeyi esasından terketmek veya evlendikten sonra cimâı terketmek veya cinsî münasebette bulunduğu halde meniyi akıtmayı terketmektir. Bunların herhangi birini terketmek, en faziletli olanı terketmek demektir. Herhangi bir yasağı işlemek değildir. Bunlarla azl arasında hiçbir fark yoktur. Zira çocuk, ancak meninin rahme düşmesiyle oluşur. Dolayısıyla meniyi rahme akıtmamak, çocuk düşürmek demek değildir.

    Şöyle bir sual sorulursa: “Azl mübah olsa bile, insanı buna sevkeden sebeplerden dolayı mekruh olmak ihtimâli vardır. çünki insanı azl yapmaya sevkeden sebep ya meşru, ya da bozuk bir niyettir. Bu boçzuk niyette, şirk izlerine rastlanır”. Buna şöyle cevap verilebilir: İnsanı azle sevkeden niyetler beş tanedir: 1) Câriyeler hususundaki niyettir. Câriye çocuk doğurursa, ümmü veled olup azâda hak kazanır. Efendi böyle bir statü doğmasın diye azl yapar. Bu azl, şer’an memnu değildir. 2) Kadının gençlik ve güzelliğini korumak için azl yapmak da yasaklanmış değildir. 3) Çocuklarının çokluğu sebebiyle sıkıntının artmasından, geçim zorluğundan ve gayr-ı meşrû yerlere başvurmaktan kaçınmak niyetidir. Böyle bir niyetle yapılan azl de yasak değildir. Zira zorluk ve çalışmanın azlığı, dinin yardımcısıdır. Gerçi asıl kemâl, Allah'a tevekkül etmektir. Nitekim Allahü teâlâ şöyle buyurmuştur: Yerde yürüyen ne kadar canlı varsa, hepsinin rızkı sadece Allah'a aittir. (Hud. 6) Şüphe yoktur ki, azl yapmakta kemâlin zirvesinden düşüş olduğu gibi, en faziletli olanı terk etmek de vardır. Fakat görünüşte tevekküle aykırı olan, malı koruyup biriktirmek, tevekküle zıt olmakla beraber yasak bir şeydir diyemeyiz. 4) Kız çocuğunun ar getireceği düşüncesiyle yapılan azldir. Bu, bozuk bir niyettir. Bu niyetle yapılan azlde mesuliyet vardır. 5) Temizliğe aşırı derecede düşkün olan bazı kadınlarda olduğu gibi, çocuk doğurmaktan, hayız ve nifastan kaçındığı için çocuk istememektir. Bu Hâricî mezhebine mensup kadınların âdetidir. Bu niyet de bozuktur.

    “Çocukların nafakasından korkarak evlenmeyi terkeden bizden değildir” hadîs-i şerifi ileri sürülerek, azl de evlenmeyi terketmek gibidir denirse, Resûlullah'ın “Bizden değildir” sözü, “Sünnetimiz üzere bize uymuş değildir” demektir. Zira sünnetin en faziletlisi evlenip çocuk edinmektir. Hazret-i Peygamber'in “Azl, çocuğu diri diri gömmektir” hadîs-i şerifi ileri sürülecek olursa, bunun gibi, azlin mübah olduğuna işaret eden birçok sahih hadîs de vardır. Bu hadîs, bozuk niyetle yapılan azl hakkında olsa gerektir. İbn Abbas, azl ile doğumu önlenen, küçükken öldürülen yavru gibidir kıyasına giderek “Azl, çocuğu öldürmenin bir şeklidir” deyince, Hazret-i Ali bu kıyasın zayıf bir kıyas olduğunu söyleyerek itiraz etmiş ve “Ancak meni (âyet-i kerimede geçtiği üzere) yedi tür değişimden geçtikten sonra zâyi edilirse, öldürülen çocuk hükmüne geçer” buyurmuştur (Mü'minûn: 12-14).

    Buhârî ve Müslim'de ittifakla Câbir'den rivâyet edilen hadîs-i şerifte şöyle buyurulmaktadır: “Bizler Resûlullah aleyhisselâm zamanında azl yapıyorduk”. Yani, “Biz azil yapıyorduk, bizim böyle yaptığımız Hazret-i Peygamber'in kulağına gittiği halde, bizi bu hareketimizden menetmedi”.

    Yine Buhârî ve Müslim'de Câbir'den şu rivâyet vardır: Adamın biri Hazret-i Peygamber'e gelerek şöyle dedi: “Benim bir câriyem var. Hurmalıkta bizim hizmetimizi görür ve su getirir. Ben ise arada sırada onunla buluşurum. Fakat gebe kalmasını istemiyorum”. Hazret-i Peygamber şöyle buyurdu: “İstersen azl yap! Fakat muhakkak ki, Allah tarafından takdir edilmiş ne ise olur”. Bundan uzun zaman sonra adamcağız çıkageldi ve dedi ki: “Ey Allah'ın resûlü! Bizim câriye gebe kaldı”. Bunun üzerine Resûlullah aleyhisselâm “Ben kendisi için takdir edilen olacaktır dedim ya” buyurdu.

    Netice itibariyle: Çocuk olmaması için önceden tedbir almak, meselâ prezervatif kullanmak câizdir. İmam Gazâlî’nin saydığı sebeplerle, meselâ dinî terbiye verememek korkusu ile doğum kontrolü yapmak iki tarafın da tek taraflı iradesiyle câiz olur. Gezip tozmak, hayatını yaşamak, fakir düşmek, çocuk sevmemek gibi sebepler özür değildir. Doğum kontrol metodlarından hepsi câiz olmakla beraber, kendisini kısırlaştırmak, tüplerini bağlatmak câiz değildir.
    18 Haziran 2012 Pazartesi
  • Sual: Cinsî bir problemim var. xxy denilen genetik bir sendrom sahibiyim. Doktora gitmeye utanıyorum. Evlenirsem karşı taraf mutlu olur mu, bilemiyorum. Ne yapmamı tavsiye edersiniz?
    Cevab: İnsan böyle mühim bir mevzuda kendisi karar veremez. Bu işlerde utanmak olmaz. Diyelim ki gerçekten bu sendrom vardır. Eğer seksüel arzusu ve iktidarı varsa evlenmemesi için bir sebep yoktur. Ancak bu kişiler çoğu zaman sperma sahibi olmadığı ve kısır olduğu için karşı tarafa bunu söylemek icab eder. Eğer evlenemezse sabredip dua etmelidir. Allah hayırlı bir kapı açar.
    23 Haziran 2012 Cumartesi
  • Sual: Eşimle münakaşa ettik, evden gitti. Daha sonra telefonda konuşurken bana “Beni istiyor musun?” diye sordu. Ben de “Şöyle şöyle olursan istiyorum” dedim. Daha sonra barıştık. Acaba bu sözle talâk olmuş mudur?
    Cevab: Münakaşa ederken boşamaya delâlet eden bir sözü söylerse veya boşanma için kullanılmayan bir sözü boşama niyetiyle söylerse talâk olur. Telefonda kullanılan bu söz ile talâk olmaz.
    26 Haziran 2012 Salı
  • Sual: Eşimle münakaşa ettik. Beni çok sinirlendirdi. Ben de “Git bu evden, bitsin bu iş!” dedim. O da eşyalarını topladı. “Gidiyorum, bitti bu iş, boşanıyoruz” dedi. Bunu bir kaç defa söyledi. Ayrıca kardeşime “Boşanalım da herkes kendi yoluna baksın” demiş. Bu bir talâk mıdır?
    Cevab: “Boşanıyoruz, bitti bu iş” sözünü geçmişi kasdederek ve boşama niyetiyle söylemiş ise bir boşama olur. “Böyle giderse boşanırız” veya “İleride boşanmak niyetindeyim” mânâsına söylemişse talâk olmaz. Bu niyetle söylemişse ve tekrar etmişse bile önceki talâkı haber vermek veya teyid etmek sayılır ve tek talâktır. Eşiyle, hatta kimseyle tartışmamalıdır. Münakaşa şeytandandır. Haklı olduğu halde münakaşayı terk etmek hadis-i şerifle emrolunmuştur.
    26 Haziran 2012 Salı
  • Sual: Dinî nikâhım altında bulunan ve resmî kaydı yapma hazırlığında bulunduğumuz hanımım çekip gitti. Kendisinden haber alamıyorum. Sonradan bir başkasıyla evlenme hazırlığı içinde olduğunu öğrendim. Ne yapmam gerekir?
    Cevab: Kadını boşamak istiyorsanız, birisini vekil yapar veya bir mektup yazarak talâkını verirsiniz. Mehr ödemek istemiyorsanız, haber gönderip muhâlaa yaparsınız. Yani mehr karşılığında talâkını verirsiniz. Boşamak istemiyorsanız, aynı vasıtalarla nikâhın devam ettiğini iki tarafa da bildirirsiniz. Dinî nikâhı, resmî kayıttan evvel yapmamalıdır.
    26 Haziran 2012 Salı
  • Sual: Eşimle münakaşa ettik. O sinirle talâkını vermek istedim ve bir kişinin şâhitliğinde sakin sakin konuştuk, ama seni boşadım demedim. “O istiyorsa tamamdır” dedim. O da “Evet” dedi. Şu halde biz boşanmış sayılır mıyız?
    Cevab: Bir bâin talâk olduğu anlaşılıyor. Boşanmada şâhide gerek yoktur. Tekrar nikâh kıymak suretiyle bir araya gelinebilir. Bu arada bir talâk hakkı düşmüş, iki talâk hakkı kalmıştır.
    26 Haziran 2012 Salı
  • Sual: Erkeklerin câriyesi olduğu gibi, kadınların da kölesi olabilir miydi?
    Cevab: Olabilir, ancak erkeğin câriyesiyle yaptığı gibi nikâh kıymadan karı-koca hayatı yaşayamazlar. Kadın, kölesini azatlayarak evlenebilir.
    30 Haziran 2012 Cumartesi
  • Sual: Kadının ıddet zamanı olduğu gibi, erkeğin de var mıdır?
    Cevab: Bazı hallerde erkek de evlenmeden bir müddet beklemek mecburiyetindedir. Dört kadınla evli olan bir erkek bunlardan birisini boşadığı zaman, başka bir kadınla evlenmek için boşadığı kadın ıddetini bitirinceye kadar bekler. Karısını boşayıp baldızı veya karısının yeğeni yahud halası veya teyzesi ile evlenmek isteyen erkek de karısı ıddeti bitirene kadar bekler.
    30 Haziran 2012 Cumartesi
  • Sual: Teyp veya hoparlör ile okunan ezan ve kıldırılan namaz câiz olmadığına göre, telefonla yapılan akidlerin de sahih olmaması veya teypten müzik dinlemenin mahzuru olmaması gerekmez mi?
    Cevab: Verilen misallerin hiç biri diğerine benzememektedir. Her câmide ezanın müezzinin kendi sesiyle okunması şarttır. Merkezî ezan, sahih olmaz. İmama uymanın sahih olması için de imam ile aynı mekânda bulunmak şarttır. İmam bir odada bulunup, cemaat bu odayla bağlantısı olmayan başka bir odada olsa, arada hoparlör veya televizyon irtibatı olsa, bu odada imama uyanların namazı sahih olmaz. Çünki ezan ve namaz gibi ibâdetlerde vâsıta kullanmak câiz değildir. Akdin sıhhati için, birbirine uygun iradenin ortaya konulması kâfidir. İsbat şartı ayrıdır. Binaenaleyh telefonla akid yapmak, vekâlet vermek, zevcesini boşamak câizdir.
    Telefonda, radyoda ve hoparlörde bir söyleyen adamın sesi; bir de elektrikle mıknatısın hâsıl ettiği metalik ses vardır. Yekdiğerine çok benzeyen bu iki ses, ayırd edilmese bile birbirinin aynı değildir. Birisi asıldır, ikincisi bunun benzeridir. Sinemada ve televizyonda hareket eden şekiller gibidir. Hiç kimse bu şekiller, kendilerini meydana getiren asıl kimselerin aynıdır diyemez. Akidlerde, boşanmakta, zekât vermekte yazışmak ve vekil tayin etmek, yani vâsıta kullanmak câiz olduğu malumdur. Telefon ve hoparlör de mektup gibi vasıta olduğu için caiz olmaktadır. Ezanda ve nemazda ise kendinin okuması şarttır. Onun için zekât vekâleti ve boşanma ile ezan ve nemaz bu bakımdan ayrılmaktadır.
    Teyp, çalgı âletinin çıkardığı sesi kaydedip neşredince, çalgı âletini kendisi olmaktadır. Musikide esas olan, ahenkli ses çıkışıdır. Çalgı âleti zaman ve mekâna göre değişebilir.
    3 Temmuz 2012 Salı
  • Sual: Eşimle tartıştık. Gidip olanları ailesine anlatmış. Ailesi de boşan oğlum demiş. O da bu söze bakarak “Boşansak mı? Zaten niye evliyiz?” gibi sözler kullanmış. Annesi “Boşanın” deyince, İyi olur” demiş. Ben de “Git o zaman bu evden” dedim. O da “Sabret, bir kaç gün sonra giderim” dedi. Sonra “Sen niye gitmiyorsun annenin evine?” dedi. Daha sonra barıştık. “Bu sözleri boşanma mânâsında mı söyledin?” diye sordum. “Bilmiyorum, hatırlamıyorum” dedi. Bu sözlerle talâk olur mu?
    Cevab: Talâk (Boşama), bu iş için kullanılan sarih (açık) sözlerin niyetil veya niyetsiz söylenmesiyle; veya bu iş için de başka iş için de kullanılan kinâye (kapalı) sözlerin boşama niyetiyle söylenmesiyle meydana gelir. Bu sözün de mâzi sigasıyla (geçmiş zaman kipiyle) söylenmesi lazımdır.
    Anlattığınız hâdise buna uymuyor. Binaenaleyh talâk olmamıştır.
    12 Temmuz 2012 Perşembe
  • Sual: Erkeğin başka şehirde yaşayan ve kendi nafakası bulunan hanımına, rızası ile para göndermemesi farzı terk etmek olur mu?
    Cevab: Kadın muhtaç ise göndermesi farzdır. Kadın zengin bile olsa, taleb eder ise göndermesi farz olur.
    12 Temmuz 2012 Perşembe
  • Sual: Evli bir kimse “Biz evli değiliz” derse, bu talâk olur mu?
    Cevab: Boşama niyeti ile söylenmiş ise, bir bâin talâk olur. Nitekim bir kimse zevcesine «Bu benim zevcem değildir» dediğinde niyetsiz boş olmadığı gibi. (İbni Abidin)
    13 Temmuz 2012 Cuma
  • Sual: Muteber kitaplarda ticaret için deniz ve hava yolculukları gibi tehlikeli işlere dalmamalıdır deniyor. Aynı şehre hem kara hem hava yoluyla gidilebiliyorsa, kara yolunu mu tercih etmek lâzımdır?
    Cevab: Böyle yapmak takvadır. Bu zaman için çok müşkildir.
    26 Temmuz 2012 Perşembe
  • Sual: Kayınvâlide ve damadı arasında hürmet-i musahere olursa, sadece damadla kızın nikâhı mı gider, kayınvâlide ile kocasının nikâhı da bozulur mu?
    Cevab: Damad ile zevcesinin nikâhı gider.
    26 Temmuz 2012 Perşembe
  • Sual: Farklı anne ve babadan olan üvey kardeşler mahrem olur mu? Yani bir adamın ilk hanımından bir kızı ve sonra evlendiği kadının da ilk kocasından bir oğlu olsa, bu kız ile oğlan evlenebilir mi?
    Cevab: Nâmahremdirler, evlenebilirler. Aralarında hiçbir akrabalık bağı yoktur.
    28 Temmuz 2012 Cumartesi
  • Sual: İslâmiyete göre kadın ve erkek eşit midir?
    Cevab: İkisi de meyve olduğu halde, elma ile armut nasıl eşitlik bakımından birbiriyle mukayese edilemezse, insan oldukları halde erkek ve kadın da birbiriyle bu bakımdan mukayese edilemez. Kur’an-ı kerimde Allahü teâlânın bazı kullarını diğerlerinden üstün yarattığı ifade edilmektedir. Bu üstünlük çok çeşitli bakımlardan olabilir. Bazı hususlarda erkek kadından üstündür; bazı hususlarda ise tam aksidir. Erkek ile kadın rabbine kul olma bakımından eşittir. Kur’an-ı kerimde insanların üstünlüğünün takva, dine hizmet ve ilim ile olduğu açıkça beyan edilmektedir. Şu halde, takva sahibi, cihad eden veya ilim sahibi bir kadın, böyle olmayan erkekten elbette üstündür. Şu kadar ki ailede erkeğin hâkim olduğu da yine âyet-i kerime ile sabittir. Zira her müessesenin bir âmiri olur. İslâmiyet burada âmirliği erkeğe vermiştir. Erkeğin hâkimiyetinde yaşamak istemeyen kadın, evlenmez.
    28 Temmuz 2012 Cumartesi
  • Sual: Boşanan kadının geçimi için kocasından nafaka talep etmesi caiz midir? Koca bunu reddederse, bunu dâvâ ile almak câiz midir?
    Cevab: Nafaka, evli iken ve boşandıktan sonra beklenmesi gereken iddet zamanı için bahis mevzuudur. Boşandıktan sonra kadın erkekten nafaka taleb edemez. Hakkı olmayan bir şeyi kanun müsaade etse dahi dâvâ ile istemek caiz değildir. Ancak koca, evliliği sırasında kadına nafaka vermemişse, kadının mallarını, parasını borç alıp kullanmışsa, mehrini ödememişse, bu takdirde bunları dâvâ ile veya başka şekilde taleb etmek câizdir.
    28 Temmuz 2012 Cumartesi
  • Sual: Boşanma sırasında ev eşyalarının anlaşma ile ya da dâvâ ile paylaşılması câiz midir?
    Cevab: Boşanma sırasında, ev eşyalarından herkes kendisine ait olanı alır. Ortak alınmış eşyalar ise taksim edilir. Anlaşarak taksimi de mümkündür.
    28 Temmuz 2012 Cumartesi
  • Sual: Boşanma sırasında, edinilen malların eşler arasında eşit paylaşımını öngören kanuna göre, kadın kocasına ait olan evin yarısını taleb edebilir mi?
    Cevab: Boşanma sırasında, kadının kocasından ödenmemiş nafaka, iddet nafakası, ödenmemiş mehr ve çeyizinden başka bir taleb hakkı şer’î hukuka göre mevcut değildir. İslâm hukukunda mal ayrılığı rejimi vardır. Edinilmiş mallara ortaklık rejimi şer’î hukuka aykırı olduğundan, kadının kocasına ait mallardan hisse talebi câiz değildir.
    28 Temmuz 2012 Cumartesi
  • Sual: Hıristiyan bir kadınla evlenirken de dinî nikâh yapılır mı?
    Cevab: Taraflardan birisi Müslüman olunca, tabiî ki dinî nikâh gerekir.
    28 Temmuz 2012 Cumartesi
  • Sual: Almanya’da Hıristiyan bir kadınla evlenirken, Ehl-i kitap olduğunu anlamak için sual sormam lâzım mıdır? Bu kadının günahlarından mesul olur muyum?
    Cevab: Gayrımüslim kadın ile evlenmek tahrimen mekruhtur, yani günahtır. Ama yapılan nikâh sahihtir. Hıristiyan ise ehl-i kitab demektir. Ateist ise tabiatıyla Hıristiyan da, Ehl-i kitab da değildir. Gayrımüslimler farz ve günahlardan mesul değildir. Sadece iman etmekle mükelleftir. Böyle bir kadının fiillerinden koca mesul olmaz.
    28 Temmuz 2012 Cumartesi
  • Sual: İslâm hukukunda efendinin bütün câriyeleri üzerinde istifraş hakkı var mıdır?
    Cevab: Bir erkek mülkiyetinde bulunan bütün cariyelerle istifraş hakkına sahiptir. Padişah da böyledir. Saraydaki bir câriye, padişahın mülkü değilse, o halde elbette istifraş hakkı yoktur. Ama padişahın yanına başı açık çıkabilir. Bununla beraber padişahlar, vâlide sultan tarafından seçilip hususî yetiştirilen câriyeler dışında bu haklarını kullanmamışlar; bu câriyeler sarayın kiler, mutfak, çamaşırhane, revir gibi muhtelif yerlerinde kendilerine verilen hizmetlerle meşgul olmuşlardır.
    12 Ağustos 2012 Pazar
  • Sual: Bir kadın bebeğini hem emziriyor, hem de yemek yediriyor. Aynı kaşıkla bir başka çocuğa da yemek veriyor. Bu ikisi sütkardeş olur mu?
    Cevab: Bebeğin ağzına kadının sütünü damlatmak veya kaşıkla vermekle sütkardeşlik olur.
    1 Eylül 2012 Cumartesi
  • Sual: Hazret-i Meryem, dünyadaki kadınların en üstünü müdür? Onu böyle yapan hususiyetler nelerdir?
    Cevab: Âli İmrân sûresi 42. âyet-i kerimesinde meâlen buyuruluyor ki: Melekler şöyle demişti: “Ey Meryem! Allah seni seçip temizledi. Seni bütün dünya kadınlarından üstün tuttu”. Kasâs sûresinin başındaki âyet-i kerimelerde ise Musâ aleyhisselâmın annesi ve Firavun’un hanımı övülmektedir. Ulemâ der ki: Kan bakımından yakın olduğu için, Hazret-i Fâtıma, Hazret-i Hadîce ile Hazret-i Âişe’den dahâ üstündür. Fakat bir bakımdan üstünlük, her bakımdan üstün olmasını göstermez. Bu üçünden en üstün hangisi olduğunu, âlimlerimiz başka başka söylemiştir. Hadîs-i şerîflerden anlaşıldığına göre, üçü de ve Hazret-i Meryem ve fir’avunun hâtunu Hazret-i Âsiye, dünya kadınlarının en üstünüdürler. Hadîs-i şerîfte, “Fâtıma, Cennet hâtunlarının üstünüdür. Hasen ve Hüseyn de, Cennet gençlerinin yüksekleridir” buyuruluyor ki, bu, bir bakımdan üstünlüktür (İtikadnâme). Nitekim Taberânî, Hâkim ve Müsned’de geçen hadîs-i şerîfte “Cennet kadınlarının en efdali. Hüveylid kızı Hazret-i Hadîce, Fatımatü binti’n-Nebiy, İmran kızı Meryem ve Firavun'un halilesi ve Müzahim kızı Âsiye'dir” buyurulmaktadır. Taberânî ve Bezzâr’daki hadîs-i şerifte ise, “Hadîce, devrindeki kadınların en hayırlısıdır. Meryem, devrindeki kadınların en hayırlısıdır. Fâtıma, devrindeki kadınların en hayırlısıdır” buyurulmaktadır. Yine bir başka rivayette: "Meryem'den sonra cennet kadınlarının efendisi Fâtıma ile Hadice'dir." Buyuruldu.
    Kurtubî tefsirin’de hülâsaten deniyor ki: Allahü teâlânın Meryem’i seçip temizlemesi hususunda, Mücâhid ve Hasan küfrden temizlenmeyi anlamış; Zeccâc ise hayz, nifas ve benzeri hallerden temizlenmeyi ve Hazret-i İsa’yı doğurmak üzere seçildiğini bildirmiştir. Âlemlerin kadınların üstün tutmayı ise Hasan, İbni Cüreyc gibi müfessirler çağdaşı olan kadınlardan üstün tuttuğu mânâsını vermiş; Zeccâc gibi bazıları ise Sûr'a üfürüleceği ana kadar bütün kadınlardan üstün olduğunu söylemiştir. Kurtubî “Sahih olan da budur” diyor.
    Bir hadîs-i şerifte (Müslim) "Erkeklerden pek çok kimse kemale ermiştir. Fakat kadınlardan İmrân kızı Meryem ile Firavun'un karısı Âsiye'den başkası kemale ermemiştir. Ve şüphesiz Âişe'nin kadınlara olan üstünlüğü, tiridin diğer yemeklere olan üstünlüğü gibidir." Buyuruldu. Ulemâ der ki: Kemâl en ileri noktaya varmak ve noksansız olmak demektir. Herşeyin kemali kendisine göredir. Mutlak kemâl ise yalnızca yüce Allah'a aittir. Şüphesiz ki insan türünün en mükemmel olanları peygamberlerdir. Ondan sonra ise sıddîklar-dan, şehidlerden ve sâlihlerden müteşekkil Allah'ın evliyası gelir.
    Kur'ân-ı Kerîm'in ve hadis-i şeriflerin zâhir ifadesi Hazret-i Meryem'in, Hazret-i Havva'dan Kıyametin kopuşuna kadar görülecek son kadına kadar bütün dünya kadınlarının hepsinden faziletli olmasını gerektirmektedir. Çünkü melekler kendisine Allahü teâlâdan mükellefiyet, haber vermek ve müjdelemek gibi şeyler ihtivâ eden vahyi -diğer peygamberlere bildirdikleri gibi- bildirmişlerdir. Meryem’in bu sebeple peygamber olduğunu söyleyen âlimler de vardır. Ama umumun görüşü böyle olmadığıdır. Ondan sonra ise fazilette, Hazret-i Fatıma, sonra Hazret-i Hadice ve sonra da Hazret-i Âsiye gelir. Nitekim İbni Abbas’ın rivâyetine göre: Resûlullah aleyhisselâm’ın şu sözü meseledeki müşkililği kaldırmaktadır: "Dünya kadınlarının efendisi Meryem, sonra Fâtıma, sonra Hadice, sonra da Âsiye'dir."
    Allahü teâlâ Hazret-i Meryem'e hiçbir kadına vermediği şeyleri bilhassa vermiştir. Bunlar Ruhü'l-Kuds'ün onunla konuşması, ona görünmesi, gömleğinin yakasına üflemesi ve üflemek için ona yakınlaşmasıdır. Bunlar, hiçbir kadına verilmiş değildir. Ayrıca Hazret-i Meryem, Rabbinin kelimelerini tasdik etmiş ve çocuk doğacağı müjdesi kendisine verilince Hazret-i Zekeriyya'nın alâmet istemesi gibi ayrıca bir alâmet istememiştir. İşte bundan dolayı Allahü teâlâ indirdiği Kitab-ı Hakîminde ona “Sıddîka”, yani çokça tasdik eden, Rabbinin sözlerini doğrulayan kadın adını vererek şöyle buyurmuştur: "Ve onun annesi sıddîka bir kadındı." (Mâide suresi, 75). Bir başka yerde de Allahü teâlâ şöyle buyurmaktadır: "Ve o Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tas­dik etmişti. O kânitlerden, yani Allah'ın emirlerine itaat edenlerden idi" (Tahrim suresi, 12).
    Hazret-i Meryem, daha dünyaya gelmeden hayırlı bir işe, Mescid-i Aksâ’ya hizmete adanmıştı. Kendisine ruh üflenip, babasız çocuğa hâmile kalınca, kavmi tarafından aşağılandı. Bu yolda çok sıkıntılar çekti. Oğluna yapılan eziyetler bir anne için kaldırılacak yük değildir. Oğlunun yükselmesinden sonra da sıkıntılar içinde yaşamıştır. Bütün bunlar ve Mesîh’in annesi olma şerefi, Hazret-i Meryem’i kadınların en üstünü yapan hususiyetlerdir.
    5 Eylül 2012 Çarşamba
  • Sual: Bir erkek zevcesine kendisini boşama hakkı verse, kadın da bu hakkı kullansa, bu talâk ric’î mi, bâin mi olur? Erkek boşama hakkını kaybeder mi?
    Cevab:

    “Kendisini boşa!” gibi sarih (açık) sözlerle bu hak verilmişse, kadın da “Boşadım” derse, bir ric’î (dönülebilir) talâk olur. Bir boşama hakkı düşer. Erkek iddet içinde zevcesine dönebilir. Eğer talâk ve boşama kelimesi hiç zikredilmeksizin “Emrin elindedir” veya “Kendini tercih et!” yahud “Muhayyersin” gibi kinâye (örtülü) sözlerle bu hak verilmişse, kadın da “Kendimi tercih ettim” veya “Kendimi boşadım” yahud “Kendimi ihtiyar ettim” demişse, bir bâin (ayırıcı) talâk olur. Bir talâk hakkı düşer. Eşlerin tekrar bir araya gelmeleri için yeni bir nikâh gerekir. Eğer “Her ne zaman dilersen kendini boşa” diyerek bu hak verilmişse veya evlenirken “Her ne zaman dilersem kendimi boşamak şartıyla evlendim” demişse, ayrı meclislerde olmak şartıyla kendisini üç defa boşayabilir. Kadına boşama hakkının verilmesi, erkeğin boşama hakkını ortadan kaldırmaz. Ancak kadının kullandığı her boşama, erkeğin üç hakkından birini düşürmüş olur. Kadına bu hak evlenirken veya evlendikten sonra tanınabilir. Erkek, bu hakkı tanıdıktan sonra vazgeçemez. (İbni Abidin, Talâk bahsi)

    4 Ekim 2012 Perşembe
  • Sual: Nikâh kıyarken hutbe okumak ve dua etmek şart mıdır?
    Cevab:

    Nikâhın şartı taraflar veya velî yahud vekilleri; iki tarafın evlenmek hususunda birbirine uygun irade beyanları ve bunun iki şahid huzurunda ve aynı mecliste yapılmış olmasıdır. Mehr konuşmak bile nikâhın şartı değildir. Konuşulmasa da nikâh sahih olur, kadın da emsallerinin aldığı mehre hak kazanır. Nikâhtan evvel istiğfar ve hutbe ile sonunda dua ise nikâhın şartı değil, müstehabıdır. Hazret-i Peygamber, nikâh kıymadan evvel hutbe okumuş, yani Allah’a hamd ve Resulüne salavat söylemiş; nikâhtan sonra da evlenenler hakkında dua etmiştir. Zaten İslâm geleneğinde konuşmaya ve yazmaya başlamadan evvel kısa bir hutbe söylemek vardır. Nikâhta tatlı veya şerbet ikramı da müstehabdır. Nikâhtan evvel okunacak hutbe Ebu Dâvud’un Abdullah bin Mes’ud’dan rivâyetine göre şöyledir:
    Elhamdü lillahillezî nahmeduhu ve neste’înuhu ve nestağfiruhu ve neûzü billahi min şürûri enfüsinâ ve min seyyiâti a’malinâ. Men yehdillahü felâ mudılle leh ve men yudlil felâ hâdiye leh. Neşhedü en lâ ilâhe illallahü vahdehu lâ şerîke leh ve neşhedü enne seyyidenâ ve senedenâ ve mevlânâ Muhammeden abduhu ve resuluh. Yâ eyyühennâsü ittekû rabbekümüllezî halakaküm min mefsin vâhidetin ve halaka ezvcehâ ve besse minhümâ ricâlen kesîren ve nisâen. Vettukallahe tüsâilûne bihi ve’l-erhâm. İnnallahe kâne aleyküm rakîbâ. Eûzü billahi mineşşeytânirracîm. Ve enkihu’l-eyâmâ minküm vessâlihîne min ibâdiküm ve imâiküm, in yekûnu fukarâe yuğnihimullahü min fadlih vallahü vâsiün alîm. Sadakallahül’azîm. Ve kâle Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, en-nikâhü sünnetî femen ragibe an sünnetî feleyse minnî. Sadaka Resûlullah. Emmâ ba’d...
    Şu hutbe de okunabilir: Elhamdü lillahillezî zevvecel ervâha bil eşbâh ve ehallennikâha ve harremessifâh. Vessalâtü vesselâmü alâ resûlinâ Muhammedinillezî beyyene-l-harâme ve-l-mubâh ve alâ Âlihi ve Eshâbi-hillezîne hüm ehlüssalâhi velfelâh. Eûzü billahi mineşşeytânirracîm. Ve enkihu’l-eyâmâ minküm vessâlihîne min ibâdiküm ve imâiküm, in yekûnu fukarâe yuğnihimullahü min fadlih vallahü vâsiün alîm. Sadakallahül’azîm. Ve kâle Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, en-nikâhü sünnetî femen ragibe an sünnetî feleyse minnî. Sadaka Resûlullah. Emmâ ba’d...
    Nikâhı kıyacak kimse, hutbeden sonra kızın kendisine veya velî veya vekiline dönerek şöyle der: Bismillâhi ve alâ sünnet-i resûlillah. Allahü teâlânın emr-i şerîfi ile ve Peygamberimiz hazret-i Muhammeden-il Mustafâ efendimizin sünnet-i seniyyesi ile ve amelde mezhebimizin imâmı, imâm-ı a’zam Ebû Hanîfe hazretlerinin ictihâdı ile ve hâzır olan müslümanların şahâdetleri ile, ...... lira mehr-i müeccel ve aranızda ma’lûm olan mehr-i mu’accel ile, tâlibin olan felan oğlu felancaya zevceliğe vardın mı? [veli veya vekil ise, velîsi veya vekîli olduğun felan kızı felancayı tâlibi olan felan oğlu felancaya velâyetin veya vekâletin hasebi ile zevceliğe verdin mi?]” diye sorulur. Sonra erkeğe veya zevcin velî yahud vekîline dönüp, yine “Bismillâhi ve alâ…” dan itibaren okur. Sonra “Sen dahî felan kızı felancayı ...... lira mehr-i müeccel ve aranızda ma’lûm olan mehr-i mu’accel ile zevceliğe aldın mı? [velî veya vekîl ise, velîsi veya vekîli olduğun felan oğlu fellancaya velâyetin veya vekâletin hasebi ile aldın mı?] der. Her ikisine üçer kere sorar ve cevap alır. Her birinde “Ben dahî akd-i nikâh eyledim. Allahü teâlâ meymûn ve müteyemmen eylesin!” der. Sonra hepsi ellerini kaldırıp nikâhı kıyan veya içlerinden birisi şu duayı okur:
    Allahümmec’al hâzel akde meymûnen mubâreken vec’al beyne-hümâ ülfeten ve mehabbeten ve karârâ ve lâ tec’al beyne-hümâ nefreten ve fitneten ve firârâ. Allahümme ellif beynehümâ kemâ ellefte beyne Âdem aleyhisselâm ve Havvâ. Ve kemâ ellefte beyne Muhammedin sallallahü aleyhi ve sellem ve Hadîcete’l-Kübrâ ve Âişete ümmeyi’l mü’minîne radıyallahü anhümâ. Ve beyne Alîyyin ve Fâtımate’z-Zehrâ radıyallahü anhümâ. Allahümme a’ti le-hümâ evlâden sâlihan ve ömren tavîlen ve rızkan vâsi’an. Rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zürriyyâtinâ kurrete a’yünin vec’alnâ lil müttekîne imâmâ. Rabbenâ âtinâ fiddünyâ haseneten ve fil âhıreti haseneten ve kına azabennâr. Sübhâne rabbike... [Ey Allah’ım! Bu akdi uğurlu ve mübarek eyle! Aralarında ülfet (uyum), muhabbet ve karar ihsan eyle; nefret, fitne ve firar eyleme! İkisinin arasını âdem aleyhisselâm ile Havva vâlidemizin; Muhammed aleyhisselâm ile müminlerin anneleri Hadice ve Ayşe radıyallahü anhümâ ve Hazret-i Ali ile Fâtıma radıyallahü anhümâ arasındaki gibi ülfet ile birleştir. Onlara sâlih çocuklar, uzun ömür ve geniş rızık ver! Ey Rabbîmiz! Bize gözümüzün ışığı olacak eşler ve zürriyetler ihsan eyle! Bizi müttekîlere önder yap! Ey abbimiz! Bize dünyada ve ahrette iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru!] Nikâh duasının Arapçasını bilmeyen Türkçe de dua edebilir.
    İki nikâh bir arada kıyılmışsa ve her ikisi için müşterek dua edilecekse şöyle denir:
    Allahümmec’al hâzeyne’l akdeyni meymûnen mubâreken vec’al beyne-hümâ ülfeten ve mehabbeten ve karârâ ve lâ tec’al beyne-hümâ nefreten ve fitneten ve firârâ. Allahümme ellif beynehümâ kemâ ellefte beyne Âdem aleyhisseslâm ve Havvâ. Ve kemâ ellefte beyne Muhammedin sallallahü aleyhi ve sellem ve Hadîcete’l-kübrâ ve Âişete ümmeyi’l mü’minîne radıyallahü anhümâ. Ve beyne Alîyyin ve Fâtımate’z-Zehrâ radıyallahü anhümâ. Allahümme a’ti le-hümâ evlâden sâlihan ve ömren tavîlen ve rızkan vâsi’an. Rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zürriyyâtinâ kurrete a’yünin vec’alnâ lil müttekîne imâmâ. Rabbenâ âtinâ fiddünyâ haseneten ve fil âhıreti haseneten ve kına azabennâr. Sübhâne rabbike... [meymûnen yerine meymenuteyn de caizdir. beynehümâ yerine ellif beyne küllin minhümâ yahud ellif beyne küllin minettarafeyn de denilebilir.]
    Üç ve daha çok nikâh için müşterek dua edilecekse şöyle denir:
    Allahümmec’al hâzihil ukûde meymûnen mubâreken vec’al beyne-hümâ ülfeten ve mehabbeten ve karârâ ve lâ tec’al beyne-hümâ nefreten ve fitneten ve firârâ. Allahümme ellif beynehümâ kemâ ellefte beyne Âdem aleyhisselâm ve Havvâ. Ve kemâ ellefte beyne Muhammedin sallallahü aleyhi ve sellem ve Hadîcete’l-Kübrâ ve Âişete ümmeyi’l mü’minîne radıyallahü anhümâ. Ve beyne Alîyyin ve Fâtımate’z-Zehrâ radıyallahü anhümâ. Allahümme a’ti le-hümâ evlâden sâlihan ve ömren tavîlen ve rızkan vâsi’an. Rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zürriyyâtinâ kurrete a’yünin vec’alnâ lil müttekîne imâmâ. Rabbenâ âtinâ fiddünyâ haseneten ve fil âhıreti haseneten ve kına azabennâr. Sübhâne rabbike...

    7 Ekim 2012 Pazar
  • Sual: Arkadaşlarla hülle meselesi hakkında konuşuyorduk. Birimiz "Hülle meselesi de nerden çıktı? Yoksa bir sıkıntın mı var" diye takıldı. Diğeri de "Ya ne demezsin! Hanıma 3 defa boş ol dedim. Şimdi çıkış yolu arıyorum" diye şaka yaptı. Sonra da telaşlandı. Hanımına böyle bir şey söylemediğini söyledi. Bunun hükmü nedir?
    Cevab: Bu talâğı yalandan hikâyedir. Yani olmamış bir şeyi olmuş gibi anlatmaktır. Talâk olmaz ise de bu mevzuda şaka yapmamalıdır.
    24 Ekim 2012 Çarşamba
  • Sual: İslâmî bir sistemde, talâk ile alâkalı kararı kadı mı, yoksa müftü mü verir? Bunlara talâkı işiten şâhidler müracaat etse ne olur?
    Cevab: Kadın mahkemeye giderse kadı karar verir, erkek uymak zorundadır. Müftüye danışsa, müftü talak olmuş dese, erkek kabul etmese evlilik devam eder. Müftü fetvası zorlayıcı olmadığı gibi, müftü vaziyetin doğruluğunu araştırmaz, anlatılana bakar. Kadın mahkemeye gider, talâkı ispatlarsa kadı kararı verir, erkeğin niyetine değil, sözüne bakar. Kadıya ancak kadın müracaat edebilir.
    31 Ekim 2012 Çarşamba
  • Sual: Bir kimsenin evlendiği yer vatan-ı aslî olmaktadır. Burada evlenmekten kasıt, nikâh akdi midir, zifaf mıdır?
    Cevab:

    Ne akid, ne zifaftır. Kişinin zevcesiyle beraber yaşadığı yerdir. Bir başka deyişle ikametgâhıdır. Fıkıh kitaplarında evlendiği yerdir ibaresindeki “evlenmek” kelimesi için “tezevvüc” veya “teehhül” deniyor. Nikâh veya zifaf kullanılmıyor. Bu iki kelime “evli bulunmak”, “zevcesi olmak” ma’nâsına gelir. Nikâh mektup, vekil veya haberci ile kıyılabilir. Bu takdirde taraflardan biri bir şehirde, diğeri başka şehirde olabilir. Ayrıca her evlilik zifafla neticelenmeyebilir. Eşlerden biri veya ikisi küçüktür; yahud çok yaşlıdır; veya başka sebeplerle eşler zifafa girmeyebilir. Bu takdirde evlilik yok mu sayılacaktır? Burası erkeğin vatan-ı aslîsi olmayacak mıdır? Veya eşler balayında zifafa girip, sonra evlerine gelseler, vatan-ı aslî birkaç gün kaldıkları, belki bir daha hiç gitmeyecekleri bir şehir mi olacaktır?
    Mevkufat’ta diyor ki: “Malum olsun ki vatan üçdür: Evvelkisi vatan-ı aslîdir. İkincisi vatan-ı ikamettir. Üçüncüsü vatan-ı seferdir. Vatan-ı aslî insanın doğduğu yahud onda teehhül eylediği mekândır. Ve vatan-ı ikamet, onda en az on beş gün ikamete niyet eylediği mekândır. Şu şartla ki orası onun mevlidi (doğduğu yer) ve onda onun zevcesi olmaya. Vatan- süknâ, onda on beş günden az ikamet eylediği mekândır. Şu şartla ki orası onun mevlidi (doğduğu yer) ve onda onun zevcesi olmaya.” Demek ki bir yerde zevcesi olmak, vatan-ı aslî için kâfidir. Dürer’de de diyor ki: Vatan-ı aslî meskendir. Mesken, sâkin olunan, oturulan yerdir. İbni Abidin’de de diyor ki: İki yerde zevcesi olan, o şehirlerin herbirine gidince, o yer, vatan-ı aslî olur. Zevcesini bir yerde yerleştirip, sonra kendisi başka yere yerleşse, ikisi de vatan-ı aslîsi olur. Görülüyor ki, bir şehirde zevcesi olmak veya bir şehre zevcesini yerleştirmek vatan-ı aslî için yetiyor. Zifaf veya nikâh kıyıldığı yerden bahis yoktur. Memurun ailesi ile birlikte yerleştiği yer vatan-ı aslîsi olur. Bekâr olan memurun niyeti ile vatan-ı asli değişmez.
    Zifaf, mehr-i muacceli verilmemiş bir kadının kocasıyla sefere çıktığı zaman, seferîlik hususunda kocasına tâbi olup olmaması meselesinde mühimdir. Nitekim Fetâvâ-i Hindiyye’de diyor ki: Yolculukta, kocası ile beraber olan bir kadın, niyeti ile mukim olmaz. Kendisine, mehr-i muaccele ödenmiş ise kocasına tabi olur. Mehr-i muacceli verilmemiş kadın, zifafa girmiş ise kocasına tâbidir.

    31 Ekim 2012 Çarşamba
  • Sual: Çocuğa Cemre ismini koymak dinen mahzurlu mudur?
    Cevab: Çocuklara güzel isimler koymak dinin emridir. Cemre ateş yumağı demektir. Bu sebeple cehennemi hatırlatan Cemre, Ateş, Suzan, Nârân, Nirân gibi isimleri çocuğa koymak uygun değildir.
    24 Kasım 2012 Cumartesi
  • Sual: Bir kimse, zevcesine bir tek kelime söylemeden el hareketiyle veya mimikle boşayabilir mi?
    Cevab: Talâk ancak söz ile veya yazı ile olur. Sağır ve dilsizin işaret-i mahudesiyle (bilinen işaretiyle) de talâk gerçekleşir.
    6 Aralık 2012 Perşembe
  • Sual: Bir kadın evlenirken Müslüman olduğu halde, sonra dinden çıkan bir adamla evli kalabilir mi?
    Cevab: Müslüman bir kadının, Ehl-i Kitab (Yahudi ve Hristiyan) bile olsa Müslüman olmayan bir erkekle evlenmesi câiz değildir. âyet-i kerime ile sabit olduğu için, evlenmeye karar verdiği anda imanını kaybedeceği fıkıh kitaplarında mevcuttur. Bir müslüman kadının kocası mürted olursa, yani dinden dönse, nikâhları bozulur. Derhal ayrılmaları lâzımdır. Beraber yaşamaları zina hükmündedir. Kadın, eğer mürted olduğu halde, bu erkeği kocası olduğuna ve kendisine helâl olduğuna itikad ediyorsa, kadın da mürted sayılır. Ancak insanların her sözüne veya işine hemen irtidad hükmünü vermek doğru değildir. İtidalli olmak gerekir.
    6 Aralık 2012 Perşembe
  • Sual: 22 yaşında bir genç kız, babasının rızası olmadan evlenebilir mi?
    Cevab: Hanefî mezhebinde İmam Ebu Hanife ve Ebu Yusuf'a göre bâliğa (bülûğa ermiş) bir kız dinen, diyâneten, soy, meslek ve mal bakımından dengi olan bir Müslüman erkek ile ve mehr-i mislden aşağı olmamak kaydıyla velisinin izni olmaksızın evlenebilir. Velinin izni ile evlenmek sünnettir. Hanefîlerden İmam Muhammed’e göre velinin izni olmadan evlenemez. Diğer üç mezhebe göre nikâhta kızın velisinin bulunması ve akdi yapması da şarttır.
    21 Aralık 2012 Cuma
  • Sual: Boşanan kadının beklemesi gereken zaman ne kadardır?
    Cevab: Kadın hâmile değilse, 3 defa hayız görüp temizleninceye kadar bekler. Hâmile ise iddeti (bekleme müddeti) doğuma kadardır. Hayz görmüyorsa üç ay bekler. Koca ölmüş kadın da hâmile değilse 4 ay 10 gün bekledikten sonra başkası ile evlenebilir.
    21 Aralık 2012 Cuma
  • Sual: Koca karısına hakkım sana haram olsun derse, kadın kocasının getirdiği yemeği yemesi, verdiği parayı kullanması haram mı olur?
    Cevab: Bu söz mecazdır. Yemesi caizdir, zira nafaka kadının evlilikten doğan hakkıdır. Koca bunu haram edemez.
    17 Ocak 2013 Perşembe
  • Sual: Çocuğa Melek ismini koymak caiz midir?
    Cevab: Çocuğa “Melek” ismini koymak caizdir. Melek gibi temiz ve günahsız olsun temennisi vardır. Ancak çocuğa meleklerin isimlerini vermek doğru değildir. Zira hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Peygamberlerin isimleriyle çocuklarınızı isimlendiriniz; meleklerin isimleriyle isimlendirmeyiniz”.
    17 Ocak 2013 Perşembe
  • Sual: Bir kadın yabancı bir bebeği evlat edinirse ve onu emzirirse, kocasına ve kendine mahrem olur mu?
    Cevab: İki buçuk yaşını doldurana kadar bir defa bile emzirse, mahremi olur. Çocuk kız ise, adamın; erkek ise kadının kız kardeşi emzirirse, yine mahrem olur. Aksi takdirde çocuk büyüdüğü zaman, kız ise adama, erkek ise kadına nâmehremdir. Evlâtlık, mahremiyet ve evlenme engeli doğurmaz. Bir başkasının çocuğunu kendi çocuğu ilan etmek câiz değildir. Ancak anne-babasını inkâr etmeden bakıp büyütmek câiz, hatta sevaplıdır.
    2 Şubat 2013 Cumartesi
  • Sual: İman etmeyenlerle iman etmiş kadınların evlenmesi caiz olmadığına göre, iman etmemiş olan Ebu Tâlib'in Müslüman olan zevcesi Fâtıma binti Esed ile evli kalışını nasıl anlamak gerekir?
    Cevab: Şeriatin hükümleri tedricen gelmektedir. Bu evlilik o hükmün gelişinden evvel olup bitmiş idi. Ebu Tâlib'in öldükten sonra diriltilip iman ettiğine dair bir haber-i vâhid de vardır.
    17 Şubat 2013 Pazar
  • Sual: Bazı ilaçlar insanların karakterlerini çok değiştiriyor. Akılları gitmiyor ama karakterleri değişiyor. Mesela bir anda ters bir fikre yönelebiliyor. Bu kişilerin dinen mesuliyetleri nedir?
    Cevab: İstemeyerek sarhoş olan kimse günahkâr olmadığı gibi, ehliyeti de yoktur. İşlediği suçtan ceza almaz. Nikâhı, talâkı, yemini ve hiçbir akdi muteber olmaz. Ancak verdiği bedenî veya maddî zararı öder.
    17 Şubat 2013 Pazar
  • Sual: Bir kadının bir erkeğe şaka yollu “Ben sana vardım”, erkeğin de “Ben seni aldım” demesi nikâh sayılır mı?
    Cevab: İki de şâhit varsa, nikâh olur. Hadis-i şerifte “Nikâh, talâk ve köle azadının ciddisi de ciddidir; şakası da ciddidir” buyuruldu.
    17 Şubat 2013 Pazar
  • Sual: Bir babanın evlâdına bakması kaç yaşına kadar vâciptir?
    Cevab: Erkekse bulûğa, kızsa evlenene, sakat ise ölene kadar bakar; yani nafakasını verir.
    22 Şubat 2013 Cuma
  • Sual: Zamanımızda bir genç kızın mehr-i misli ne kadardır?
    Cevab: Emsal mehr demektir. Beldeye, aileye ve kızın sosyal vaziyetine göre değişir. Her halde 5 gram altından aşağı olamaz.
    12 Mart 2013 Salı
  • Sual: Üç erkek kardeş olsa, bunların en büyüğü bir kadını emse, en küçük erkek kardeş bu kadının kızı ile evlenebilir mi?
    Cevab: Süt akrabalığı emen çocuk içindir. Çocuğun akrabaları işin içine girmez. Birinci erkek, kızın süt kardeşidir. Diğer erkekler değildir. Nikâh caizdir.
    12 Mart 2013 Salı
  • Sual: Bir erkek, bir kadına "Benimle evlenir misin?" diye bir mektup gönderse, kadın da “Evet, kabul ettim” diye cevap gönderse nikâh olur mu?
    Cevab: Erkek, kızın cevabını iki şahid huzurunda okuduğu zaman, “Aldım, kabul ettim, nikâhladım” gibi bir kabul beyanında bulunmuşsa, nikâh olur.
    16 Mart 2013 Cumartesi
  • Sual: Erkek veya kadın mürted olursa nikâh bozulur mu?
    Cevab: Erkek mürted olursa, nikâh bozulur. Tekrar tevbe ederse, yeniden nikâh gerekir. Şâfiî’de ise, iddet içinde tevbe ederse, nikâh gerekmeden zevcesine dönebilir. Kadın mürted olursa mezhebin esas prensibine göre nikâh bozulur ise de, sonra gelen mezheb ulemâsı, nikâhın bozulmayacağı, kadının tevbeye zorlanacağı, tevbesi hâlinde zevciyet münasebetinin devam edeceği istikametinde fetvâ vermiştir. İrtidad sebebiyle nikâhın feshinde, talâk sayısı azalmaz.
    7 Nisan 2013 Pazar
  • Sual: Zevc ve zevce (karı-koca) küsseler, altı ay veya bir sene konuşmasalar, ayrı odalarda yatsalar, nikâha zararı var mıdır?
    Cevab: Hayır. Erkeğin, zevcesine, dört ay veya daha çok zaman veya zaman söylemeyerek, "Sana yaklaşmayacağım" diye yemin etmesine îlâ denir. Dört ay içinde zevcesine yaklaşıp yemin kefareti verir. Aksi halde, bir talâk-ı bâin ile boşanmış olurlar.
    7 Nisan 2013 Pazar
  • Sual: Fıkıh kitaplarında geçen “Kadın, mehr-i muaccelini almadan kendisini kocasından men edebilir." sözü boşanma mânâsına mı geliyor?
    Cevab: Hayır. Yani kadın, mehr-i muaccelini almadan, kocasının ikametgâhına gitmeyebilir. Gitmişse, kocasının yatağına gelmeyebilir.
    16 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Fıkıh kitaplarında, “Öldüğünü işitip veya boşadığını bildiren mektubunu alıp başkasıyla evlendikten sonra birinci zevci gelirse ikinci nikâhı bâtıl olur.” diyor. Mektupla talâk zaten sahih değil midir? Sahihse nasıl ikinci nikâh bâtıl oluyor?
    Cevab: Kasdedilen, kocanın talâk verdiğini mektupla bildirmesi değildir. Koca, zevcesini boşadığını bir mektupla yazsa ve zevcesine gönderse, kadın bunu okursa, talâk olur. Bu misalde kocanın öldüğünü veya boşadığını başka birisi mektupla bildiriyor.
    16 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Önceden mehr konuşulmamış bir nikâhtan sonra, erkek nişan için gönderdiğim şeyler mehr idi derse, bunlar da mehr-i mislden az ise kadın geri kalanı isteyebilir mi?
    Cevab: Mehr konuşulmamışsa, kadın mehr-i misle hak kazanır. Bu ise kadının sosyal bakımdan emsali olan kadınların aldığı mehrdir.
    16 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Ahret kardeşi, ahret annesi, tarikat kardeşi nasıl oluyor?
    Cevab: İki kişi anlaşıp birbirlerini âhiret kardeşi yapıyor. Her namazda birbirlerine dua ediyorlar. Kardeşin kardeş üzerindeki haklarını yerine getirmeye çalışıyorlar. Ta ki ahirette birbirlerine faydaları olsun. Halk âdetidir; dinî bir şey değildir.
    16 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Fıkıh kitaplarında diyor ki: “Zevci ölen kadın mehr-i muaccel’in bir kısmını almadığını söylerse bunu mirastan alır; mehr-i muaccel’in hepsini almadığını söylerse bir şey verilmez.” Neden?
    Cevab: Âdet olarak kadın mehr-i muaccelden hiç almadan evlenmez, kocasının evine gitmez. Bu sebeple mehr-i muaccelden hiç almadığı iddiasında bir şüphe vardır. Ama birazını almışsa, gerisini almayı ümid ettiği düşünülür. Bu sebeple gerisi isteyebilir. Kadın, mehr-i muaccelini hiç almadığını delil ile ispatlarsa, mesele değişir. Bunu alabilir.
    16 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Fıkıh kitaplarında diyor ki: “Bir adam, bir kimseyi (filan kızı, bana şu kadar altın mehr ile iste) diyerek vekil etse, vekil daha çok mehr söyleyerek istese ve böylece nikâh yapılsa fazlasını vermek lazım gelmez.” Yani kadın nikahı bozamaz mı? O zaman kandırmak olmaz mı?
    Cevab: Kadın nikâhı bozamaz. Zira vekilin sözü değil, asilin niyeti ve sözü muteberdir. Böyle nikâh kıyan, riskini de göze almış demektir. Şu kadar ki, asil, vekili şu kadar mehrle nikâhlamak üzere vekil ettiğini ispatladığı takdirde böyledir. Aksi takdirde kadın, vekil vasıtasıyla kıyılan nikâhtaki mehri isteyebilir.
    16 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Fıkıh kitaplarında diyor ki: “Başka nikâhlısı olmadığını söyleyerek nikâhlanan kimsenin, başka zevcesi olduğu anlaşılırsa nikâh bozulmaz.” Kadın vaziyeti bilse belki nikâh yapmayacaktır. Böyle söylemek hile olmaz mı?
    Cevab: Yalan söylemek, kandırmak câiz değildir. Ama bu şekilde bir nikâh yapılırsa, sahihtir. Kadının sonradan bozma hakkı yoktur. Nitekim evlenmeden evvel karşı tarafı araştırmak lâzımdır. Bu, mala dair bir yalan olmadığı için, sonradan akdi bozma hakkı yoktur.
    16 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Fıkıh kitaplarında diyor ki: “Üç mezhebde kadın, velileri razı olunca, küfvün gayrısı ile evlenebilir. Hanbelî’de ise evlenemez. Şâfi’îde ve Mâlikî’de bir veli, kadını arzusu ile, küfvünün gayrısına veremez. Hanefîde verebilir.” Bu ifadelerde tenakuz (çelişki) yok mu?
    Cevab: Son cümlede kadının birden fazla velilerinden birisi kastediliyor. Yani aynı derecede birkaç veli varsa, hepsinin bu hususta ittifakı lâzımdır. Hanefî mezhebinde büluğa ermiş kızın nikâhında velinin bulunması veya rızası aranmaz, ama kadın küfvü (dengi) olmayan biri ile evlenirse, veli bu nikâhı bozabilir. Veli de, kızı küfvü olan veya olmayan birine, kızın rızasıyla verebilir. İmam Muhammed’e göre velînin nikâhta bulunması şart değil ise de, izin vermiş olması nikâhın sıhhati için şarttır. Diğer üç mezhebde nikâhı velinin yapması zaten şarttır. Mâlikî ve Şâfiî mezhebinde, veli kızı rızâsıyla küfvü olmayan birine verirse câizdir. Ancak velîler birden fazla ise, bunlardan birinin kızı rızasıyla küfvü olmayan birine vermesi câiz değildir. Zira diğerleri karşı çıkabilir. Hanbelî’de hiç câiz değildir. (el-Mizânü’l-Kübrâ)
    16 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Fıkıh kitaplarında diyor ki: “Kızımı filana tezvic ettim (nikâhladım) dese, o da işitince nikâhı kabul ettim dese, bütün âlimlere göre sahih olmaz. Ebu Yusuf’a göre sahih olur.” diyor. Sahih olmamasının sebebi nedir?
    Cevab: Kızın haberi ve rızası yoktur. Üstelik sonradan bu kimse inkâr edebilir; yalan söyleyebilir. İmam Ebu Yusuf ise fuzulînin (vekâletsiz iş görenin) nikâhı olarak kabul etmiş ve sahih görmüştür. (el-Mizânü’l-Kübrâ)
    16 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Fıkıh kitaplarında diyor ki: “Kadında ayıp hâsıl olursa Hanbelî ve Şâfiî’nin bir kavlinde erkek nikâhı fesh edebilir. Mâlikî’de ve Şâfiî’nin diğer kavlinde fesh edemez.” Erkek zaten talâkla boşayabildiği halde, neden fesih oluyor?
    Cevab: Erkek, bu hallerde kabahati olmadığı için, mehr ödemekten kurtulmak için talâk yerine, bu iki kavilde nikâhı feshettirebilmektedir.
    16 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Üzerinde yorgan ve benzeri örtü olmadan cima yapmak caiz midir?
    Cevab: Câizdir. Ancak edebe aykırıdır.
    17 Nisan 2013 Çarşamba
  • Sual: Kadın ve erkek Hanefî mezhebinde olup, nikâhları Şâfii mezhebine göre kıyılsa, talâkla alâkalı hükümlerde hangi mezhebe uyarlar?
    Cevab: Nikâh hangi mezhebe göre kıyılmış ise, şartları ve hükümleri de ona göre tayin edilir.
    17 Nisan 2013 Çarşamba
  • Sual: Bir kimsenin fakir anne ve babası kendisiyle beraber oturuyorsa, üst-baş ve ilaçlarını da bu oğlu alıyorsa, nafaka mükellefiyeti düşer mi?
    Cevab: Anne-babasını veya nafaka ödemek mecburiyetinde olduğu akrabasını evine alıp yediren giydiren kimse nafaka borcunu ödemiş olur.
    23 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Bir kimsenin anne ve babası, diğer çocuğuyla beraber oturuyorsa, bu kimse nafaka olarak anne ve babasına para yollasa, bu paradan anne ve babasıyla beraber oturan kardeşi ve ailesi de faydalansa nafaka borcu üzerinden kalkar mı?
    Cevab: Evet. Geri kalanını kardeşi ve ailesine ihsan etmiş olur.
    23 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Erkek çocuğuna Furkan ismi koymak uygun mudur?
    Cevab: Furkan, (hakkı batıldan) ayırd etmek manasına gelir. Mana olarak güzeldir. Ama çocuk ismi olarak âdet olmamıştır. Caizdir.
    23 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Bir kadın nikâh kıyabilir mi?
    Cevab: Buna gerek yoktur. Zira kadın ve erkek iki şâhid huzurunda akdi yapar, yani icab ve kabulde bulunursa nikâh tamamdır.
    23 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Eşimle çok şiddetli bir kavga esnasında onu korkutmak maksadıyla “Bıraktım, bıraktım, bıraktım” sözünü kullandım. Sonra da “Artık mutlu musun, evli değiliz” dedim. Boşanmak niyeti aklımdan geçmiyordu. O anki öfkeyle söyledim. Boşanmış sayılır mıyız?
    Cevab: “Bıraktım” ve “Terkettim” sözleri kinâyedir. Bununla beraber boşama mânâsında kullanılması müteâref (gelenek) olduğundan, niyet aranmaksızın bâin talâk olur. (Nimet-i İslâm) Diğer iki söz, ayrı birer talâk değilse, birincinin teyidi bakımından söylenmişse, talâk sayılmaz. Tek talâk sayılır. Bu kimse zevcesiyle yeniden nikâh yapmadan bir araya gelemez.
    23 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Fıkıh kitaplarında “Zina olunmuş kadını başkasının, istibrâ etmeden nikâh ve vaty etmesi câiz olur.” diyor. İstibrâ ile alâkası nedir?
    Cevab: İstibrâ, beri kılmak, temizlemek demektir. Abdest bozarken, idrarın kesilmesine kadar beklemek istibrâdır. Bir cariye ile evlendiği zaman, hâmile olup olmadığını anlamak üzere âdet görene kadar bekleyip kendisine yaklaşmamak da istibrâdır. Zinâ edilmiş kadın böyle değildir. Zira zinâ meşru bir yakınlık hâsıl etmez.
    23 Nisan 2013 Salı
  • Sual: Babanın olduğu hallerde velâyet ve vesâyet onun elindeyken, babanın yokluğunda ikisinin ayrılmasının sebebi nedir?
    Cevab: Veli, bir kimsenin aile hukukuna dair işlerinde söz sahibi olan temsilcidir. Vasi ise mallarında söz sahibi olan temsilcidir. Veli, çocuk ile aynı dinden, akıllı ve bâliğ olmalıdır. Vasi için bunlar yetmez. Reşid, emin ve malî mevzularda ehil olması da lâzımdır. Küçük çocuğun velisi ve vasisi aynı kişidir. O da babadır. Baba, bir başkasını vasi tayin edebilir. Baba ve vasisi yok ise, veli ve vasi dededir. Dede birini vasi tayin edebilir. Tayin etmemişse, mahkeme bir vasi tayin eder. Baba ve dedesi olmayan çocuğun vasisi, baba veya dedenin yahud mahkemenin tayin ettiği vasidir. Ancak veli, baba tarafından en yakın erkek akrabasıdır. Mesela babası ve onun tayin ettiği vasi olmayan çocuğun dedesi varsa, hem veli hem vasi dededir. Ama dede de yoksa, amca varsa, amca velidir; vasi ise mahkemenin tayin ettiği kimsedir. Eğer elverişli ise mahkeme amcayı da vasi tayin edebilir. Anne veli olmaz. Ama baba veya dede yahud mahkeme anneyi vasi tayin edilebilir. Nitekim Osmanlılarda umumiyetle böyledir. Önceki misalde veli amca iken, vasi anne olabilir. Velâyet şahsa ve ailevî münasebetlere, vesayet ise mala bağlıdır. Velinin salahiyeti sadece aile hukukuna ve çocuğun terbiyesine dair az bir takım işe inhisar eder. Vasi ise, daha geniş bir sahada, çocuğun mal varlığında salahiyet sahibidir. Baba ve dedede her ikisinde de çocuğun menfaati bakımından gerekli dikkat ve ihtimamın bulunduğu farzediliyor. Baba ve dede yoksa, velâyetin, aileden birine geçmesinde beis görülmüyor. Ama vesayet ancak maldan anlayan emin birine geçiyor. Çocuğun korunması maksadına matuf bir tatbikattır.
    28 Nisan 2013 Pazar
  • Sual: Eşler arasında on sene gibi uzun müddetli küslükler veya ayrılıklar yaşansa, nikâha bir zarar gelir mi?
    Cevab: Hayır. Ancak erkek, dört ay veya daha fazla bir zaman için zevcesine yaklaşmayacağına yemin etse, yani îlâ yapsa, bu zaman içinde de yaklaşıp yemin kefareti vermez ise, müddetin bitiminde nikâh bozulur, talâk vâki olur.
    28 Nisan 2013 Pazar
  • Sual: Bir insan câhillik devrinde, yani İslâmiyetten haberi olmadığı, talâkın şartlarını bilmediği vakitlerde, zevcesine bilmeden talâk vermişse, bunun hükmü nedir?
    Cevab: Bu devirde eğer zaten Müslüman değilse, şer’î prensiplerle muhatab değildir. Müslüman olunca, önceki nikâhı devam eder. Eğer Müslüman ama şer’î mevzuları bilmekte câhil ise, câhillik burada özür değildir. Bir ameli yapan müslümanın bunun hükümlerini, en azından şartlarını bilmesi farzdır. Bilmiyorsa, bilme imkânı da yoksa, bu özür olur.
    28 Nisan 2013 Pazar
  • Sual: Adı, anne adı ve doğum tarihine göre ebced hesabıyla insanların karakteri, su-toprak-hava veya ateş olmak üzere tesbit ediliyor. Muhyiddin Arabî’ye varan bir ilim olduğu söyleniyor. Ben de yaptırdım. Ben su, nişanlım ise ateşmiş. Bu evliliğin sıkıntılı olacağı söylendi. Nasıl hareket etmek gerekir?
    Cevab: Ebced hesabı, Arab alfabesinde harflerin rakam değeri bulunduğu faraziyesine dayanan bir sanattır. Daha ziyade hâdiselere tarih düşürmek için edebiyatta kullanılır. İnsanların karakteri, olmuş veya olacak hiçbir hâdise buna bağlanamaz. Eski hükemâ (Yunan filozofları) insanlardaki hormon ifrazatını nazara alarak, demevi, lenfavî, safravî ve sevdavî olmak üzere dört karakter türü tesbit etmiştir. Bunun tayini de doğum gününe ve isme göre değil, fizikî hususiyetler nazara alınarak olur. Bugünki ilim, bu tasnife ehemmiyet vermemektedir. Binaenaleyh aklen ve dinen ciddiye alınacak bir husus değildir. İnsanların burcu, doğum tarihi değil; genetik hususiyetleri, doğup büyüdüğü çevre, karakterinde çok daha tesirlidir.
    10 Mayıs 2013 Cuma
  • Sual: Fâsık veya bid’at ehlinin nikâhını kıymak veya bu nikâhta şâhid olarak bulunmak câiz midir?
    Cevab: Gayrımüslim olduğu iyi bilinmedikçe nikâh kıydıran herkesin nikâhını kıymak veya şâhid olarak bulunmak câiz, hatta başkası yoksa vecibedir. Günah ve bid’at insanı dinden çıkarmaz; müslümanın Müslüman üzerindeki haklarını ortadan kaldırmaz.
    18 Mayıs 2013 Cumartesi
  • Sual: Fıkıh kitaplarında geçen “Evli bir kadının irtidadı sebebiyle nikâh fesh olur, fakat talâk sayısı azalmaz” sözünün mânâsı nedir?
    Cevab: Talâkta kocanın üç hakkı vardır. Her talâk verdiği zaman, üç talâk hakkından birini kullanmış olur. Ama nikâh fesholunmuşsa, talâk sayılmadığı için, bu hakların hiç biri düşmez. Nikâh fesholsa, kadın tekrar imana gelse, nikâh tazelense, üç talâk hakkına zarar vermez. Üçü de aynen kalır. Yani üç defa boşanabilir.
    19 Mayıs 2013 Pazar
  • Sual: Gayrımüslim süt anne olabilir mi?
    Cevab: Evet. Aynı şekilde evlenme mânisi ve mahremiyet doğar.
    19 Mayıs 2013 Pazar
  • Sual: Müslüman bir kadın Hristiyan veya Yahudi olsa, ehl-i kitap olduğu için evlilik devam eder mi?
    Cevab: Mürted ile nikâh bozulur. İster ateist olsun, ister başka bir semavî dine girsin, farketmez. Bazı âlimlere göre kadın mürted olursa, dârülislâmda tövbe edip tekrar Müslüman olmaya zorlanacağı için evlilik devam eder. Ama kocası bununla beraber olamaz.
    19 Mayıs 2013 Pazar
  • Sual: Yabancı kadınların isimlerini zikretmenin dinen mahzuru var mıdır?
    Cevab: Böyle bir yasak mevzubahis değildir. Ancak Osmanlı terbiyesinde bir erkek için, kendisine yabancı kadınları isimleri ile anmamak bir nezâket ve terbiye eseridir. Arnavutluk isyanının sebeplerinden birisi de, nüfus sayımında memurların köylü Arnavutlara kadınlarının isimlerini sormalarıydı. Berika’da lisan âfetleri bahsinde der ki, Edeb, yabancı hanımların ismini kinâye ile zikretmeyi gerektirir. Nitekim Kur’an-ı kerimde Meryem’den başka hiçbir kadın ismiyle zikredilmemiştir. Hatta bazen o bile zikredilmemiştir. “O kadın ki iffetini muhafaza etti” meâlindeki âyet-i kerimede kadın, Hazret-i Meryem’den kinâyedir.
    29 Mayıs 2013 Çarşamba
  • Sual: Osmanlılar neden çocuklarına Muaviye ismini vermemiştir?
    Cevab: İsim âdete tabidir. Muaviye söylenişi zordur. Şit, Hud, Şuayb, Elyasa gibi çok peygamberin ve çok sahabilerin de ismi Türkler arasında âdet olmamıştır. Ama Türkler Muaviye yerine, onun künyesi olan Ebu Yezid veya kolay söylenişiyle Bayezid ismini çok koymuştur. Arablar zaten künyeyi daha çok kullanır. Muaviye ismine fazla rastlanmamasından, Türklerin Şia’ya meyilli olduğu gibi bir mânâ çıkarmak doğru değildir.
    20 Haziran 2013 Perşembe
  • Sual: Kocasından haksız yere şiddet gören kadının boşanması nasıl olur?
    Cevab: Hanefî ve Şâfiî mezhebinde, kocasından şiddet gören kadın bunu mahkeme veya polise intikal ettirerek, ceza alması yoluna gider.  Buna ilâveten Mâlikî ve Hanbelî mezhebinde kocası kendisine kötü muamele yapan kadın, mahkemede iki şahidle bunu ispatlayarrak, kendisini boşayabilir. Bir bâin talâk olur.
    20 Haziran 2013 Perşembe
  • Sual: Süt kardeş, kişinin öz kardeşi gibi mahrem midir?
    Cevab: Evet. Bununla evlenmek câiz değildir. Ancak nafaka ve miras mevzubahis olmaz. Ayrıca süt kardeşler genç ise, fitneye yol açmamak için dikkatli olunması gerektiği; mahrem yerlerini birbirine göstermekten, başbaşa kalmaktan ve beraber yolculuk yapmaktan sakınılması gerektiği bütün bunların genç süt kardeşler için tenzihen mekruh olduğu fıkıh kitaplarında yazar.
    21 Haziran 2013 Cuma
  • Sual: Zevcesi ile münakaşa ederken “Seni bıraktım” sözü söylense boşanma olur mu?
    Cevab: Talâkta kinâye lafızları, üç çeşittir: 1-Kalk, çık, git gibi, talâka ihtimali olan lafızlardır. Bunlardan “kalk, git, aramızdaki niza bertaraf olsun” mânâsı da kast edilmiş olabilir. 2-Hem talâka, hem de kötülemeye ihtimali olan lafızlardır. “Sen bâinsin (ayrısın)” tabiri, hem evlilikten ayrısın, hem de hayırdan ayrısın mânâsına gelebilir. 3-İddet bekle gibi yalnız talâka ihtimali olan lafızlardır. Bunların kullanılması da üç halde olur: 1-Rıza halinde, kocanın niyeti muteberdir. 2-Gazap halinde, ilki iki çeşit kinaye lafzı niyete muhtaçtır; üçüncüsü değildir. 3-Talâk müzâkeresi hâlinde, yani iki taraf boşanmak hususunda konuşuyorsa, ilk çeşit kinâye lafızlarda niyet aranır. Sonraki ikisinde aranmaz. Bunların hepsi kazâendir. Yani mahkemeye (kadıya) müracaat hâlinde mevzubahis olur. Aksi takdirde sarih lafızda niyet aranmaz; kinâye lafızda aranır. Kinâye lafızla talâk, her zaman niyete muhtaçtır. Mahkeme, talâk müzâkeresi sırasında söylenen kinâî lafızları talâk sayar. Ama diyâneten, yani kul ile Allah arasında, bu niyetle söylenmemişse talâk olmaz. Mâlikî mezhebinde, “Sen bâinesin” gibi açık kinâyelerde niyet aranmaz; “Çık, git!” gibi gizli kinâyelerde, niyet aranır. Kinâyelerde, tek söylese bile, üç talâk kabul edilir.
    21 Haziran 2013 Cuma
  • Sual: Bir erkek zevcesini boşadığını bir kâğıda veya mektuba yazsa boşanmış olur mu?
    Cevab: Bir adam tahta, sayfa, duvar gibi bir şeyin üzerine okunaklı bir şekilde zevcesini boşadığını yazarsa, zevcesini boşamaya niyet ettiği takdirde talâk gerçekleşir. Niyet etmese de gerçekleşeceğini söyleyenler de vardır. Talâk cümlesi isimsiz, adressiz olursa, yani zevcesine izafe edilmemişse, niyet etmişse talâk gerçekleşir. Su veya hava üzerine yazarsa, mutlak surette (niyet etse bile) talâk vâki olmaz. Mektup ve hitap suretiyle yazarsa, meselâ "Ey filâne! Bu mektubum sana geldiği vakit sen boşsun" derse, mektup ulaştığında kadın boş olur. Yahud "Ey filâne! Bu mektubumu okuduğun vakit sen boşsun" derse okuduğu zaman talâk olur, okumadıkça olmaz. Ancak hiç böyle bir şarta bağlamadan bir kâğıda veya tahta ya da duvara, okunalı bir şekilde “Ey fülâne! Seni boşadım” yazarsa, göndermese de talâk olur. Bunlar kazâendir. Ancak okunaklı ve adresli mektupta, erkek, “Ben bununla yazımı denemek istedim” derse, kazâen dinlenmez; ama diyâneten muteberdir, yani talâk gerçekleşmez. Erkek mektubu bir başkasına yazdırsa, talâkı ikrar olur. Bir kimse talâkı yalandan veya şakadan ikrar ederse, kazâen talâk vâki’, diyâneten vâki’ değildir. Bunu sonra kendi imzalayıp gönderse, talâk olur. (İbni Abidin)
    21 Haziran 2013 Cuma
  • Sual: “Zina edenler, ancak zina edenlerle veya müşriklerle evlenebilir” mealinde bir âyet-i kerime vardır. Bunu nasıl anlamalıdır?
    Cevab: Nur suresinin bu 3. âyet-i kerimesinin hükmü, aynı surenin "İçinizden bekârları evlendirin" mealindeki 32. âyet-i kerimesi ile mensuhdur, nesh edilmiştir. Said bin Müseyyeb böyle buyurdu. Ulemanın ekserisi de bu görüştedir. İbni Ömer, Salim, Câbir bin Zeyd, Atâ, Tâvus, Ebu Hanife, Mâlik ve Şâfiî’nin kavli de budur. Zina büyük günah ise de, işleyen müslüman ise dinden çıkarmaz. Müslüman bir kimsenin müşrik ile evlenmesi câiz değildir. Kâfir ve zinâ edenler için muvakkat bir düzenlemedir. Ebû Dâvûd ve Tirmizî'nin rivayetine göre Amr bin Şuayb babasından, o dedesinden rivayet ettiğine göre, Mersed bin Ebi Mersed Mekke'deki esirleri Medine'ye getirip, kurtarırdı. Mekke'de "Anak" diye adlandırılan bir fâhişe vardı, bu da onun dostu idi. Mersed dedi ki: Peygamber aleyhisselâma gelip dedim ki: Ya Resulallah! Anak'ı nikâhlayayım mı? Bir müddet sustu, bana cevap vermedi. Bunun üzerine: "Zinâ eden kadını da ancak zinâ eden veya müşrik olan bir erkek nikâhlayabilir" mealindeki âyet-i kerime nâzil oldu. Beni çağırdı ve bana bu âyeti okuduktan sonra: "Onu nikâhlama" dedi. Bu hüküm o kadına hastır, çünkü o kadın kâfir idi. Zina eden müslüman bir kadının nikâh akdi feshedilmez. Bazı âlimlere göre ise, bu hüküm, kendilerine zinâ haddi tatbik edilmiş erkek ve kadın içindir. Böylece zinâ haddi vurulmuş bir erkeğin, zinâ haddi vurulmuş bir kadından başkasıyla evlenmesi câiz değildir. Hasan Basrî, Zeccâc ve Nehaî bu görüştedir. Nitekim Ebû Davud'un Sünen'inde Ebu Hureyre’den şu rivayet vardır: Resûlullah aleyhisselâm buyurdu ki; "Zinâ edip had vurulmuş bir erkek, ancak kendisi gibi olanı nikâhlayabilir." Şâfiî mezhebinin müteahhirr âlimlerinden bazısı bu görüştedir. Hatta âyeti kerimenin müşriklerle evlenme kısmının nesholunduğunu, zinâkâr ile evlenme kısmının hükmünün bâki olduğunu söylerler. Mâlikî âlimi İbnu'l-Arabî der ki: Nikâh lafzı ile ya İbni Abbas'ın dediği gibi, cinsî temas kastedilmiştir; yahud da nikâh akdi. Eğer cinsî temas kasdedilmiş ise bunun mânâsı, zinâ ancak zaniye bir kadın ile yapılır. Yani erkek de, kadın da, her iki taraf da zinâkârdır. Buna göre âyetin takdiri de şöyle olur: Zinâkâr bir kadın ile temas kurmak, ancak zinâ eden bir erkeğin yahut müşrik bir erkeğin işidir. Şayet nikâh lafzı ile akid kasdedilmiş ise, âyet-i kerimenin manası şöyledir: Zinâ etmiş bir kadın ile evlenip de, hâmile olup olmadığını anlamadan onunla gerdeğe giren bir kimse, zinâ eden kişi gibidir. Ancak bu hususta ulemanın ihtilâfı dolayısıyla ona had vurulmaz. Veya zinâ eden kadını, ancak onun zinâsına razı olan bir erkek nikâhlayabilir, demektir.
    13 Temmuz 2013 Cumartesi
  • Sual: Kardeşimin nikâhını zamanında 1 erkek 1 kadın şâhid ile kıydılar. Bu nikâh sahih midir?
    Cevab: Nikâhı kıyan hoca da şâhid sayılır. O zaman sahihtir.
    13 Temmuz 2013 Cumartesi
  • Sual: Akika kurbanı en son ne zamana kadar kesilir?
    Cevab: Çocuk için şükür olarak kesilen akika kurbanı, ölene kadar kesilebilir. Hatta kişi, kendi kesilmemişse, kendisi de kesebilir.
    20 Temmuz 2013 Cumartesi
  • Sual: Müslüman olmayan ana babaya hürmet etmek, ellerini öpmek küfre sebep olur mu?
    Cevab: Hayır. Müslüman olmayan bir kimseye, dini için hürmet etmek böyledir. İslâmiyet, din düşmanı olmayan gayr-ı Müslimlere iyilik etmeyi yasaklamaz.
    28 Temmuz 2013 Pazar
  • Sual: Nişanlı iken dinî nikâh yapılmış olsa, mehir de belirlenmemiş olsa, daha sonra nikâh bozulsa, mehre hak kazanılır mı?
    Cevab: Zifaf ve halvet olmamış, yani kız ile erkek zifaf olacak şekilde başbaşa kalmamışsa, kıza örfe uygun bir hediye verilir. Bu ise bir kat elbisedir.
    30 Ağustos 2013 Cuma
  • Sual: Nişanlım ile dinî nikâh yaptıktan bir müddet sonra yurt dışına çıktım. Bu zaman zarfında nişanlımdan hiç haber alamadım. Dönüşte nişanlımın başka bir erkek ile evlendiğini ve çocuğu olduğunu öğrendim. Bunun üzerine kendisini gereken sözleri kullanarak boşadım. Ancak bunu bilmesi gerekiyormuş. Kendisine ulaşamıyorum. Boşadığımı nasıl haber vermeliyim?
    Cevab: Talâkı kadına işittirmek lâzım değildir. Bir kadının, nikâhlı olduğu halde başka bir erkek ile nikâhlanması câiz değildir. Bu ikinci nikâh sahih olmadığı gibi, bile bile yapılırsa, imana da zarar verebilir. Boşadığını kadına muvafık biriyle işittirip, ikinci kocası ile tekrar nikâh kıymasını temine yardımcı olmalıdır. Ayrıca kadını boşayınca, eğer zifaf veya halvet olmamışsa, yarım mehr ödemek gerekir. Bu sebeple mehr karşılığı boşanmak mümkündür, buna muhâlaa denir; ancak artık geçmiştir.
    30 Ağustos 2013 Cuma
  • Sual: İslâmiyette beşik kertmesi var mıdır?
    Cevab: Erkek veya kız çocuk bulûğa erdikten sonra kendi serbest iradesiyle evlenebilir. Erkek veya kız çocuk, bulûğa gelmeden, velisi tarafından nikâhlanabilir. Bulûğa erdiği zaman, erkek veya kız bu nikâhı reddedebilir. Buna bulûğ muhayyerliği denir. Veli eğer baba veya dede ise, erkek bulûğa erince, bu nikâhı bozar; kız ise eğer dengi ise ve mehr-i mislden yukarıya nikâhlanmışsa bozamaz. Beşik kertmesi, daha ziyade bir vaaddir, söz vermedir. Nişanlanma gibidir. Şer’î bir borç doğurmaz.
    19 Eylül 2013 Perşembe
  • Sual: İki Şâfiî’nin nikâhında, nikâhın şartları Şâfiî mezhebine göre değil de, Hanefî mezhebine uygun ise, talâk hususunda da Hanefî’ye mi uyulacaktır?
    Cevab: Hanefî mezhebinin hükümleri câridir. Zira Şâfiî mezhebine göre nikâh yoktur.
    19 Eylül 2013 Perşembe
  • Sual: Hiç bir müslümanın yaşamadığı bir yerde bulunan mü'min erkek ve kadın nikâhlanabilirler mi?
    Cevab: Zaruret sebebiyle, gayrımüslim şâhid huzurunda evlenirler.
    19 Eylül 2013 Perşembe
  • Sual: Kitâbiyye (Ehl-i kitab kadın) ile evlenirken şâhidlerin müslüman olması şart mıdır?
    Cevab: Hanefî mezhebinde evlenen kadın zimmî ise, şâhidler de zimmî olabilir.
    19 Eylül 2013 Perşembe
  • Sual: Bir kimsenin kayın validesine bakması farz mıdır?
    Cevab: Hayır. Kocası yoksa, oğlu ve kızı bakar. Kadın fakir değilse, kendi servetinden bakımı karşılanır. Kadın da, oğlu, kızı da fakirse, annelerini yanlarına alıp beraberce geçinirler. Bunlar da yoksa, bakma mükellefiyeti en yakın akrabaya düşer. Bu da yoksa beytülmal (devlet hazinesi) bakar.
    25 Ekim 2013 Cuma
  • Sual: Hazret-i Âdem ve Havva’nın çocukları kendi aralarında evlenerek mi çoğalmışlardır?
    Cevab: Evet. Peygamberlerin bildirdiği iman aynıdır. Ama her peygamberin şeriatı, yani emir ve yasakları farklı olabilir. Muhammed aleyhisselâmın şeriatında kardeşlerin evlenmesi haramdır. Ama Âdem aleyhisselâmın şeriatında haram değildi. Orada da her çocuk kendi ikiziyle değil, diğer ikizin kardeşi ile evlenebiliyordu. Bu da şer’î bir hükümdür.
    8 Aralık 2013 Pazar
  • Sual: Çocuğa Sudenaz ismini koymak uygun mudur?
    Cevab: Sudenaz, mânâsız bir isimdir. Çocuğa mânâsı güzel isim koymak lâzımdır.
    8 Aralık 2013 Pazar
  • Sual: Amerika’da tahsil yapan bir gencin, hem harama düşmemek, hem de İngilizceyi iyi öğrenmek için gayrımüslim bir kızla evlenmesi câiz midir?
    Cevab: Hristiyan bir kadınla evlenmek tahrimen mekruhtur. Din kaynakları, haramdan fayda değil, zarar geldiğini söylüyor.
    8 Aralık 2013 Pazar
  • Sual: Bir kişinin abisi anneannesini emse, bu kişi dayısının kızı ile evlenebilir mi?
    Cevab: Emen kişinin çocukları, anneannenin bütün torunlarının süt dayısı veya amcası olur, evlenemez. Ama kendisi emmeyip ağabeyi emen, dayısı veya teyzesi kızı ile evlenebilir.
    8 Aralık 2013 Pazar
  • Sual: Kayınvalidesiyle oturmak istemeyen gelin, evi terk edebilir mi?
    Cevab: Kadın, kayınvâlidesi ile aynı evde oturmak istememesi hakkıdır. Kendisine ayrı bir helâsı olan kilitli bir oda verilmişse, oturabilir. Ancak bu sebeple evi terkedemez.
    8 Aralık 2013 Pazar
  • Sual: Müslüman kadın (evli veya bekâr), kölesiyle cinsî münasebete girebilir mi?
    Cevab: Hayır, zinâ olur. Nikâhlanması gerekir.
    8 Aralık 2013 Pazar
  • Sual: Aralarında nikâh bulunmayan bir erkek ile bir kadın, halvet olsalar, yani baş başa kalsalar, bunlar arasında hürmet-i musahere doğar mı? Yani mesela bu kadının annesi ile bu erkek evlenebilir mi?
    Cevab: Halvet, hürmet-i musahereyi icab ettirmez.
    30 Aralık 2013 Pazartesi
  • Sual: Damadın alkollü olduğu bir vaziyette nikâh kıyılır mı?
    Cevab: Ne söylediğini biliyorsa kıyılır. Sarhoşun nikâh ve talâkı sahihtir.
    30 Aralık 2013 Pazartesi
  • Sual: Çocuğun parası ile annesi ileride çocuğa ait olmak üzere takı alıp takabilir mi?
    Cevab: Sadece sikke veya külçe altın alabilir. Zira takının işçilik sebebiyle değeri düşebilir. Para olarak muhafaza da edemez. Zira paranın kıymeti düşer. Veli veya vasi, çocuğun parasını altın olarak muhafaza etmek mecburiyetindedir. Anne, çocuğunun parasını, sonradan altın üzerinden ödemek üzere harcayabilir.
    30 Aralık 2013 Pazartesi
  • Sual: Şâfiî mezhebindeki biri, küfre düştüğü zaman, tövbe ve tecdid-i iman ederse, karı-koca olarak yaşamaya devam edebilir mi?
    Cevab: Küfre düşünce nikâh bozulur. Tekrar nikâh gerekir. Hanefî’de erkek önceden “her ne zaman nikâhımız bozulursa seni tekrar kendime nikâhlamak üzere” kadından vekâlet almışsa, tecdid-i nikâh ile nikâh geri gelir. Ama Şâfiî’de bu yetmez; kızın velisi ile yeniden nikâh gerekir.
    28 Ocak 2014 Salı
  • Sual: Zıhar yapan bir kimse, oruç tutmayıp para ile kefaret verebilir mi?
    Cevab: Zıhar yapan (yani hanımının mahrem yerini annesi veya kızkardeşi gibi mahrem bir akrabasının mahrem yerine benzeten) kimsenin 2 ay ardarda oruç tutması lâzımdır. Bunu yapamıyorsa, oruç kefaretinde olduğu gibi 60 fakiri sabahlı akşamlı doyurması veya giydirmesi gerekir. Aksi takdirde hanımına yaklaşamaz.
    2 Mart 2014 Pazar
  • Sual: Nikâh akdi sırasında kadın erkeğe "Benden başkasını nikâhlamayacaksın" veya "Başkasını nikâhlarsan beni boşayacaksın" diye şart ileri sürebilir mi?
    Cevab: Sürebilir; ama lağv şarttır. Yani erkek buna uymak zorunda değildir. Ama “Benden başkası ile evlenirsen, ben boş düşmek şartıyla nikâhlandım” derse, erkek bir başkasıyla nikâhlandığı an, ilk hanım boş düşer.
    9 Mart 2014 Pazar
  • Sual: Erkek nikâh akdi sırasında boşama hakkından vazgeçebilir mi?
    Cevab: Hayır. Doğmamış haktan feragat mümkün değildir.
    9 Mart 2014 Pazar
  • Sual: Nikâh esnasında sadece mehr denmiş ise ne kadarı muaccel olur?
    Cevab: Konuşulmuşsa, konuşulduğu kadardır. Mehr-i müeccel konuşulmuşsa, hepsi böyledir. Mehr konuşulup ne kadarı muaccel, ne kadarı müeccel kesilmemişse, âdete bakılır. Bugün için evlenirken kadınlara takılan set, ziynet vs. muaccel olur.
    9 Mart 2014 Pazar
  • Sual: Erkek, nikâhtan sonra zevcesine bir mikdar altın vermiş; fakat “bu senin mehr-i muaccelindir” dememiş ve bu niyet ile de vermemiş olsa, daha sonra bu verdiklerim mehr-i muacceldi şeklinde niyet edip kıza bunu söylese caiz olur mu?
    Cevab: Sonradan niyet olmaz. Mehr-i muaccele tek taraflı niyet de olmaz, kızın rızası lâzımdır. Ama bunları mehr niyetiyle vermişse, mehr olur. Âdete bakar.
    9 Mart 2014 Pazar
  • Sual: Çocuklara göbek adı takmak doğru mudur?
    Cevab: Âdettir. Dinî bir husus değildir.
    9 Mart 2014 Pazar
  • Sual: Bir kimse hangi koşullarda hangi akrabalarına nafaka vermek mecburiyetindedir?
    Cevab: Zevcesine her halde nafaka verir. Usul ve füruya (anne-baba, dede-nine, çocuk ve torunlaar) fakir iseler nafaka verir. Amca, hala, dayı, teyze, kardeş, yeğen gibi nikâh düşmeyen akrabaya fakir ve çalışamayacak vaziyette iseler, yani sakat, kadın veya çocuk iseler nafaka vermek akrabalık derecesine göre vâcibdir.
    10 Mart 2014 Pazartesi
  • Sual: Kızgınlık hâliyle zevcesine üç defa ''boş ol'' diyen kişi ne yapmalıdır?
    Cevab: Derhal ayrılmaları gerekir.
    28 Nisan 2014 Pazartesi
  • Sual: Bir kadın, kendi kazancından, eşinin rızası olmasa dahi ailesine yardım edebilir mi?
    Cevab: Evet. Kadının kendi mülküdür, dilediğini yapabilir.
    28 Nisan 2014 Pazartesi
  • Sual: Düğünden evvel, nişanlı kız ile oğlanın daha rahat davranabilmek için dinî nikâh yaptırmaları uygun mudur?
    Cevab: Hiç uygun değildir. Nikâh düğün günü yapılmalıdır.
    28 Nisan 2014 Pazartesi
  • Sual: Sebepsiz talâk, yani kadını sebepsiz yere boşamak hukuken hüküm ifade eder mi?
    Cevab: Şer’en muteberdir; fakat sebepsiz boşamak mekruhtur.
    3 Mayıs 2014 Cumartesi
  • Sual: Belediye kaydı, şer’î nikâh yerine geçmez mi? Nitekim sözde aslolan olan mana değil midir?
    Cevab: Şer’î hukukta nikâh için gerekli olan sözler (icap ve kabulün) mazi (geçmiş zaman) sigasıyla söylenmesi gerekir. Nikâh, zinânın zıddıdır. Akid için söylenen sözde en ufak bir şüphe olmamalıdır. Bu sebeple eskiler tedbiren, bu işleri bilen bir kişinin imamın nikâh kıymasını tercih etmişlerdir. Üstelik belediye kaydı, dinî nikâhı muteber saymayan bir sistemin unsurudur. “Belediyenin bana verdiği yetkiye dayanarak” sözü bile bunu göstermektedir. Şer’î hukukta evlenmesi caiz olmayan kimseler, belediye kaydı ile evlenebilmekte; akdin sıhhati için aranan şartlar, burada aranmamakta; vekâlet ve velâyet yoluyla akid yapma imkânı ise hiç bulunmamaktadır. Bu sebeple, kanuna riayet mecburiyeti sebebiyle belediye kaydı yaptırdıktan sonra, dinî nikâh yapılır. Buna engel yoktur. Bunları bilmediği için, belediye kaydı ile iktifa edip, dinî nikâh kıydırmamış olan kimse mazurdur. Zira dârülharbde bilmemek özürdür; öğrenmemek kabahattir.
    3 Mayıs 2014 Cumartesi
  • Sual: Câmide nikâh ve düğün yapmak câiz midir?
    Cevab: Şir’atü’l-İslâmda izah edildiği gibi, hadîs-i şerifte, “Nikâhı mescidde yaparak ve def çalarak ilân ediniz” buyuruluyor. Zira mescidler, insanların toplandığı yerlerdir. Böylece evlenenler töhmetten kurtulur. Şerh-i Mesâbih’ten alarak diyor ki: Bu hususta düşünmeli, zararı gerektiren bir şey yapmamalıdır. Zaman içinde düğün cemiyeti âdetleri değiştiği için, nikâhın ve düğünün mescidlerde yapılması terkedilmiştir. Osmanlılar mahzurlarını düşünerek böyle yapmamışlardır. Nikâhı düğün günü kız evinde bir cemaat huzurunda yapmak ve nikâhta oğlan ve kız yerine veli veya vekillerinin bulunması âdet olmuştur. Kızın gelinliği ve süsüyle yabancılara görünmesi, hele hayızlı ve gayrı mesture kadınların, çocukların câmiye girmesi, câmide kadın-erkek bir arada oturulması câiz olmadığından, nikâh cemiyetinin mescidlerde yapılması da uygun değildir. Nikâhı mescidlerde yapınız hadîs-i şerifi, nikâhın mescidde olmasının sünnet olduğunu değil, câiz olduğunu bildiriyor. Burada maksat, nikâhın ilanıdır. Nitekim hadis-i şerifte “Nikâhı mescidde yapınız ve def çalınız” buyurulmaktadır. Mescidde ise def çalmanın uygun olmadığı ortadadır. Asr-ı Saadet’te mescid bütün sosyal işlerin görüldüğü bir merkez gibiydi. Fakat sahabiler, mescidin edebini gözetirlerdi. Hazret-i Ömer’den itibaren mescidler yalnızca ibadetlerin yapıldığı yerler hâline gelmiş, hatta halife, cemaatle namaza hanımların gelmesini yasaklamış ve “Resulullah aleyhisselâm, şimdiki hâli görseydi, benim yaptığımı yapardı” buyurmuştur. Zamanın değişmesiyle, âdete bağlı hükümler de değişir. Şu halde, câmi âdâbına uygun bir şekilde giyinmiş bir hanımın nikâhı için mescide gelmesi caiz ise de; zamanımızda moda olmaya başladığı gibi, nikâh için kadın-erkek karışık mescidde toplanmak, ziynetli kıyafetlerle imamın önünde diz çökmek, mescidleri düğün meclisi, hatta avlusunu kokteyl mekânı olarak kullanmak, sünnete uygun olmak şöyle dursun, câiz değildir.
    3 Mayıs 2014 Cumartesi
  • Sual: Hanımına ve kız çocuğuna bakmayan birine karşı açtığımız boşanma davasında, mahkeme anne ve kıza muayyen bir mikdar nafaka takdir etti. Nafakayı takibe koyarken, faiz, harç ve vekâlet ücreti de eklendi. Bu ilave mikdarı almak caiz midir?
    Cevab: Boşanmış kadın kocasından nafaka alamaz. Böyle olduğu iyi bilinen bir talebe vekil olmak da caiz değildir. Ancak ödenmemiş mehr, ödenmemiş nafaka ve koca tarafından el konulmuş çeyiz gibi mallar için, mahkemeye başvurup, nafaka nâmına tazminat alınabilir. Bu mikdardan fazlasını alamaz. Gecikme zammı burada fâiz değildir. Masraflar ve vekâlet ücreti de davalıya aittir.
    3 Mayıs 2014 Cumartesi
  • Sual: Bir kimse küfre düşürücü bir iş yapsa veya söz söylese, nikâhı düşer mi?
    Cevab: Evet. Hanımından “Her ne zaman nikâhımız bozulursa, seni tekrar nikâhlamak üzere beni vekil et!” deyip, o da ederse, kadın olmasa bile, iki şâhid huzurunda nikâh tazeleyebilir. Câmilerde yatsı namazından sonra iman ve nikâh tazeleme duasının topluca okunması, bu sebeple Osmanlılardan kalma bir gelenektir. Böylece işitenler şahid olur.
    27 Mayıs 2014 Salı
  • Sual: Küfre düştüğü için zevcesi ile nikâh tazeleyen kimse, bir daha mehr verir mi?
    Cevab: Her yeni nikâh mehri icab ettirir.
    27 Mayıs 2014 Salı
  • Sual: İslâm hukukuna göre bir çift ayrıldığında çocuk kime kalır? Âyet-i kerimede geçen ''mevlûdun lehu'', çocuğun babaya kalacağına delil midir?
    Cevab: O âyet-i kerime, nesep ve nafakanın delilidir. Eşler ayrıldığında, oğlan 7, kız 9 yaşına kadar başkasıyla evlenmemiş ve müslüman ise, annesinin yanında kalır. Hanefîlerin delili çocuğun kendi işini görecek hale geldiği 7 yaş ve Hazret-i Ebu Bekr’in, Âsım bin Ömer'in çocuğunu bu yaşa kadar annesinde tutmasını delil alır. Şâfiilerde ise bülûğ esastır ve Hazret-i Peygamber’in böyle bir çocuğu anne veya babasını seçmekte muhayyer bırakmasını delil almıştır.
    27 Mayıs 2014 Salı
  • Sual: Yabancı bir kadın için, iki şâhid yanında bu benim eşimdir dese, onlar da tamam dese, kızın bunu sözlü olarak tasdik etmesi şart mıdır?
    Cevab: Nikâh, icab ve kabul demektir. Kız, sözlü olarak kabul etmelidir. İki irade beyanının da mâzi (geçmiş zaman) sigalı olması şarttır. “Bu benim eşimdir” demek, bir şeyi yalandan beyandır. Nikâh olmaz.
    21 Haziran 2014 Cumartesi
  • Sual: Ehl-i kitab (Yahudi ve Hristiyan) kadınlarla evlenmenin helâl olduğu âyet-i kerimede geçiyor. Fakat fıkıh kitaplarında bunun tahrimen mekruh olduğu söyleniyor. Allah’ın helâl dediğine nasıl haram denebilir?
    Cevab: Ehl-i kitab ile evlenmek, helâl değil, câizdir. Câiz, haram olmayan, sahih olan demektir. Câiz olan bir şey, mekruh olabilir. Ehl-i kitab ile yapılan evlilik sahihtir. Bu kişi zina etmiş olmaz. Ama böyle bir evlilik, dârülislâmda tenzihen, dârülharbde tahrimen mekruhtur. Nitekim bâin talâk da muteberdir; ama mekruhtur.
    27 Temmuz 2014 Pazar
  • Sual: Reşit, âkıl ve bâliğ, birbirini seven ve evlenmek isteyen iki talebe genç, aileleri izin vermezler düşüncesiyle, haramdan ve zinâdan korunmak için ailelerine haber vermeden belediye kaydı ya da dinî nikâh kıydırmaları câiz olur mu?
    Cevab: Üç mezhebde ve Hanefî’de İmam Muhammed'e göre, bâliğa kız, velisi izni olmadan evlenemez. Nikâh gibi ulvî ve mühim bir müesseseyi dört mezhebe uygun yapmalıdır. Ailelerden gizli yapılan işlerden de sonradan ictimaî problemler doğması çok muhtemeldir.
    27 Temmuz 2014 Pazar
  • Sual: Kayınvalide ve kayınpeder hakkı, ana-baba hakkı gibi midir?
    Cevab: Şer’an değil, ama diyâneten öyledir. Miras, nafaka ve muharremat bakımından değildir.
    20 Ekim 2014 Pazartesi
  • Sual: Erkek;  evlenmek niyetinde olduğu kadının saçını, evlenmeden önce görebilir mi?
    Cevab: Annesi veya kızkardeşi görüp bildirebilir.
    20 Ekim 2014 Pazartesi
  • Sual: Gayri meşru ilişkiden dünyaya gelen çocuk, babasına vâris (mirasçı) olabilir mi?
    Cevab: Olamaz. Annesine olabilir. Babası, zina mahsulü olduğunu zikretmeksizin çocuğun nesebini tanırsa, yani bu çocuk bendendir derse, babaya da vâris olabilir.
    23 Kasım 2014 Pazar
  • Sual: Dört ay sana yaklaşmayacağım diye yemin ederek îlâ yapan kimse, yemininde dursa, yani dört ay zevcesine yaklaşmasa ne lâzım gelir?
    Cevab: Dört ay dolunca bir bâin talâk olur. Erkek, zevcesini yeni bir nikâh ile alabilir. Eğer hiç zaman söylemese veya ebediyyen yaklaşmayacağım dese, dört ay sonra nikâh bâin talâk ile bozulur. Erkek yeni bir nikâhla zevcesini alabilir. Îlâ da geri döner. Yani dört ay boyunca hiç yaklaşmasa, nikâh bozulur. Nikâhın bozulmaması için çare, bu kişinin zevcesine yaklaşıp, yemin keffareti vermesidir. Diyâneten erkeğe lâzım olan da budur. Dört aydan az zaman söyleyerek yemin etse, zevcesine bu zaman içinde yaklaşsa veya yaklaşmasa, bir şey lâzım gelmez.
    20 Aralık 2014 Cumartesi
  • Sual: Süt çocuğu olması için kaç yaşına kadar emzirmek icab eder?
    Cevab: Süt akrabalığının doğması için, çocuğun iki yaşını doldurmadan evvel süt emmesi icab eder. İmam Ebu Hanife, 2,5 sene ictihadında bulunmuş ise de, muhtar olan iki senelik müddettir. Dört mezhebde de böyledir. İki yaşından sonra emen çocuk, süt çocuk olmaz. Zâhiriyye mezhebi, süt akrabalığı için müddet tayin etmemiştir. Çocuğun yaşı, kamerî ayın birinci gününde doğarsa, 24 ay; başka gün doğarsa, 2x354 gün olarak hesaplanır. (el-Mîzânü’l-Kübrâ)
    20 Aralık 2014 Cumartesi
  • Sual: Mehr yalnız maddî bir menfaat mi olur? Zevcinden mehr olarak Nur suresini ezberlemesini istemesi mehr yerine geçer mi?
    Cevab: Karşılığında para alınabilen her menfaat mehr olur. Meselâ Kur’an-ı kerim öğretmek şartı, mehr yerine geçer. Ancak bu meseledeki mehr talebi, mehr sayılmaz. Nikâh sahihtir; kız, mehr-i misl isteyebilir.
    20 Aralık 2014 Cumartesi
  • Sual: Beş vakit namazını kılan, orucunu tutan, zekât veren, Ehl-i sünnet büyüklerini seven bir beyim var. Evlenirken bu hususiyetlerinden dolayı kabul ettim. Ancak daha sonra öğrendim ki bir takım kötü alışkanlıkları ve kötü arkadaşları var. Konsere gitmek, kısa şortla denize girmek, içki-kadın bulunan masada yemek yemek ve benzeri şeyler. Bunları yapmasının günah olduğunu söylüyorum. Kendisi de biliyor. Ama yine de sürekli olmasa da yapıyor. Çok mutsuzum. Bana dinî hususta engel olmuyor. Böyle birine itaat ve hürmet etmem lâzım mıdır? Ayrılmalı mıyım?
    Cevab: Bunlar büyük günahlar değildir. Günahsız kimse de yoktur. Küçük günahlar, sâlih amellerle veya tevbe ile silinir. Sabretmek, dua etmek lâzımdır. Saydığınız hususiyetler bu zamanda az meziyet değildir. İnsan kendisine bakmalı, hareketlerinde falso varsa düzeltmelidir. Şu halde ailesi ve sevdiklerindeki sevmediği işler de düzelir. Koca, günahkâr olsa, büyük günahlar işlese, zina etse, kumar oynasa, şarap içse, yine zevcesinin meşru dairede itaat etmesi ve hürmetkâr davranması lâzımdır. Kadın, kocasının amellerinden mes’ul değildir. Ayrılmak çare değildir. Daha iyisini bulmak da kolay değildir.
    28 Aralık 2014 Pazar
  • Sual: Görücü usulüyle severek beğendiğim hanımımda bazı problemler var. Mali vaziyetimiz iyi olduğu halde, kocasına güzel giyinmek ve süslenmekten kaçınıyor. Ev işlerinde gevşek davranıyor. Nasihat ettiğim halde, peki diyor; ama değişen bir şey yok. Üzerine fazla geldiğimi söylüyor. Şer’an nasıl hareket etmem münasiptir?
    Cevab: Evlilik bir şans işidir. Bazı şeyler kadının elinde olmayabilir. Şimdiki kadınlar arasında böylesi çoktur. Çocuğun varlığı, ayrılmanın mahzurlarını arttırır. Daha iyisini bulmak da şüphelidir. Kadınların ev işi yapması dini mecburiyettir. Ama erkeğin parası varsa, hizmetçi tutarak bu mahzuru bertaraf edebilir. Erkek, önce kendisine bakıp, halini düzeltmeli; sonra başkalarından bir şey beklemelidir. Dua etmek ve insanlardan dua istemek de faydalıdır. Kur’an-ı kerimde mealen kadınlarda hoşlanmadığınız haller görürseniz sabredin, Allah hayıra çıkarır buyuruluyor. Eğer herşeye rağmen, eliyle, diliyle kocasına eziyet eden, huysuz, namusunu korumayan, çocuklarıyla alâkadar olmayan, dinini kayırmayan serkeş bir kadınla evli kalmak, yılanla beraber olmak gibidir. O zaman ayrılmak da evlenmek kadar meşrudur.
    10 Ocak 2015 Cumartesi
  • Sual: Iddet bekleyen kadın, bir başka erkek ile evlense ve hâmile kalsa, bu çocuğun nesebi kimden sâbit olur?
    Cevab: Böyle bir evlilik fâsiddir. Eşlerin derhal ayrılmaları lâzım olur. Eğer kadın bu ikinci adamdan hamile kalmışsa, çocuk, talâktan [ölüm ıddetinde vefattan] itibaren 2 sene içinde doğurmuşsa, bu çocuğun nesebi, ilk kocasından sâbit olur. İki seneden sonra ve ikinci nikâhtan itibaren 6 ay içinde doğurmuşsa, ikinci kocadan sâbit olur. Talâk veya ölümden itibaren iki sene geçtikten sonra ve ikinci nikâhtan itibaren de altı ay içinde doğurmuş ise, iki adamdan da sâbit olmaz. Dı’ve, yani bu ikisinden biri neseb iddiasında bulunursa, o zaman çocuğun nesebi bu kişiden sabit olabilir. Bir nikâh, şahid bulunmamak gibi bir başka fesad sebebi ile fâsid olsaydı, o zaman neseb bu kişiden sabit olurdu.
    7 Şubat 2015 Cumartesi
  • Sual: Dinen ve kanunen boşanan, baba evinde yaşayan bir hanımın 3 yaşında kız çocuğu vardır. Bu hanım evlense, yeni kocası çocuğun bakımını ve terbiyesini üstlenmeye razı ise, çocuk annede kalmaya devamı edebilir mi? İlk koca, çocuğa dinî terbiye verecek vaziyette değilse, cevap değişir mi?
    Cevab: Oğlan 7, kız 9 yaşına gelince babasına verilir. Anne, başkası ile evlenirse, baba çocuğunu, her zaman alabilir. Böyle bir hakkı vardır. Anne ile anlaşıp hiç almayabilir; ama nafakası babasına aittir. İlk kocanın, dinî terbiye veremeyeceği kati ise, güzelce tatlılıkla anlaşıp, çocuğu yanına alabilir veya salih dedesi ve ninesi ile bırakabilir. Çoğu erkek çocuğu başından atmak ister. Zaten küçük çocuğa bakamaz. Ama koca ısrar ederse, çocuğunu alabilir ve kadın elde tutamaz. Anne evlenirse, baba annede kalmasını istemezse, çocuk teyzeye, anneanneye, halaya, babanneye vs verilir. Nafakası yine babada kalır. Erkekte 7, kızda 9 yaşına kadar böyledir. Sonra yanına alabilir. Almazsa, nerede kalırsa kalsın, çocuğun nafakasını yine baba verir.
    7 Şubat 2015 Cumartesi
  • Sual: Tirmüzî'de bir hadis-i şerifte "Ümmetim şu on beş kötü hasleti işlediği zaman çeşitli belalara maruz kalır" buyuruluyor. Bunlardan birisi de "Erkek karısının sözünden çıkmaz" şeklindedir. Bunu nasıl anlamak gerekir?
    Cevab: Bazı kadınlar, hislerine kapılarak, şeriata aykırı taleplerde bulunur, koca da buna muvafakat eder. Yahud karısının mübah taleplerini karşılayabilmek için meşru yollar yetmeyince, erkek günah işler, demektir.
    7 Şubat 2015 Cumartesi
  • Sual: Cima için uygun olmadığı bildirilen vakitlerde şehvet çok galebe çalar ise cima yapmak caiz olur mu?
    Cevab: Şartlar müsait olduğu her zaman cima caizdir. Bu gibi sebeplerle tehir etmemelidir. Bunlar tavsiye mahiyetindedir. Zaman bozuktur.
    12 Mart 2015 Perşembe
  • Sual: Süt anneliğin teşekkülü için süt emziren kadının dini mühim midir?
    Cevab: Değildir. Bu kadın süt anne ve doğurduğu ya da emzirdiği çocuklar süt kardeş olur.
    27 Mart 2015 Cuma
  • Sual: İrtidad, süt hısımlığını keser mi?
    Cevab: Kesmez. Süt akrabalığı devam eder.
    27 Mart 2015 Cuma
  • Sual: Bir kimse evlense, çocukları ve torunları olsa, sonra birisi çıkıp, ben sizi emzirmiştim dese, ne lâzım gelir?
    Cevab: Bunların ayrılmaları gerekmez. Zira fıkıhta mülkü giderecek haberin iki erkek veya bir erkek iki kadın şâhid tarafından verilmesi lâzımdır. Ancak başka bir kadının ben sizi emzirmiştim sözü üzerine nikâh yapmak caiz olmaz.
    16 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: İbni Şeybe’den rivayette, Hazret-i Ömer'in, Hazret-i Ali'nin kızı Ümmü Gülsüm ile evlenmek istediği, Hazret-i Ali'nin kızını Hazret-i Ömer’e gönderdiği, Hazret-i Ömer'in kızın eteğini kaldırıp topuğuna baktığı yazılıyor. Bunu nasıl anlamak gerekir?
    Cevab: Hazret-i Ömer, kızı nikâhladı. Ama kız gençti. Nikâhtan sonra zifafa mütehammil olup olmadığını anlamak için baktı. İlmi temeli olmayanların, hadis-i şerifleri okuması ve anlamaya çalışması doğru değildir. Fıkıh kitaplarına tâbi olmak gerekir.
    16 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Huzursuz bir evliliğimiz var. Zevcim, ailemle görüşmüyor; benim de görüşmemi istemiyor. Dinen bunu engelleyebilir mi? Görüşürsem nikâhıma zarar gelir mi?
    Cevab: Bir erkek, zevcesinin anne ve baba gibi mahrem akrabasıyla görüşmesini men edemez. Men etse bile kadın görüşürse, nikâha zarar gelmez. Ancak talâkı, görüşmesine bağlamış ise, yani annen veya babanla görüşürsen, boş ol demişse, kadın da görüşürse, nikâh bozulur. Bir erkek [veya kadın] büyük günah işlemiyorsa ve çocuk varsa, diğer eşin tahammül etmesi, suyuna gitmesi iyi olur. Kur’an-ı kerimde, problemli evlilikler için sabır tavsiye edilir; sabır ve dua edilirse, bu şerden Allah’ın hayır çıkaracağı va’dedilir. Yani inşallah bu iş taraf-ı ilahîden düzeltilir.
    16 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Müslüman bir erkekle gayrimüslim olan bir kadının nikâh akdi nasıl yapılır?
    Cevab: İki Müslümanın nikâhı gibidir. Ancak şâhidlerin kitabî olması câizdir. Müslüman bir erkeğin ehli kitap kadınla evlenmesi sahih ise de tahrimen, yani harama yakın mekruhtur.
    16 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Evlenirken mehir konuşulmasa, sonra tekrar nikâh kıyılsa ve bu sefer 4 bilezik mehr konuşulmuş. Kadına mehr-i misl mi, yoksa bu 4 bilezik mi verilir?
    Cevab: Mehr konuşulmamışsa bile, nikâh sahihtir. Kadına mehr-i misl (emsali kadınların aldığı kadar mehr) verilir. Mehr konuşulmamışsa, sonradan da kararlaştırılabilir. Konuşulmuş ise, sonradan bu mikdar anlaşarak arttırılabilir veya azaltılabilir. 4 bilezik vermesi gerekir.
    16 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Hazret-i Ali’nin hutbede cemaate hitaben mahdumu Hazret-i Hasen’e kızlarını vermemelerini söylemesinin sebebi nedir?
    Cevab: Hazret-i Hasen çok güzeldi. Herkes kızını ona vermek için yarışırdı. O da kendisine uzanan eli geri çevirmez, evlenip, yenileriyle evlenebilmek için öncekileri boşardı. Bir kızı alıp sebepsiz boşamak câiz ise de, hoş birşey olmadığı için Hazret-i Ali onları ikaz ediyor. Onlar da o öyle yüksek bir zâttır ki, bizim kızımızı alsın da, isterse boşasın dediler ve evlendirmeye devam ettiler. Zira Hazret-i Peygamber ile akraba olmak büyük bir şereftir.
    30 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Küçük kızımızı sosyalleşmesi için verdiğimiz yuvada müzik öğretmelerinin mahzuru var mıdır?
    Cevab: Çalgısız çocuk şarkılarının mahzuru olmaz. Ama küçük çocuklar için en ideal yer aile ve annesinin yanıdır.
    30 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Bir kişi karısına ve çocuklarına "Bundan sonra hayatınızda yokum" dese bu söz talâk getirir mi?
    Cevab: Niyete bakar. Boşama niyetiyle söylemişse, bâin talâk olur.
    30 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: İzdivaçta en uygun usul nedir? Evlilik görüşmeleri, düğün, nikâh vs nasıl olmalıdır?
    Cevab: Mehmed Oruç beyin Aile kitabını tavsiye ederim.
    30 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Sevdiğim kız benden 7 yaş büyüktür. Ailem büyük olduğunu bilse, kabul etmez. Yaşıtız desem günah olur mu?
    Cevab: Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Ya sonra? 
    30 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Evlenmeden evvel, babanın "kızınızı oğlumuza istiyoruz" demesi; kız tarafının da bunu kabul ettiği ve buna birkaç kişinin şahid olduğu vâkidir. Bu nikâh sayılmaz mı?
    Cevab: Hayır, evlenme vaadidir. Buna nişan (hıtbe) denir. Hazret-i Peygamber devrinde de böyle idi.
    30 Ağustos 2015 Pazar
  • Sual: Nikâh esnasında kadına mehir olarak yapılacak olan düğünde takılacak takıların tamamı üzerine anlaşılsa, halvet veya zifaf olmadan erkek talâk verse, kadının mehri nasıl tesbit edilir?
    Cevab: Mehr, nikâhın şartı değil, neticesidir. Mehr belli değilse, mehri misl verilir. O da kadının sosyal çevredeki akranlarının, bu tesbit edilemiyorsa, kızkardeş, amca kızı, hala gibi akrabasının aldığı mehrdir. Zifaf ve halvet olmadan ayrılmış ise mehr-i müsemmanın (belli mehrin) yarısı verilir. Mehr-i mislin yarısı olmadığı için, kadına muta verilir. Bu da tepeden aşağı elbisedir.
    5 Eylül 2015 Cumartesi
  • Sual: Hanımla münakaşa ederken boşama niyeti olmaksızın "çocuğunu da al, annenin evine git!" dedim. Talâk oldu mu?
    Cevab: Hayır. Böyle kinâye sözlerde yapılan talâka bâin talâk denir. Bâin talâkta boşama niyeti aranır.
    5 Eylül 2015 Cumartesi
  • Sual: Bir kimse tedavi maksatlı uzaktan akrabası olan doğum yapmış bir kadının sütünü içebilir mi?
    Cevab: İbni Âbidin tedavi maksadıyle caiz oluğunu söylüyor. Kan nakli de bunun gibidir.
    5 Eylül 2015 Cumartesi
  • Sual: Zevceme talâk bahsini anlatırken “mesela ben sana boş ol dersem nikâh gider” dedim. Bir arkadaş bu sözle nikâhımızın bozulduğunu söyledi. Doğru mudur?
    Cevab: Talâkı hikâye etmek veya tarif etmek ile talâk olmaz. 
    5 Eylül 2015 Cumartesi
  • Sual: Rumeli Türklerinde 7 kuşağa kadar akraba evliliğinin yapılmaması geleneği vardır. Bunun dinî bir temeli var mıdır?
    Cevab: Yedi kuşak akrabanın birbiriyle evlenmemesi, bir Moğol geleneğidir. Klan içinden evlenme tabusu gereğidir. Moğol tesirindeki Kazak gibi Türk topluluklarında ve Kafkasyalılarda bu âdet vardır. Müslüman olduktan sonra, akrabalığın 7 kuşağa kadar vardığı kabilelerde, kimin kimle süt akrabası olduğunu tesbit zor olduğu için, bu gelenek devam ettirilmiştir kanaatindeyim. Zira tesbitlerime göre, bunlarda sadece baba akrabasında bu âdet vardır. Dayı ve teyze çocukları için tatbik edilmemektedir.
    6 Eylül 2015 Pazar
  • Sual: Günümüzde pek çok insan farkında olarak veya olmayarak küfre sebep olan sözler söylüyorlar. Bu kişiler sonradan tövbe etseler dahi eğer evliyseler nikâhlarını tazelemesi mi gerekir? Çocuğun nesebi ne olur?
    Cevab: İrtidad nikâhı bozar. Tecdid-i nikâh gerekir. Bunda sayı mevzubahis değildir. Önceden zevcesinden “her ne vakit nikâhımız bozulursa, seni kendime nikâh etmek üzere beni vekil et” diyerek vekâlet alan birisi, zaman zaman şahitler yanında iman ve nikâh tazelerse yetişir. Nikâh bozulmuş, ama eşler farkında değilse, şüphe-i nikâh sebebiyle doğan çocuğun nesebi sâbit olur. Ama böyle bir sözle hemen irtidada ve nikâhın bozulduğuna hüküm verilmez.
    6 Eylül 2015 Pazar
  • Sual: Hâfızasını kaybeden adamın veya kadının nikâhı ne olur?
    Cevab: Devam eder. Kadın, mahkemeden tefrik (ayrılma) isteyebilir.
    6 Eylül 2015 Pazar
  • Sual: Bir kadın, bebeğini 2 yıldan az emzirdiğinde, çocuğun hakkına mı girmiş olur?
    Cevab: Hayır. Maksat, çocuğu beslemektir.
    28 Eylül 2015 Pazartesi
  • Sual: Bekâr bir kimse, kendisiyle oturan ve nafakasını karşıladığı bekâr kardeşine zekât verebilir mi?
    Cevab: Fakirse bakmakla mükelleftir. Zekât da verebilir. Hatta akrabaya (anne-baba, dede-nine, evlâd, torun ve zevceye değil) nafakasını verirken, zekâta da niyet ederse, zekâtı da verilmiş olur.
    28 Eylül 2015 Pazartesi
  • Sual: Annem ve babam, 25 yaşındaki kardeşimin üvey olduğunu kendisinden saklamış. Ben de yeni öğrendim. Bunu ona söylemem gerekir mi?
    Cevab: Çocuğun nesebini saklamak, onu başka birine bağlamak, babası şudur veya annesi budur demek haramdır. Mesuliyet yapanlara aittir. Siz mesul değilsiniz. Söylemek zorunda değilsiniz.  Ama bilmeye elbette hakkı vardır.
    17 Aralık 2015 Perşembe
  • Sual: Kendisine büyü yapılmış biri hanımını bu büyüden dolayı boşasa geçerli olur mu?
    Cevab: Mecnun hükmündedir. Talâk vâki olmaz.
    17 Aralık 2015 Perşembe
  • Sual: 25 yaşında Şâfiî mezhebine bir kızım. Önümde evlenmemiş iki ablam olduğu için ailem istediğim kişiyle evlenmeme izin vermiyor. Onların izni olmadan evlenmem caiz mi?
    Cevab: Şâfiî'de velisiz nikâh olmaz. Veli baba, dede, kardeş, kardeş oğlu, amca, amca oğlu vs olur. Velinin sâlih (namaz kılan, büyük günah işlemeyen biri) olması da lâzımdır. Veli, kızın dengi ile ve kızın emsallerinin mehrinden aşağı olmamak üzere evlenmesini engelleyemez. İzin vermezse, sonraki veli nikâhı yapabilir. O da yapmazsa, kız birini veli tayin eder veya Hanefî’yi takliden velisiz evlenebilir.
    17 Aralık 2015 Perşembe
  • Sual: İslâm Ahlâkı adlı kitapta “Çocukları müslüman öğretmenlerin bulunduğu okula göndermek lâzımdır” diye okudum. Çocuğu yurt dışına tahsile veya lisan öğrenmeye göndermek câiz olur mu?
    Cevab: Dinini öğrenmişse olur. Öbürü, azimet; bu, fetvâdır.
    17 Aralık 2015 Perşembe
  • Sual: Evli kadının servetinin tasarruf hakkı kocasına mı aittir?
    Cevab: Hayır. İslâmiyette mal ayrılığı esastır. Zevc, fakir bile olsa, zevcesinin servetine el süremez. Evin ve çocukların nafakası zevcin mükellefiyetindedir.
    22 Aralık 2015 Salı
  • Sual: Bebeğin kulağına ezan sadece yedinci gün mü okunur? Kimin okuması gerekir?
    Cevab: Yeni doğmuş çocuğun kulağına ezan ve ikamet okumak müstehabdır. Bunu yedinci gün okumak ayrı bir müstehabdır. Velisinin (babası gibi) okuması efdaldir. Çocuğun ismini koymak, kulağına ezan ve ikamet okumak velîsinin, yani babasının hakkı ve vazifesidir.
    22 Aralık 2015 Salı
  • Sual: Nikâh yapıp halvet ve zifaf olmadan erkek bir talâk verse, sonra erkek ıddet içinde geri dönebilir mi?
    Cevab: Halvet ve zifaf olmamışsa, bu, bâin talâk olur. Kadın ıddet beklemez. Dolayısıyla erkek tek taraflı olarak geri dönemez. Yeniden nikâh gerekir. Talâk hakkının biri gider.
    2 Ocak 2016 Cumartesi
  • Sual: Nikâh yapıp halvet ve zifaf olmadan erkek bir talâk verse, sonra bir ve sonra da bir talâk verse, tekrar nikâh yapabilirler mi?
    Cevab: Bir bağ gitmiştir. Bir daha boşarsa, böyle bir talâkta ıddet olmadığı için ikinci ve üçüncü bir talak sayılmaz. Tekrar yeni bir nikâhla evlenebilirler. Hulle gerekmez. Hulle, zifaf olmuş nikâhın bir defada veya peşpeşe yahud biri başta diğerleri ıddet içinde üç talâkla bitirilmesi hâlinde mevzu bahis olur.
    2 Ocak 2016 Cumartesi
  • Sual: Bid’at fırkalarının muhalefeti icma’yı bozar mı? Mesela Caferilerin caiz kabul ettiği mut’a nikâhına helâl diyen dinden çıkar mı?
    Cevab: İcma’dan icma’ya fark vardır. Mut’a nikâhı haramdır; ama kendince bir delile istinaden helal kabul etmek küfr değildir. Zira delili açık değildir.
    2 Ocak 2016 Cumartesi
  • Sual: İleride resmî kayıt da yapılmak üzere, haramdan kaçınmak maksadıyla, ailelerin haberi olmadan reşit iki insanın dinî nikâh yapması uygun mudur?
    Cevab: Uygun değildir. Kızın velisinin izni lâzımdır
    2 Ocak 2016 Cumartesi
  • Sual: Bir baba tefecilikten kazandığı parayla çocuğuna ev alsa, çocuk da ilk etapta bu kazanca ortak olsa, ancak sonradan pişman olup bıraksa, çocuğun o evde oturması caiz midir?
    Cevab: Fâiz alıp vermek, hele tefecilik yapmak, İslâmiyette büyük günahlardandır. Bu kimse, bir başkasına hediye verse, ikram etse bunun haramdan olduğu iyi bilinmiyorsa alana caiz olur. Böyle kişiyle muamele de böyledir. Zira, helâl para ile haram para birbirinden ayrılmayacak şekilde karışıksa bunu almak caizdir. Hepsi faiz ise dârülharbde İmam Ebu Hanife ve Muhammed’e göre caizdir.
    12 Ocak 2016 Salı
  • Sual: Nisa suresi 34.âyetin bir kısmında kadınlarınızı hafifçe dövebilirsiniz diyor. Bunu nasıl anlamak gerekir?
    Cevab: Nüşûz eden ahlaksız kadına nasihat edilir. Dinlemezse darılınır. Anlamazsa iş mahkemeye düşmesin ve aile sırları fâş olmasın diye edeplendirmek için hafifçe dövmek caizdir. İslâmiyette suç işleyen herkes gerekirse dövülür. Erkek de dövülür, ama bunu mahkeme yapar.
    12 Ocak 2016 Salı
  • Sual: İki hanımı olan bir kimse, 1. hanımı ile tüp bebek için lâzım gelen işleri yapıp, embriyoyu 2. hanımına naklettirebilir mi?
    Cevab: Hayır. Caiz değildir. Yapsa bile, çocuğun annesi onu doğuran kadındır.
    13 Ocak 2016 Çarşamba
  • Sual: Bir erkeğin kendinden yaşça büyük bir hanımla evlenmesi sünnet midir?
    Cevab: Sünnet değildir. Hazret-i Peygamber, böyle bir evlilik yapmış ise de, diğer evlilikleri kendisinden yaşça küçük hanımlarladır. Evlilikte, erkeğin yaşça kadından büyük bulunmasının daha iyi olduğunu söyleyen hadis-i şerifler vardır.
    21 Ocak 2016 Perşembe
  • Sual: İslâm hukukuna göre, çocuğuna eziyet eden, döven anne veya babanın cezası nedir?
    Cevab: Burada kadı, varsa kanunnâme mucibince, yoksa kendi takdirine göre ceza verir. 
    15 Şubat 2016 Pazartesi
  • Sual: İki çocuğu olan bir kimse, çocuklarından birine ev alması için biraz para verse, diğerine vermese  bunun hükmü nedir?
    Cevab: Herkes malını dilediğine verir. Bunu kimse bozamaz. Ancak çocukları arasında haksız yere ayrım yapmak mekruhtur.
    16 Şubat 2016 Salı
  • Sual: Bir kadının erkeğin arkasından gitmesi dinî bir hüküm müdür?
    Cevab: Erkeğin önden yürümesi kadını muhtemel tehlikelerden korumak için âdet olmuştur. Edebdendir.
    16 Şubat 2016 Salı
  • Sual: Müslüman olan bir kadın, gayrımüslim erkekle evli kalabilir mi?
    Cevab: Kalamaz; hemen ayrılması lazımdır. Ama bir zaruret varsa, günah işlemeden bir arada olabilir. Yani resmen evli kalabilir. Ama birbirlerine helal olduğuna itikat etmemek kaydıyla. Helâl olduğunu itikat ederse imanı gider. Böyle itikat etmezse, haram olduğunu bilirse ve zaruret olmadan evli kalmaya devam ederse günahkâr olur.
    16 Şubat 2016 Salı
  • Sual: Bir çocuk, annesiyle resmî kayıt yapmayan, ama kendisini çocuğu olarak kabullenip nüfusuna alan babası vefat ettiğinde mirasçısı olur mu?
    Cevab: Arada dinî nikah yoksa, gayrı meşru çocuk mirasçı olmaz. Varsa olur. Resmi kaydın burada hükmü yoktur. Dinî nikâh olmasa, fakat baba çocuğun nesebini kendi çocuğu olarak ikrar etse, mirasçı olur.
    7 Nisan 2016 Perşembe
  • Sual: Nur suresinin 6. Âyetinin meâlinde ‘zevcesine zina iftirası atıp kendisinden başka şâhidi olmayan kimse, 4 kere yemin ederse, şâhidliği kabul edilir’ diyor. Zina iftirası çok büyük bir günah olmasına rağmen nasıl yemin ile şâhidlik kabul ediliyor?
    Cevab: Zina iftirası değil, zevcesinin zina yaptığını bilen, ama dört şâhid ile ispatlayamayan koca için, nesebin reddi için getirilmiş liân müessesesi anlatılıyor. Bu da mahkeme huzurunda olur. Tercüme hatalarına dikkat. Meâllerden din öğrenilmeyeceği buradan da anlaşılmaktadır.
    26 Nisan 2016 Salı
  • Sual: Hanımımla münakaşa ederken, "Bu mevzu hakkında beni bir daha üzersen, seni boşarım" dedim. Bunu iki defa da tekrarladım. Nikâhımıza halel gelmiş midir?
    Cevab: Talâk olmaz. Zira vaaddir. Ancak münakaşa etmemeli; hele böyle sözler hiç söylememelidir.
    26 Nisan 2016 Salı
  • Sual: İbrahim aleyhisselâmın annesi mümin zevcinin (Taruh) vefatından sonra neden puta tapınan biriyle (Azer) evliydi?
    Cevab: Her devrin hükmü ayrıdır. Annesinin kiminle evlendiğinden İbrahim aleyhisselama ne?
    26 Nisan 2016 Salı
  • Sual: “Cima esnasında ferce bakmayın, körlüğe sebep olur” meâlinde bir hadis-i şerif zikrediliyor. Eğer sahih ise körlükten maksat nedir?
    Cevab: Şir'atü’l-İslâm’da ‘cima hâlinde’ diyor. Berika’da diyor ki: “Zayıf bir rivayettir. Uydurma olduğunu söyleyenler olduğu gibi, İbni Ömer gibi hilâfının makbul olduğunu söyleyenler de vardır”.
    26 Nisan 2016 Salı
  • Sual: Büyük bir çocuğu evlatlık alan kimse, bunu emzirerek süt akrabalığı kurabilir mi?
    Cevab: Dört mezhebde de 2,5 yaşından sonra süt akrabalığı doğmaz. İbni Hazm’ın böyle bir fetvası var ise de, mensuh bir hadis-i şerife dayanır. Üstelik buluğa ermiş ise, kadının göğsünü görmesi caiz olmaz. Zira doya doya 5 defa emmesi lâzımdır. İbni Hazm’ın pekçok fetvaları icmâya aykırıdır ve kabul edilemez. Zâhirî mezhebi muteber ise de, bu fetvâ, Zâhirî mezhebinin fetvalarından da sayılmaz.
    26 Nisan 2016 Salı
  • Sual: Bir kimse halvet ve zifaf olmadan zevcesini aynı anda 3 talâk ile boşasa, tekrar geri alabilir mi?
    Cevab: Bu üç talâkı bir defada söylerse, yani ‘Seni üç talakla boşadım’ derse, geri alamaz. Peşpeşe söylerse, yani boşadım, boşadım, boşadım derse, evet. Zira birinci söz ile boşama tahakkuk eder. Diğer ikisi muteber olmaz. Iddet beklemek de şart olmadığından bâin talâk doğar. Tekrar nikâhlanabilirler. Ama bir talâk hakkı gitmiş sayılır.
    26 Nisan 2016 Salı
  • Sual: Çocuğa hediye edilen bir şey, mesela elbise, kullanmıyorsa başkasına hediye edilir mi?
    Cevab: Çocuğun malı ise hayır. Ancak velisi piyasa fiyatına satın alıp başkasına hediye edebilir.
    10 Haziran 2016 Cuma
  • Sual: Çocuğun parasını velisi kullanabilir mi?
    Cevab: Fakirse evet. Zenginse kullanır, ama sonra ödemek şartıyla.
    10 Haziran 2016 Cuma
  • Sual: İslâm hukukunda buluğa ermeden evlenenler buluğa kadar nerede oturur?
    Cevab: Beraber veya herkes kendi evinde.
    10 Haziran 2016 Cuma
  • Sual: Bir adam ecnebi tâbiyetli ikinci hanımının sınır dışı edilmemesi için ilk hanımından resmî olarak boşanıyor. Ancak dinen boşamadığını, bu boşamanın ise formaliteden ibaret olduğunu söylüyor. Bu halde evlilik devam eder mi?
    Cevab: Gerek bu sebeple ve gerek başka malî menfaatler sebebiyle zevcesinden resmî olarak boşanma çeşitli olur. Erkek, şer’en boşanmaya delâlet eden bir söz söylemeyip, mahkemeye dâvâ açarsa, hâkim de boşanma kararı verirse, bir ric’î talâk olur. Erkek, hâkimi vekil etmiş demektir. Dilerse iddet içinde önceki nikâha ric’at eder, döner. Bir talâk hakkı gider. Davayı kadın açmış ve erkek kabule dair bir beyanda bulunmaksızın hâkim boşanma kararı vermiş ise, şer’en boşanma tahakkuk etmez. Erkek ve kadın boşanma anlaşmasını imzalayarak anlaşmalı boşanmış iseler, bir ric’î talâk olur.
    10 Haziran 2016 Cuma
  • Sual: Nişanlısıyla dinî nikâh yapıp, zifaf olmadan münakaşa ederek üç defa boş ol dese, ne lâzım gelir?
    Cevab: Zifaf olmamışsa ve talâk sözleri peş peşe söylenmişse, birinci söz ile talâk olur; ikinci ve üçüncü sözler muteber olmaz. Zira birinci talâk ile evlilik bağı çözülür. Zifaf olmadığı için iddet yoktur. Bir bâin talâk olur. Diğerleri zevcesi olmayan adına söylenmiş sözler sayılır. Dolayısıyla tekrar nikâh kıyabilmeleri için hulleye lüzum yoktur. Zifaf olmuşsa, her biri muteberdir ve hulle yapmadan, yani kadın bir başka erkekle evlenip zifaf olup evlilik sona erip iddetini bitirmedikçe, önceki kocasıyla tekrar evlenemez. Ancak zifaf olmadığı halde bir defada üç talâk vermişse, mesela ‘Benden üç defa boş ol!’ demişse, hülle olmadan tekrar evlenemezler.
    10 Haziran 2016 Cuma
  • Sual: Suriyeli mültecilerden evlatlık alanlar, yaşı büyük olsa bile Zâhirî mezhebine uyarak bunu emzirse, mahremiyet doğacağını söyleyen hocalar vardır. Bu kaville amel edilebilir mi?
    Cevab: Bu kavil Zâhiriyye’nin değil, İbni Hâzm’ın fetvasıdır. Mensuh bir hadîse istinad etmektedir. Ehl-i sünnet uleması, kavilleri icmâ’ya aykırı olan İbni Hazm ile asla amel edilmesini câiz görmemiştir. İbni Hâzm, Davud Zâhirî’nin yolunda değildir. Ehl-i sünnet âlimi değildir. Zâhiriyye’nin kavilleri ile amel etmek bile ihtilaflıdır. Üstelik bu kavilde doya doya beş kere kadının göğsünden emme vardır. Yaşı büyük birisinin kadının göğsünü görmesi bile caiz değildir. Mahremiyet teşekkül etsin diye haram işlenebilir mi? Çok yanlış bir fetvadır.
    10 Haziran 2016 Cuma
  • Sual: Evlenirken mehr hiç konuşulmasa, sonra kadın mehrini hiç almadan kocasına hediye veya helal edebilir mi?
    Cevab: Evet.
    12 Haziran 2016 Pazar
  • Sual: Kocasını aldatan kadını boşayan koca mehri verir mi?
    Cevab: Verir. Zina mehr alacağını düşürmez.
    12 Haziran 2016 Pazar
  • Sual: Çocuğa Yavuz ismini koymak uygun mudur?
    Cevab: Yavuz diye isim koymak müslümanlar arasında adet olmamıştır. Manası da tek başına pek hoş değildir. Bu sebeple Sultan I. Selim için de Yavuz sıfatını tek başına kullanmak hoş değildir. Yavuz Sultan Selim denirse, yavuz sıfatı hiç değilse sultana raci olur ve edebe riayet cihetinden münasip düşer.
    25 Haziran 2016 Cumartesi
  • Sual: Nikâhın sıhhati, için, erkeğin önceki zevcesinin haberi olması veya izin vermesi şart mıdır?
    Cevab: Hayır.
    25 Haziran 2016 Cumartesi
  • Sual: Bir kadın evlenirken, boşanma hakkı almasa ve evliliği esnasında eşi ihtiyaçlarını görmese bu kadın boşanabilir mi?
    Cevab: Koca iktidarsız ise, şer’î hâkim bir sene mühlet verir; düzelmezse aralarını ayırır. Akıl hastalığı ve benzeri hastalıklar da böyledir. Nafaka vermemek boşanma sebebi değildir. Koca nafakaya zorlanır. Diğer üç mezhepte nafakadan acz varsa, zevcenin talebi üzerine kadı aralarını ayırır. Kötü muamele ve mefkudluk (kaybolma) hâli de böyledir.
    29 Haziran 2016 Çarşamba
  • Sual: Ahzab suresinin “Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helâl kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere ( helâl kıldık ) . Kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. ( Bu hususta ne yapmaları lâzım geldiğini onlara açıkladık ) ki, sana bir zorluk olmasın. Allah bağışlayandır, merhamet edendir” mealindeki 50.ayet-i kerimesini nasıl almak gerekir?
    Cevab: Ayet açıktır. Rivayete göre, Hazret-i Peygamber, amcazadesi Ümmü Hâni ile evlenmek istemiş; o da hicret edenlerden olmadığı için özür beyan etmişti. Bu arada bir hanım (Meymune veya Zeyneb) mehir istemeksizin Hazret-i Peygamber ile evlenmek istemiş; âyet bunun üzerine nâzil olmuştur. Bu gibi bir evlilik ise peygambere hastır, müminlere değil.
    29 Haziran 2016 Çarşamba
  • Sual: Bir kimse, boşandığı kadının sonraki evliliğinden olan kızı ile evlenebilir mi?
    Cevab: Hayır. Hürmet-i musahare teşekkül etmiştir.
    28 Ağustos 2016 Pazar
  • Sual: Evlenirken mehr olarak hac veya umre tayin edilmesi caiz midir?
    Cevab: Mehr olarak para veya mal yahud karşılığı kolayca tayin edilebilecek bir menfaat tesbit edilir. Hac veya umre, mehr olarak tayin edilemez. Edilmiş ise mehr-i misl gerekir.
    28 Ağustos 2016 Pazar
  • Sual: Günümüzde bir kadının mehrinin en azı ne kadar olur?
    Cevab: Hanefî mezhebinde mehr, 5 gr altın mikdarından aşağı olamaz.
    28 Ağustos 2016 Pazar
  • Sual: Nişanlanıp, nikâh da kıyılsa, ancak düğün daha olmasa, kızın ailesi, takı ve damadın tayini hususunda problem çıkarsa ve kıza istemiyorsan çekinme, vazgeç dese, caiz midir?
    Cevab: Nikâhtan sonra evin reisi erkektir; kızın ailesi karışamaz. Ancak erkek, kızı, nikâhlandığı şehrin dışına götürmesi fukaha arasında ihtilaflıdır. Ancak bu da kadına boşanma hakkı vermez.
    28 Ağustos 2016 Pazar
  • Sual: Zihnen ve bedenen kusurlu nesillerin yetişmemesi için, hükümetin evlenecek çiftlerden sağlık şartı araması ve gerekirse engellemesi caiz midir?
    Cevab: Maslahat için hükümet bazı mübahları yasaklayabilir; ama bu çok zayıf ihtimaldir. Evlenmek insanın tabii hak ve hürriyetlerindendir. Ancak evlenirse, zevcesine zulm edeceği kati olan kimsenin veya nafaka veremeyecek vaziyette kimsenin evlenmesini men edebilir.
    28 Ağustos 2016 Pazar
  • Sual: Hanefi mezhebinde hayz görme halinde olan bir hanıma talâk verilirse, iddet ne zaman başlar?
    Cevab: Hayz hâlinde zevcesini boşamak haramdır; ama sahihtir. Zevcesini boşamak isteyen hayz görüp temizlendikten sonra hiç el sürmeden bir ric’î talâk ile boşamalıdır. İddet, Hanefî’de sonraki hayzdan başlar ve üçüncü hayz bitince sona erer. (Şâfiî’de, üç temizlik geçince iddet biter; içinde talâk verilen temizlik iddetten sayılır, üçüncü temizlik bitip hayz görmeye başlayınca iddet de biter.) Hayz içinde talâk verilmişse, bu hayz, iddet için sayılmaz.
    7 Aralık 2016 Çarşamba
  • Sual: Bir erkeğin, zevcesinin evde mini etek giymesini istemesi caiz midir?
    Cevab: Kadın, kocasının yanında tesettüre mecbur değildir. Yabancı kadınların ve mahremi olan baba, kardeş gibi erkeklerin yanında dizlerinin üzerinde etek giymesi, ayağında uzun kalın çorap olsa bile caiz değildir.
    29 Ocak 2017 Pazar
  • Sual: Aile huzurunda sözlenen kimselerin,  düğüne yakın bir tarihte nikâ kıyacakları için, nikâhsız telefondan mesajlaşmaları caiz midir?
    Cevab: Zaruret için ve zaruret mikdarı olabilir.
    29 Ocak 2017 Pazar
  • Sual: Müslüman bir hanımın, kendinden yaşça küçük bir erkekle evlenmesine hükmü nedir?
    Cevab: Caiz olmakla beraber, bir erkeğin evleneceği kadında yukarı olması gereken şartlardan birisi de yaşıdır. Hanımlar çabuk çökerler; çocuk yapma yaşı da çabuk geçer. Bu da huzursuzluk doğurabilir. Evlilik sıkıntıya girebilir. Ama yaşça küçük erkekle evlenip, çok mutlu olan kadınlar da vardır.
    19 Şubat 2017 Pazar
  • Sual: Zevcesine veya kızına cennet gözlüm, hurim, meleğim gibi sözler söylemek caiz midir?
    Cevab: Evet. Mecazdır.
    19 Mart 2017 Pazar
  • Sual: Çocuk terbiyesiyle alâkalı bir kitap tavsiye eder misiniz?
    Cevab: Şir’atü’l-İslâm kitabı münasiptir.
    6 Mayıs 2017 Cumartesi
  • Sual: Evli kadınların kocasının soyismini taşımaması mahzurlu mudur?
    Cevab: Soyadının dinle hiç alakası yoktur. Ailede geçimsizlik hoş değildir.
    29 Mayıs 2017 Pazartesi
  • Sual: Bir gencin annesi tesettüre riayet etmiyorsa gencin mesuliyeti nedir?
    Cevab: Bir kere tatlılıkla söyler. Dinlemezse dua eder.
    29 Mayıs 2017 Pazartesi
  • Sual: Şirinlik muskası yaptırmak caiz midir?
    Cevab: İbni Âbidin’de diyor ki, “Bir kadının, kocasına kendisini sevdirmek için istiâze âyetleri ile beraber bazı başka işaretlerle şirinlik muskası yaptırması caiz değildir. Bu, bir çeşit sihrdir”
    29 Mayıs 2017 Pazartesi
  • Sual: Bir kadın kocasından boşansa, 3 ay iddet beklese, 3 aydan sonra tekrar evlense, ikinci evliliğinin ilk 6 ayında bir çocuk dünyaya getirse, bu çocuğun nesebi kime bağlanır?
    Cevab: 6 aydan sonra dünyaya gelmişse, yeni kocaya bağlanır. İddet içinde hayız görmüş olması lazım. Görmediyse, iddet olmamıştır. Zira kadının iddeti, boşandıktan sonra, üç defa hayız görüp temizlenmesidir. Böyle olunca zaten hamile değil demektir. Çünki hayız, hamile olmadığının alametidir.
    12 Haziran 2017 Pazartesi
  • Sual: Evimizde sofra adabı nasıl olmalıdır?
    Cevab: Evvela küçükler el yıkar; sonra büyükler el yıkar. Evvela büyükler oturur; sonra küçükler oturur. Evvela büyükler başlar; sonra küçükler başlar. Büyükler kalkmadan küçükler kalkmaz. İcab ederse müsaade ister. Yemekten sonra evvela büyükler el yıkar; sonra küçükler. Sofrada güzel mevzulardan konuşmak caizdir. Hiç konuşmamak Mecusi âdetidir. İğrenç şeylerden, hastalıklardan, üzücü şeylerden konuşmak doğru değildir. Mevzuyu büyükler açar. Suali büyükler sorar. İcab ederse müsaade alarak küçükler de konuşur. Sorulan suale cevap verirler. Sofrada başı örtülü olmak müstehabdır. Şir’atü’l-İslam kitabına bakınız.
    21 Haziran 2017 Çarşamba
  • Sual: 1 yıl önce benden 2 yaş küçük kardeşimi kaybettim. Eşi ve 3 çocuğu kaldı. Ölen kardeşimin hanımını nikâhlamam hususunda ailem baskı yapıyor. Ne dersiniz?
    Cevab: Dinen mahzuru yok. Sosyal olarak da lüzumlu ve faydalı olabilir. Çocuklarla meşgul olabilmeniz için eve girip çıkmanız gerekir. Yenge, kayınbiraderine namahremdir; beraber oturması, halvet olması caiz değildir. Böylece hem hanım, yeniden bir hayat kurmuş olur; hem de çocuklar yabancı bir üvey baba yerine, amcalarının himayesinde büyürler.
    1 Ağustos 2017 Salı
  • Sual: Kocam, benim ikazlarıma rağmen, müstehcen film seyrediyor; yabancı hanımlarla görüşüp mesajlaşıyor. Bu beni çok üzdü. Kadınlık haysiyetim zedelendi. Bu sebeple ayrılmak isityorum. Ne yapmalıyım?
    Cevab: Kocanızın hali, bir müslümana yakışan bir yaşantı değildir.  Şimdi pek çok kimse bu hallerden muzdariptir. Ancak bir kadın kocasının halinden mesul değildir Onun işlediği günahları bir kere ikaz eder; ondan sonra susar. Günah işlemek boşanma sebebi değildir. Dua ve sabır ile başı kötü şeyler zamana bırakılırsa, Allah, şerleri hayra tebdil eder. Küçük günahlar, arkasında yapılan bir iyilik ile affolunur. Büyük günahlar tövbe ile affolunur. Gençlikte bazı hatalar olabilir. Kalem gibi insan bulamazsınız. Erkekler, öğretmen gibi kadınlardan hoşlanmaz; kadın, kocasını öğretmenlik yapmaya kalkışırsa, kocası inatlaşır. Namaz kılan itikadı düzgün bir koca bu zamanda bulunmaz nimettir. En kötü koca, dindar bir hanım için bu zamanda kocasızlıktan daha iyidir.
    14 Ağustos 2017 Pazartesi
  • Sual: Yolculuktan dönen kişinin ailesine geceleyin haber vermeden gelmesinin mekruh olduğunu beyan eden hadis-i şerifin hikmeti nedir?
    Cevab: Görmek istemediği şeyleri görebilir. Gündüz gelirse, hanımı kendisi için taranır, süslenir. Bir de gece habersiz geliş, ekseriya ev halkını korkutabilir. (Şir’atü’l-İslâm)
    2 Eylül 2017 Cumartesi
  • Sual: Günümüz şartlarında bir erkek için en uygun evlenme yaşı kaç olmalıdır?
    Cevab: İmkânı olana (meslek, askerlik, para) hemen.
    23 Kasım 2017 Perşembe
  • Sual: 10 yaşındaki kıza dinimizi nasıl sevdirebiliriz? Tesettüre nasıl alıştırabiliriz?
    Cevab: Din, anlatılmaz, yaşanır. Evvelemirde anne babası yaşamalıdır. Sonra sevdirmek de lazımdır. Mükafat va’d etmelidir. Yapmadığı zaman üzüldüğünü belli etmeli, küsmelidir. Çok sıkmamalı, ama başıboş da bırakmamalıdır. O yaşta bir kız gösterişli değilse, bandana gibi hafif şeyler örterek alıştırılır.
    23 Kasım 2017 Perşembe
  • Sual: Evlenmiş ayrılmış olan bir kadın başka bir evlilik yaparken yine mehir alabilir mi?
    Cevab: İster eski kocasıyla, ister başkasıyla olsun, yeniden mehre hak kazanır.
    23 Kasım 2017 Perşembe
  • Sual: Şahsen memleketimizdeki mekteplerin verdiği tahsilden çok muzdaribim. Çocuğumu bu mekteplere göndermek istemiyorum. Ne yapabilirim?
    Cevab: Göndermemek imkânı yoktur. Kanunen de, sosyal olarak da göndermek mecburiyeti vardır. Ancak oğlunu mektebe göndermeden evvel, dinini gayet güzel öğretmeli; Müslüman muallimlerin ve talebelerin ekseriyette olduğu mekteblere göndermelidir. Kontrolü elden bırakmamalıdır.
    3 Ocak 2018 Çarşamba
  • Sual: Kayınpederim içki içiyor. Evine gittiğimizde yanımızda içiyor. Çocuğumuzun bundan menfi tesir görmesini istemiyorum. Ne yapmalıyım?
    Cevab: Zaruret miktarı gidilir ve görüşülür.
    3 Ocak 2018 Çarşamba
  • Sual: Bir müslümanın şu anki sosyal platformlara  (instagram, facebook)  kendi resmini, ailesiyle çekilmiş resmi yüklemesi caiz midir?
    Cevab: Aile mahremiyetini ifşâ etmek münasip değildir.
    5 Nisan 2018 Perşembe
  • Sual: Mehmed isminin Muhammed ismi ile alakası var mıdır?
    Cevab: Muhammed ile Mehmed eski haflerle aynı yazılır. Halk lisanına tabii ses uyumu sebebiyle Mehemmed olarak geçmiş ve asırlarca böyle söylenmiştir. Harekeli metinlerde veya ecnebilerin Latin harfleriyle veya Eremnilerin kendi alfabelerinde üç hece ile Mehemmed yazılıdğı vakidir. Latin harflerinin kabulünden sonra Mehmet şeklinde yazılması adet olmuştur. Halktan çoğu yaşlıların Mehemmed şeklinde telaffuz ettiğine şahidim.
    5 Nisan 2018 Perşembe
  • Sual: Berat isminin çocuğa isim olarak konulması caiz midir?
    Cevab: Caizdir.
    5 Nisan 2018 Perşembe
  • Sual: Âsaf ismini çocuğua vermekte mahzur var mıdır?
    Cevab: Süleyman Aleyhisselam'ın meşhur vezirinin adıdır. Kur’an-ı Kerim'de kendisinden bahsedilir. Zeki ve mübarek birisi olduğu anlaşılıyor. Âsaf ismi doğruysa, İbranice asıllı olmak gerektir. Arapça’da asf kökü ile irtibatlandırılabilir. O zaman saf kuran veya daha temiz olan gibi bir mânâ verilebilir. Çocuğa koymak da bir mahzur yoktur.
    5 Nisan 2018 Perşembe
  • Sual: Hanımım fizikî olarak beni cezbetmiyor. Ne yapabilirim?
    Cevab: Hiçbir kadın cezbetmiyorsa, bu fizyolojik ve psikolojik bir problem olabilir. Ona göre üzerinde durmalıdır. Sadece hanımı cezbetmiyorsa, bu arada yaşanan bazı problemlere bağlı olabilir. Bunların çözülmesi icab eder. Hanımın kendisini cazip gösterecek şekilde zevcine süslenmesi, giyinmesi lazımdır. Bunu ona münasip bir dille bir başkası söyleyebilir. Başka bir kadınla evli olsa da üç aşağı beş yukarı aynı olacağını kendisine telkin ederek, vazife kabilinden lazım gelen muameleyi yapmalıdır.
  • Sual: Anne babanın emirlerine uymanın vâcib olduğunu öğrendim. Annem bakkala git dese, gitmesem günaha girer miyim? Annem her işime karışmaktadır. Hiçbir şeyden memnun olmamaktadır. Nasıl hareket etmelidir?
    Cevab: Anne ve babanın keyfî ve şeriata mugayir emirlerine uyulmaz. Ama karşı da gelinmez. Mümkün mertebe hoş görmeli, rızalarını almalıdır.
  • Sual: 15 yaşındaki tesettürlü kızımı, pantolon giymekten men edemiyorum. Ne yapmalıyım?
    Cevab: Erkeğin kadına, kadının erkeğe benzemesi, hadis-i şerif ile men edilmiştir. Binaenaleyh kadınlar, pantolon giyemez. “Sen buna razı mısın, için siniyor mu?” denebilir. Bir insan isterse çocuğuna her dediğini yaptırabilir.
  • Sual: Düğünde gelen hediyelerle elimizde takriben 300 gr altın ve zevcimin de bana 330gr kadar mehir borcu vardır. Zekât vermemiz icab eder mi?
    Cevab: Düğünde gelen hediyeler, kız veya anne tarafından gelmişse kadının; oğlan veya erkek tarafından gelmişse erkeğindir. Bizzat çocuğa diye verilmişse çocuğundur. Buna göre hesap edilir. Borcundan ayrı 96 gram altın kişi başına düşüyorsa, bunun zekâtı verilir. Altınlar erkeğin ise, 330 gram altın mehir borcu zaten bütün mal varlığını kaplar, erkek zekâta ehil değildir. Ama 96 gramı kadına ait ise, borcu da yoksa, zekât verir. Erkek vermez.
  • Sual: Hanımın halası ve teyzesi, kocaya mahrem midir?
    Cevab: Hanımın kardeşi bile mahrem değildir; halası ve teyzesi niye mahrem olsun? Yabancıdır.
  • Sual: Kocası evlendiğinden beri kendisini aldatan; ancak ailesinin de hakkını yerine getiren iki çocuklu bir hanımın boşanma vaziyeti nedir?
    Cevab: Zina bir günahtır; ama Koca, zevcesinin ve çocuklarının hakkının hukukunu yerine getiriyorsa, tek başına şer’î hukukta boşanma sebebi değildir. Tevbe etmesi için dua etmelidir. İnşallah pişman olur. Evliliği yıkmak kolaydır; fakat ondan sonrası kolay değildir. Kadın için de, çocuklar için de sıkıntılı olur. Sabretmelidir. Buna rağmen evlilik sürdürülemez gibi gözüküyorsa, o zaman anlaşarak boşanmak tercih edilir.
    26 Temmuz 2018 Perşembe
  • Sual: Birbirine yabancı iki aile, müşkil vaziyette kalınca, iki odalı daire kiralayıp beraber yaşayabilirler mi?
    Cevab: Müşterek mekânlara girip çıkarken dikkatli olmak şartıyla evet. Cihan Harbi esnasında misalleri çok görülmüştür.
    15 Nisan 2018 Pazar
  • Sual: Kadının pardesü altına eşofman giymesi caiz midir?
    Cevab: Rüzgârda uçuşma ihtimaline binaen, kadının elbise ve pardesü altına ten göstermeyen kalın çorap ve kadınlara mahsus tayt veya merserize don giymesi lazımdır. Eşofman veya pantolon giyemez.
    19 Eylül 2018 Çarşamba
  • Sual: Kadınların, kızların telefon ve whatsapp kullanması caiz midir? 
    Cevab: Caizdir ama velisi kontrol altında tutmalıdır. 
    5 Ekim 2018 Cuma
  • Sual: Evli bir erkeğin, zevcesinin rızası olmaksızın, kendi ailesine para yardımında bulunması caiz midir?
    Cevab: Evli erkek zevcesinin nafakasını örfe ve şeriata muvafık bir şekilde verdikten sonra malını, parasını dilediği gibi harcayabilir. Kendi ailesine de yardım edebilir. Bunun için zevcesinden izin alması veya ona haber vermesi lazım değildir. Kendi ailesi muhtaç ise bunlara nafaka vermesi de farzdır. Ancak borcu olan bir kimsenin borcunu ödemeden başkalarına yardım etmesi, borç vermesi, hediye ve sadaka vermesi, zaruri ihtiyaçlarının dışında para harcaması caiz değildir.
    5 Ekim 2018 Cuma
  • Sual: Nikâh sırasında benim şahidim erkekti. Eşimin şahidi kadındı. Nikâh sahih olmuş mudur?
    Cevab: Nikâh kıyılırken iki erkek veya bir erkek iki kadın (Şâfiî’de iki erkek) şahid olması lazımdır. Bahsettiğiniz halde nikâh fâsiddir. Yeniden nikâh kıyılması lâzımdır. Yeniden nikâh kıyılırsa, çocuklar veled-i zina olmaktan çıkar.
    19 Ekim 2018 Cuma
  • Sual: Ailesine yük olmamak için çalışan bir hanım, işyerinde erkeklerin bulunması ve müşterilerin çoğunun erkek olması sebebiyle günaha girer mi?
    Cevab: İslâmiyette kadınların çalışması lazım değildir. Babası, kocası, oğlu ve nihayet devlet ona bakacaktır. Eğer geçinemeyecek vaziyette ise, erkeklerle karışık olmayarak, terzilik, kadın berberliği, çocuk bakıcılığı gibi işler yapabilir.
    2 Kasım 2018 Cuma
  • Sual: Bakıma muhtaç hasta annenin oğulları ve kızı varsa, hepsi de zekât nisabına mâlik değilse, çocukların mesuliyeti nasıldır?
    Cevab: Oğlan ve kız çocuklar eşit olarak bakmak mecburiyetindedir. Sefer müddeti uzakta olan para olarak iştirak eder veya bir mahrem bulup yanına gelip bakar.
    1 Ocak 2019 Salı
  • Sual: Doğuma giren bir kadın, ölürsem çocuğuma annem baksın, mehir param onun masrafları için harcansın diye vasiyet etse, sahih midir?
    Cevab: Böyle bir vasiyetin kıymeti yoktur. Çocuğa kimin bakacağı, nafakasını kimin vereceği bellidir. Mehr, kadının vârislerine aittir. Bir kimse ancak malının üçte birinden, vârisi olmayan kimselere vasiyet yapabilir.
    28 Ocak 2019 Pazartesi
  • Sual: Ailevî bazı problemler için aile danışmanına gitmemi tavsiye eder misiniz?
    Cevab: Profesyonel olarak bu işi yapanlar, dindar insanların hassasiyetlerini bilemeyebilirler. Etrafınızda, ilmine ve takvasına itimad ettiğiniz birine danışmanız daha muvafıktır.
    28 Ocak 2019 Pazartesi
  • Sual: Çocuğu dinî terbiyenin de verildiği ana okulu ve kreşlere vermenin mahzuru var mıdır?
    Cevab: Bir çocuğun yeri, annesinin yanıdır. Anne ve baba çocuğa terbiye verir; dinini öğretir. Bu yaşta çocuğun mektebe gönderilmesi, akla ve sıhhate muvafık değildir.
    28 Ocak 2019 Pazartesi
  • Sual: Hamile eşiyle cinsî münasebet caiz midir?
    Cevab: Evet. Ancak bilhassa riskli gebeliklerde ilk 3 ve son 1 ayda dikkatli olunmasını tabibler tavsiye etmektedir.
    28 Ocak 2019 Pazartesi
  • Sual: Kızların bisiklete binmesi mahzurlu mudur?
    Cevab: Ata binmek ve araba sürmek gibidir. Mahzurludur.
    13 Şubat 2019 Çarşamba
  • Sual: İslâm hukukuna göre, Pakistan’da olduğu gibi devlet evlenme için yaş sınırı koymaya salahiyetli midir?
    Cevab: Zaruret olmadan böyle bir alt sınır getiremez. Dinin mübah kıldığı bir şey, ancak bir zaruretle men edilebilir. Mesela sari hastalık çıktığında, koyun eti yemeyi; yangına mani olmak için tütün içmeyi yasaklayabilir. Bunda ise bir zaruret yoktur. Tam aksine, fuhşa ve zinaya mani olmak için, erken evliliği teşvik etmek lâzımdır. Âyet-i kerime ve hadis-i şerifler bu istikamettedir.
    13 Şubat 2019 Çarşamba
  • Sual: Çocuk sahibi olamayan hanımını boşamak mübah mıdır?
    Cevab: Evlilikten maksat çocuk sahibi olmaktır. Mubahtır.
    22 Şubat 2019 Cuma
  • Sual: Eskiden birini sevmiş olan bir erkek veya kadının, içinden bu sevgiyi atamadan biriyle evlenmesi doğru mudur?
    Cevab: Birisini sevip de sevgisini kalbinde saklayana şehit sevabı vardır. Bu sevgi değil, aşktır. Aşk ise aşırı bir histir ve ekseriya şehvetten gelir. Evlenince, evlendiği kişiyi sever inşallah.
    2 Mart 2019 Cumartesi
  • Sual: Bu isme sahip olan sert olur, şu isme sahip olan mülayim olur tarzında rivayetler doğru mudur?
    Cevab: İsim insanın karakterine tesir eder. Onun için çocuğa güzel isim koymalıdır.
    9 Mart 2019 Cumartesi
  • Sual: Boşanan kadın evden hangi şartlarda çıkar?
    Cevab: Boşanmış kadın iddeti içinde mecbur kalmadıkça gece ve gündüz evden çıkmaz. Yangın, zelzele,  hastalık müstesnadır. Ölüm iddeti bekleyen kadın ise, gündüz çıkabilir; gece mecbur olmadıkça çıkmaz. 
    9 Mart 2019 Cumartesi
  • Sual: İbni Âbidin’de bir kadın üç günlük yola mahremi olan âkıl, bâliğ, zimmî bir erkekle gidebilir; ancak Mecusi (Zerdüşt) olan mahremi ile gidemez diyor. Bu farkın sebebi nedir?
    Cevab: Zimmî de ırzına namusuna düşkün ve emin bir kimse olabilir. Mahremi olan kadını hakkıyla koruyabilir. Ancak Mecusilikte kızkardeş gibi mahrem akrabalarla evlenmek caiz görülmektedir. Bu sebeple Mecusi’ye itimat olmaz.
    24 Mart 2019 Pazar
  • Sual: Erkek, zevcesine “bir ömür bana katlanmak zorunda değilsin" diye mesaj gönderse boşanma olur mu?
    Cevab: Hayır.
    31 Mart 2019 Pazar
  • Sual: Birden fazla evlilikte erkeğin ilk zevcesinden müsaade alması şart mıdır?
    Cevab: Hayır, ama onu üzmemek için evlenmezse sevab kazanır. Birden fazla kadınla evlenmek için aralarında adalet edebilme şartı vardır.
    31 Mart 2019 Pazar
  • Sual: Kur’an-ı kerimde evlenilebilecek kadınların sayısı için delil verilen, “ikişer, üçer, dörder” (mesna, sülase ve rubaa) tabiri tahdid (dörde kadar) manasına gelmez; bilakis teşvik ifade eder. Arapçada “dörde kadar” demenin daha sarih yolları vardır. Sarahat icab eden hukuk sahasında böylesine kapalı bir ifadenin kullanmanın makul bir gerekçesi gösterilemez. Nitekim Fâtır suresinin 1. âyetinde de buna misal vardır. Peygamberin bir arada en az dokuz zevcesi vardı. Kendisi, hiçbir surette Kur’an hükümleri karşısında istisna teşkil etmez. Gece namazı gibi akla gelebilecek istisnalar, nimet değil, külfet sadedindedir diyen birine cevap olarak ne söylenebilir?
    Cevab: Kur’an-ı kerim, bir erkeğin evlenebileceği kadınların sayısını 4 ile tahdid eder ve bunu da adalet şartına bağlar. Bu âyet-i kerimenin bu manaya geldiği icma’ ile sabittir. İcma’ya aykırı iddiada bulunan Şiîlerdir. Resulullah’ın evlendiği kadınları boşaması, maslahata muvafık değildi. Zira çoğu himaye maksadıyla tezevvüç edilmiş olan bu kadınlar, boşanırsa başkasıyla evlenemeyecekti.
    14 Nisan 2019 Pazar
  • Sual: Cinsi münasebete besmele ile başlanabilir mi?
    Cevab: Evet. Ayrıca Allahümme cennibna’ş-şeytâne ve cennibi’ş şeytâne mâ razaktenâ denir.
    14 Nisan 2019 Pazar
  • Sual: Gelinin vekilinin olduğu nikâhta, şahitler gelini tanımıyorsa, sadece gelinin babasının adı ile kıyılan nikâh muteber midir?
    Cevab: Şahitler bir şekilde kadını tanıyorsa, yani kimin kızı olduğunu biliyorlarsa, dedesinin ismini söylemek gerekmez. Ama şahitler kadını tanımıyorsa ve kadın nikâh meclisinde yoksa, mutlaka babasının ve dedesinin isminin söylenmesi lazımdır. (Hindiyye)
    19 Nisan 2019 Cuma
  • Sual: Bir koca kinayeli konuşup, bunu boşamak için söylemediğini söylese, sonra da boşamak için dedim dese, hüküm ne olur?
    Cevab: İlk sözü muteberdir. Boşamak istese boşardı.
    7 Mayıs 2019 Salı
  • Sual: Bir kadın eşine şalvar giy dese, o da git şalvarlıyla evlen dese, talâk olur mu?
    Cevab: Talâk olmaz ise de kadın kocasını böyle emr-i maruf yapamaz. Üstelik şalvar giymek dinin emri değildir. Şer’î sınırları içinde kalmak üzere kadın ve erkek zamanın örfüne göre giyinmelidir. Bugün için bol pantolon ve ceket; kadın için manto ve başörtü İslâmî bir kıyafettir. Kocanıza karışmayınız, kendinize bakınız.
    7 Mayıs 2019 Salı
  • Sual: Kadın eşine ismiyle hitap edebilir mi?
    Cevab: Bir kimsenin annesini, babasını ve hocasını, kadının da zevcini ismiyle çağırması mekruhtur. (İbni Âbidin)
    12 Mayıs 2019 Pazar
  • Sual: Nişanlı iken dinî nikâh yapılsa, halvet olduktan sonra, ama zifafa girmeden evvel erkek zevcesine üç defa boş ol dese, sonra pişman olup geri dönse, şimdi çocukları olsa ne lâzım gelir?
    Cevab: Zifaf olmayınca, ilk boş ol sözüyle talâk olur, 2 ve 3. talak sahih olmaz. Tekrar evlenebilir. Ama zifaf olunca, kadın iddet beklemeye başlar. 2 ve 3. talâk da sahihtir. Tekrar evlenmesi için hülle lâzım gelir. Halvet her ne kadar mehrin mikdarını tayinde nazara alınırsa da, bazı âlimler bunu iddet ve hülle için kâfi görmez.
    30 Mayıs 2019 Perşembe
  • Sual: Bir kadın kendi babasına șehvetle dokunsa, kadının kocasıyla nikâhı gider mi?
    Cevab: Olacak bir şey değil ama, teorik olarak bir kadın, babasına şehvetle dokunursa, hürmet-i musahare olacağı için, anne ve babasının nikâhı bozulur.
    8 Haziran 2019 Cumartesi
  • Sual: Hanımımın anne ve babası sık sık münakaşa ve kavga ediyorlar. Böyle olunca hanım onlarla hiç görüşmek, konuşmak istemiyor. Hâl böyle iken hanımın herhangi bir mesuliyeti olur mu?  
    Cevab: Arada bir arar; nâdiren gider; tatlılıkla idare eder.
    8 Haziran 2019 Cumartesi
  • Sual: Hayırlı bir evlilik yapmak isteyen biri ne yapmalıdır? Hacet namazı kılıyorum. Başka neler yapabilirim?
    Cevab: Bu niyetle Yasin-i şerif okumak, evliyanın ruhuna bağışlanmak üzere adak yapıp fakirlere sadaka vererek tevessül etmek, ayrıca hacet namazı kılıp dua etmek lâzımdır.
    8 Haziran 2019 Cumartesi
  • Sual: Evlenmek dini hizmete manidir diyerek evlenmemek, caiz midir?
    Cevab: Evlenmek bir tercih meselesidir. Fakat sünnettir ve fıtrata muvafıktır. Bu zamanda evlenmeyen kolay kolay günahtan korunamaz. Korunsa bile ruh sağlığını ve cemiyetteki itibarını kaybeder. Hele dinî hizmete manidir diye düşünmek çok yanlıştır. Bu, Hristiyanlıktaki ruhbanlığı andırıyor. Evlenerek evvela ailesine hizmet etmelidir. Bundan korkan kimse başkasına hizmet edemez.
    22 Temmuz 2019 Pazartesi
  • Sual: Evde erkek yokken kadın ihtiyaçları bakkaldan alabilir mi?
    Cevab: Alışverişi zevceye bırakmamalıdır. Koca almazsa zaruret olduğu için alabilir.  
    22 Temmuz 2019 Pazartesi
  • Sual: Dinî nikâh yapmayıp belediye kaydı ile evlenen birinin vaziyeti nedir?
    Cevab: Belediye kaydınin aradığı şartlar ile dinin aradığı şartlar aynı değildir. Onun Müslüman kanuna karşı gelmeyip belediye kaydı yaptırmalıdır; dinî nikâhı da ihmal etmemelidir. Bilmeden belediye kaydı ile evlenip sonradan öğrenmiş ise hemen tevbe edip dinî nikâh yaptırırsa, günahı silinir. Eşlerden biri ölmüşse, tevbeden başka yapacak bir şey yoktur. Erkek sağlığında, iki Müslüman erkeğin veya bir erkek iki kadının yanında bu benim hanımım gibi bir şey söylemişse, kadın da tasdik etmiş veya susmuşsa, bazı âlimlere göre bu dinen nikâh sayılır. Dârülharbdeki cahillik, inşallah özürdür. 
    22 Temmuz 2019 Pazartesi
  • Sual: Dinin tesettür ve harem-selamlık emrine ehemmiyet vermeyen akrabalarla görüşmek nasıl olur?
    Cevab: Mahremi olmayan akraba evine gidince veya onlar gelince, kadın erkek birlikte oturmak, gülüp neşelenmek caiz değildir. Beraber oturmak âdet olan ve haram olduğuna ehemmiyet verilmeyen yerlerde, fitne çıkarmamak ve akraba arasında düşmanlıklara yol açmamak için, kadınlar erkek akraba yanında ve sofrada örtülü olarak, kısa zaman oturur. Ciddi konuşulur. Bu görüşmenin kısa sürmesine ve seyrek olmasına ve bilhassa bir yerde yalnız bulunmamalarına çok dikkat etmelidir. Dinini bilen ve uyan, bilgili ve halis Müslümanlar, böyle birlikte hiç oturmamalıdır. Cahillerle münakaşa etmemeli, dinimiz böyle emir ediyor diye ısrar etmemeli, dünya işlerini ileri sürerek, tatlı söyleyip, akrabayı darıltmayarak, haramdan kaçınmağa çalışmalıdır.
    22 Temmuz 2019 Pazartesi
  • Sual: Zulm eden babaya ne gerekir?
    Cevab: Adalet. 
    25 Temmuz 2019 Perşembe
  • Sual: Bu zamanda kızların tahsili ne derece ve ne kadar olmalıdır?
    Cevab: Kızların, erkeklerle karışık olmadan kendilerine lâzım olan dinî bilgileri öğrenmesi; bir ev hanımına yakışacak bilgileri tahsil etmesi iyi olur.
    30 Temmuz 2019 Salı
  • Sual: Boşanmak isteyen veya evi terkeden kadına mehir verilir mi?
    Cevab: Mehir ile boşanmanın hiç alakası yoktur. Mehre, nikâh ile hak kazanılır. Müeccel mehir, ölüm ve boşanma hâlinde kadına verilir. Kadın suçlu bile olsa, mehir hakkıdır.
    30 Temmuz 2019 Salı
  • Sual: Kadının, gittiği yerde işlediği günah, kocasına da yazılır mı?
    Cevab: Biliyor veya tahmin ediyorsa, izni varsa yazılır.
    30 Temmuz 2019 Salı
  • Sual: Kadın kocasının yatağına gelmeyi reddederse erkek cebredebilir mi?
    Cevab: Evliliğin iki tarafa yüklediği hak ve mükellefiyetler vardır. Bunlardan birisi de budur. İslâmiyet, kocasının meşru isteğine karşı çıkan kadınlar için ağır tehditlerde bulunuyor. Böyle bir şeyi istemeyen kadın evlenmez. Evlenmişse, vazifesini yerine getirmelidir. Erkek için de böyledir. Bunun için din kitaplarında bir zaman tayin edilmemişse de, ideal olanı en az 4 günde bir olarak tavsiye edilmiştir.
    7 Ağustos 2019 Çarşamba
  • Sual: Velime, zifaftan sonra mı, önce mi verilir?
    Cevab: Düğün yemeği vermek müstehab veya vâcibdir. İcabet de böyledir. Ne zaman verileceğinde de ulema ihtilaf etmiştir. Kimine göre zifaftan sonra; kimine göre zifaftan önce; kimine göre akit esnasında verilir. Mâlikîler birinciyi, Şâfiî ve Hanefîler ikinciyi, Hanbelîler üçüncüyü tercih etmektedirler.
    24 Ağustos 2019 Cumartesi
  • Sual: Kızıma dinî terbiye verdim; fakat babası bu hususta farklı düşünüyor; dine uygun olmayan şekilde okuyup çalışmasını istiyor. Müşrikler kızlarını diri diri gömermiş; şimdi kendi elleriyle ateşe atıyorlar. Bundan ben mesul olur muyum?
    Cevab: Siz istemedikten ve gayret göstermedikten sonra mesul olmazsınız. Kendisi ve babası mesul olur. Ama bir kadın isterse kocasına da çocuğuna da söz geçirebilir. Bir kızı hayasını ve imanını kaybedeceği yerlere göndermek, diri diri gömmekten daha büyük günahtır.
    14 Eylül 2019 Cumartesi
  • Sual: Buluğa ermiş fakat hiç hayız görmeyen kadın boşanacak olsa iddeti nasıldır?
    Cevab: Buluğa ermek hayız görmek ile olur. Bir kadın hayız görerek buluğa erer. Buluga erdikten sonra hiç hayız görmezse Hanefî mezhebinde 55 yaşında, Mâlikî mezhebinde 9 ay sonra iddeti biter. Bu çok uzun olduğu için Hanefi alimleri Maliki'ye göre fetva vermişler
    14 Eylül 2019 Cumartesi
  • Sual: Vesvese nedeniyle ilaç tedavisi alan birisi eş namzedine bunu söylemeli midir?
    Cevab: Tedavi bitince bu işlere girişmelidir.
    14 Eylül 2019 Cumartesi
  • Sual: Bir kız evlenirken mehir yerine hac veya umre taleb edebilir mi?
    Cevab: Bu şekilde kıyılan nikâh sahihtir. Erkek götürmek mecburiyetinde değildir. Orta bir hac veya umre parası kocaya vâcib olur. Kadın, mahremi varsa, bu parayı kocasından alıp hacca gidebilir veya başka bir şeye harcayabilir. Menfaatler, ancak paraya tahvil edilebiliyorsa mehir olur. Şu kadar gün felanca tarlada çalışmak, mehir olur. Zira ecr-i misl tahakkuk eder. Bu çalışması, mehir yerine geçer. (İbni Abidin)
    14 Eylül 2019 Cumartesi
  • Sual: Hasta olan amcama erkek yeğeni olarak bakmam farz mıdır?
    Cevab: Amca kardeş gibi yakın akrabalar, fakirse ve çalışamayacak vaziyette ise bunlara bakmak vaciptir. Çocukları varsa nafaka mükellefi bunlardır.
    8 Ekim 2019 Salı
  • Sual: Eşim vefat etti; bir çocuğum var. Çalışmam caiz olur mu?
    Cevab: Nafakası yoksa, bakmakla mükellef olanlar bakmıyorsa, erkeklere karışmadan ve haram işlemeden bir kadının çalışması caiz olur. Kocasından emekli maaşı varsa veya babası, kardeşi bakıyorsa, caiz olmaz. Zira bu zamanda bir kadının şer’î kaidelere hakkıyla uyarak çalışması neredeyse imkânsızdır.
    8 Ekim 2019 Salı
  • Sual: Bir oğlumuz dünyaya gelecek. İsmini Muhammed Baybars koymayı düşünüyoruz. Uygun mudur?
    Cevab: Bu zamanda hürmetini gözetemeyeceklerinden dolayı Muhammed koymak doğru değildir. Mustafa ise zaten isim değil sıfattır. Bizde isim olarak koymak âdet olmuştur. Ahmed,  Mahmud gibi isimlerini koymak daha münasiptir. Baybars, büyük bir kahraman ve İslâm mücahididir. İslâmî ismi Rükneddin’dir.
    8 Ekim 2019 Salı
  • Sual: Baybars ismi koymak uygun mudur?
    Cevab: Büyük bir Müslüman hükümdarın ismini hatırlatıyor ise de, Müslüman ismi koymak evlâdır. Eski cemiyetlerde böyle yırtıcı hayvan isimleri âdet idi.
    22 Ekim 2019 Salı
  • Sual: Bazıları eskiden yol emniyeti olmadığı için bir kadının mahremi olmaksızın üç günlük yola gitmesinin men edildiğini; şimdi ise yol emniyeti olduğundan dolayı bu hükmün manasının kalmadığını söylüyor. Ne dersiniz?
    Cevab: Dinin hükümleri, insanların kafasına göre zamanla değişmez. Ancak örf ile sabit olan hususlar zamanla değişir. Bu husus örf ile alakalı değildir. Bilakis o zaman iyi kötü emniyet vardı; insanlar salihti; müslüman ve afife bir kadına sahip çıkarlardı. Şimdi ise neredeyse hiç yoktur. Erkeğin bile bu zamanda yalnız başına seyahat etmesi uygun değildir. Böyle insanlarla münakaşa etmeye lüzum yoktur; dinimizin emri böyledir; isteyen inanır ve tatbik eder; isteyen inanmaz ve yapmaz.
    26 Ekim 2019 Cumartesi
  • Sual: Alperen ismi uygun mudur?
    Cevab: Caiz ise de İslâmî bir ismi tercih etmelidir.
    26 Ekim 2019 Cumartesi
  • Sual: Bebeklerin kabristana girmeleri uygun olmaz; çünki kabirdekilerin hallerini hissedebilirler deniyor. Doğruluk payı var mı?
    Cevab: Halk inanışıdır. Götürmenin mahzuru yoktur. Hele aklı başında ise götürmelidir. Hazret-i Hasen ve Hüseyn, küçük yaşta kabristana giderlerdi.
    26 Ekim 2019 Cumartesi
  • Sual: Nahl suresi 90.ayet-i kerimesinde yakınlara vermeyi emrettiği halde, kardeşimin bana yardım etmemesi, bu ayete muhalefet olur mu?
    Cevab: Ayet-i kerimenin tefsiri mühimdir. Orada kast edilen fakir ve çalışamayacak vaziyetteki yakın akrabaya nafaka vermektir.
    26 Ekim 2019 Cumartesi
  • Sual: Kız çocuğa Tesnim ismini vermek uygun mudur?
    Cevab: Cennette nehir ismidir. Caizdir.
    31 Ekim 2019 Perşembe
  • Sual: Peygamberimizin hanımları hakkında Kur’an-ı kerim müminlerin anneleri olduğunu söylüyor. Aişe validemiz bugün yaşasaydı bize mahrem mi olacaktı?
    Cevab: Bu mahremiyet sadece evlenmek hususundadır. Avret yerini görmek gibi hususlarda değildir.
    4 Ocak 2020 Cumartesi
  • Sual: Bir kadının dinen kayınvalidesi ile aynı evde kalma mecburiyeti var mı?
    Cevab: Dinen bir kadının kayınvalidesi ile ve kayınpederi ile aynı evde oturma mecburiyeti yoktur. Onlara yardım etmek, hizmet etmek, hem insanlığın icabıdır; hem de kocasının hatırıdır. Bu aile saadetine de yardımcı olur. Ama bu kişiler kadının dinine ve dünyasına zarar veriyorsa, mesafeli durmak tabiidir.
    4 Ocak 2020 Cumartesi
  • Sual: Nişanı sebepsiz bozan kimse karşı tarafa tazminat ödemeli midir?
    Cevab: Nişan bir vaaddir; hukuki bir borç doğurmaz. Böyle bir tazminat talep etmek ve buna vekil olmak caiz değildir. Nişan hediyeleri, nişanı kim ne sebeple bozarsa bozsun, mevcut ise iade edilir.
    12 Ocak 2020 Pazar
  • Sual: Erkek küfre düşerse nikâhı yenilemek gerekir; ama kadın küfre düşerse iddeti bitmeden tevbe ederse nikâhı devam eder mi?
    Cevab: Şâfiî ve Hanbelî mezhebinde öyle. Hanefî ve Mâlikîde nikâh bozulur. Yeniden nikâh lazımdır.

    Kadın tevbe etmezse, nikâh devam eder veya kocasının cariyesi sayılır; ama tevbe edene kadar vaty caiz olmaz diyen âlimler de vardır.

    17 Ocak 2020 Cuma
  • Sual: Sıla-i rahim denilen akraba ziyareti yapılmazsa günah olur mu?
    Cevab: Mahrem akraba ise sıla-i rahim vacibdir. Diğerlerine müstehabdır. 
    7 Şubat 2020 Cuma
  • Sual: Çocuk gelişimi ile ilgili kitap tavsiye edebilir misiniz ?
    Cevab: Şir’atü’l-İslâm, Kimya-i Saadet. 
    7 Şubat 2020 Cuma
  • Sual: Çocuklara fahri olarak Kur’an-ı kerim öğreten bir kızın dışarıdan imam-hatip lisesi okumasını tavsiye eder misiniz?
    Cevab: Lüzum yoktur. Günah işleme ve erkeklerle karışma ihtimali vardır. Muteber dini eserleri okuyarak kendinizi yetiştirmeniz daha makbuldür.
    15 Şubat 2020 Cumartesi
  • Sual: Bir kimse hanımından ciddi bir şekilde şüphelense, gizli kamera veya ses çekimi yapmak caiz midir?
    Cevab: Böyle evlilik olmaz. Şüphe münasip değildir. 
    22 Şubat 2020 Cumartesi
  • Sual: Kimya-i Saadet’te kısır kadın almamayı tavsiye eden hadis naklediliyor. Kısır olmak kadının iradi bir tercihi olmadığına göre bu hadisi şerifi nasıl anlamalıdır?
    Cevab: Evliliğin bir maksadı da çocuk sahibi olmaktır. Kısır olduğu iyi bilinen kadınla evlenmez veya soyu böyle olmayan bir kız seçmesi tavsiye edilir, demektir.
    22 Şubat 2020 Cumartesi
  • Sual: Annenin veya babanın üvey annesi toruna ve damada yabancı mıdır?
    Cevab: Toruna mahrem; damada namahremdir.
    2 Mart 2020 Pazartesi
  • Sual: Dinen kadının kocasına uzak akraba erkek misafir istemiyorum deme hakkı var mıdır?
    Cevab: Hayır, ama kadın erkek karışık oturuyorlarsa o zaman elbette kabul etmeyebilir.
    1 Nisan 2020 Çarşamba
  • Sual: 3 yaşındaki çocuğumuza Miraç hadisesini nasıl anlatmalıyız?
    Cevab: 3 yaşında bir çocuk Miraç’ı anlayamaz. Bugünün mukaddes gün olduğunu anlatmak için çocuğa hediye vermeli, hususi yiyecekler yedirmelidir.
    1 Nisan 2020 Çarşamba
  • Sual: Oral seks caiz midir? Zina sayılır mı?
    Cevab: Zinâ, helâli olmayan kadının ön veya arkasından girmek demektir. Yabancı bir kadın ile oral seks veya bu kadının eliyle boşalmak zinâ değil ise de, zinâ mukaddimesi ve günah olduğu açıktır. Erkeğin, zevcesinin eliyle veya tenine sürtünerek boşalması, ancak istimnânın (mastürbasyonun) câiz olduğu zamanlarda câiz olabilir. Zevcesi bulunmayana veya uzakta yahud hayızlı veya ihramlı olana, şehvetini teskin için istimnâ yapmak câiz; zinâ tehlikesi varsa vâcib olur. Zevk için mekruhtur. Zevcesi hayızlı olan bir kimse, zevcesinin eliyle veya tenine sürtünerek boşalabilir. Bu bakımdan oral seks de ancak bu şartlarla câiz görülebilir. Fetâvâ-yı Hindiyye'de kerâhiyet bahsinde der ki: “Nevâzil’de, bir adam, zekerini karısının ağzına girdirse, bu gerçekten mek¬ruhtur, denilmiştir. Bunun hilâfını (yani mekruh olmadığını) söyleyenler de olmuştur. Zehîre’de de böyledir.”  Mekruh haramdan aşağıdır. Ateşle azap olunmayan, ama âhirette ıkabı (cezası, karşılığı) bulunan iştir. Burada mekruh olup olmadığında ihtilâf bulunduğu anlaşılıyor. Dolayısıyla bir kadın kocasının âletini ağzına alsa, bazı âlimlere göre mekruh değildir.
    İslâmiyet cinsî hayatta birkaç mühim yasak koymuştur. Erkeğin erkeğe, kadının kadına gitmemesi; zina etmemek; helâline de arkadan yaklaşmamak ve âdetliyken yaklaşmamak. Bunun dışında yasak konmamıştır. Oral seks açıkça yasak edilmiş değildir. Şu kadar ki, cinsî temasın normal şekli tasvir edilmiştir. O da erkeğin âletinin, kadının fercine girmesidir. Ağza boşalma normal bir cinsî temas değildir. Ama haram da denemez. Netice itibarıyla boşalmaksızın erkek kadının, kadın erkeğin uzvunu ağzına alsa aşk oyunudur, câizdir.
    Meninin necis olup olmaması, hâdiseyle doğrudan alâkalı değildir. Hanefî’de necis bir şeyi yemek caiz değildir ama ağzına alıp çıkarsa ve ağzını çalkalasa haram değildir. Nitekim oruçlunun yemesi haram olduğu halde, ağzına bir şey alıp çiğnese, sonra da tükürse, orucu bozulmuyor. Şarabı ağzına alıp çalkalasa, sonra tükürse ve kalanı yutmasa haram değildir. Fıkıh kitaplarında böyle yazıyor. Oral sekste meniyi yutmak ise aslâ câiz değildir. Meni, Şâfiî mezhebinde necis değildir.
    21 Ekim 2010 Perşembe
  • Sual: Bugünki Hıristiyan ve Yahudiler müşrik midir? Böyle bir kadınla evlenmek caiz olabilir mi?
    Cevab: Bugünki Hıristiyan cemiyetinde dine inanan kimse sayısının çok azaldığı müşahede edilmektedir. Bunlar ateist/deist/agnostik kişilerdir ve müşrik sınıfındandır. Bunlarla evlenmek asla caiz değildir. Bunun dışında kalan Hristiyan ve Yahudiler müşrik değildir. Bunlarla evlenmek caizdir; ancak tahrimen mekruhtur. Böyle bir evlilik, dinini kayıran bir Müslüman için sonu felaket olan bir evliliktir. Gerek aile hayatı, gerekse doğacak çocukların terbiyesi cihetiyle böyledir. Hadis-i şerifte, fâsıkla evlenen melundur, yani Allah’ın rahmetinden mahrumdur, buyuruldu. Ya gayrı müslim ile evlenen?
    27 Nisan 2020 Pazartesi
  • Sual: Kadınlara cuma namazının farz olmamasındaki hikmet nedir
    Cevab: Erkeklerin arasına karışmamak; kadınları ağır mükellefiyete tabi tutmamak. Cihad ve bayram namazı da farz değildir.
    27 Nisan 2020 Pazartesi
  • Sual: Veled-i zinanın anne ve babası mesela 10 sene sonra nikâhlansalar, çocuk veled-i zinalıktan çıkar mı?
    Cevab: Evet.
    3 Mayıs 2020 Pazar
  • Sual: Bir erkek hanımını veya cariyesini cimaya çağırsa, red etseler ne gerekir?
    Cevab: Evliliğin mükellefiyeti olduğu için günahkâr olurlar.
    17 Mayıs 2020 Pazar
  • Sual: Bir yaşındaki erkek çocuğum çok düşüyor. Sadaka vereyim mi? Kurban keseyim mi?
    Cevab: Çocuklar düşe kalka büyür. Normaldir. Duaya, sadakaya devam etmelidir. Anne baba devamlı günahlarına istiğfar etmelidir. Bir akika kesmişseniz, ikinciye lüzum yoktur. Keserseniz de iyi olur.
    24 Mayıs 2020 Pazar
  • Sual: Çocuğa Oğuz Kağan ismini koymak münasip midir?
    Cevab: Oğuz münasip ise de, müslümana yakışan bir isim koymalıdır.
    24 Mayıs 2020 Pazar
  • Sual: Dinsiz, mürted çiftlerin çocukları veledi zina mıdır? Eğer öyleyse bu çiftler Müslüman olursa çocuklarının vaziyeti ne olur?
    Cevab: Herkesin nikâhı ve nesebi kendine göredir. Bunlar beraberce Müslüman olursa, yeni nikâha hacet yoktur. Çocuklarının da nesebi düzelir. Küçük çocukları anne ve babaya göre Müslüman sayılır. Çiftlerden biri Müslüman olursa, nikâh bozulur. Küçük çocuk, ebeveyninden müslüman olana tâbidir. İkincisi sonra Müslüman olursa yeni nikâh lazımdır.
    24 Mayıs 2020 Pazar
  • Sual: Bir erkek zevcesine her gün 20-30 lira verse bütün nafakasını vermiş olur mu?
    Cevab: Örfen kadına ne kadar nafaka vermesi gerekiyorsa o kadar verir. Eğer mesken, gıda ve elbise ihtiyacını karşılıyorsa mesele yoktur.
    24 Mayıs 2020 Pazar
  • Sual: Evlenirken kız tarafı misal yüz gram bilezik istiyor. Bu takılan bilezikler evlendikten sonra kadının malı mıdır? Koca rızasız kullanabilir mi?
    Cevab: Bunlar hediye veya mehir sayılır. Kadının malıdır. Koca izinsiz kullanamaz.
    24 Mayıs 2020 Pazar
  • Sual: Bir erkek, zevcesinin nafakasını karşıladıktan sonra, gayrimeşru olmadığı müddetçe kazandığımı istediği gibi harcamasına zevcesi karışabilir mi? 
    Cevab: Hayır. Herkesin serveti kendinindir. Erkek, zevcesinin; zevce, kocasının servetini nereye harcadığına karışamaz.
    5 Haziran 2020 Cuma
  • Sual: Bir kimse zevcesinden ayrılsa, mehr-i müsemmayı verdikten sonra, kadının bir hakkı var mıdır?
    Cevab: İddet müddetince nafaka verir. Hanefî’de baştan aşağı muta, yani başörtü, elbise vermek müstehab, Şâfiî’de farzdır
    5 Haziran 2020 Cuma
  • Sual: Bir subayın tayini operasyon mıntıkasına çıksa, zevcesi gitmesine izin vermeyip, o vazifeyi kabul etme, istifa et, başka işe gir, seni eve almam, çocuğunu göstermem dese, ne lazım gelir?
    Cevab: Kadının böyle bir hakkı yoktur.
    13 Haziran 2020 Cumartesi
  • Sual: Çocuğumuza Leylâ Aksâ ismini koymamızın mahzuru var mıdır? 
    Cevab: Aksâ, en uzak manasına gelir ki, böyle isim olmaz. Leylâ adında bir sahabi hanım vardır. İlk Müslümanlardandır. Kureyş’ten Âmir bin Rebia’nın zevcesidir.
    13 Haziran 2020 Cumartesi
  • Sual: TV programında bir çocuğun babasının tespiti için DNA testi mevzuu işlendi. Dinen bu muteber midir?
    Cevab: Çocuk hangi adamın nikâhında doğmuşsa o kişinin çocuğudur. DNA testinin hiçbir kıymeti yoktur.
    9 Temmuz 2020 Perşembe
  • Sual: Erkeğin din ve akıl cihetinden üstün olduğu hadis-i şerifte geçiyor. Ruhulfurkan tefsirinde, erkeğin ictimaî vazifelerinden dolayı böyle olduğu yazıyor. Efdaliyet takvaya göre değil midir?
    Cevab: Cüz’î cihetle üstünlük başkadır,  külli üstünlük başkadır.  Kuvvetli bir kâfir; zayıf bir müslümandan üstündür. Kuvvet cihetiyledir; her cihetten değildir. Kadınların, ay hâli sebebiyle namaz ve oruçlarındaki eksiklik, dinlerindeki eksiklik olarak tefsir edilmiştir. Ayrıca kadınların, hissi tabiatlarına işaret vardır. Umumi üstünlük hep takva iledir. Takvalı bir kadın, böyle olmayan bir erkekten üstündür.
    9 Temmuz 2020 Perşembe
  • Sual: İslamiyetin kadına biçtiği rol nedir? 
    Cevab: İslâmiyete göre, kadının vazifesi evvela Allah’a kulluk, ondan sonra zevcelik ve annelik etmektir. Bunun dışında kadına bir rol yüklemek dinin dışına çıkmak demektir.
    21 Temmuz 2020 Salı
  • Sual: Kadının eşeğe binmesinin hükmü ata binmesi ile aynı mıdır?
    Cevab: At, eşek, katır,  deve, otomobil,  bisiklet hep aynı hükümdedir.
    20 Ağustos 2020 Perşembe
  • Sual: Kadınların sadece kadınları eklemek şartıyla facebook kullanması uygun mudur?
    Cevab: Caizdir.
    20 Ağustos 2020 Perşembe
  • Sual: Çocuğa iki isim koymak sünnete muhalif midir?
    Cevab: Hayır. Resulullah tek isim koymuş olsa bile, Araplarda çok sayıda lakap vardır. Birden fazla isim koymak caizdir. Bunlardan birisi aslî ismidir. Ahirette insanlar kendi ve babalarının ismi ile çağrılacağı, hadis-i şerifte beyan olunmuştur.
    20 Ağustos 2020 Perşembe
  • Sual: Annem, üniversite talebesi olan kız kardeşimi devamlı ev işi yapmaya zorluyor. Böyle bir hakkı var mıdır?
    Cevab: Çocuklar, hangi yaşta olurlarsa olsunlar anne babanın meşru emirlerine uymak mecburiyetindedir. Anne babanın şeriata uygun emirleri vaciptir. Kızları erkeklerle karışık okutmak, dışarıda çalıştırmak caiz değildir. Böyle bir kıza, ev işi zül gelir.
    21 Ağustos 2020 Cuma
  • Sual: Yeni doğan çocuğun kulağına ezan ve ikamet okunurken yanlış tarafa okunsa, tekrar okumak gerekir mi?
    Cevab: Gerekmez ise de, yeniden yapmanın mahzuru yoktur. 
    1 Eylül 2020 Salı
  • Sual: İmam Gazali hazretlerinin, evlilik kadın için köleliktir dediği doğru mudur?
    Cevab: Evlilik erkek için de, kadın için de kölelik gibidir. Hatta evlat ve köle sahibi olmak da böyledir. Yani ağır mükellefiyetleri haizdir.
    8 Eylül 2020 Salı
  • Sual: Dinle alakası olmayan bir yakınımızın kızı oldu. Kulağa ezan okuma meselesine karşı oldukları için kızın kulağına gizlice ezan okuyup kamet getirdim. Kulağına hem ailesinin verdikleri ismi, hem de İslami bir isim söyledim. Kız büyüdü. Bunu aileye ve kıza söylemeli miyim?
    Cevab: Sizin okumanızın bir kıymeti yoktur. Bu, babaya ait bir vazifedir. Yaptığınız şey yanlıştır. Fakat olan olmuştur. Çocuk belki Müslüman olur.
    28 Eylül 2020 Pazartesi
  • Sual: Bakmakla mükellef olunan kişiye bir şeyler alıp getirdiği zaman ücret almak caiz midir?
    Cevab: Anne babaysa alamaz. Evlat, hizmetle mükelletir. Amca, hala, dayı, teyze, kardeş gibi diğerleri, fakir ve çalışamayacak halde veya kadın ise yine alamaz.
    28 Eylül 2020 Pazartesi
  • Sual: Birkaç senelik evliyiz. Zevcim namaz kılan, helale harama dikkat eden birisi olduğu halde, açık saçık kadın resimleri bulunan internet sitelerine giriyor. Bu alışkanlığı evlenmeden önce de varmış. Ben görünce hemen kapatıyor. Bazı kimseler, ekrandakinin gerçek olmadığı için, birebir harama bakmak ile aynı günah olmadığını savunuyor. Eşimde bunu çıkar yol olarak mı düşünüyor bilmiyorum. Ne yapacağımı bilemiyorum?
    Cevab: Bu günah ise de, zina gibi büyük günah değildir. Asrın zulmeti sebebiyle zamanımızda çoğu insan buna müpteladır. Söylemek yüz göz olmaya sebep olur. Sabredip, dua etmelidir. Herkes kendinden mesuldür.
    29 Eylül 2020 Salı
  • Sual: Mektep tatil iken, babam yanında çalışıp para kazanmamı/kazandırmamı istiyor. Ben ise kendimi yetiştirmek arzusundayım. Nasıl hareket etmeliyim?
    Cevab: Tatlı dil güler yüzle bahane ile idare etmelidir. Anne ve baba hakkı mühimdir. Onların meşru arzularına muvafakat etmek vâciptir. Allah zaman içinde zaman yaratır 
    29 Eylül 2020 Salı
  • Sual: 20 yaşında bir üniversite talebesinin evlenmesi uygun mudur?
    Cevab: Erken evlenmek çok iyi ise de, maaş lazımdır. Mektebi bitirip, bir işe girdikten sonra evlenmelidir.
    29 Eylül 2020 Salı
  • Sual: Dünyanın hâli malumdur. Kendimiz günahtan sakınsak bile, çoluk çocuğumuza laf anlatamıyoruz. Ümitsizliğe düşüyorum. Ne tavsiye edersiniz?
    Cevab: Çocuklarına dinini öğretip buluğa erene kadar yaptırırsa, mesuliyetten kurtulur. Zevce de böyledir.
    22 Ekim 2020 Perşembe
  • Sual: Sabah namazına kalkan, ev ahalisini de kaldırmakla mükellef midir?
    Cevab: Zevcesini ve buluğa ermemiş çocuğunu kaldırmakla mükelleftir. Diğerlerini kaldırması müstehabdır.
    22 Ekim 2020 Perşembe
  • Sual: Nikâhtan evvel zevceme 180 gram altın verdim. Nikâh esnasında da 60 gram mehir kesildi. Zevcem kendisinde olan bütün altınların mehr olduğunu ve tasarruf hakkının kendisinde bulunduğunu beyan etmektedir. Doğru mudur?
    Cevab: Mehr kadının hakkıdır; istediği gibi tasarruf eder. Düğünden evvel erkek tarafından kadına takılanlar, mehr olarak konuşulmamışsa; kadına hediyedir. Mehr olsun hediye olsan, kadına aittir.
    22 Ekim 2020 Perşembe
  • Sual: Çocuğumuza Râyiha ismini koymamız uygun mudur?
    Cevab: Râyiha ahenkli ise de manası sadece koku demektir. Kötü de olabilir iyi de. Çocuk için münasip bir isim değildir. Verd, gül demektir. Ama Verda koymak âdet olmuş ise de manası yoktur.
    24 Ekim 2020 Cumartesi
  • Sual: Kadın, fâsık kocasını sevmemeli midir?
    Cevab: Sadece fıskını sevmez.
    29 Ekim 2020 Perşembe
  • Sual: Asiye veya Nâzenin isimleri çocuğa koyulur mu?
    Cevab: Asiye, ayn ve sat ile olursa manası isyan edici demektir ve caiz değildir. Elif ve sin ile olursa, caizdir. Musa aleyhisselam zamanındaki veli hanımın ismidir. Nâzenin caizdir.
    6 Kasım 2020 Cuma
  • Sual: Esra ismi koymak doğru mudur?
    Cevab: Esrâ (elif+sin+ra+elif), esirler demektir. Sonuna bir de ayn gelirse, daha hızlı demektir. İsrâ, gece yürüyüşü demektir. Şu halde koymamak daha iyidir.
    10 Kasım 2020 Salı
  • Sual: Bir kimse zevcesine benden başka birine mahremini açtıysan seni boşadım dese, bu doğru ise, ne olur?
    Cevab: Doğru ise, bir bâin talâk olur.
    10 Kasım 2020 Salı
  • Sual: Zevcem 5-6 haftalık hamiledir. Boşanmak üzereyiz. Çocuğu aldırsak vebali var mıdır?
    Cevab: Boşanmış ailelerin çocukları çok sıkıntı çeker. Çocuğa dini terbiye vermek zor olur. Bu niyetle caizdir.
    24 Kasım 2020 Salı
  • Sual: Nurullah ve Nureddin gibi isimlerin çocuğa koyulduğu zaman bela ve musibetlere maruz kaldığı doğru mudur?
    Cevab: İsmin çocuğa ağır geldiği bir halk inanışıdır. Ancak çocuklara Nureddin, Şerefeddin, Celaleddin gibi iddialı isimlerin konulmasının doğru olmadığı din kitaplarında, mesela Şir’atü’l-İslam’da yazılıdır.
    21 Ocak 2021 Perşembe
  • Sual: Yeni evlenip zevcesiyle münasebete girememek cin veya büyü ile alakalı olabilir mi?
    Cevab: Mümkündür. Bunun için dua okumak, hocaya gitmek caiz olduğu gibi; esas sebebin psikolojik olduğu görülüyor. Bunu kendisine telkin etmelidir. Doktora gidip hipnoz ve saire metodlarla tedavi etmelidir.
    21 Ocak 2021 Perşembe
  • Sual: Kadın kocasının her dediğini yapmak zorunda mıdır?
    Cevab: Kadın, madem ki evlenmiştir, meşru isteklerine uyması vaciptir. Bunun dışındakilerini de idare etmek, huzuru bozmamak için yaparsa, rahat eder. Hayat böyle bir şeydir.
    7 Şubat 2021 Pazar
  • Sual: Mehir tespit edilmeden kıyılan nikâhtan sonra, zifaf ve sahih halvet olmadan evvel koca ölse, ne lazım gelir?
    Cevab: Talak olmuşsa, kadına muta verilir. Yani tepeden tırnağa elbise ve başörtüsüdür. Ölüm olduysa veya zifaf yahut halvet olmuşsa, mehr-i misl verilir.
    28 Şubat 2021 Pazar
  • Sual: Dinle alakası olmayan ebeveynler ile beraber yaşamanın hükmü nedir?
    Cevab: Müslüman çocuğun ibadetine inancına mani olmuyorlarsa beraber yaşamanın bir mahzuru yoktur. Ne olursa olsun, anne ve babaya hizmet ve iyilik etmek lazımdır.
    13 Mart 2021 Cumartesi
  • Sual: Mehrini evlendikten 7 sene sonra alan kadın zekâtını nasıl verecektir?
    Cevab: Mehir alacağı nisaba katılmaz ve zekâtı verilmez. Eline geçtikten sonra, zenginse zekât verme zamanında verir. Zengin değilse, bununla zengin olmuşsa, bir sene sonra verir. Zengin olmamışsa, hiç vermez.
    13 Mart 2021 Cumartesi
  • Sual: Yaşı ilerlediği halde gelişmeyen ve hastalıklara kolaylıkla yakalanan bir çocuğun ismini değiştirmek uygun mudur?
    Cevab: Hayır, böyle bir şey yoktur. Halk inanışıdır.
    13 Mart 2021 Cumartesi
  • Sual: İstanbul Sözleşmesi hakkında fikrimiz ne olmalıdır?
    Cevab: Laik bir düzende yaşayan Müslümanların diyecek bir şeyi yoktur. LGBT hürriyetleri müslüman cemiyetini tehdit eden bir husus değildir. Ancak sözleşmede aile ve kadının statüsüne dair yenilikler, ferdin hususi hayatını dizayn etme teşebbüsleri haksız ve tahripkar ebaddadır.
    13 Mart 2021 Cumartesi
  • Sual: Beyim Kur’an-ı Kerîm okumayı bilmiyor. Bu sebeple namazda kıraat ederken muhtemelen hep hata yapıyor. Bana namaz kılmıyormuş gibi geliyor. Ayrıca benim haberim olmadan küfre düşmüş olmasından korkuyorum. Bu şekilde zannetmem doğru mudur?
    Cevab: Herkes gücü yettiği kadar dinin emirlerine uyar. Allah o namazı bu şekilde kabul eder. Cahilse küfr sözü söylemez; söylese de bilmediği için kâfir olmaz. Dinini bilen asla küfre düşmez. Küfre düşmek, bilerek ve isteyerek olur. Vesvese yapmayınız. Evinizde muteber bir ilmihal olsun. Her gün zevcinizle beraber okuyun. Hem muhabbet olur, hem feyz alırsınız. Sakın bilgiçlik taslamayın. Kocanıza bir şey öğretmeye kalkmayın. Daha kötü olur. Bilgili ve dinini kayıran arkadaşları olursa daha iyi olur.
    29 Mart 2021 Pazartesi
  • Sual: Mehir altın cinsinden mi olmalıdır? Kitaplarımı mehir olarak verebilir miyim?
    Cevab: Karşı taraf kabul ettikten sonra mehir (Hanefi’de) 5 gram altın kıymeti ve üzerinde her çeşit maldan olabilir.
    3 Nisan 2021 Cumartesi
  • Sual: Avrupa’da yaşayan birisi, Ramazan ve Bayram vesilesiyle çocuklarını din ve Osmanlı âdetleri çerçevesinde nasıl eğlendirip şuurlandırabilir?
    Cevab: Türkiye de Almanya'dan farklı değildir. Mümkün mertebe eskilerin yaptıklarını yapmaya çalışmalı. Çocukları bayramlarda ve kandillerde hediyelerle sevindirmelidir. Böylece dini günlere kıymet verirler.
    3 Nisan 2021 Cumartesi
  • Sual: Zevcem bazı akşamlar bulaşığı sabaha bırakıyor. Bu da beni çok rahatsız ve huzursuz ediyor. Evin beti bereketi kesiliyor, günahtır dediğim halde nerede yazıyor diyor. Ne yapmalıyım?
    Cevab: Şir’atü’l-İslâm’da evde çöp ve bulaşık bırakmanın berekete mani olduğu yazıyor. Dinlemiyorsa ne yapacaksınız? Siz yıkayın.
    3 Nisan 2021 Cumartesi
  • Sual: İmam Rabbani, Muhammed Masum gibi evliyaların hanımlarının ya da kızlarının isimleri neden onların hayatını anlatan kitaplarda geçmiyor?
    Cevab: Evliyaların hayatları onlara muhabbet beslemek ve onlardan bir şey öğrenmek, istikamet tutturmak için yazılmıştır. Bizim ananemizde hanımların isimlerini zikretmek ayıp kabul edilir. Cenab-ı Peygamberin ailesinden bir isim koyabilirsiniz.
    22 Nisan 2021 Perşembe
  • Sual: Eşim ile bir ara boşanma raddesine geldik ve zevceme “başkasıyla evlen” ya da “başkasıyla evlenirsin” dedim. Talak sayılır mı?
    Cevab: Boşama niyetiyle söylenmemişse, talâk olmaz. Boşama niyetiyle söylenlişse bir bâin talaktır.
    30 Nisan 2021 Cuma
  • Sual: Kadınların ve çocukların dövülmesi ile alakalı kaideler hakkında ne dersiniz?
    Cevab: Bunlar çok marjinal hükümlerdir. Aklı başında insan, kimseyi dövmez. Dayak cezasını hükümet verir ve tatbik eder. O hüküm, namazın ehemmiyetini tebarüz ettirmek için söylenmiştir. Müslüman cemiyetinde herkes namazı seve seve kılar. Kimse dayak yiyerek kılmaz. Ama mükafat vaadiyle kılmayıp ikazlara da uymazsa dayağı hak eder. Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir/Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.
    4 Mayıs 2021 Salı
  • Sual: Bir kadın ablasının kocasına şehvetle dokunsa, nikâhı bozulur mu?
    Cevab: Ablasının da nikâhı bozulmaz. Hürmet-i musahare, usul ve füru ile olur.
    28 Mayıs 2021 Cuma
  • Sual: Evlenmeyi düşündüğüm bir hanımefendi ekonomik vaziyetimin pek iyi olmadığını biliyor; ama günümüzdeki evlilik öncesi gereksiz masrafları: yüzük, gelinlik, düğün, nişan, gelin arabası, sıfır eşyalar ve diğer benzer lüks şeyleri istiyor. Ben ise bunlardan tasarruf etmemiz gerektiğini kenarda nakit para durmasının gerektiğini ve tasarruf etmemiz gerektiğini söylüyorum. Hanımefendiyi nasıl ikna edebilirim?
    Cevab: İmkânınız neyse onu alırsınız. Bunu kendisine de anlatırsınız. Bunu kabul etmiyorsa, büyükler nasihat eder, dinlemezse ayrılırsınız. Böyle kendini bilmez ve karşısındakini düşünmez biriyle nasıl evlilik kurulabilir? Alaaddin Attar hazretleri der ki, insanlar, dine değil; örfe uymak yüzünden sıkıntı çekerler.
    28 Mayıs 2021 Cuma
  • Sual: Hanımların ve çocukların akşam namazından sonra eve gelmelerinin hükmü nedir?
    Cevab: Şir’atü’l-İslâm’da diyor ki: Akşam yatarken yiyecek ve içecek kaplarının üstü örtülmelidir. Kapılar kapanmalıdır. Işıklar söndürülmelidir. Çocuklar eve gelmiş olmalıdır. Geceleri cinniler yayılır. Bu sebeple Osmanlılar zamanında akşam namazı vaktinde herkes eve dönmüş olurdu.
    31 Mayıs 2021 Pazartesi
  • Sual: 5 yaşında ortalama zekaya sahip bir oğlum var. Mektepte göreceklerinin zihnini bulandırmasından endişe ediyorum. Ne yapmalıyım?
    Cevab: Yusuf Nebhani hazretleri İrşadü’l-Hıyârâ kitabında diyor ki: “Kur'an-ı Kerim okumasını ve ilmihalini öğretmeden mektebe göndermemelidir. Salih muallimlerin ve talebelerin, hiç değilse zararsız olanların bulunduğu mektepleri tercih etmelidir. Evde de devamlı kendisiyle meşgul olmalı; öğrendiklerini yoklamalıdır.”
    13 Haziran 2021 Pazar
  • Sual: Kadının erkeğe evlenme teklifi etmesi caiz midir?
    Cevab: Caizdir, hatta sünnettir. Ama bizde âdet olmamıştır. Hatta yanlış anlaşılmaya müsaittir.
    13 Haziran 2021 Pazar
  • Sual: Mahkemenin bağladığı boşanma nafakası mehirden düşülebilir mi?
    Cevab: Evet. Çünki boşanmış kadının ödenmemiş mehir ve iddet nafakasından başkasına hakkı yoktur.
    5 Temmuz 2021 Pazartesi
  • Sual: İslâm hukukunda evlilik dışı doğmuş bir çocuğun statüsü nedir?
    Cevab: Nesebi anneye bağlanır. Babaya bağlanamaz. Ancak baba çocuğun nesebini tanıyabilir. O zaman sahih nesepli hâle gelir.
    5 Temmuz 2021 Pazartesi
  • Sual: Nikâh kıyılırken verdin mi yerine verdiniz mi diye sorulsa zararı olur mu?
    Cevab: Tek kişi kast ediliyorsa olur ise de, birinci şahıs sigası kullanmalı, sen demelidir.
    5 Temmuz 2021 Pazartesi
  • Sual: Evlenirken yazılan mehr kâğıdını kaybettik. Ne kadar mehr konuşulduğunu da, hanımın emsalinin mehrini de hatırlamıyoruz. Ne yapmak lazımdır?
    Cevab: Mehir sonradan karşılıklı rıza ile yeniden kararlaştırılabilir. Hanım helal edebilir.
    30 Temmuz 2021 Cuma
  • Sual: Bir kadının zevcinin dinî bilgisi zayıf olsa, ona nasihat etmesi caiz olur mu?
    Cevab: Bir kadın, kocasıyla dini münakaşalara girmemelidir. Aksi takdirde zevcin izzet-i nefsi kırılır; aile huzuru kalmaz. Hele ukalalık kimsenin hoşuna gitmez; fayda yerine zarar getirir. İlm-i siyaset bunu icap ettirir. Kadın, kocasının hocası değildir. Ondan mesul de değildir. Evde muteber bir ilmihal bulundurmalı; beraber okumalı. Hem bir şey paylaşıldığı için, muhabbeti arttırır; hem de nasibi olduğu kadar istifade eder.
    29 Ağustos 2021 Pazar
  • Sual: Kocam namaz kılıyor. Ama dini bilgisi yok denecek kadar az. Ne yapmalıdır?
    Cevab: Bunu evlenirken düşünmelidir. Evvela ıslaha çalışılır. Bunun yolu da 1-Beraber hergün ilmihal okumak. 2-İyi arkadaşlarla görüşmek. 3-Dua etmek, dua almaktır.
    10 Ekim 2021 Pazar
  • Sual: 8 yaşındaki çocuğu namaza alıştırmak nasıl olur?
    Cevab: Çocuk mükellef değildir. Abdestte ve namazın şartlarında toleranslı davranmalıdır. Yanlış yapınca, namaz olmadı dememeli; doğrusunu anlatmalı, bir dahasına böyle yaparsın demelidir. Sünnetleri kılmakta gevşekse, üzerine gitmemelidir. Her kıldığı namazda hediye veya mükâfat vermelidir. Hiç değilse övmelidir.
    28 Ekim 2021 Perşembe
  • Sual: Evli bir kadın, anne babası ile kocasının talimatı arasında kalsa hangisine uyar?
    Cevab: Anne ve babasını idare ederek kocasının şeriata uygun emirlerine uymalıdır.
    28 Ekim 2021 Perşembe
  • Sual: Rümeysa ismi ne manaya geliyor?
    Cevab: Arapça, gece ortaya çıkan demektir. Gece yıldızı manasına gelir. Çocuğa koymak caizdir. Enes bin Malik’in annesinin ismidir. Re+mim+ya+sin+elif hemze şeklinde yazılır.
    28 Ekim 2021 Perşembe
  • Sual: Süt bankası caiz midir?
    Cevab: Yeni doğan çocuklara anne sütü olmadığı veya kafi gelmediği zaman verilmek üzere süt bankası kurmak caiz değildir. Burada birkaç mesele vardır. Süt bankasında toplanan sütler, parayla satın alınıyorsa, bu caiz değildir. Zira insanın uzvu satılamaz ve zaruretsiz kullanılamaz. Eğer buna rağmen süt verilmişse, bundan süt akrabalığı doğar. Süt verilen şahıs, süt emdiği kişinin mahremi olur. Evlenme yasağı doğar. Eğer bu kaydedilmezse, ileride büyük problemler meydana gelir. Yeni doğan çocuğa, herhangi bir kadının süt vermesi caizdir. Bu kadının ismini kaydetmelidir. Süt veren kadın da emzirdiği çocuğun adını kaydetmelidir. Osmanlılar zaruretsiz süt kardeşliği tesis etmez; ettikleri zaman da bunu kaydederlerdi. Süt annenin, çocuğun mahremi olması veya gayrı müslim olması dinen mahzurlu değildir. Ancak kadın, kocasından izinsiz başka bir çocuğa süt veremez.
    22 Kasım 2021 Pazartesi
  • Sual: Evlat edinmek caiz midir?
    Cevab: Cahiliye devrinde Araplar arasında evlat edinmek âdetti. Cenab-ı Peygamber de Zeyd’i evlat edinmişti. Hatta buna Zeyd bin Muhammed denirdi. Eski Türklerde de bu âdet yaygındı. Kur’an-ı kerim evlat edinmeyi, yani bir başkasının çocuğunu kendi çocuğu olarak ilan etmeyi men eder (Ahzab, 4-5) ve Cenab-ı Peygamber’in de Zeyd de dahil kimsenin babası olmadığını beyan eder (Ahzab: 40).
    Ancak fakir veya kimsesiz bir çocuğu alıp yetiştirmek, büyütmek, iş sahibi yapmak, evlendirmek çok sevaptır. Ancak (şimdilerle yapıldığı gibi) nüfus siciline kendi çocuğu olarak yazdırmak ve başkalarına kendi çocuğu olduğunu söylemek caiz değildir. Cenab-ı Peygamber nesebini başkasına bağlamayı yasaklamıştır.
    Çocuk nesepsiz (gayrı meşru) ise ve lakît (buluntu) ise, bu çocuğu kendi çocuğun nesebini tanıyıp kendi çocuğu ilan etmek caizdir.
    Evlat edinilen çocuk, evlat edinen kişinin ve eşinin mahremi değildir. Yani evlenmeleri caizdir. Bu sebeple çocuk buluğa erdiği zaman, kaç-göçe dikkat etmek icap eder. Bu sebeple umumiyetle evlat edinilen çocuğu, evlat edinen kişiye/kişilere süt akrabalığı kurarak mahrem yapmak âdet olmuştur. Evlat edinilen çocuk, evlat edinenin varisi (mirasçısı) değildir. Ancak evlat edinen kişi, bu çocuğa vasiyet yapabilir.
    22 Kasım 2021 Pazartesi
  • Sual: 6 yaşındaki çocuğa cinler anlatılır mı?
    Cevab: Amentüyü anlatırken kısaca bahsedilir. Masallardaki periler, cindir. İyisi vardır, kötüsü vardır. Tıpkı insanlar gibi.
    3 Aralık 2021 Cuma
  • Sual: Bir erkek zevcesine boşama için kullanılan bir kelimeyi söylese, ama bunun boşanma manasına geldiğini bilmese talak olur mu?
    Cevab: Ni’met-i İslâm’da diyor ki: “Zevcesine arapça enti tâlik (sen boşsun) deyip de bu sözün talâk için olduğunu bilen, fakat manasını bilmeyen kimsenin zevcesi boş olur.” Şu halde, manasını bilmeden, kast ve arzu etmeden söyleyince, kazaen talak olur; ama diyaneten talâk vâki olmaz.
    10 Aralık 2021 Cuma
  • Sual: Bir kimsenin evleneceği kimseye, anne ve babası itiraz edebilir mi?
    Cevab: Keyfî ise edemez. Sebebi varsa edebilir. Yaşı büyük veya dul olmak dini kusur değildir. Ama anne ve babayı razı etmeli, istemedikleri kimseyle evlenmemelidir.
    5 Ocak 2022 Çarşamba
  • Sual: Bir kimse zevcesine, boşama niyetiyle, “Ben sana bir şart koştum. Eğer ben bu evden çıkıp gidersem, bir daha asla dönüşüm olmaz, yüzümü bile göremezsin” dese, evi terk etse, talâk olur mu?
    Cevab: Boşanma değil; boşama vaadidir.
    5 Ocak 2022 Çarşamba
  • Sual: Birinin talip olduğu kadına talip olmak caiz midir?
    Cevab: Caizdir. Bir kadın Cenab-ı Peygambere gelerek felanca ve filanca bana evlenme teklifinde bulundular, dedi. Resûlullah şöyle buyurdu: “Filanca yoksuldur. Filanca ise sert mizaçlıdır. Sen falanca ile evlen. Onunla evlenirsen pek çok hayırlar bulursun” buyurdu. (Müslim, İbn Mace, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai)

    Ancak taraflar birbirine meyledip sözleşmişse, artık başkasının kimselerin dünürlükte bulunması helal olmaz. Bunu Cenab-ı Peygamber men etmiştir. Mal satışında da böyledir.

    7 Ocak 2022 Cuma
  • Sual: Osmanlı devrine kadınlar çalışmadığına göre, evde nasıl vakit geçiriyorlardı?
    Cevab: Ev işleri zaten bir kadının bütün gününü alır. Bunun haricinde, istirahat, el işi, gezme, dinlenme, ibadet ile vakit geçirirdi.
    28 Ocak 2022 Cuma
  • Sual: Evli tesettürlü kadının sosyal medyada yabancı erkeği takip etmesi caiz midir?
    Cevab: Dinini kayıran kadınların bu tarakta bezi olmaz.
    28 Ocak 2022 Cuma
  • Sual: Yüksek tahsil yaparken evlendim. Ailem bitirmem şartıyla razı oldu. Diploma alabilmek için 3 ay staj yapmalıyım. Zevcim razı değil. Nasıl hareket etmeliyim?
    Cevab: Zevcinizin sözünü dinleyin; ailenizin sözünü dinlemeyin; ancak münakaşa da etmeyin. Tamam tamam deyip geçiştirin. Dini kayırana Allah yardım eder.
    28 Ocak 2022 Cuma
  • Sual: Karı koca ayrılsa, çocuklar annede kalmak istiyorlarsa ne lazım gelir?
    Cevab: Anne ve baba ayrılırsa, çocuklar annede kalır; nafakaları babayı aittir. Oğlan 7, kız 9 yaşına gelince babanın çocukları alma hakkı vardır. Anne ve babanın rızasıyla sonra da annede kalabilir, nafaka yine babaya aittir. Çocuklar buluğa ermişse, diledikleri yerde kalırlar; kızın nafakası evlenene kadar babaya aittir.
    20 Şubat 2022 Pazar
  • Sual: 9 yaşındaki kızım mektepte muvaffak, ezberi de kuvvetlidir. Hafız yapmayı ve proje imam hatip mektebine göndermeyi tavsiye eder misiniz?
    Cevab: Kız çocuklarını ilk mektepten sonra iyi bir ev kızı ve saliha bir hanım olarak yetiştirmelidir.
    1 Mart 2022 Salı
  • Sual: Bir kimse, kendisini evlatlık veren anne ve babasına kızarak bakmaması caiz midir?
    Cevab: Hayır. Anne ve baba fakirse veya bakıma muhtaçsa, evlat bakmak zorundadır. Anne babanın ona kötü davranmış olması mesuliyeti kaldırmaz.
    1 Mart 2022 Salı
  • Sual: Bir hanım öğretmen, master için her hafta bir gün Ankara’dan Konya’ya gitse, kocası ise bunun gereksiz olduğunu dillendirse dinen bir hükmü var mıdır?
    Cevab: Bir kadın, mahremi olmadan seyahate gidemediği gibi, zevcinin izni olmadan evden dışarı çıkamaz. Bu, Kur’an-ı kerim ve sünnet ile sabittir. Bu evliliğin taraflara yüklediği haklardandır. Evlilik saadeti ve ahde vefa, her şeyin önünde gelir.
    13 Mart 2022 Pazar
  • Sual: Zevc, zevcesinin hangi hallerinden mesuldür?
    Cevab: Zevc, zevcesinin; anne ve baba baliğ olmamış çocuklarının her halinden mesuldür. Saliha bir kadınla evlenip dinini öğrettiği ve nasihat ettiği halde, zevce sözünü dinlemezse, zevc mesuliyetten kurtulur.
    30 Mart 2022 Çarşamba
  • Sual: Ailemin rızası olmadan evden kaçıp nikahlandım. Sonra ailem, bu iş güzellikle olsun deyip beni eve geri götürdüler. Fakat eşim ve ailesi kabul etmedi. Şimdi eşim beni almaya gelmiyor. Ne yapmalıyım?
    Cevab: Nikahlı bir kadın, kocasını bırakıp gidemez. Giderse, günahı artarak devam eder; ibadetlerinden sevap alamaz. Kocası boşamadan da evliliğini bitiremez. Kocasına dönmelidir. Ailesi affeder.
    8 Mayıs 2022 Pazar
  • Sual: 6 yıllık evliyiz. İki çocuğumuz var. Fakat kendimi kontrol edememem ve eşimin aşırı hassas oluşu sebebiyle her ay birkaç kere şiddetli münakaşalar ediyoruz. Evliliği yürütecek maddi ve manevi kuvvetim kalmadı. Böyle zamanlarda utandığım için namazı da bırakıyorum. Ne tavsiye edersiniz?
    Cevab: Münakaşadan kaçının. Müslüman münakaşa etmez. Erkek soğukkanlı olur. Namaz birinci vazifedir. Akıllı biri aranızda hakem olsun. Depresyon geçiriyorsanız tedavi olun. Kızınca abdest alın. Boşanınca ne olacak? Tekrar kiminle evleneceksiniz? Gelenle nasıl yapacaksınız? Çocuklar ne olacak? Sulh, hayırlıdır.
    19 Mayıs 2022 Perşembe
  • Sual: 9-10 yaşındaki kız çocuklarını Kur’an-ı kerim okumak için camiye göndermek uygun mudur?
    Cevab: Annesi okutamazsa gönderilebilir.
    19 Mayıs 2022 Perşembe
  • Sual: Bebeğimde bir huzursuzluk, huysuzluk hakim. He yapmalıyım?
    Cevab: Çocukların huzurlu olması için evvela anne babasının ve yuvasının huzurlu olması lazımdır.
    19 Mayıs 2022 Perşembe
  • Sual: Evli olan kadının maaşı ve başka gelirleri olunca her ihtiyacını kendisi almak zorunda mıdır?
    Cevab: Evin nafakası erkeğe aittir. Kadın zengin olsa bile evin masraflarına iştirak etmek mecburiyetinde değildir. Kadın, sadece ev işi ve çocuğuna bakmak mükellefiyetindedir.
    19 Mayıs 2022 Perşembe
  • Sual: Bir hanım beyinin vaty talebini red edebilir mi?
    Cevab: Evlilik iki tarafa da hak ve mükellefiyet yükler. Zevce, zevcinin vaty talebini ancak farz olan oruçlu ve hayızlı iken reddedebilir. Zevc de zevcesi istediği zaman onu reddetmemelidir. Zevcin bakımsız ve sert ise, bunu aklı başında birisi kendisine ikaz etmelidir. Cenab-ı Peygamber, zevcelerine iyi davranır, onların kadınca hallerine tolerans gösterir, onlarla sohbet eder, oyunlar oynardı. Onların yanına çıkarken güzel giyinir, saçlarını tarar, kokular sürerdi. Herkesin de böyle yapması lazımdır. İmam Muhammed’e niye çok şık giyindiği sorulduğu zaman, zevcem için cevabını vermişti. Zevce de her zaman zevci için bakımlı olmalıdır. Zevc ve zevcenin birbirine karşı hak ve mükellefiyetlerini anlatan Marifetname gibi kitapları beraberce okumalıdır. Bunlar Seadet-i Ebediyye kitabına da aynen alınmıştır.
    25 Haziran 2022 Cumartesi
  • Sual: Zevcem evlenmeden önce namaz kılıyor iken evlendikten sonra namazı terketti. Defalarca ikaz ettim, ama bir türlü yola getiremedim. Bu vaziyette ne yapmam lazım gelir?
    Cevab: Tatlılıkla nasihat etmelidir. Beraberce dini kitaplar okumalıdır. Kendisine namaz kılarsa mükafat vaad etmelidir. Dinlemezse tehdit etmelidir. Namaz kılmazsan, sana şunu almam, annenlere gitmem, gibi. Bir erkek akla, dine ve ilme uygun hareket ederse, herkese istediğini yaptırabilir. Bir yandan da sadaka vermeli, dua etmeli ve salihlerden dua almalıdır. Eğer zevç namaz kılmıyor ise, sözünün tesiri olmaz. Kılıyor da, zevcesini dinden ve namazdan soğutacak işler yapıyorsa, bunu da terk etmelidir. Çünki kadın (veya çocuk) diyebilir ki, “Zevcim (babam) namaz kılıyor ama, şu şu kötü işleri de yapıyor. Demek ki namazın bir faydası yok!” Buna rağmen kılmıyorsa, ya sabır ve dua edilir, ya da yol yakınken ayrılmak iyi olur. Zevcinin ve Allah’ın hatırını gözetmeyenden hayır gelmez. Bir yılanla yaşanmaz.
    13 Temmuz 2022 Çarşamba
  • Sual: Bir kimse çocuklarını yetiştirip meslek sahibi yapsa, şimdi de kendisi muhtaç olsa, yardım edin dediği zaman, “Siz anne baba olarak bize bakmak mecburiyetindesiniz. Bakamayacağınız çocukları niye dünyaya getirdiniz?” dese ne lazım gelir?
    Cevab: Dinini bilen ve insaflı biri böyle söylemez. Baba, oğullarına buluğa erene kadar, kızlarına evlenene kadar bakmakla mükelleftir. Anne ve baba fakirse, çocuklar anne babaya bakmakla eşit olarak mükelleftir.
    13 Temmuz 2022 Çarşamba
  • Sual: Koca, karısının adak orucunu tutmasına izin vermiyorsa kadın ne yapmalı?
    Cevab: Zevc, zevcesinin farz ibadetlerine mani olamaz. Ama nafile ibadetlerine mani olabilir. Zira zevciyet hukukunu ihlal eder. Yine de olmamalıdır. Zevcini dinlemez. Ama münakaşa da etmez, o olmadığı zaman, gizlice tutar.
    24 Temmuz 2022 Pazar
  • Sual: Ana ve babanın aklı kıtsa evlad nasıl davranır?
    Cevab: Aklı kıta davranıldığı gibi.
    1 Ekim 2022 Cumartesi
  • Sual: Zevcim bana çok kaba davranıyor. Bu beni depresyona sokuyor. Böyle bir erkek düzelir mi? Bir kadın kırgın olduğu halde eşini reddederse günah olur mu?
    Cevab: Evlilik insana karşılıklı mükellefiyet yükleyen bir iştir. Her ne şekilde olursa olsun erkek kadının, kadın da erkeğin ihtiyaçlarını karşılamak mecburiyetindedir. Eşinin ahlakını düzeltmek için önce kendi ahlakını analiz edip, problem varsa düzeltmek lazımdır. Ondan sonra dua etmeli, dua almalıdır. Allah, sabır ve istiğfar sayesinde o işi düzeltir.
    8 Ekim 2022 Cumartesi
  • Sual: Kapalıyken açılan kız evlada ailesi nasıl davranır?
    Cevab: Kınamak ve dışlamak hal tarzı değildir. Tatlılıkla, ama üzüldüğünü de her fırsatta ihsas ettirerek, istediklerini yapmayarak ve kendindeki falsoları da gidererek hareket etmelidir.
    8 Ekim 2022 Cumartesi
  • Sual: Hanımların örgü benzeri el işi ile meşgul olması malayani midir?
    Cevab: Bilakis hem dini hem dünyevi olarak çok faydalıdır. Hanımların el işi yapması, hadis-i şerifle övülmüştür, zikir hükmündedir. Meşguliyet herkes için nimettir. Boş durana şeytan vesvese verir.
    19 Kasım 2022 Cumartesi
  • Sual: Anne baba istedikleri zaman çocuğu hırpalayabilirler mi?
    Cevab: İslamiyette suç işleyen kimseye hükümet ceza verebilir. Çocuk da dine, akla ve örfe aykırı bir şey yaptığı zaman, söz dinlemezse, anne ve baba kendisine tedip hakkı çerçevesinde ceza verebilir. Bunun dışında kimseyi hırpalamamalı. İkna yolunu denemelidir.
    20 Kasım 2022 Pazar
  • Sual: Eşi şehir/yurt dışında olan bir kadın, kocasına sormadan gezmeye gidebilir mi?
    Cevab: Evvelden umumi izin almış olmalıdır. 104 km uzağa zaten mahremsiz gidemez.
    20 Kasım 2022 Pazar
  • Sual: Dini nikahımız, vekalet vermediğim halde kıyıldı. Ben işitince hayırlı olsun dedim. Nikahın sıhhati için kafi midir?
    Cevab: Fuzulinin (vekâletsiz iş gören) nikahında, asilin duyunca kabul etmesi kafidir. Şafii’de fuzulinin nikahı sahih değildir.
    16 Aralık 2022 Cuma
  • Sual: Bir kadın zevcinden izinsiz estetik ameliyat olabilir mi?
    Cevab: Bunlar kocanın izniyle de helal olmaz.
    18 Aralık 2022 Pazar
  • Sual: Zina eden babaya karşı oğlunun tavrı nasıl olmalıdır?
    Cevab: İkaz eder. Mani olamıyorsa ıslahı için dua eder. Zina boşanma sebebi değildir.
    8 Ocak 2023 Pazar
  • Sual: Bir erkeğin ilk eşinin babası, damadının ikinci eşine ve ikinci eşinden olma öz  kızına  namahrem midir?
    Cevab: Namahremdir. Sadece üvey anne ve üvey baba, üvey çocuğa mahremdir.
    16 Ocak 2023 Pazartesi
  • Sual: Eski kuşaktan dinlediğime göre, 2000’lere kadar, dindar insanların evlerine televizyon sokmadığı, sokanlara da hoş bakmadığı doğru mudur?
    Cevab: Türkiye’de muhafazakar kitle, kızlarını erkeklerin karışık olduğu mekteplere yollamaz, evinde harem selamlık yapar, televizyonu evine sokmazdı. Bu radikal tavır, elbette yobazlık ve gericilikle izah edilemez. Televizyonun küfür ve ahlaksızlık saçtığını düşünürdü. Hatta “televizyon içeri, iman ve haya dışarı” ve “televizyonlu ev, kapısı açık ev gibidir” sözleri meşhurdu. Globalleşme ve siyasal islam her şeyi değiştirdi.
    25 Ocak 2023 Çarşamba
  • Sual: Evlenirken mehir isteyen kadın, evleneceği erkeğe çalışmama müsaade et diye şart koşsa ve bunun üzerine erkeğin çalışacaksan mehir vermem dese caiz midir?
    Cevab: Mehir vermem dese ve kadın razı olsa bile kadın mehr-i misle hak kazanır. Kadının böyle bir şart koşması, erkek izin verse bile dine uygun olmayan şekilde çalışması caiz değildir. Kadının nafakası erkek üzerinedir.
    25 Ocak 2023 Çarşamba
  • Sual: Çocuğunu normal mektebe mi imam hatip mektebine mi göndermeliyiz?
    Cevab: Mümkünse hiç göndermemeli, dışarıdan okumalıdır. Böylece daha hayırlı işlere vakit kalır. Değilse iyi hocaların bulunduğu mektebe göndermelidir. Bazı mahzurlarına rağmen imam hatipler Kur’an-ı kerim ve biraz Arapça öğretmek sebebiyle ehven olabilir.
    7 Şubat 2023 Salı
  • Sual: Yaşı ilerlemesine rağmen henüz evlenemeyen, ince eleyip sık dokuyan biri ne yapmalıdır?
    Cevab: Araştırmak lazımdır. Ama vesveseli şahsiyetlerin evvela kendisini düzeltmesi lazımdır. Yoksa kimseyle evlenemez, evlense de mesut olamaz.
    7 Şubat 2023 Salı
  • Sual: Eşimin ailesi 125 km uzaklıkta yaşıyor. Birbirlerini özlüyorlar. Ben çalıştığım için yalnız gitmek zorunda kalıyor. Bir kadın, ailesini özlediği için, araba veya trenle mahremsiz sefere çıkabilir mi ?
    Cevab: Dinini kayıran zevc, hafta sonları götürüp getirir. Zevcesine ve zevcesinin ailesine bu kadar iyilik yapmak, hem sevaptır, hem de aslında zevcin kendi menfaatinedir.
    16 Şubat 2023 Perşembe
  • Sual: Zevcim imamdır. Zelzele mıntıkasına gidip yardımcı olmak istiyor. Küçük bebeğim var ve yalnız kalmaktan korkuyorum. Zevcimin böyle yapması ve benim karşı çıkmam uygun mudur?
    Cevab: Bir erkek zevcesini bırakıp uzağa gidemez. Dinen de aklen de uygun değildir.
    21 Şubat 2023 Salı
  • Sual: Bir adam, evleneceğim her kadını boşadım demesiyle talak olur mu?
    Cevab:

    Bir kadına "seninle evlenirsem boşsun" dese, o kadınla evlenince boş olur. "Evleneceğim şu kadın boş olsun" dese, evlenince boş olmaz. Bir kimse "alacağım kadın boş olsun" derse veya "alacağım her kadın boştur" derse, evlendiği her kadın boş olur. Bunu söyleyenin müracaat edeceği çare şudur: Fuzuli (vekaletsiz işgören) tarafından evlendirilmek ve mehri göndermek suretiyle nikaha fiilen izin vermek. Meseleyi bilen birine gider. Yeminini ve fuzuli nikahına ihtiyacı olduğunu söyler. Fakat kıza bizzat talip olmaz. O kişi fuzuli olarak ona o kadını nikahlar. Kendisi de diliyle açıkça değil, mehri göndermek suretiyle fiilen izin verir. İkinci bir yol şudur: Böyle yemin eden kimse evlenince zevcesi boş düşer, ama tekrar nikahlarsa boş düşmez. Yemin ilk nikaha şamildir. (İbn Abidin, Nimet-i İslam) Üç mezhebde ise böyle bir talak muteber değildir. Dolayısıyla hin-i hacette bu mezhebleri takliden ve şartlarına riayet etmek suretiyle nikah kıyılabilir.

    28 Şubat 2023 Salı
  • Sual: Evlenmeyi düşündüğüm kişi çok takva sahibi, ama yüzünü gördükten sonra mütehayyir kaldım, yüzü hoşuma gitmedi. Tavsiyeniz ne olur?
    Cevab:

    Evlilikte, iki tarafı da iyi tanıyanlardan malumat almalıdır. Tahkikat yapmalıdır. Mantıki şartlar tutuyorsa, namzetler birbirini görüp konuşmalıdır. Aşık olmak, kalbin küt küt atması çok nadir olacak şeylerdir. Hem yüzünü hem huyunu beğendiği birini bulmak da bu zamanda zordur. İtici gelmediyse kabul edilebilir. Ama içi hiç sinmiyorsa evlilik böyle tereddüt üzerine tesis edilmez.

    4 Mart 2023 Cumartesi
  • Sual: Amca ve dede de, baba gibi emrini dinlemek lazım gelen kişiler midir?
    Cevab:

    Bu mevzuda, dede, baba; nine, anne hükmündedir. Meşru emrine riayet lazımdır. Amca, dayı, teyze, hala gibi akrabalara da hürmet etmek lazımdır.

    8 Mart 2023 Çarşamba
  • Sual: Çalışan bir kadın ev işlerinin bir kısmını eşiyle paylaşabilir mi?
    Cevab:

    Kendi işini kendi görmek, zevcesine de ev işinde ve her hususta yardım etmek çok faziletli bir iştir. Ama kadının çalışması lazım değildir. Ev işlerini yapmak vazifesidir. Kadın çalışmak mecburiyetinde ise, yani zevci nafaka vermiyorsa, kadın zevcine itaat mecburiyetinde değildir.

    8 Mart 2023 Çarşamba
  • Sual: Erkeğin, karısının günah olmayan isteklerini yapması, onun bir dediğini iki yapmaması ve ona karşı hizmette bulunması yanlış mıdır?
    Cevab:

    Akıllı erkek, hanımını aklın ve dinin uygun gördüğü her hususta memnun eder. Onun şeriata uygun isteklerini elinden geldikçe yapar, yapamıyorsa da hoş tutar.

    16 Mart 2023 Perşembe
Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
  • TR
  • EN
© 2019
  • Anasayfa
  • Biyografi
  • Kitaplar
  • Makaleler
    • - Aktüel
    • - Akademik
    • - English
    • - Arabic
    • - Diğer Diller
  • Programlar
    • - Televizyon
    • - Radyo
    • - Youtube
  • Yazışmalar
    • - Tüm Sualler
    • - Sual Başlıkları
    • - Sual Gönder